Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2864 E. 2018/2250 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2864 Esas
KARAR NO : 2018/2250
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2018
NUMARASI : 2018/305 E. – 2018/338 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/10/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, “müvekkili ile davalı arasında 2013 yılında 5 +5 yıl süreli kira sözleşmesi akdedildiğini, davalının, müvekkiline ait işyerinde kiracı olduğunu, kira bedelleri ödenmediğinden tahliye talepli icra takibi başlatıldığını, karşı tarafın anlaşma talebinin müvekkili tarafından kabul edildiğini ve taraflar arasındaki 05.12.2017 tarihli protokol imzalanarak kira sözleşmesinin karşılıklı olarak feshedildiğini ve icraya konulan senetlerin geri çekildiğini, ancak protokolün, karşı tarafın müvekkilini yanıltıp aldatarak imzalatıldığını ve bu protokol ile müvekkilinin kiracıya karşı borçlu durumuna düşürüldüğünü, kira sözleşmesinin feshi sırasında, önceden rezervasyonları yapılan 09.12.2017 – 09.09.2018 tarihleri arasındaki etkinliklerin sahiplerinin mağdur olmaması için davalının rezervasyon yaptığı etkinliklerin, müvekkili tarafından devralındığını, bunun karşılığında davalıya 385.000 TL ödeme taahhüdünde bulunulduğunu ve bunun için 14 adet senet verildiğini, bu senetlerin veriliş sebebinin etkinlikler nedeniyle edilecek kâr olduğunu, protokolün 9.maddesinde, “kesin rezervasyon yapılmış tüm etkinlikler ile ilgili alınmış kaparo ve diğer ödemeler …’e ait olup bir hak talep edilmeyecektir” biçiminde hüküm bulunduğunun, ancak burada geçen “diğer ödemeler” ibaresinin müvekkilini yanıltmak için konulduğunu, zira etkinliklerin devri sırasında müvekkiline 517.650 TL karşılığında 43 adet etkinlik devredildiğini, devir sırasında davalının tutar belirtmeyip, “çok cüz’i kaparo aldığını” söylediğini, ancak sonradan listeler müvekkiline verildiğinde 11 adet ücretinin peşin olarak alındığının, kalan 32 adet etkinliğin ücretinin ise kaparo adı altında büyük oranda alındığının anlaşıldığını, böylece 517.650 TL satış tutarından 198.400 TL kaparo alındığını, müvekkiline kalan tutarın 319.250 TL olduğunu, 05.12.2017 tarihli protokolün kötüniyetli olduğunu, tüm risklerin müvekkiline yüklendiğini, edimler arasında açık orantısızlık bulunduğunu, müvekkilinin yaşlı olduğunu ve davalının müvekkilinin görevini kötüye kullandığını, müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin kirayaveren – kiracı ilişkisi olduğunu ve aralarında başka bir ticari ilişki bulunmadığını, davalının elinde müvekkiline ait senetler bulunduğunu ve icra tehdidi altında olduğunu” iddia ile İİK’nın 72/2 maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesini, dava konusu senetler bedelsiz kaldığından, bunlardan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevaben, “sözleşmelerin şahıslar adına değil, temsil ettikleri şirketler adına yapıldığını, bu nedenle …’in taraf ehliyeti bulunmadığını, müvekkilinin de sözleşmeyi kendi adına değil, temsil ettiği .. . Ltd adına imzaladığını, husumet yanlış yönlendirildiğinden davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini, protokolün, davacının avukatı … tarafından hazırlandığını ve taraflara imzalatıldığını, dava konusu bonoların ileri tarihli düğünler için değil, işletmenin devri için olduğunu, demirbaşlar, aksesuarlar ve müşteri portföyünün de buna dahil olduğunu, müvekkilinin meç’uru kiralandıktan sonra düğün salonu olarak dizayn ettiğini ve masraflar yaptığını, verilen bonoların da buna bedeli olduğunu, iki düğün salonunun ekipmanlar ve aksesuarlarıyla birlikte biçilen değerinin 700.000 TL olduğunu, bu rakamlardan kira borcu, alınan kaparolar vs düşüldükten sonra kalan tutarın 385.000 TL olduğunu, eğer davacı aldatıldığını düşünüyor ise, müvekkilinin işletmeyi geri almaya ve tüm bonoları iade etmeye hazır olduğunu” savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, 23.03.2018’de, dava tarihi itibariyle henüz icra takibine konu edilmemiş 15.02.2018 vadeli 10.000 TL , 15.03.2018 vadeli 15.000 TL ve 15.04.2018 vadeli 30.000 TL tutarlı seneler için % 15 teminatla icra takibine konu edilmemeleri yönünde ihtiyati tedbir kararı vermiş ve sonrasında, 03.04.2018’de “dava konusu bonoların 12.06.2013 tarihli kira sözleşmesi kapsamında verildiği, temel ilişkinin kira ilişkisi olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, davayı usulden reddetmiş ve dosyanın Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir.
Davalı vekili istinafında, “taraflar arasındaki ihtilafın, işletmenin devri sırasında ödenecek ücrete ilişkin olduğunu, davanın hiçbir suretle Sulh Hukuk Mahkemesi görevine girmediğini” iddia ile kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinafa cevaben, “davalı tarafın da belirttiği gibi görevsizlik kararının doğru olmadığını, açılan menfi tespit davasında uyuşmazlık konusunu, taraflar arasında imzalanan protokol ile düzenlenen senetler olduğunun, bu senetlerin kira ilişkisi dışında olduğunu ve etkinliklerden elde edilecek gelir ve işletme devri ile ilgili olduğunu, kira sözleşmesinin sonlandırıldığını ve kira ilişkisinden kaynaklanan bir ihtilafın söz konusu olmadığını” savunarak kararın kaldırılmasını istemiştir.
Her ne kadar Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yukarıda yazılı biçimde görevsizlik – usulden red kararı verilerek, dosyanın Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine hükmolunmuş ise de, uyuşmazlığın mahkemenin kabulünün aksine kira ilişkisinden kaynaklanmadığı, kira ilişkisi sona erdikten sonra ve kira ilişkisinden bağımsız olarak düzenlenen kambiyo senetlerinden kaynaklandığı ve dolayısıyla görevli mahkemenin Sulh Mahkemesi değil, Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, istinaf isteminin kabulü ile aşağıdaki kararın verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.04.2018 tarih ve 2018/305 E., 2018/338 K.sayılı görevsizlik kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi yönünden dosyanın ilk derece mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının, (tebligat ve posta gideri davacı avansından karşılandığı anlaşılmakla) davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 24/10/2018 tarihinde HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.