Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2808 E. 2021/1013 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2808 Esas
KARAR NO: 2021/1013 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2018
NUMARASI: 2017/572 E. – 2018/50 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/05/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 300 bin adet ürün kapasitesi ve muhtelif illerdeki 80 mağazasıyla dünya devi haline geldiğini ve müşteri memnuniyeti ve ürün kalitesinden ödün vermeden faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkilinin adına TPE nezdinde tescilli çift geyik şekil markasının müvekkil şirketin kurumsal tanımı haline geldiğini, davalı tarafın 556 sayılı KHK. nın 14 maddesi uyarınca markaları kullanma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden dava konusu “…” ibareli 14 adet markanın iptali gerektiğini, davalı tarafından davaya konu markaları 5 yılı aşkın bir süredir tescil ettirmiş olduğu emtialarda ve tescil ettirmiş olduğu şekilde kullanılmadığını, dava konusu markaların kullanılmamaları sebebiyle 556 sayılı KHK. Md. 14/1 uyarınca iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların taleplerinin belirgin olmadığını, mal ve emtialar nelerdir hangileri için hükümsüzlük istendiğinin bilinmediğini, hal böyle olunca neredeyse tüm marka ve tüm sınıflar için hükümsüzlüğü istenen müvekkili markalarına ait sayısız fatura ve defter incelemesine girmek zorunda kalınacağından usul ekonomisi ve yargılamanın sıhhati için hangi mal, emtia hizmetlerinin yapılmadığının belirtilmesi gerektiğini davanın esasa girilmeksizin dava şartı noksanlığından reddini, esasa girilmesi halinde de tüm talepler yönünden davanın reddini talep etmiştir.
ASLİ MÜDAHALE ; Davaya Asli Müdahil sıfatıyla müdahale talep eden … Vekilinin harçlandırdığı 12/12/2016 tarihli dilekçesinde; Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/33 Esas sayılı dosyasında, TPE’de 2006/04912, 2013/100640 sayı ile davalı adına tescilli “… şekil” ve “…” ibareli markaların 36. Sınıfta “Gümrük Müşavirliği Hizmetleri” alt grubunda hükümsüzlüğünün tespiti ve marka sicilinden terkinini talep ettiklerini, bu davada da 2006/04912 sayılı marka için dava açıldığından, müvekkilinin 36. Sınıfta “Gümrük Müşavirliği Hizmetleri” alt grubuna özgü menfaatlerini korumak için davaya asli müdahale talep ettiklerini, 2016/33 Esas sayılı davada sundukları beyanlarda görüleceği üzere davalı firmaların “Gümrük Müşavirliği Hizmeti” verebilecek firmalardan olmadığını, ortakları ve yöneticileri arasında A ve B sınıfı gümrük karnesi olan kişiler bulunmadığını, müvekkilinin gümrük müşavirliği alanında tanınmış bir firma olduğunu, 556 Sayılı KHK 8/b maddesine göre aynı anda tescil edilemeyecek iki markanın söz konusu olduğunu, davalı firmaların talip olduğu … markası ile davacı markanın talip olduğu … GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ firmasının görsel işitsel ve kavramsal olarak birbirinden farklı olduğunu, karıştırma ihtimali bulunmadığını sonuç olarak … markasının 36. Sınıfta müvekkili şirkete ait olması gerektiğini beyanla, asli müdahale talebinin kabulü ile, 2006/04912 numaralı … TİCARET VE SAN. A.Ş. Adına tescilli markanın 36. Sınıfta “Gümrük Müşavirliği Hizmetleri” alt grubunda hükümsüzlüğünün tespiti ile marka sicilinden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; Mahkemenin 02/02/2017 tarihli 2015/230 Esas, 2017/11 Karar sayılı kararıyla; asıl davacının davası yönünden 556 sayılı KHK nın 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi iptal kararı nedeniyle davanın yasal dayanağı ortadan kalktığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine, müdahillik talebi yönünden mahkemenin 2016/33 esas sayılı dosyasında dava söz konusu olduğundan talebin reddine karar verilmiştir.Asli Müdahil ve davacı tarafça karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF KARARI; Dairemizin 31/10/2017 tarihli, 2017/1941 Esas, 2017/3365 Karar sayılı kararıyla; ” davanın davalı adına tescilli markanın kullanılmaması nedeniyle 556 sayılı KHK nin 14, maddesi gereğince iptali istemine ilişkin olduğu, …’nin asıl davacıdan bağımsız olarak harç yatırarak davaya asli müdahil olmak istediği, müdahale talebinde bulunanın 2016/33 esas no dosyasıyla dava açması nedeniyle bu davaya yönelik müdahillik talebinin reddine karar verildiği, HMK 65, maddesine göre “yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde hak iddia eden üçüncü kişi yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabileceği, feri müdahaleden farklı olarak, mahkemenin müdahale talebinde bulunanın, müdahale talebinde menfaatinin bulunup bulunmadığını araştırmasına gerek bulunmadığı, müdahale talebinde bulunanın aynı konuda başka bir dava açmış olması müdahale talebinde bulunmasına engel olmadığı, bu durumun ancak şartları varsa derdestlik itirazına konu olabileceği” gerekçesiyle; harç yatırılarak dava açıldığından kararın kaldırılmasına, asli müdahale talebi bakımından işin esasına girilerek karar verilmek üzere dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.Dairemizin geri çevirme kararından sonra mahkemece, 2016/33 Esas, 2017/21 Karar sayılı dosyasını duruşmada Uyap’tan incelendiği; davacı tarafın … Gümrük Müşavirliği, davalı tarafın … , … olduğu, dava tarihinin 11/02/2016, davanın 2006/04912 sayılı ve 2013/100640 sayılı markaların 36.sınıf yönünden hükümsüzlük talebine ilişkin olduğu, dava neticesinde 2006/04912 sayılı markanın kullanılmama nedenine dayalı hususun Anayasa Mahkemesi kararının iptal kararı nedeniyle dava şartı ortadan kalktığından, üstün hakka yönelik hükümsüzlük talebi yönünden ise 5 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden, yanıltıcı ibare yönünden de talebin reddine karar verildiği, kararın istinafa götürüldüğü anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/02/2018 tarihli 2017/572 Esas- 2018/50 Karar sayılı kararıyla; “mahkemenin 2016/33 Esas, 2017/21 Karar sayılı dosyasında aynı konuya ilişkin dava açıldığı, söz konusu davanın tarihi 11/02/2016 tarihli olduğu, bu davaya müdahillik tarihinin 12/12/2016 tarihi olup, müdahillik talebinde bulunanın, daha önceden açmış olduğu dava dikkate alındığında HMK 114/ı bendi gereği aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması dikkate alındığında derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle müdahillik talebinin usulden reddine, mahkemenin daha önceki hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle davanın yasal dayanağı ortadan kalktığından markanın iptaline yönelik talebin usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI; Davacı … vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemelerin davaya uygulanacak hukuk yönünden tarafların talepleri ile bağlı olmaksızın ilgili mevzuatı uygulamak durumunda olduğunu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile kanuni boşluğun doğduğu kabul edilse dahi davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilemeyeceğini, MK 1. Madde gereğince hakimin kanuni boşluğu doldurarak kanun koyucu gibi düşünerek karar vermesi gerektiğini, temel amacın markanın kullanılması olduğunu, markayı kullanmadan sadece aynı alanda faaliyet gösteren firmaların önünü kapamanın kötü niyetli olduğunu, hukukun kötüniyeti korumayacağını, marka mevzuatında sınıf sistemi geliştirilmesinin temel amacının sınırlı bir tescil imkanı vermek olduğunu beyanla kararın kaldırılarak karar vermek üzere mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.Asli Müdahil vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; HMK 65. Madde gereğince harç ödeyerek “asli müdahil” olarak katıldıklarını, asli müdahale talebinin birleştirilmiş ayrı bir dava olarak görülmesi ve karara bağlanması gerektiğini, ilk davadan bağımsız olduğunu,(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2003 tarih ve 2003/9-32 E, 2003/96 K sayılı Kararında) “iki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü bir kişi, taraflardan bağımsız olarak bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek asli müdahale talebinde bulunur. Asli müdahale davası ilk davadan bağımsız olduğundan ayrı harç ödenir. Aslı müdahilin harç ödemesi ile asli müdahale tamamlanmış olur. Mahkemenin asli müdahale talebin kabulüne karar vermesine gerek yoktur. Asli müdahale (davası) bağımsız (ayrı) bir dava olduğundan bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar. Mahkeme asli müdahale davası hakkında ayrı bir hüküm verir ve asli müdahil verilen hükmü taraflar temyiz etmese bile onlardan bağımsız olarak yalnız başına temyiz edebilir. Görüldüğü gibi, fer’i müdahale ve asli müdahale kurumlarının davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.” şeklinde karar verdiğini, mahkemenin gerekçeli kararında resen ele aldığı derdestlik hususunu mevzuubahis edemeyeceğini, 2016/33 E. 2017/21 K. sayılı dava dosyası halen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nde görülmekte ise de; anılan davanın konusunun TPE nezdinde 2006/04912, 2013/100640 sayılı markaların 36. Sınıfta “Gümrük Müşavirliği Hizmetleri” alt grubunda hükümsüzlüğün tespiti ve marka sicilinden terkinine ilişkin olduğunu, usulden reddedilen işbu davanın konusunun ise salt markanın (çift geyik şekil markasının) 556 sayılı KHK’nın Md.14/f.1 uyarınca kullanma külfetini yerine getirmediğinden iptali ile sicilden terkinine ilişkin olup, her iki davanın konularının (vakıalar) birebir aynı olmadığını,-asli müdahale dilekçesinde sadece KHK 14. Maddeye dayanmadıklarını, KHK 8/b bendine göre de karıştırma ihtimalinin bulunmadığını ayrıca A ve B sınıfı gümrük karnesi sahibi olmadıkları için Gümrük Müşavirliği hizmeti veremeyeceklerini de ileri sürdüklerini, -mahkemenin uygulanacak hukuku kendisinin belirlemesi ve yasa koyucu gibi hareket ederek kanun boşluğunu doldurması gerektiğini, -mahkemenin uygulanacak hukuku kendisinin belirlemesi ve yasa koyucu gibi hareket ederek kanun boşluğunu doldurması gerektiğini,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2011 tarih ve 2010/11-659E. ve 2011/47 K. sayılı kararında da belirttiği üzere 556 sayılı KHK’nın 14. Maddesi, 89/104/AET sayılı Avrupa Topluluğu Marka Yönergesi’nin 10. ve 12. Maddelerine uygun bir tarzda, tescilli marka sahibine seçtiği markasını “kullanma külfeti” yüklediğini, Türkiye’nin de marka hukukunun esasına ilişkin, maddi boyutunu düzenleyen Paris Konvansiyonu ile Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’na taraf olduğunu, söz konusu uluslararası antlaşmalar, usulüne uygun şekilde onaylanıp Resmi Gazete’de yayımlandıklarından, hukukumuz açısından kanun hükmünde olduğunu ve davalarda doğrudan uygulanabileceğini beyanla, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçelerine karşı cevap dilekçeleri ibraz ederek başvuruların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E :Asıl davada davacı vekili davalı adına tescilli “karaca” ibareli 14 adet markanın, kullanmamadan dolayı iptalini talep etmiştir.Asli Müdahale yoluyla ileri sürülen davada ise, asli müdahilin iptali istenen markalardan 2006/04912 sayılı … markasının tescilli olduğu, 36. Sınıfta “Gümrük Müşavirliği Hizmetleri” alt grubunda “hükümsüzlüğünü” talep etmiştir.İlk derece mahkemesince, istinaf başvurusuna konu 27/02/2018 tarihli 2017/572 Esas- 2018/50 Karar sayılı karar ile, ” HMK 114/ı bendi gereği aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması dikkate alındığında derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle müdahillik talebinin usulden reddine, mahkemenin daha önceki hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle davanın yasal dayanağı ortadan kalktığından markanın iptaline yönelik talebin usulden reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf başvurusunda, mahkemenin MK 1. Madde gereğince kanun koyucu olarak yasal boşluğu doldurması gerektiğini ileri sürmüştür.Asli Müdahil vekili istinaf dilekçesinde; asli müdahale talebiyle açılan davanın asıl davadan bağımsız olduğunu, mahkemenin resen dikkate alarak derdestlik kararı veremeyeceğini, derdestliğe esas alınan dava ile bu davanın konularının farklı olduğunu, asli müdahale dilekçelerinde 556 Sayılı KHK’nın 8/b maddesine göre de hükümsüzlük talep ettiklerini, mahkemenin kanun koyucu gibi yasal boşluğu uluslararası sözleşmeleri dikkate alarak doldurabileceğini ileri sürmüştür.Davacı vekilinin yasal boşluğun hakim tarafından doldurulabileceğine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile iç hukukta uygulanacak yasal hüküm bulunmadığı, 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı SMK hükümlerinin zaman bakımından geriye yürütülemeyeceği iç hukukta yasal boşluk oluştuğu anlaşılmıştır. Türkiye’nin de taraf olduğu, Paris Konvansiyonu ve TRIPS Anlaşması 19. Maddesinde markanın kullanılması zorunluluğu ve kullanılmaması halinde iptalinin istenebileceği düzenlenmiştir. Belirtilen Uluslararası Sözleşme hükümleri, tavsiye niteliğinde bulunduğundan ve bağlayıcı olmadığından, iç hukuk normu olarak somut olayda doğrudan uygulanması mümkün değildir. 6769 sayılı SMK’da kullanılma zorunluluğunu düzenleyen hükümler Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yürürlüğe girdiğinden ve geçmişe yürütülemeyeceğinden, davada uygulanabilir bir yasal düzenleme bulunmadığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere, mülkiyet hakkını kaldıran,sınırlandıran, müdahale teşkil eden yaptırımların, ancak kanunla düzenlenmesi gerekir, bu durumda Paris Konvansiyonu ve TRIPS 19. Maddenin dikkate alınarak yasal boşluğun hakim tarafından doldurulması mümkün bulunmadığından, mahkeme kararı yerinde olmakla, istinaf eden davacının sıfatına göre , istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Asli Müdahil vekili de yasal boşluğun hakim tarafından doldurulması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuşsa da; asli müdahil tarafça kullanmamadan dolayı iptal davası açılmadığından, tarafı olmadığı dava yönünden istinaf sebebi ileri sürmesi yerinde görülmemiştir.Asıl davanın kullanmama nedeniyle iptal talepli açıldığı, Asli Müdahil vekilinin müdahale dilekçesinde; … markası üzerinde davaya konu 2006/04912 sayılı markanın tescilli olduğu 36. Sınıfta” Gümrük Müşavirliği” hizmet sınıfında hak sahibinin kendisi olduğu, kaldı ki davanın taraflarınca A ve B sınıfı gümrük karneleri bulunmadığından gümrük müşavirliği hizmeti verilemeyeceği ileri sürülerek markanın hükümsüzlüğü talep edilmiştir. HMK 65. Madde de; “Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen yada tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, asli müdahale, çelişkili kararların ortaya çıkarılması, usul ekonomisi, hukuki dinlenilme hakkının tam gerçekleştirilmesi, muvazaalı yargılamaların önüne geçmek gibi amaçlara hizmet eden bir kurumdur. Markanın kullanılmamasından kaynaklı iptal davası ile, markanın gerçek hak sahipliği iddiası ile hükümsüzlük davası arasında, madde gerekçesinde açıklanan anlamda asli müdahaleyi gerektiren bir ilişki bulunmuyorsa da, mahkemece asli müdahale ile açılan dava tefrik edilmeyerek birlikte yürütülmüş, dava şartı yokluğundan red kararı verilmiş, Dairemizce de asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesi gerekmiştir. Mahkemenin 2016/33 Esas, 2017/21 Karar sayılı dosyasının, taraflarının aynı olduğu gibi,aynı neticei taleple davalı markasının hükümsüzlüğü talep edilmiş, aynı konuda davacı tarafça açılan derdest dava bulunduğundan, HMK 114/1-ı ve 115/2 maddeleri gereğince davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunduğundan, asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun da reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı … vekili ile asıl müdahil … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-… yönünden alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın …’ den alınarak hazineye irat kaydına, 3-Asıl müdahil yönünden alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın asil müdahil’den alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı … avansından kullanıldığı anlaşılan 96,00 TL posta-teb.-müz. Giderinin 1/2 oranında 48,00 TL’nin asil müdahil’den alınarak davacı ….şirketine verilmesine, b)Asıl müdahil avansından kullanıldığı anlaşılan 80,00 TL posta-teb.müz. giderinin 1/2 oranında 40,00 TL’sinin davacı …..şirketinden alınarak asil müdahil’e verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 20/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.