Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2966 E. 2021/1065 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2966 Esas
KARAR NO: 2021/1065
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2018
NUMARASI: 2017/885 E. – 2018/324 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 27/05/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili sunduğu dava dilekçesinde; davalı banka tarafından dava dışı borçlulardan olan alacağı için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibi üzerinden ihtiyati haciz kararı alınarak … firmasının Başakşehir’de bulunan adresinde hacze gelindiğini, davacıların borçlu şirkette işçi olarak çalıştıklarını, haciz sırasında şirketin tüm araç ve gereçleri muhafaza altına alınmak isteyince çok sayıda işçinin işsiz kalmaması bakımından 1.450.000,00.-TL tutarlı senet alındığını, senette davacıların borçlu gösterildiğini belirterek davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, senet ve protokolün iptaline, senedin davacılara iadesine, %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödenmesine, karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde; Dava dışı şirketin borcundan dolayı başlatılan takip sebebiyle haciz işleminde davacılar tarafından 1.450.000,00.-TL tutarlı senet verildiğini, davacılarla protokol imzalandığını, adli yardım talebinin yerinde olmadığını, teminatsız tedbir kararı verilemeyeceğini, senedin kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü içerdiğini, iddiaların hukuka aykırı olduğunu, haciz baskısından söz edilemeyeceğini, zira kendilerinin borçlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davanın, menfi tespit talebine ilişkin olduğu, davalı tarafından dava dışı şirket aleyhine başlatılan takip sebebiyle uygulanan haciz aşamasında davacıların 1.450.000,00.-TL tutarlı bono verdiği sabit olup, uyuşmazlığın bu bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadıkları noktasında olduğu, davaya konu bononun, dava dışı şirketin borcundan dolayı başlatılan takip nedeniyle haciz uygulaması sırasında alındığı konusunda uyuşmazlık olmadığı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/7002 – 2017/3183 sayılı, 19/04/2017 günlü kararında; “…Davacı vekili, müvekkilinin giyim eşyası satan dava dışı (…) Ltd.Şti’nde tezgahtar olarak çalıştığını, çalıştığı işyerine aynı adreste daha önce faaliyet gösteren bir başka şirketin borcu nedeni ile icra geldiğini, haciz baskısı nedeniyle işvereninin talimatı ile ….-TL tutarındaki senedi imzalayarak alacaklı vekiline verdiğini, müvekkilinden alınan …vadeli senedin davalı şirket tarafından icra takibine konu edildiğini, takip ve dava konusu senedin müvekkilinin çalıştığı şirketin mallarının muhafaza altına alınmasının geçici olarak ertelenmesi amacı ile verildiğini(….) takibe konulan …vadeli …TL bedelli senet nedeni ile davacının davalı şirkete borcunun bulunmadığının tespitine,davalının kötü niyetli olması nedeni ile takip konusu alacağın %40’dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir(….) Mahkemece, (….)davaya konu bononun kambiyo senedi vasfını taşıyıp kayıtsız şartsız borç ikrarı içerdiği gibi nakden de düzenlenmiş olduğu, bu konularda bir ihtilaf bulunmadığı, kambiyo senetlerinin vasıfları gereğince mücerretlik ilkesi gereğince tanzim edenleri bağlayıcı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA(…)karar verildi…” da emsal olduğu üzere davacıların söz konusu takipte borçlu olmayıp kendilerine yönelik bir haciz baskısı bulunmadığı, düzenlenen senedin bono vasfında olduğu, kayıtsız şartsız borç ikrarı içermekte olup bedelinin nakden ahzolunduğu, kambiyo senedi vasfı taşıması nedeniyle mücerretlik ilkesi gereğince tanzim eden davacıları bağladığı ve davacıların kötü niyeti sabit olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/885 esas sayılı dosyası yönünden 20/10/2017 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçenin dava dosyası ile çeliştiğini, mahkemenin borcun sebebini incelemeden hüküm tesis edemeyeceğini, mahkemenin davaya konu bonoların dava dışı ve davalı şirketin kredi ilişkisi içinde olduğu şirketin borcundan kaynaklı olarak verildiğinin taraflarca kabul edilmiş olduğunu ortaya koyduktan sonra böyle bir borcun var olup olmadığını incelemeden sırf şekli şartları sebebiyle bono vasfı olan kambiyo evrakı sebebiyle davanın reddine karar vermiş olmasının hatalı olduğunu, Kararda atıfta bulunulan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kararının eksik alındığını, kararın “Davacı vekili, müvekkilinin giyim eşyası satan dava dışı tezgahtar olarak çalıştığını, çalıştığı işyerine aynı adreste daha önce faaliyet gösteren bir başka şirketin borcu nedeni ile icra geldiğini, haciz baskısı nedeniyle işvereninin talimatı ile 32.000,00 TL tutarındaki senedi imzalayarak alacaklı vekiline verdiğini, müvekkilinden alınan 10/01/2012 vadeli senedin davalı şirket tarafından icra takibine konu edildiğini,takip ve dava konusu senedin müvekkilinin çalıştığı şirketin mallarının muhafaza altına alınmasının geçici olarak ertelenmesi amacı ile verildiğini, daha sonra tarafların anlaşamadıklarından haczedilerek davacıya yed-i emin olarak bırakılan malların da daha sonra davalı şirket tarafından muhafaza altına alındığını belirterek takibe konulan 10/01/2012 vadeli 32.000,00 TL bedelli senet nedeni ile davacının davalı şirkete borcunun bulunmadığının tespitine,davalının kötü niyetli olması nedeni ile takip konusu alacağın %40’dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının dava dışı tezgahtar olarak çalıştığını iddia ettiğini, ancak davacının bu şirketin yetkilisi ve sorumlusu olduğunu, davacının davaya konu senedi kendi isteği ile hiçbir baskı olmadan verdiğini,davaya konu bononun davacı tarafından borca mahsuben verildiğini,tarafları arasında 29/12/2011 tarihli protokolün akdedildiğini, bu protokol uyarınca davacının senedi kendi rızası ile davalıya verdiğinin belli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece,davacının çalıştığı firmanın gerçekte borçlu olmadığını,ancak hacizden kurtarmak için bono tanzim ettiğini iddia ettiği, bu firmanın davalı alacaklıya karşı açmış olduğu istikhak davasının red olunduğu, istihkak davasına konu icra takibindeki hacizlerin geçerlilik kazandığı,davalıya herhangi bir ödemede bulunulmadığı,davaya konu bononun kambiyo senedi vasfını taşıyıp kayıtsız şartsız borç ikrarı içerdiği gibi nakden de düzenlenmiş olduğu, bu konularda bir ihtilaf bulunmadığı, kambiyo senetlerinin vasıfları gereğince mücerretlik ilkesi gereğince tanzim edenleri bağlayıcı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 19/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde olduğunu, Kararda dava dosyasının farklı ve muvazaya ilişkin işlemleri de içerdiğinin görülmekte olduğunu, sırf mücerretlik ilişkisi, senedin nakden düzenlenmesi dikkate alınarak davanın reddinin hatalı olduğunu, Borcun varlığı noktasında inceleme yapmamış olması davanın esasına girmeden öninceleme duruşmasından sonraki duruşmada davanın reddine karar vermesinin hatıl olduğunu, davalı bankanın dava dışı şirketin Kayseri ili Develi ilçesindeki fabrikasında aynı gün ve aynı saatlerde gerçekleştirdiği haciz sırasında da 4 ayrı işçiye de bu davada olduğu gibi 1.450.000,00 TL lik senet imzalatıldığını ve bu senetin de icra takibine konu edildiğini, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/ 895 Esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, deliller toplanmakta olduğunu, bankanın vermiş olduğu beyan ile 1.059.000,00 TL nin ödendiğini ilgili dava dosyasına bildirdiğini, İstinafa konu ve menfi tespit davasının reddine ilişkin delil incelenmeksizin verilen karar bir an kabul edilecek olursa davalı banka iddiasına göre 1.267.000,00 TL civarındaki alacak için davalı bankanın 1.450.000,00 TL + 1.450.000,00 TL + 1.267.000,00 TL = 4.167.000,00 TL alacak tahsil etmesi sağlanacağını, Senet metninde nakten ibaresi mevcut iken davalı banka dava dışı şirketin borcundan dolayı senedin alındığını açıkça kabul ve beyan ettiğini, davalı bankanın asıl borcun varlığını ispat etmesi gerektiğini, menfi tespit davalarında keşideci ile lehtar arasındaki hukuki ilişkinin ispatı lehtar davalıda olduğunu, Davalının bir güven kuruluşu olan banka olduğunu, borç ilişkisi olmadığı iddia edildiğinden öncelikle davalı bankanın borç ilişkisini ispat etmesi gerektiğini, istinafa konu dava dosyasında önemli bir kısmı daha kredi ilişkisi kurulurken kambiyo evrakları ile ödenmiş bir borç için gerek dava dışı şirkete 1.240.000,00 TL lik icra takibi başlatılması gerekse de iddia edilen bu alacak sebebiyle ilgisiz kişilere haciz sırasında iki adet 1.450.000,00 TL lik senetler imzalatılması güven kurumu ilkesi ile uyuşmadığını, bir tacir de olan davalı banka kendi emrine düzenlenmiş olan bir senette tanzim eden müvekkillerimize ne zaman ve ne şekilde bir para verdiğini ispat etmek ve bunu kayıtları ile Sayın Mahkemenin dikkatine ve incelemesine sunmak ve Mahal Mahkemesi de bu kapsamdaki delilleri toplayarak bunları incelemek zorunda olduğunu, senedin dava dışı şirketin borcu sebebiyle verildiği davalının da kabulünde olduğunu, bu kabul karşısında icra baskısı olmadığı düşünülse bile genel hükümler gereğince borcun var olup olmadığının irdelenmesi gerekmekted olduğunu, Müvekkilleri açısından imzalatılan senet ile dava dışı şirket ve ortaklarının borçlarına kefil edilme durumu söz konusudur ve böyle bir durumda kefalet şekil şartlarının aranması ve bu şartlara uyulması gerektiğini, icra takibinin yapıldığı sırada mevcut ve geçerli bir borç bulunmadığından müvekkillerin kefalet sözleşmesinin geçerliliği bulunmadığını, TBK hükümlerinin değerlendirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlığa konu; 1.450.000TL bedelli 03.08.2017 tanzim tarihli 08.08.2017 vade tarihli nakden kaydı bulunan bonoda keşideciler davacılar, lehtar davalı bankadır. Davalı Banka tarafından davacılar aleyhine; İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında; 1.450.000TL bedelli senet alacağı ve ferileri yönünden toplam 1.461.023,97TL nin tahsili talebi ile takip başlatıldığı, takibin İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ve … Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür etmemek üzere başlatıldığı görülmektedir. Taraflar arasında yapıldığı ihtilafsız olan 03.08.2017 tarihli protokolün; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına binaen düzenlendiği, dosya borcuna mahsuben bir adet 1.450.000TL bedelli bono alındığı, alınan bononun vadesinde ödenmesi halinde dosya borcu ile ilgili hiçbir alacağın kalmayacağı, ödenmezse mükerrer olmamak şartı ile icra takibine konulacağı, bononun kayıtsız şartsız ödeme taahüdü içeren kambiyo senedi olduğu, yapılan protokolle alınan bono miktarınca borcun olduğunun kabul edildiği, protokolle alınan bononun ödeme kayıt ve şartlarını değil ödeme şeklini belirleyen hükümlerden ibaret olduğu sözleşme serbestisi çerçevesinde amaçlanan yegane hususun bu olduğu kabul ve taahhüt edildiği görülmektedir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yahut haciz tutanağında davacılar taraf olarak yer almamış, 03.08.2017’de ilgili dosya borçlusunun işyerinde haciz işlemi uygulanmıştır. Davacılar, senedin haciz tehdidi altında alındığını ve bedelsiz olduğunu, kefaletin geçersiz olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak taraflar arasındaki 03.08.2017 tarihli protokol kefalet sözleşmesi niteliğinde değil, borcun üstlenilmesi niteliğindedir. Bununla birlikte davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında borçlu olarak yer almadıkları, davacıların çalıştığı işyeri adresinde haciz işlemi yapılmasının davacılar yönünden müzayaka hali olarak kabul edilemeyeceği, protokolle borcun ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin davacılar tarafından kabul edildiği, takibin diğer icra dosyaları ile tahsilde tekerrür etmemek üzere başlatıldığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin davanın reddi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 21/12/2015 tarihli 2015/6111 esas 2015/17372 karar sayılı, 2014/5481 esas 2014/9552 karar sayılı; 2013/10245 esas 2014/7805 karar sayılı ilamları) Açıklanan nedenle davacılar vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 27/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.