Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2853 E. 2021/1213 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2853 Esas
KARAR NO: 2021/1213
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2018
NUMARASI: 2017/381 E. – 2018/171 K.
DAVANIN KONUSU: Markya Tecavüzün Tespiti, Haksız Rekabet
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “…” markasının davacı tarafından 1975 yılından bu yana kullanıldığını ve TPE nezdinde …, …, …, …, … ve … numaraları ile tescilli olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili tarafından ticaret unvanı olarak da 03.08.2005 tarihinden bu yana tescilli bulunduğunu, davalının kötü niyetle hareket ederek davacı adına tescilli “…” markası ile iltibas oluştuacak şekilde “…” markasını tescilsiz bir şekilde kullandığını, davalının bu eyleminin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının bu kullanımları neticesinde davacının 500.000 Doları geçkin maddi zarar ile bu miktarın da üzerinde manevi zarar gördüğünü, ayrıca itibar kaybına uğradığını, bu sebeplerle davalının “…” ibaresini marka olarak kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; “…” markasının dava dışı … Ltd. Şti adına 2011/14758 sayı ile tescilli olduğunu, davalının bu markayı adı geçen şirket ile imzaladığı marka kullanım sözleşmesine binaen kullandığını, husumetin davalıya değil marka sahibine yöneltilmesi gerektiğini, davacının bu davayı ikame etmeden önce marka sahibi şirket aleyhine dava açtığını, bu davanın da derdestlik nedeniyke reddi gerektiğini, hukuken var olan bir hakkın fiilen kullanımının haksız kullanım teşkil etmeyeceğini ve marka hakkına tecavüzden söz edilemeyeceğini, davalının “…” markasını kullanımının 556 sayılı KHK’nın 12.maddesindeki istisnalar kapsamında bulunduğunu, “…” markasının menşeinin gerçek kişi bir dönerci ustası olan … isimli şahıstan geldiği ve … şirketinin bu markayı devraldığını, davacının markasının zayıf marka olduğunu, her iki markada örtüşen unsurların tali unsur ve düşük seviyede ayırt ediciliği olan unsur mahiyeti taşıdığını, bu hususların tek başına benzerlik ya da karıştırılma ihtimali yaratmadığını, davacı ve davalının kullandıkları markaların logo tasarımlarının farklı olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. davanın kabulüne, davalının “…” ibaresinin yiyecek ve içecek sağlanması hizmetinde kullanıldığı, bu kullanımın davacının tescilli markalarından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine, bu kapsamda yiyecek ve içecek sağlanmansı hizmetinde kullanılan … ibareli tabela, afiş, ilan, ambalaj, ürün tanıtım malzemesi, basılı kağıtlar ve ticari evrak üzerinde kullanılmasının önlenmesine, hüküm kesinleştiğinde tirajı yüksek üç gazeteden birinde masrafı davalıdan alınarak hüküm özetinin ilanına…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, Davadan önce dava dışı marka sahibi … firması yetkilisi hakkında suç duyurularında bulunulduğunu, şirket aleyhine hukuk davaları ikame edildiğini, ceza davalarının hepsinin beraat ile neticelendiğini, İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde 2012/285 E. Nolu dosyanın davacı aleyhine sonuçlandığını, söz konusu davanın içeriği yerel mahkemenin gerekçesinde iddia edildiği üzere söz konusu markaların hükümsüzlüğüne yönelik değil, bu markaların ‘’…’’ şeklindeki kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediğinin belirlenmesi hakkında olduğunu, Kartal Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2010/450 E sayılı dosyası ve İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2012/285 E. Sayılı dosyası dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin kazanılmış haklarının ihlal edildiğini, Yerel mahkemece göz ardı edilen ‘zayıf marka’ hususu daha önce yapılan yargılama sürecinde oldukça kapsamlı bir şekilde incelendiğini ve davacının markasının nitelik itibarıyla ayırt ediciliği düşük unsurlardan oluşması sebebi ile ancak çok sınırlı bir korumadan yararlanabilecek olduğu karar metninde ifade edildiğini, davacının markasının hangi sebepler ile zayıf marka statüsüne girdiği ve hangi gerekçeler ile tam bir korumadan yararlanmasının mümkün olmadığına ilişkin açıklama yapılmış olmasına rağmen itirazların dikkate alınmadığını, Davacı markasında ayırt edicilik vasfı bakımından herhangi bir nitelik arzetmeyen ‘…’ sözcüğünü takiben kullanılmış olan ‘…’ ismi bilindiği üzere yaygın bir özel isim olduğunu markanın özgün bir yazımı olmadığını, markada dikkati çeken bir ibare bulunmadığı için, bağlantı noktası olabilecek çağrıştırmaya sebep olabilecek bir niteliği de mevcut olmadığını, Yerel mahkemece davalı müvekkilinin sahip olduğu marka hakkını farklı kombinasyonlarda kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda vermiş olduğu kararlar çelişkili ve tutarsız olduğunu, İst. And. 1 FSHM 2016/108 E dosyasında davalı marka sahibi … hakkında “… ibaresi ile kullandığı, markanın asıl unsurlarını değiştirmeksizin farklı kombinasyonlarda kullanımının markaya uygun kullanım olarak kabul edildiği ve davalının tescilli markasından kaynaklanan haklarını kullandığı kanaatine varılmıştır.’’ Denilerek davanın reddine karar verildiğini, marka sahibi ile akdedilmiş hukuka uygun bir lisans kullanım anlaşması çerçevesinde bu markayı kullanmakta olan müvekkiline karşı farklı karar verilmesinin hatalı olduğunu, Marka kullanım hakkının devrine ilişkin açıklamaların dikkate alınmadığını, Sözleşme incelendiği takdirde …’ya ait 2011/14758 sayılı ‘’…’’ markasının 43. Sınıfta tescili bulunmaması nedeniyle adı geçen işletmelerin marka lisans sözleşmesine dayalı kullanım hakkına dayanamayacağı yönündeki iddianın herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, …’nın şubesi olarak faaliyet gösteren söz konusu işletmeler ile bilhassa 30. ve 35. Sınıf faaliyet alanına dahil olacak biçimde satış odaklı sözleşmesel ilişki kurulduğunu ve restorancılık faaliyeti münhasır olarak … üzerinde bırakıldığını, Mahkemenin haksız rekabete ilişkin kabulünün de hatalı olduğunu, “…” markası bakımından sunmuş oldukları hizmetin zaten 43. Sınıf faaliyet alanına girmediğini, işletmelerin sunmuş oldukları hizmetin, …’nın iştigal ettiği restorancılık faaliyeti kapsamında sağladığı ürünlerin satışından ibaret olup, bu faaliyetler de markanın tescil sınıfı ile uyumlu olmak üzere 30. ve 35. Sınıflar dahilinde değerlendirilmekte olduğunu, her iki markanın işletmelerinin uzun yıllardır faaliyet gösterdikleri muhitlerde kendi nam ve adlarıyla bilinmekte olduğunu, ortalama tüketici nezdinde karışıklık yaratacak yakınlıkta konumlanmadığını, haksız rekabet iddiası bakımından bir an için davacının iddialarının kabul edilebilir olduğunu farzetdilse dahi, müvekkiline isnat edilebilecek herhangi bir kusurun olmadığının kesin hükümlerle sabit olduğunu, Kartal FSHCM 2010/450 E sayılı dosyasındaki raporda da müvekkili işyerini … isimli şahıstan devraldığı, Ticaret Sicil Md cevabi yazısından anlaşıldığı, … markasını seçmekte kötüniyetli olmadığının ortaya konulduğunu, yıllar içeresinde emek sarf edilerek geniş pazarlama ağına sahip yüksek bilinirliği olan markaya dönüştüğünü, … markasını kullanmakta ne kadar haklı ise müvekkilinin de markayı kullanmakta haklı olduğunu, müvekkilinin huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, “haksız rekabet yönünden” ve “markaya tecavüz yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, davalı yanca kullanılan … markasının davacı adına tescilli … markası ile iltibas oluşturduğunu iddia ederek tecavüzün ve haksız rekabetin meni ve tespiti isteminde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilinin kesin hükme ilişkin istinaf istemi öncelikli olarak incelenmiştir. İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2012/285 Esas, 2014/260 Karar sayılı ilamı incelendiğinde; davacı … Ltd Şti, davalının … Ltd. Şti olduğu, dava konusunun davalı adına tescilli … nolu “…” markası ile … no’lu “…” markalarının hükümsüzlüğü, sicilden terkini ile davalı adına tahsis edilen http://www…com isimli alan adının terkini ve kullanımının önlenmesine verilmesine ilişkin olduğu, yapılan yargılama neticesinde hükümsüzlüğü talep edilen … ve … no’lu markalarının hükümsüzlüğüne ilişkin davasının davalı … markalarının davacının … ve … ibareli markaları ile benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığından reddine, ancak davalının donercialiefendi.com alan adının kullanımının tescilli markaları kapsamında bir kullanım olarak değerlendirilemeyeceği, davalının tescilli markalarında … ibaresinin yer almadığı ve … kompozisyonu üzerinde hak sahibi bulunmadığı, bu kapsamda davacının tescilli markasına tecavüz oluşturduğu, aynı zamanda davacının ticaret ünvanı ile de benzerlik gösterdiği ve haksız rekabet yarattığından bahisle internet sitesine erişimin engellenmesi ve alan adı kullanılmasının önlenmesine karar verildiği, kararın Yargıtay 11.H.D.nin 12.06.2015 tarihli kararı ile onanarak, tashih karar talebinin de reddi üzerine 21.04.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Her iki dosyada davalı tarafın aynı olmadığı, ilgili dosyada dava konusunun davalı adına tescilli … nolu “…” markası ile … no’lu “…” markalarının hükümsüzlüğü ile alan adının markaya ve ticaret ünvanına tecavüz teşkil etmesi nedeniyle alan adının kullanılmasının önlenmesine ilişkin olduğu, somut davanın konusunun ise; davalının … ibaresini marka olarak kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediğinin tespitinin ve önlenmesine ilişkin olmakla kesinleşen hükmün iş bu dava konusu ve tarafları yönünden kesin hüküm kabul edilmemesi yerindedir. TPMK kayıtlarından davacının 43.sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması” hizmet sınıfında tescilli …, …, …, …, … markalarının bulunduğu, markaların en eskisinin başvuru tarihinin 23.11.2004 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; davalının markasal olarak kullandığı … işletme adındaki … ibaresinin davacının tescilli markası ile aynı olduğu, … yerine … ibaresi getirilmesinin kullanıma ayırt edicilik kazandırmadığı, davalının ticaret sicilde kayıtlı unvanının … LTD ŞTİ şeklinde olduğu, davalının marka kullanım sözleşmesinin dava dışı …ŞTİ’nin “…” markasının kullanımına ilişkin olduğu, sözleşme tarihi itibarı ile başvuru aşamasında olan dava dışı şirketin … sayılı … markasının 30. ve 35.sınıflarda tescilli olduğu, somut olayda ise; davalının markayı “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetinde” 43.sınıfta kullandığı, bu sınıfta kullanım hakkının davalı yönünden bulunmadığı, davalının işyerinin dosyaya yansıyan fotoğraflarına göre “…” ibaresinin işyerinin tabelasında kullanıldığının sabit olduğu, davalının kullanımın davacının tescilli markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ya da ilişkilendirilme ihtimali olduğu bilirkişi raporunda ve mahkemenin gerekçeli kararında yerinde olarak tespit edilmiş olmakla davalı vekilinin bu hususlardaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf istemine gelince; dava konusunun markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve menine ilişkin olduğu dikkate alındığında dava yığılması şeklindeki uyuşmazlıkta mahkemece kabul edilen her bir talep yönünden davalı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinde usule aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, – Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 63,20TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.