Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2823 E. 2021/882 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2823 Esas
KARAR NO: 2021/882
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2017
NUMARASI: 2014/1336 E. – 2017/119 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit ve İstirdat
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili şirketin depolama alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyet kapsamında dava dışı … A.Ş’den yer kiraladığını, daha sonra mülk sahibinin kiralanan yeri … Ltd.Şti’ne devredileceğinin belirttiğini, bunun üzerine müvekkilinin … şirketi ile anlaştığını ve kiralanan alanı kullanmaya devam ettiğini, her ay … şirketinin kestiği 11 adet kira faturası bedellerinin kendisine ödendiğini, alacağın temlik edildiğini, … A.Ş nin temlik aldığını, davalının icra dosyasının temlik almasından yaklaşık bir yıl sonra 23.05.2014 Tarihinde müvekkili şirketin bulunduğu yerin tahminen adresin dosya borçlusunun eski adresi olması nedeni ile fiili haciz uygulamak üzere Gaziosmanpaşa …İcra Dairesi’nin … tal sayılı dosyası ile geldiğini, cebri icra baskısı oluşturduğunu, fiili haciz yapıldığını, mallar için istihkak iddiasında bulunulduğunu, farklı hacizler de uygulandığını, müvekkilinin böyle bir durum ile ilk kez karşılaşması cebri icra tehdidi ile korku ve baskı oluşturulması, iş kaybı yaşayacağı korkusu ile gerçek iradelerin yansıtmayan bir borç üstlenilmesine neden olduğunu, 06.06.20142teki protokolden sonra …’nin şirket yetkilisi olmadığı gerekçesi ile 11.06.2014 te korku ve cebri icra tehdidi ile protokol imzalandığını, protokolde borç 300.000TL kabul edilerek 20 adet bono alındığını istihkak davası açıldığını, bono bedellerini ödeme zorunda bırakıldığını, belli bir süre daha fazla ekonomik zarar uğrama ihtimali üzerine dava açılamadığını, TBK 37. ve 38.maddesi gereceğince müvekkilinin borçtan sorumlu olmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile dava dışı şirketler ve kişiler aleyhine icra takibi başlatılmış olduğunu belirterek, 11/06/2014 tarihli hiç bir borcu olmadığı halde müvekkillerinin borçlandırıldığını, borç tasfiye protokolünün müvekkilleri yönünden hükümsüzlüğünün tespiti ile protokol gereğince senetlere göre ödenmiş olan 75.000,00 TL nin istirdatı ile kalan 225.000,00 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dışı … Bankası A.Ş tarafından kredi borçluları (… Ltd.Şti. / …Tic. A.Ş. / …Ltd.Şti. / …A.Ş. / …Ltd.Şti. / …, … / … ve …) aleyhine 2 adet bonodan dolayı 850.000.-TL’lık (650.000+200.000) İstanbul … İcra Md. … E. Sayılı dosyası ile takip açıldığını, müvekkilinin ise Üsküdar …Noterliğinin 21.06.2013 tarih ve … yevmiye no.lu sözleşmesi ile icra takibine konu edilen dava dışı … A.Ş. alacağını temlik aldığını, B.Çekmece …İcra Md. … Tal. Dosyası ile takip borçlusu …’nin oğlunun yetkilisi olduğu dava dışı … Ltd.Şti. adresinde 21.05.2014 tarihinde gerçekleştirilen haciz sırasında takip borçlusuna ait evrak bulunduğunu, G.Osmanpaşa …İcra Md. … Tal. Dosyası ile dava dışı …’nin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olan, ancak davacı şirketin faaliyet gösterdiği adreste davacı şahsın oğlu … huzurunda gerçekleştirilen hacizde takip borçlusuna ait evrak tespit edildiğini, G. Osmanpaşa …İcra Md. … Tal. Dosyası ile dava dışı …’nin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olan, ancak davacı şirketin faaliyet gösterdiği adreste davacı şahsın oğlu … huzurunda gerçekleştirilen hacizde takip borçlusuna ait evrak tespit edildiğini, davacı ile müvekkil arasında 11.06.2014 tarihinde borç tasfiye protokolü imzalandığı ve bu kapsamda 15.000.-TL bedelli 20 adet bono ile toplam 300.000.-TL ödeneceğinin kararlaştırıldığı. bu tutarın 3. Şahıslar tarafından (davacı) dosya borçlularına ödenecek kira bedelinden mahsup edileceği, kira bedelinin bonolann ödenmesi için bir şart olmadığının ayrıca kararlaştırıldığı, İşbu protokol uyarınca, 13.06.2014, 25.05.2014, 25.08.2014, 25.09.2014 ve 25.10.2014 vade tarihli bonoların davacı tarafından ödendiği, bu bonolardan 13.06.2014, 25.08.2014 ve 25.09.2014 tarihli bonoların teslim alındığıni, diğer 2 adet bononun teslim alınmadığını, davacının kendi rızası ile müvekkiline 5 adet bonoyu ödediğini, müvekkilinin İİK uyarınca alacağını tahsil etmek için gerekli olan işlemleri yapmış olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı ile davalı arasıda yapılan sözleşme, borca katılma sözleşmesi olup, davacılardan …Ltd.Şti ile kiracı olarak faaliyet gösterdiği adrese, dava dışı 3.kişilerin borcu için gelindiğinde haciz baskısı altında bu sözleşmeyi imzaladığını, diğer davacı …’in ise sözleşme ile alınan bonolara avalis sıfatı ile imza atmış olup sözleşmelerin 06/06/2014 ve 11/06/2014 tarihli oldukları, davacı tarafa haciz sonrası 10/06/2014 tarihinde istikak davası açmış olmasına rağmen sonraki günü olan 11/06/2014 tarihinde iki protokolü imzaladığı, protokol imzalanırken profesyonel olan bir hukukçudan, avukatından da yardım aldığı, haczin 850.223,5 TL lik alacağa ilişkin olmasına rağmen, 300.000,00 TL lik protokol yapıldığı, bunun icra memuru tarafından yapılan haciz esnasında tüzel kişi olan ve bu nedenle de basiretli davranma yükümlülüğü bulunan davacının, avukatından da yardım alarak sözleşmeyi imzalamış olduğu, bu imzalamadan sonra henüz daha senetlerin vadesi gelmeden bu davayı açma imkanı varken 5 adet senedi ödedikten sonra bu davayı açmış olmasının davacıda 6098 sayılı yasanın 37 maddesinde ön görülen şekilde bir korkma halinin bulunmadığı, keza bu davalının davacı ile yapılan sözleşmede 850.000,00 TL lik alacağa karşılık 300.000,00 TL lik anlaşma yapıldığı bu hususun da korkutma olduğu bir an için kabul edilse dahi aşırı bir menfaat sağlanmadığı, korkutma tehlikesinin kalkmasına rağmen bir an için başta korkmuş olsa bile bunun 5 ay sonra bir kısım senetler ödendikten sonra dile getirilmesinin sözleşmeye onay verildiği manasına geldiği, bu haliyle de gerek davalı tüzel kişiliği ve diğer avalist olan , tüzel kişiden bağımsız olarak bir haciz bıskısı altında olmayan sözleşmeyi yapan asıl davacı tüzel kişiden bağımsız olarak bonoya avalist olan diğer dosyamız davacısı yönünden de 6098 sayılı yasanın 37 maddesindeki korkutma ve 37 maddesindeki korkutma şartlarının gerçekleşmediği ciheti ile davalarının reddine, şartların oluşmaması nedeniyle davalı tarafın tazminat talebi yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece cebri icra tehdidi yönünden tanık dinlenmediğini, sunulan belgeler ve icra dosyalarının esasında cebri icra tehdidini Açıkça kanıtladığını, ancak mahkemenin yeterli görmemesi halinde tanık dinlemesi gerektiğini, bu talebin dikkate alınmadığını, mahkemenin gerekçede protokol imza edilirken avukat yardımı alındığının kabul edildiğini, bu avukatın tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini, tanığın dinlenilmediğini, Cebri icranın varlığının takdiri hakime aitken bilirkişi raporu alınmasının hatalı olduğunu, dosyanın bilirkişilere verildiğini, ancak defter incelemesi yapılmadığını, raporun hatalarla dolu olduğunu Mahkemenin gerekçesinde davacının haciz sonrası 10.06.2014 tarihinde istihkak davası açmış olmasına rağmen sonraki günü olan 11.06.2014’te iki protokolü imzaladığı şeklindeki gerekçesinin anlaşılabilir olmadığını, esasen istihkak davasının çok önce açıldığını, ilk protokol tarihi icra müdürülüğünce muhafaza için gelindiği 06.06.2014 olup bu protokolde davacı …’in imzasının olmadığını, davacı …’in avalist sıfatı ile imzaladığı senet, protokol olmadığını, cebri icra tehdidi sürerken kefil sıfatı ile atılan imza olduğunu, gerekçedeki Y 13.HD 2005/11299 E sayılı kararının davanın kabulü gerektiğine yönelik karar olduğunu, avukatın imzasının bulunduğu protokolün taraflarca geçersiz addedildiğini, diğer protokolde avukat olmadığını, davacıların bir yıllık sürede davayı açtıklarını, mahkemenin 5 adet senedin ödendikten sonra dava açılmasının korkma halinin bulunmadığı şeklindeki gerekçesinin yerinde olmadığını, mahkemenin 5 ay sonra bir kısım senetler ödendikten sonra korkutmanın dile getirilmesinin sözleşmeye onay verdiği manasına geldiği şeklindeki gerekçenin hatalı olduğunu, mahkemenin 850.000TL’lik borç için 300.000TL’lik anlaşma yapılmasının aşırı menfaat sağlanmadığına ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu, hiç borç yokken 300.000TL gibi bir rakamın aşırı menfaat olduğunu, gerekçenin de çelişkili olduğunu, kefilin şirketin sahibi olduğunu, tüzel kişiden bağımsız olmadığını, bilirkişi raporunun hatalı tespitlerle dolu olduğunu, müvekkiline ait mal yönünden istihkak iddiasının kabulünün müvekkili ile borçlular arasında herhangi bir bağ olmadığının açık kanıtı olduğunu, davalı vekilinin talebine istinaden müvekkilinin faaliyet gösterdiği adreste fiili haciz yapıldığını, müvekkili şirkete ait malların haczedildiğini, malların yediemin olarak bırakıldığını, istihkak iddiasında bulunduğunu, 06.06.2014’te cebri icra baskısı ile müvekkilinin mallarının haczedilerek muhafaza amaçlı kamyona yüklendiğini, müvekkilinin depoculuk yapması neden ile müşterilerinin mallarına da haciz konulmak istendiğini, istihkak davasına bakan mahkemenin faturaların uyuşmadığı gerekçesi davanın reddine karar verdiğini, haciz memurunun malların tüm özelliklerini yazmadığını, malların aynı olduğunu, müvekkilinin dosya borçluları ile ilgisi olmadığını, haczin kanuna aykırı olduğunu, düzeltme beyanına rağmen malların diğerleri yönünden davanın reddinin hatalı olup kararın temyiz edildiğini, raporda istihkak davasına ilişkin tespitlerin yerinde olmadığını, protokole göre müvekkilinin söz konusu yerde kiracı olduğunun esasen davalı yanca da kabul edildiğini, , daha başından da bildiği, müvekkilinin hem tüm kiraları hem de dava konusu bedelin tamamını ödemek zorunda bırakıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar dava konusu toplam 300.000TL bedelli 15 adet senedin cebri icra tehdidi altında korku ile imzalanarak davalıya verildiğini, protokolün geçersiz olduğunu, davalıya herhangi bir borçları olmadıklarını ileri sürmüşlerdir. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında … Bankası AŞ tarafından dava dışı … Ltd Şti, …Aş, … Ltd Şti, … Aş … Ltd Şti, …, …, … ve … aleyhine 850.000Tl bono bedeli, 223,05Tl masraf vekalet ücreti olmak üzere; 850.223,05TL’nin tahsili istemi ile takip başlatılmıştır. Davacılar İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına ilişkin ödeme emrinde borçlu olarak yer almamaktadır. Dosya içerisinde yer alan icra ve talimat icra dosyası incelendiğinde; davalı yanca davacı şirketin işyerinde 23.05.2014 Tarihinde haciz işleminin fiilen uygulanarak malların yediemin olarak …’ye bırakıldığı, davacı şirketin istihkak iddiasında bulunduğu, 10.06.2014 Tarihinde açılan dava neticesinde İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/471 E, 2015/1179 K sayılı dosyasında istihkak talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, dosyada kararın kesinleşme şerhinin olmadığı, davalı vekilinin ek haciz ve muhafaza alma talebine istinaden 06.06.2014 Tarihinde haciz işlemi için davacı şirketin faaliyet gösterdiği adrese tekrar gidildiği ancak muhafaza işlemi yapılmadığı görülmektedir. Davacı şirketin avukatı ile dava dışı …’nin yer aldığı 06.06.2014 Tarihli borç tasfiye protokolünde; alacaklı ile üçüncü kişi şirket ve …’nin İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası yönünden borç tasfiye protokolü imzaladıkları, protokol gereğince borçluların borçlarının 300.000TL olarak kabul edildiği ve borç bakiyesi olarak 15.000’er TL’lik 11.06.2014’den başlayarak 11.01.2016’ya kadar vade tarihli olmak üzere 20 bono verilmesinin kararlaştırtıldığı; …’nin şirket yetkilisi olmaması nedeni ile içeriği itibarı ile 06.06.2014 Tarihli protokol ile aynı mahiyette olan 11.06.2014 tarihili yeni bir protokol imzalandığı, ilk protokoldeki bonoların iptal edilerek 13.06.2014, 25.07.2014, 25.08.2014…25.01.2016 vade tarihli 20 adet 15.000’er Tl’lik bono düzenlendiği, nakden kaydı bulunan bonolar incelendiğinde; tanzim tarihlerinin 11.06.2014, keşidecisinin davacı şirket, kefilin davacı …, lehtarın ise davalı şirket olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda; söz konusu protokolün baskı altında ve zorla imzalatıldığına dair kayıt ve delil bulunmadığı, 06.06.2014 Tarihli haciz tutanak tarihi ile 06.06.2014 protokolün aynı tarihli olmasının haciz tehdidi olarak yorumlanamayacağı gibi 06.06.2014 Tarihli tutanakta davacı şirketin vekilinin yer aldığı, 06.06.2014 Tarihli tutanakta şirket yetkilisinin hatalı gösterilmesi nedeni ile taraflar arasında bu kez 5 gün sonra 11.06.2014 Tarihinde yeniden aynı hususta protokol imzalandığı, her iki protokolün haciz tutanağından ayrı olarak taraflarca tanzim edildiği, davacı şirketin tacir olduğu, davacı … şirket temsilcisi gerçek kişi olsa dahi davacıların borçlanma edimini kendi serbest iradeleri ile yaptıkları, davacı tarafça düzenlenen protokol içeriğinde bonoların ihtirazi kayıtla karşı tarafa verildiğine dair herhangi bir kayıt bulunmadığı, davacı tarafça bu aşamada protokolün cebri icra tehdidi altında ve korkutma ile imzalandığı ileri sürülemeyeceğinden mahkemenin cebri icra tehdidi ve korkutmanın oluşup oluşmadığının icra dosyasındaki belgelere göre değerlendirerek davanın reddine karar vermesi yerindedir. (Y.19HD, 2013/15399 E, 2013/19559 K, Y.19Hd, 2015/6111E, 2015/17372K, 21.12.2015 Tarihli benzer mahiyetteki ilamları) Taraflarca inkar olunmayan 11.06.2014 Tarihli protokol karşısında 06.06.2014 Tarihli protokolde yer alan davacı şirket avukatının tanık olarak dinlenilmemesi bu aşamada esasa etkili görülmediğinden davacı vekilinin istinaf istemlerinin esastan reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.