Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2835 E. 2018/1995 K. 28.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2835 Esas
KARAR NO : 2018/1995
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/146 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Mevcut Olmadığının Tespiti İstemli) Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 28/09/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili, müvekkilinin KPSS A Grubu kadrolarına yönelik sınavlarına hazırlık alanında faaliyet gösterdiğini, davalının 2005/49066 sayılı markasının 16 ve 41.sınıflarda tescilli olduğunu, müvekkilinin ticaret unvanında yer alan ” … ” ibaresinin müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanda ayırt edicilik vasfı ve markasal değerinin bulunmadığını, hatta müvekkili tarafından 2014/46527 sayılı ” … ” ibareli marka başvurusunun kurum tarafından reddedildiğini, davalının markasının zayıf marka olduğunu belirterek davalının marka tescilinin iptaline, sicilden terkinine ve davalının markadan doğan haklarının müvekkiline karşı kullanılmasının engellenmesi yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Davalı vekili karşı davasında ise müvekkilinin ” … ” markasının tescilli olup korunduğunu, bu markanın davacı tarafından haksız bir şekilde işletme adı olarak ve davacıya ait internet sitelerinde alan adları ile haksız bir şekilde kullanıldığını belirterek davacı – karşı davalının… ibaresinin kullanımının durdurulmasını, ilgili ürün ve hizmetlerin reklam ve tanıtımlarının yapıldığı katalog , broşür ve diğer tanıtım araçlarının toplatılması ve internet sitesinin erişimine engellenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tarafların ihtiyati tedbir taleplerinin kısmen kabulüne, davacı – karşı davalının SMK 159/2-c bendi gereğince 100.000,00 TL nakdi teminat yatırması ya da teminat mektubu ibraz etmesi halinde davalı – karşı davacının … markasından doğan haklarını davacı – karşı davalıya karşı kullanmasının önlenmesine karar verilmiş, kararı davalı – karşı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili istinaf sebebi olarak; davalı- karşı davacı yönünden yaklaşık ispat koşulunun sağlanmadığını, bu nedenle talebin reddi gerektiğini, müvekkili markasının ilgili sınıflarda kullanılmadığının ispat vasıtası olabilecek herhangi bir delil ibraz edilmediğini, koşulla tedbir kararı ile korunması gereken tarafın müvekkili şirket olduğunu, zira müvekkilinin “…” ibareli markanın tek ve gerçek sahibi olduğunu, davacı – karşı davalının ” … ” şeklinde tescilsiz ve 2016 itibariyle tescil başvuruları reddedilen ibareleri kullanımının SMK uyarınca markaya tecavüz teşkil ettiği gibi TTK gereğince de haksız rekabete sebebiyet verdiğini, 6768 Sayılı Kanun uyarınca müvekkili lehine tedbir kararı verilmesi gerektiğini, davacının “…” ibaresini kullanımının durdurulması gerektiğini, müvekkilinin ihtiyati tedbir talebinin reddinini doğru olmadığını, karara dayanak gösterilen bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu, raporun marka mevzuatına da uygun olmadığını, zira davalıya ait … logosunun müvekkilinin tescilli kadro markasına gerek görsel olarak , gerek konsept ve yazılış olarak tecavüz ettiğini, Yargıtay uygulamasının da benzer olduğunu, yine işitsel olarak da kavramsal olarak da benzerlik bulunduğunu, a kadro sınavı normal sınav gibi bir yoruma gitmenin zorlama bir yaklaşım olduğunu, bütüncül değerlendirme yapılması gerektiğini, davacı-karşı davalı aleyhine Bakırköy 1.FSHHM’nin 2017/99 D.İş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sırasında alınan bilirkişi raporunun tüm iddialarını doğruladığını bildirmiştir.
Davalı markasının … tescil numaralı olup 5,16,21 ve 41.sınıflarda tescilli olduğu, … ‘de tescil edildiği, 15/11/2015 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği ve 31/01/2008 tarihinde resmi marka gazetesinde yayınlandığı görülmüştür.
Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan dosyaya gelen 09/08/2017 tarihli yazı ekinde; davacının yapmış olduğu 2014/46527 numaralı ” a kadro eğitim kurumları ” ibareli marka tescil başvurusunun 556 Sayılı KHK’nun 7/1-c maddesi uyarınca reddedildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan iki kişilik bilirkişi raporunda; tarafların faaliyet alanlarının aynı sektör olan eğitim öğretim sektörü olduğu, davalının markası ile davacı logosunun hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin a grubu olarak tabir edilen devlet kadrolarına hazırlanan öğrenci kadrosu olduğu, bu kitlenin diğer öğrencilerden daha eğitimli ve daha seçici olacakları dikkate alındığında ve ayrıca her iki işaret de bütüncül olarak değerlendirildiğinde, davacı-karşı davalının web sitelerinde “…ı ” logosunu ihtiva eden kullanımların tescilli Kadro markasına dair bulunduğu sanmaların yahut da davanın tarafları arasında idari ve mail bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmanın pek muhtemel olmadığı, iltibas tehlikesinin oluşmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Davalı-karşı davacı tarafından Bakırköy 2.FSHHM’nin 2017/99 D.İş sayılı dosyasında davacı-karşı davalı aleyhine yaptırılan tespit sırasında düzenlenen 10/08/2017 tarihli tespit bilirkişisi raporunda; “… ” markasının tescilli olduğu, aleyhine tespit istenilen tarafın tespit konusu ibareye herhangi bir marka tescili veya korumaya değer bir sınai hakkı bulunmadığı , tespit isteyenin 2005/49066 başvuru numaralı markasının ayırt edici unsurunun kadro ibaresi olduğu, bu markanın “A” ifadesi eklenmek suretiyle ” … ” şeklinde keşif mahallinde bulunan tabela , ürünler, broşür ve afişler üzerinde kullanıldığı, kullanımın ortalama tüketici nezdinde iltibasa yol açacak şekilde olduğu, yine aleyhline tespit istenilen tarafın ” A … ” ibare ile sunulan hizmetin ve dağıtımı hazır bulunan ürün ve afişlerin tespit isteyenin tescilli 2005/49066 numaralı ” …” ibareli markası ile aynı faaliyet kolunda hizmet ve ürün sunduğu, bu haliyle ayırt edilemeyecek şekilde benzer olduğunun bildirildiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesince daha önce verilen 10.11.2017 tarihli ihtiyati tedbir kararına karşı, davalı-karşı davacının istinaf istemi üzerine dosyanın dairemize geldiği, ancak dairemizin 21.05.2018 tarih ve 2018/906 E., 2018/1205 K.sayılı kararıyla, karar yeterince açık olmadığından yeniden karar yazılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine oyçokluğuyla karar verildiği, dosyanın geri çevrilmesi sonrasında, ilk derece mahkemesince bu kez 22.06.2018 tarihli kararın yazıldığı ve bu karara karşı davalı-karşı davacı vekilinin 20.07.2018 tarihli istinafı üzerine dosyanın tekrar dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır.
Davalı-karşı davacı vekili istinafında, önceki istinaf dilekçesindeki iddialara aynen yer verilerek, önceki karara daire başkanının muhalif kaldığını ve karşı oyunun da müvekkilinin taleplerini desteklediğini, markalar arasında iltibas oluşturacak derecede benzerlik bulunduğunu” iddia ile 22.06.2018 tarihli kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı – karşı davalı vekili istinafa cevaben, ” her ne kadar davalı tarafın tedbir başvurusunun reddine karşı davalı tarafın doğrudan istinaf yoluna başvurması mümkün ise de, kendileri tarafından talep edilen ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz yolu işletilmeden, doğrudan istinaf yoluna başvurulamayacağını, tesis edilen tedbir kararın dava konusu markadan doğan hakların, müvekkiline karşı ileri sürülmesinin tedbiren önlenmesi biçiminde oluşu nedeniyle davalı tarafın tedbir başvurusunun reddinin haklı olduğunu, müvekkilinin önceki marka başvurusunun davacının markası nedeniyle değil, KHK’nın 7/1-c maddesi gereğince sektörel ayırd edicilik sağlamadığı gerekçesiyle reddedildiğini, karşı oy yazısının yanlış olduğunu, davalının markayı kullandığına dair dosyada bir delil bulunmadığını, davalı markasının zayıf marka olup, sektörel amaç bildirmesi nedeniyle iltibasın bulunmadığını, bilirkişi raporu ile yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını, davalı tarafın davadan önce yaptırdığı tespitteki raporunun ise yetersiz bir bilirkişi tarafından hazırlandığını, dolayısıyla tespit raporu üzerinden sonuca gidilemeyeceğini” iddia ile istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
Mahkemece yeniden yazılan 22.06.2018 tarihli tedbir kararı, “asıl davada davacı-karşı davada davalının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, karşı davada davalı- karşı davacının uğrayacağı zararları teminen, SMK’nın 159/2-c maddesi gereğince davacı – karşı davalının teminat yatırmasına, davacı – karşı davalının SMK’nın 159/2-c maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 1 hafta içinde 100.000 TL nakdi teminat yatırması ya da teminat mektubu ibraz etmesi halinde, davalı-karşı davacının … markasından doğan haklarını, davacı – karşı davalıya karşı kullanımının önlenmesine, davalı-karşı davacının diğer ihtiyati tedbir taleplerinin reddine” biçimindedir.
Her ne kadar yukarıda yazılı nedenlerle davalı – karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuş ise de, her iki tarafın da karşılıklı tedbir istediği davada mahkemenin 6769 sayılı SMK’nın 159/2-c maddesi kapsamında bir tedbir kararı vermek suretiyle her iki tarafın taleplerinin kısmen karşıladığı, mevcut delil durumuna göre istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı – karşı davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin REDDİNE,
Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
-İstinaf yargılama giderlerinin davalı – karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 28/09/2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.