Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2771 E. 2021/884 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2771 Esas
KARAR NO: 2021/884
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2018
NUMARASI: 2015/1152 E. – 2018/465 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile müvekkili … aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığını, takip dayanağı 17.06.2013 düzenleme tarihli, 01.12.2013 ödeme tarihli senet olduğunu, alacaklı, 03.03.2014 tarihinde, bahse konu senedi takip konusu haline getirdiğini, ancak, takip tarihi itibariyle asıl alacak yanında 16.338,02 USD işlemiş faiz hesaplanarak takibe konu yapıldığını, yani 3 ay gibi bir sürede sadece faiz işlenmesi suretiyle alacak miktarı 16.338,02 USD arttırıldığını, 25.11.2014 yılında yapılan kapak dosya hesabında faiz 107.525 USD, 20.03.2015 tarihli dosya hesabında 150.156,31 USD ve son olarak 14.09.2015 tarihli dosya hesabında 115.223,12 USD faiz hesaplandığını, davaya konu takip dosyasında ve takip talebinde hesaplanan faiz oran ve miktarı usul ve yasalara aykırı şekilde hesaplanmış olup, özleşme ile daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Kamu Bankalarınca uygulanan faiz oranları uygulanarak faiz hesaplanması gerektiğini, takip öncesi ve sonrası faiz miktarı ve oranına ilişkin itirazlarının kabulü ile takibe ilişkin ödeme emrinin iptaline, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, Kamu Bankalarınca (TCMB değil) uygulanan faiz oranlarının Genel Müdürlüklerinden istenmesi suretiyle, faiz hesaplamasının yapılarak takip talebinin düzeltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; borçlunun, 03.03.2014 tarihinde başlatılan takipten sonra borca, faize ve fer’ilerine itirazı bulunmadığını, 2 yıl geçtikten sonra açılan davanın İİK.nun 72.madedsi gereğince zamanaşımı nedeniyle usulen görülemez nitelikte olduğunu; takip ikamesinden sonra borçlunun faiz oranına itiraz edebilme imkanı mevcut iken bu hakkı dosyadan sonradan (20.03.2015’te) temlik alan müvekkiline karşı kullanması yüzünden husumet noktasında da davanın kabul edilemezlik durumunda olduğunu; öğrenmeden itibaren başlayan bir hakkın kullanımı için itiraz süresi içinde icra dairesine başvuruda bulunulabileceği gibi daha sonra menfi tespit davası açılması da mümkün olduğunu, ancak,, bu hakkın durum öğrenildikten 21 ay sonra kullanılmasında ne hukuka uyarlık ne de iyiniyet bulunmadığı ve işbu davada kambiyo yoluyla takibe geçildikten sonra tahsil edilmiş bir para da bulunmadığından, İİK 72 kapsamına göre menfi tespit davası açılması da mümkün olmadığını; senet alacaklısı olan dava dışı …’nın tacir (müteahhit) olması ve işbu senedi ticari işlemleri çerçevesinde işleme alması, kredi avans işlemlerinde kullanılmasından dolayı senet bedeli 550.000,00 USD’ye yıllık % 11,75 avans faizi hesaplandığını ve ticari nitelikte iş ve işlemlerde avans faizi hesaplanmasına yasal engel bulunmadığını; dosyada yapılmış hesaplamalarla ilgili olarak davacı tarafın dilekçesinde belirtilen olgular da gerçeğe uygun olmadığını; 25.11.2014 tarihli kapak hesabında faiz tutarı 48.217,92 USD karşılığı 1 USD = 2,23 TL değer üzerinden 107.525,96 TL, 14.09.2015 tarihli kapak hesabında asıl alacak 550.000,00 USD, takip öncesi işleyen 16.338,02 USD, komisyon bedeli olan 1.650,00 USD ve takip sonrası işleyen 98.885,10 USD toplamı 666.873,12 USD karşılığının 1 USD = 3,04 TL üzerinden 2.027.294,28 TL bedele tekabül ettiğini; bu tutara % 9,10 tahsil harcı 114.326,28 TL, icra vekalet ücreti olarak 61.089,98 TL, icra takip masrafları 18.538,38 TL ve 29,00 TL başvurma harcı eklenerek toplam borcun 2.221.277,92 TL baliğ olduğunu; bu hesaplama ile ortaya çıkan tutar dikkate alınarak icra dosyasında borçlunun 14.09.2015 tarihindeki ödeme taahhüdü teklifi taraflarınca kabul edildiği; bu kapsamda, faizler de dahil fazlaya dair tüm haklardan feragat edilerek borçluya hakkaniyet ve iyi niyet çerçevesinde kolaylık gösterildiğini; yapılan hiç bir işlemde borçlu aleyhine bir sonuç yaratma saiki ve sonucu mevcut olmamakla birlikte, borçlu taraf kabul ettiği ve taahhütte de bulunduğu borcu karşılamamak için MK m.2’ye aykırı olarak hakkın kötüye kullanılması da dahil olmak üzere mümkün olan her türlü yönteme başvurarak kötüniyetli şekilde borcu ödemekten imtina gayreti içinde olduğunu, müvekkili hakkında haksız olarak açılan davanın reddini % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… icra dosyasına davacı borçlunun itiraz etmediği ve takibin kesinleştiğinin görüldüğü, davacı …’in İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne başvurarak 14/09/2015 tarihinde taahhütde bulunarak icra dosyasındaki borcu belirttiği tarihlerde ve miktarlarda ödeyeceğine yönelik taahhütde bulunduğu, İstanbul 13 İcra Ceza Mahkemesi’nin 03/03/2016 tarih ve 2015/258 Esas, 2016/32 Karar sayılı kararı ile taahhüdü ihlal (borçlunun ödeme şartını ihlal) suçundan Sanık …’in eylemine uyan 5358 Sayılı kanun ile değişik İİK. Nun 340 maddesi uyarınca 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiğinin görüldüğü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 tarih ve 2014/19-870 Esas, 2016/966 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere davacının icra takibinin kesinleşmesinden sonra yaklaşık 1,5 yıl sonra icra dairesine giderek kendi özgür iradesi ile borcu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, davacının icra baskısı ve tehdidi altında borcu üstlendiği söylenemeyeceği, davacı borçlunun yazılı kabul beyanı ile bağlı olduğu ve davacının davasını ispatlayamadığı, gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötüniyeti tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davalı tarafın tazminat talebinin reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarlayarak, mahkeme 14.09.2015 tarihli taahhüde dayalı olarak davanın reddine karar verdiğini belirtmiş ise de; o tarihte müvekkilinin icra memurunun yaptığı işlem ve hesaplamalara duyulan güven ile dosya borcunun gerçekten İcra Müdürlüğünde hesaplandığı gibi olduğu inancıyla taahhütname verdiğini, her an haciz tehdidi altında olan Müvekkilinin tamamıyla aleyhinde başlatılan icra takibinden kaynaklanan borç ve işletilen fahiş miktardaki faizin ödeme kabiliyetini aşacak ve mahvına sebep olacak biçimde daha da fazla artmaması ve durdurulması amacıyla hareket edildiğini, daha sonradan dosya kendilerince incelendiğinde icra dosyasından yapılan bütün kapak hesaplarının usul ve yasaya aykırı olacak biçimde ve yalnız davalı Alacaklının taleplerine göre fahiş, değişken ve birbiriyle tutarsız bir şekilde hesaplandığının tespit edildiğini, müvekkilinin hukuki yararı olduğunu, müvekkilinin İcra Müdürlüğündeki memur işlem ve yönlendirmelerinden kaynaklanan hesaplama hatalarını doğrultusunda taahhüt verdiğini, 14.09.2015 tarihli kapak hesabı ile aynı gün imzalanan taahhütname baskı altındaki müvekkili tarafından borç ve fahiş miktarda işletilen faizin daha fazla artmaması ve durdurulması amacıyla imzalandığını, İtirazların esasen senet borcuna ve borcun sebebine ilişkin değil, İcra Müdürlüğü tarafından hukuka aykırı biçimde biçimde yapılan hesaplama hatalarının kednilerince fark edilmesi üzerine ortaya çıkan fahiş faiz oran ve miktarlarına ilişkin olduğunu, bilirkişi raporunun da itirazları doğrultusunda olduğunu,
Mahkeme YHGK kararına gerekçede yer vermiş ise de; Müvekkilinin iradesi ve verdiği ödeme taahhüdünün icra dosyası kapsamında “o tarihteki” güncel borç miktarına yönelik olup buna rağmen bu miktar icra Müdürlüğünce hukuken hatalı olarak hesaplanarak Müvekkilinin yanıltıldığını, iradesinin sakatlandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, takip öncesi ve sonrasındaki faiz tutarı ve oranına itiraz ederek ödeme emrinin iptalini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, iş bu dava ile takip öncesi ve sonrası hesaplanan faiz oranlarının fahiş olduğunu ileri sürmüş ise de; takibin 27.02.2014’te başlatıldığı, davacıya 07.03.2014 ve 10.03.2014’te ödeme emrinin tebliğ edildiği, davacının takibe itirazda bulunmadığı, takibin kesinleştiği, davacının iddiasına konu 14.09.2015 Tarihli kapak hesabına istinaden bizzat icra müdürlüğüne gelerek borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu, davanın ise 02.12.2015 Tarihinde açıldığı, kabul beyanının davacıyı bağlayacağı (YHGK’nun 2014/19-870 K. 2016/966 Karar sayılı; Y.19.HD, 2015/ 5436, 2015/15119Karar, 18.11.2015 Tarihli, Y.19HD, 2016/14762 E, 2018/630 K, 14.02.2018Tarihli ilamları) dikkate alındığında davacının 14.09.2015’ten sonra açtığı davada faize ilişkin itirazları dinlenemeyeceğinden ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 22/04/2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.