Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2971 E. 2018/2212 K. 22.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2971 Esas
KARAR NO : 2018/2212
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/40 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/10/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Dairemizce verilen 22.05.2018 tarihli tedbir kararından sonra davacı vekilinin 18.06.2018 havale tarihli dilekçe ile, “istinaf mahkemesi kararını 13.06.2016 arefe günü aldıklarını ve teminat miktarını da dosyaya yatırdıklarını” beyanla aynı yönde yeniden tedbir talep ettiği ve İstanbul 2.FSHHM’nin 18.06.2018’de, “Bölge Adliye Mahkemesi’nin ihtiyati tedbir kabulüne dair kararının teminatın süresinde yatırılmaması nedeniyle kalkmış olduğunun anlaşıldığı, BAM tarafından davacıya herhangi bir süre verilmediği ve kararın tebliğ edilmediği, davacının haberinin olmadığı gerekçesinin yerinde görüldüğü” gerekçesiyle dairemiz kararı gibi, “ihtiyati tedbir talebinin takdiren 50.000 TL nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla kabulüne, davalının “…” ibareli markayı ürünlerde kullanımın tedbiren önlenmesine, ambalaj’dan ibaresinin silinmesine” dair tedbir kararı verdiği, 22.06.2018 tarihli ek tedbir kararında ise “tedbir kararında yer yönünden bir sınırlama bulunmadığı, ambalajların nerede olduğuna bakılmaksızın tedbirin uygulanacağı” yönünde hüküm kurduğu, tedbir ve ek tedbir kararlarına davalı tarafça itiraz edildiği, itirazın duruşmalı olarak incelendiği ve sonuçta, “davalı – karşı davacının tedbire itirazının kısmen kabulüne, BAM 23.05.2018 tarihli kararı göz alınarak, mahkemece verilen 18.06.2018 tarihli tedbirin devamına, 22.06.2018 tarihli ek tedbir kararının kaldırılmasına, davalı – karşı davacı tarafından takdiren 1.000.000 TL nakdi ya da kesin ve süresiz banka teminat mektubu sunulduğu takdirde, mahkemece konulan karşı davadaki 29.03.2018 tarihli ihtiyati tedbir kararının 1 no’lu bendi uyarınca davacının … ibareli markasının…A.Ş. ve dağıtıcılarına karşı kullanımının önlenmesine ilişkin tedbir kararının devamına ve 1.nolu bentte konu edilen 18.06.2018 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına, teminatın bugünden itibaren 1 haftalık sürede … vekili tarafından yatırılmasına” karar vermiş ve bu karara karşı her 2 taraf vekili de istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı – karşı davacı vekili istinafında, “dairemizce verilen 23.05.2018 tarihli tedbir kararında öngörülen teminatın süresinde yatırılmayıp, 18 Mayıs 2018 tarihinde yatırıldığını, teminat süresinde yatırılmadığından, tedbirin kendiliğinden kalktığı, karar tebliğ edilmemiş se de kararın UYAP sistemine 6 Haziran 2018 tarihinde yüklendiğini, bu tarih esas alınsa bile sürenin 13 Ağustos’ta dolduğunu, davacının tedbirin uygulanması için de talepte bulunmadığı, HMK’nın 393.maddesinin emredici olduğunu ve süresinde teminat yatırılmadığından tedbirin kendiliğinden kalkmış olduğunu, karar tarafların yokluğunda verilse 1 haftalık sürenin işlemeye başladığını, tebliğ şartı bulunmadığını, HMK’nın 393/1 maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla yapılan başvurunun Anayasa Mahkemesince reddedildiğini, mahkemenin buna rağmen BAM kararını adeta canlandırdığını ve 50.000 TL gibi az bir teminat öngördüğünü, müvekkilinin marka tescilinin iyiniyetli olduğunu, davacının davasında tedbir koşullarının oluşmadığını, bu davada davacı – karşı davalı aleyhine de 29.03.2018 tarihli bir tedbir kararı bulunmadığını, 30.000 TL teminatı da yatırdıklarını, asıl davada davacının kötüniyetli olduğunu, davacının markasının SMK’nın 5 ve 25.maddesi kapsamında tanımlayıcı olup tescil koşullarını taşımadığını, her ne kadar BAM kararında MİX sözcüğünün Türkçe’de bilinmediği yazılı ise de, TDK sözlüğünde bu kelimeden türetilen mikser sözcüğünün yer aldığını, karışık çerez ibaresinin yaygın olarak kullanıldığını, bu ibarenin ayırd edici olmadığını, başka firmaların da kullandığını, duruşma öncesi sundukları uzman mütalaası incelenmeden karar verildiğini, BAM’ın tedbir kararından sonra ibraz ettikleri mütalaa ve dosya kapsamına göre şartların değiştiğini, bu nedenle 18.06.2018 tarihli tedbir kararının devamına karar verilmesinin yerinde olmadığını” iddia ile tedbir itirazlarının reddi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinafında, “SMK’nın 159.maddesi hükmünün yürürlüğe girmesiyle birlikte HMK’nın 395.maddesinde öngörülen “teminat karşılığı tedbirin kaldırılması ya da değiştirilmesi” hükmünü örtülü biçimde yürürlükten kalktığını, 22.06.2018 tarihli ek tedbirin kaldırılması kararının hatalı olduğunu, perakendeciler ve 3.kişiler nezdinde, uygulanmadıktan sonra tedbir kararın hükmün etkinliğini, sağlamayacağını ve bir anlamı olmayacağını, tarafların 2 – 3 ay BAM koridorlarında nöbet tutamayacağını, yerel mahkemenin, İstanbul Bam kararına göre tedbir kararı vermesinin hukuka uygun olduğunu” iddia ile mahkemenin 27.06.2018 tarihli kararının, “22.06.2018 tarihli ek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına” ilişkin kararın kaldırılmasına ve tedbirin … ibaresinin bulunduğu bütün ambalajlar yönünden ve bunların nerede olduğu ve kişinin zilyedinde bulunduğuna bakılmaksızın uygulanması yönünde tedbir kararı verilmesini, ayrıca SMK’nın 159.maddesinin, HMK’nın 395.maddesini kısmen yürürlükten kaldırdığı gözetilerek, aynı kararda 2 numaralı bentte verilen “1.000.000 TL teminat mukabili 18.06.2018 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına” ilişkin kararın kaldırılmasını, davalının istinaf taleplerinin tamamının reddini istemiştir.
Davalı – karşı davacı vekili istinafa cevabında, ” SMK’nın 159.maddesinin, HMK’nın 395.maddesini yürürlükten kaldırdığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının gerekçeli talebi olmamasına rağmen ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu, davacının istinaf taleplerinin de dayanaksız olduğunu, BAM’ın verdiği tedbirin teminatın süresinde yatırılmadığından kendiliğinden kalktığını ve şartları oluşmadan ve gerekçesiz yeni tedbir verilmesinin doğru olmadığını, 50.000 TL gibi teminatın müvekkilinin zararlarını karşılamaya yeterli olmadığını, halen tescilli olan … markasının kullanımının önlenmesi yönündeki ve bu ibarenin ambalajdan silinmesi yönündeki tedbirin yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin tedbir kararına uygun olarak …ibaresinin yer aldığı ambalajların üretim ve dağıtımını durdurduğunu, kararın uygulanmasından sonra da bu şekildeki malları satışa sunmadığını, tedbir kararının 3.kişilere karşı uygulanması durumunda menfaatler dengesinin göz ardı edilmiş olacağını, karşı tarafın TPMK nezdinde itirazda bulunmayıp, ürünün piyasaya çıkmasını bekleyerek kötüniyetli hareket ettiğini, verilen tedbirin nihai karar mahiyetinde olduğunu, 18.06.2018 tarihli tedbir kararındaki teminatın müvekkilinin zararlarını karşılamaktan uzak olduğunu” iddia ile ve önceki iddia ve savunmalarını da tekrarla, davacının istinaf isteminin reddini istemiştir.
Her ne kadar taraf vekilleri yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminde bulunhmuş iseler de, asıl davada davacının marka tescili ve davalının kullanım biçimi, karşı davada ise SMK’nın 159/2-c maddesinde öngörülen ters tedbir hükmünün konuluş amacı ile tüm dosya kapsamına göre her 2 taraf vekilinin de istinaf istemlerinin yerinde olmadığı, ters tedbir teminatı süresinde yatırılmamış ise bu hususun ilk derece mahkemesince gözetileceği ve bu takdirde asıl davada verilen tedbir kararının uygulanabileceği tedbir kararlarının tarafların meşru menfaatleri dengesine ve delil durumuna da uygun olduğu gözetilerek her iki taraf vekilinin istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince her iki taraf vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin AYRI AYRI REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılaması için davalı – karşı davacı avansından kullanılan 88,00 TL posta giderinin 44,00TL’sinin davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı – karşı davacı tarafa verilmesine,
4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 22/10/2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.