Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2924 E. 2020/2316 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2924 Esas
KARAR NO : 2020/2316 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2017
NUMARASI : 2012/56 E. – 2017/73 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ tarafından verilen 14/03/2017 tarihli kararına karşı, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … Anonim Şirketi adına 07.02.2007 tescil tarihli ve 2004 10564 sayılı … markasının, müvekkilin 1976 yılından beri fiilen kullandığı … markası ile karışıklığa neden olabilecek nitelikte olduğu ve anılan markanın, tescilli olduğu 37 sınıfta fiilen kullanılmadığından , hükümsüz kılınarak, sicilden terkin edilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili … temellerinin 1950 yılında atıldığını, , jeneratör üretimi, doğalgaz dağıtımı, enerji dağıtım faaliyetleri ve enerji santralleri kurulum ve/veya işletimi ile enerji sektörünün lider firmalarından biri olduğunu, 2000’li yıllarda tarım ve turizm alanlarında çeşitli yatırımlarda bulunduğu, “…” markasını 07.02.2007 Tarih ve … Tescil numarası ile 37 ayrı sınıfta kendi adına tescil ettirdiğini, bütün faaliyet alanlarında kullandığını, hatta tescil ettirdiği 07.02.2007 tarihinden 50 sene önce dahi kullanmakta olduğunu, “önceye dayalı kullanım nedeniyle hak sahipliği” bulunduğunu, Türkiye’de birçok ilde, akaryakıt enerji santrali, biogaz enerji santrali, Hidroelektrik ve rüzgar santralleri olduğunu, reklam, tanıtım, pazarlama faaliyetlerinde devamlı olarak “…” markasının kullanıldığını, markanın aynı zamanda şirket ve holdingin sahibi …’nın soyadı olmasından kaynaklandığını, … Holding bünyesinde doğalgaz dağıtım ile ilgili şirketleşmenin 2003 senesinde kurulduğunu, doğalgaz ile alakalı bütün alanlarda kullanıldığını, 1968 yılında … kurduğu elektrikli motor fabrikasıyla üretim yolculuğuna başlayan şirketin 1984 yılında ilk jeneratörünü ürettiğini, 1994 yılında Aksa topluluğunun … Holding adı altında holdingleşmesi ve yeniden organizasyonu ile … Jeneratör bugünkü yapısına ulaştığını, 2004 yılından günümüze kadar elektrik piyasası alanında da faaliyet gösterdiğini, yine “…” Holdingin Turizm alanında işlettiği otellerin, … olduğunu, ayrıca 2006 yılında Kayseri, Erciyes Tekir yaylası üzerinde … ve … otellerini kapsamına aldığını, turizm işletmeciliği ve turizm faaliyeti ile bağlantılı bütün konularda ilgili Nice sınıfları uyarınca adına tescilli “…” markasını kullandığını, ayrıca uzun yıllardır inşaat alanında da faaliyet gösterdiğini, beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/03/2017 tarihli 2012/56 Esas-2017/73 Karar sayılı kararıyla; karıştırmaya dayalı hükümsüzlük davasında, davacının iyiniyetle hareket etmediği,davalının hükümsüzlüğü istenen marka tescilini, 16.4.2004 tarihinde yaptırdığı, huzurdaki davanın ise 20.2.2012 tarihinde açıldığı, davalı markasının belli bir tanınmışlığa ulaştığı, davacının da davalı markasını bildiği/bilmesi gerektiği, aradan geçen süre içerisinde davalının markasına emek ve sermaye koyarak yarattığı mal varlığı değerlerinin yok olması sonucuna yol açacak davranışları da hukuk düzenin koruyamayacağı, bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik dava hakkının kullanılmasının MK’nun 2.maddesine göre himaye edilemeyeceği gerekçesiyle reddine, Kullanmamadan kaynaklanan hükümsüzlük/iptal davasında, yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesinin 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı 14/12/2016 tarihli 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin Anayasanın 91. Maddesinin birinci fıkrasına aykırı olması sebebiyle iptaline karar vermesi ve Türkiye’nin taraf olduğu TRIPS hükümleri ile Paris Sözleşmesi hükümlerinin Anayasa’nın 90. Maddesi kapsamında, iç hukuktaki boşluğun doldurulması amacıyla doğrudan uygulanamayacağı, yasal düzenleme gerektiği, gerekçesiyle, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük istemi açısından da davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU;Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; 556 Sayılı KHK 14. Madde hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişse de; uluslararası mevzuat da hukuki sebepler arasında gösterildiğinden boşluğun uluslararası anlaşmalarla doldurulmasının hukuka ve hakkaniyete uygun olacağı, Anayasa’nın 90. Maddesinin sın fıkrasının buna imkan verdiği, TRIPS sözleşmesinin 19. Maddesinin iptal edilen 14. Maddenin yarattığı boşluğu doldurabilecek nitelikte olduğunu, 6769 Sayılı Yasa’nın 9. Maddesinde de, KHK 14. Maddeye benzer düzenlemenin yer aldığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevabında; davacı tarafın, markanın karıştırılması ve kendi markasına zarar vermesi iddiası yönünden istinaf yoluna başvurmadığını, bu yönden mahkemenin kararı ve gerekçesinin kesinleştiğini, somut oluydu TRIPS hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, TRIPS 19/1 bendinde zorunluluk öngörülmediğini, markanın iptali için yapılacak değerlendirmenin ve incelemenin sınırları ve şekli ile asgari sürenin gösterildiğini, markanın müvekkili tarafından kullanıldığının bilirkişi raporları ile tespit edildiğini, biran için TRIPS hükümlerinin uygulanacağı kabul edilse dahi davacının haksız olduğunu,davanın reddi gerektiğini beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı adına tescilli … sayılı … markasının müvekkili adına tescilli markalarla karıştırılma ihtimali bulunduğundan ve davalı markasının tescilli olduğu sınıflarda kullanılmadığından hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Mahkemece her iki davanın de reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından kullanmamadan dolayı hükümsüzlük/iptal talepli dava yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde hukuki boşluğun, Anayasa’nın 90/son maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar göz önüne alınarak hakim tarafından doldurulması gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da; mahkemenin kararının gerekçesinde açıklandığı üzere Türkiye’nin taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS anlaşması hükümleri tavsiye niteliğinde olup, doğrudan uygulanarak yasal boşluğun doldurulması mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile oluşan yasal boşluk yine kanun koyucu tarafından yasal düzenleme yapılarak doldurulabilecektir. İptal kararından sonra 10/01/2017 tarihinde 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nu yürürlüğe girmişse de, davanın açıldığı tarihteki yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerektiğinden, kanunların geriye yürütülemeyeceği kuralı gereğince somut olaya uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere, mülkiyet hakkını kaldıran,sınırlandıran, müdahale teşkil eden yaptırımların, ancak kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Belirtilen kurallar doğrultusunda, davacı vekilinin yasal boşluğun hakim tarafından doldurulmasına ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Davanın 20/02/2012 tarihinde açıldığı, yargılamanın devamı sırasında, dava tarihinde yürürlükte olan, mülga 556 Sayılı KHK 42/1-c maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 09/04/2014 tarihli ve 2013/147 Esas-2014/75 Karar sayılı, 14.maddesinin ise 14/12/2016 tarihli ve 2016/148 Esas–89 Karar sayılı kararlarıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06/01/2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalktığı, yargılama sırasında davanın yasal dayanağı kalmadığından, davacıya atfedilecek bir kusur bulunmadığı, bu durumda mahkemece davanın reddi kararı yerine, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderlerinin dava tarihinde tarafların haklılık durumuna göre belirlenmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi yerinde değilse de; bu husus davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda ileri sürülmediğinden işaret edilmekle yetinilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 30/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.