Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2649 E. 2021/1300 K. 18.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2649 Esas
KARAR NO: 2021/1300
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2017
NUMARASI: 2010/952 2017/670
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 18/06/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin fiber optik, bakır veri kablo ve ekipmanlarının üretimi alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, davalılardan …’un müvekkili aleyhine kendisinin hamil olarak yer aldığı 300.000 USD bedelli bir adet bonoyu takibe koyduğunu, senet üzerinde yer alan ve müvekkili şirket yetkilisi …. ait olduğu iddia edilen imzanın yetkilisine ait olmadığını tespit ettiklerini, imzanın taklit edilerek atılmaya çalışıldığının anlaşıldığını, ayrıca müvekkili ile davalılardan lehtar … firması arasında bononun düzenlenmesini gerektirir hukuki ilişki bulunmadığını, senedin müvekkilinin rızası dışında elinden çıktığını, nitekim aynı şekilde toplam tutarı 2.850.000,00 USD olan iki adet bonodan dolayı takip başlatılması üzerin eyaptıkları araştırmada müvekkili şirketin eski genel müdürü … yöneticileri tarafından şirketin bilgisi haricinde kullanıldığından şüphe edildiğini, ayrıca senetlerin takip alacaklısına muvazaalı olarak ciro edildiğini, müvekkili tarafından Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/847, Kadıköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/948 esas sayılı dosyalarında da dava açtıklarını, takibin haksız ve kötüniyetli olduğu belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline ve %40 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … San ve Tic. Ltd. Şti vekili, senedin verildiği tarihteki şirket yetkilisi tarafından imzalandığını, davacı ile müvekkili arasında en büyük hukuki ilişkinin davaya konu bono olduğunu, senedin kötüniyetli olarak ciro edildiği iddialarının asılsız olduğunu, hukuki ilişkinin bulunmadığı hususunu davacının ispatlaması gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.Davalı … vekili, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının senet fotokopisi üzerinden düzmece bir rapor aldığını, Şişli C.Savcılığınca yapılan incelemede senetlerdeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğunun ortaya çıktığını, müvekkilinin iyiniyetli hamil olup şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, emniyet kriminal raporunda imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; dava ve takip konusu bonodaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğu, dava konusu senedin nakden kaydıyla düzenlendiği, davalı lehtar şirketin yetkilisi tarafından C.Savcılığına verilen ifadede senedin ihdas sebebinin talil edildiği, bonoların 24/06/2006 tarihli sözleşme uyarınca yapılacak işler nedeniyle kendilerine verildiğini savunduğu, bu hususun davalı lehtar tarafından ispatlanamadığı, kaldı ki sözleşme tarihinin 24/06/2006 olduğu belirtilmesine rağmen senedin tanzim tarihinin ise 20/10/2005 olduğu, sözleşme aslının sunulamadığı, buna göre davacının dava konusu senet nedeniyle davalı … şirketi yönünden menfi tespit talebinin kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/847 esas, 2012/1212 karar sayılı ilamının da kesinleşmiş olup bu karardaki tespitlerin de davalı … şirketi yönünden kesin delil yetkisi taşıdığı, ağır ceza mahkemesinde davalılar …, … ve diğer dava dışı kişiler aleyhine açılan davada niteliklikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işledikleri sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, icra dosyasında 03/03/2014 tarihinde yapılan temlikle davalı …’un alacağının tamamını …’a devrettiği, davacının da davasını HMK’nın 125/1 maddesi gereğince temlik alan …’a yönelttiği, … vekilinin de aynı doğrultuda savunma yaptığı, davacının hamil olan davalıların kötüniyetli hareket ettiğini, senedin bedelsiz olduğunu bilerek keşideciye zarar vermek kastıyla hareket ettiklerini ispatlayamadığı gerekçeleriyle davalı … şirketi hakkındaki davanın kabulüne, takip konusu bono nedeniyle davacının bu davalıya borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine, davalı …’un tazminat talebinin kabulü ile İİK’nun 72/4 maddesi gereğince %40 oranındaki tazminatın davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine karar verilmiş, kararı davacı ve davalı S… San ve Tic. Ltd. Şti vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilinin talebi üzerine mahkemece 23/08/2014 tarihinde 300.000,00 USD bedelli bononun dava tarihindeki TL karşılığının 449.400,00 TL olarak yazılması gerekirken gerekçeli kararda maddi hata sonucu 449.400.000,00 TL olarak yazıldığı belirtilerek karar harcı ve taraflar yararına hükmedilen vekalet ücretlerinin düzeltilmesine karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; müvekkilinin davalı …’le 2004-2006 yıllarında ticari ilişkide bulunduğunu, bu ilişkinin sona ermesinden 6-7 yıl sonra toplam tutarı 5.940.000,00 USD bedelli 7 ayrı senedin bir anda müvekkilinin tanımadığı ve ticari ilişkisi bulunmayan farklı kişiler tarafından takibe konulduğunu, bu senetlerin tamamının davalı … tarafından tedavüle sunulduğunu, bütün davalarda davalı …’in 26/10/2006 tarihli sözleşmeyi dayanak gösterdiği, ancak bunun kabul görmediğini, davalı …’in kötüniyetli ve haksız kazanç elde etme gayesi ile senetleri tedavüle koyduğunu, İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/847 esas sayılı dosyasında toplam tutarı 2.850.000,00 USD olan iki senetle ilgili müvekkiline menfi tespit davası açtığını, davanın tüm davalılar yönünden kabul edildiğini ve kararın kesinleştiğini, İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret mahkemesi’nin 2013/148 esas sayılı dosyasında 500.000,00 USD bedelli başka bir senet nedeniyle davalı … ve hamiline karşı dava açıldığını ve davanın kabul edilerek kararın kesinleştiğini, İstanbul Anadolu 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/141 esas sayılı dosyasıyla 500.000,00 USD bedelli başka bir senetle ilgili olarak açtıkları davanın müvekkilinin davalı … borçlu olmadığına dair kabulle sonuçlandığını ve kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, ayrıca diğer davalılara da borçlu bulunmadığının hüküm altına alındığını ve kötüniyet tazminatına hükmedildiğini, kararın kesinleştiğini, yine Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/58 esas sayılı dosyasında 810.000,00 USD bedelli senetle ilgili davada davanın reddine karar verildiği, ancak Yargıtay’ın davalı …’in senedi talil ettiği, İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasında verilen beraat kararının delil yetersizliği nedeniyle verildiği gerekçesiyle kararın müvekkili lehine bozduğunu, huzurdaki davanın konusunun da aynı senet zincirine dahil bir senet olduğunu, ilişkilerin benzer veya neredeyse aynı olduğunu, mahkemenin cirantalara yönelik gerekçesi ve kararının eksik ve hatalı olduğunu, İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, ceza hakimi ile hukuk hakiminin değerlendirmelerinin farklı kıstaslara dayalı olduğunu, yüksek mahkeme kararları ve doktrinde bilerek borçlunun zararına hareket etmek olgusunun kötüniyet ve muvazaa ile aynı anlamda tutulduğunu, davacının hayatın olağan akışına aykırı vakıaların varlığını ortaya koyması halinde ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan tarafa düşeceğini, davalıların el ve işbirliği içinde kötüniyetli hareket ettiğini, savcılık ifadesinde aylık 10.000 TL gelir olduğunu beyan eden …’un adına kayıtlı taşınmazının olmadığını, ticari kaydının bulunmadığını, motorlu aracının bulunmadığı, SGK pirim borcu bulunduğu, buna göre davalı …’un 2.190.000,00 TL gibi yüksek meblağlı bir borç parayı elden ve kaydı olmadan davalı …’e verebileceğine inanmanın olası olmadığını, diğer davalı …’ın aylık gelirinin 2.500 TL olduğunu beyan ettiği, herhangi bir taşınmaz mal varlığı , serbest meslek ya da ticari faaliyetinin bulunmadığı, buna göre kötüniyetli olduğunun varsayılması gerektiği, ayrıca …’ın …’den veya … kardeşlerden alacaklı olmadığının kendi ikrarıyla sabit olduğunu, … yetkilisi … Kardeşlerin de … ile aralarında ticari ilişki bulunmadığını beyan ettiğini, ayrıca … yetkilisi … kardeşlerin savcılık ifadesinde …’dan aldığı iddia ettiği paraların ticari defter ve kayıtlarda yer almadığını ifade ettiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun borçlu ile alacaklı arasında gerçek bir alacak borç ilişkisi bulunmamasının alacaklının kötüniyetli olduğuna karine sayılacağını kabul ettiğini, …’ın sadece kefil olmak için senedi ciroladığı hususunu ikrar ettiğini, bu açıdan …’ın kötüniyetinin sübuta erdiğini, protesto yapılmaksızın icra takibine geçilmesinin de kötüniyeti gösterdiğini, savcılık ifadelerinde davalılar … ile …’un aralarında borç ilişkisi bulunmadığını beyan ve ikrar ettiklerini, temlik alan … açısından da durumun farklı olmadığını, temlikin müvekkilinin haklarını sekteye uğratmak için yapıldığını, zaten davayı aynı vekil tarafından devam edildiğini, …’un da küçük bir spor salonu işletmekte olup hangi gerekçe ve hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak temlik aldığının anlaşılmasının mümkün olmadığını, dava konusu senetle birlikte toplam 7 adet senedin düzenlenmesinden 6 yıl sonra tedavüle ve takibe konulduğunu, olayın lehtar tarafından organize edilmiş bir olay niteliğinde bulunduğunu, davalı cirantaların iyiniyetli üçüncü kişi sayılarak TTK 599.maddesi korumasından yararlanmalarına müsaade edilmemesi gerektiğini, mahkemenin vekalet ücreti hakkında hata yaptığını, konuyla ilgili düzeltme dilekçesi verdiklerini, ancak şuana kadar bir düzeltme yapılmadığını, bu hususun da göz önüne alınmasını istemiştir.Davalı …San ve Tic. Ltd. Şti vekili, istinaf sebebi olarak; davacının imza inkarında bulunduğunu, ancak bu hususun ispatlanamadığını, lehlerine olan bu durumun mahkeme tarafından gözardı edildiğini, davanın kabulünün usule aykırı olduğunu, davacının iddialarının yazılı delille ispatlaması gerektiğini, muvazaa iddiasının da senetle ispat edilmesi gerektiğini, tanık … beyanlarının hükme esas alındığını, oysa bu beyanların gerçeği yansıtmadığını, ticari defter incelemelerinde davacı ile müvekkili şirket arasında iş ilişkisi bulunduğunun sabit olduğunu, müvekkili şirket yetkilisinin ceza davasındaki savunması ile ispat yükünün taraflarına geçtiğini kabul etmediklerini, ispat külfetinin davacıda bulunduğunu bildirmiştir. Dosya istinaf incelemesindeyken davacı vekilinin 18/01/2018 tarihli dilekçe gönderdiği, dilekçe ekinde tanık olarak dinlenmesini talep ettikleri … beyanını sunduklarını, bu beyan dikkate alındığında davanın diğer davalılar hakkında da kabul edilmesi gerektiğini ileri sürdüğü, yazı ekinde bir tam bir de yarım sayfadan ibaret beyan başlıklı yazının sunulduğu, yazı altında 01/11/2017 tarihli … isim ve imza bulunduğu görülmüştür. Davalı … tarafından davacı ile diğer davalılar aleyhine 300.000,00 USD bedelli bonoya dayalı olarak Kadıköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 449.400,00 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 452.938,17 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Takip ve dava konusu senedin 20/10/2005 tanzim, 22/11/2010 vade tarihli, 300.000,00 USD bedelli, nakden kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı … San ve Tic. Ltd. Şti, senet arkasındaki ilk cironun davalı …, devam eden cironun davalı … ve hamilin ise davalı … olduğu görülmüştür. Davacı vekilinin 7 Temmuz 2011 tarihli dilekçe ile delil listesini sunduğu görülmüştür. Kadıköy 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2010/1923 esas – 2011/1101 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının davalılardan … aleyhine dava konusu takip yönünden imzaya itiraz davası açtığı, yapılan yargılama sonunda adli tıp kurumu raporu gerekçe yapılarak imzanın … ait olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nce onandığı görülmüştür. Yargılama sırasında 3 kişilik grafolog bilirkişi heyetinden alınan 25/07/2012 tarihli raporda; dava konusu senedin ön yüzündeki davacı şirket kaşe izleri üzerine sağ tarafa atılmış imza ile senedin sol tarafındaki pulların üzerine üst tarafa atılmış imzanın … eli ürünü olduğu kanaatine varıldığının bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan 10/07/2013 tarihli iki kişilik bilirkişi raporunda; davacı ile davalı … şirketinin defterlerinin incelendiği, davacı şirketin davalı … şirketi ile aralarında 2004-2007 yılları arasında ticari ilişki bulunduğu, davacı defterlerinde 07/11/2007 tarihi itibariyle cari hesap bakiyesinin 0,00 TL olarak kapanmış olduğu, davalı şirketin kayıtlarında ise davacı şirkete olan cari hesap bakiyesinin 08/11/2007 tarihinde 0,00 TL olarak kapandığı, davacı ile davalı … şirketi arasında 24/10/2006 tarihinde bir anlaşma yapıldığı, buna göre davacı şirketin davalı … şirketini danışman olarak atadığı, davacı ile davalı … şirketi arasındaki 24/10/2006 tarihli protokol fotokopisinin incelenmesinde; ortaya çıkacak ödemelerin teminatı olarak davacı şirket tarafından 7 adet teminat senedinin tevdii edildiği, tanzim tarihinin 20/10/2005 olarak , vade tarihi ve tutarlarının ise boş bırakıldığının belirtildiği, buna göre taraflar arasındaki protokol gereğince senedin davacı tarafından davalı … şirketine verilmiş olduğu sonucuna varıldığı, buna göre davacının davalı … hakkındaki davasını ispat ettiği, Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/847 esas sayılı dosyasında bu sözleşmenin varlığının tespit edilemediği gerekçesine yer verildiği ve bu kararın kesinleştiği, bu kararın somut olaya etkisi konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu, defter kayıtlarında da davalı .. davacıdan alacaklı ya da borçlu olmadığı, buna göre davanın davalı …… yönünden ispatlandığının kabulü gerektiği, diğer davalıların durumu hakkında ise TTK’nın 599.maddesi uyarınca inceleme yapılması gerektiği, bu konuda İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/166 esas sayılı dosyasındaki davanın sonucunun beklenmesinin yerinde olacağı, bu konuda bir görüş bildirmenin mümkün olmadığı yolunda görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirket kayıtlarında dava konusu bonoya rastlanılmadığı, davacı ile davalı ….. şirketleri arasındaki ilişkinin 2004 yılı öncesine dayandığı, İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yapılan yargılamasında davalının ileri sürdüğü 24/10/2006 tarihli sözleşmenin varlığının teknik danışmanlık hizmetinin verildiğinin kanıtlanamadığı, bu bakımdan dava konusu senet yönünden davacının davalı … borçlu olmadığına ilişkin kararın Yargıtay tarafından da onandığı, buna göre davacının davalı … karşı olan menfi tespit talebinin kabulü açısından kesin hüküm niteliği kazandığı, diğer davalıların bile bile davacı aleyhine hareket ettiğinin kanıtlanmasına ilişkin dosyadaki takriri delillerin bile bile davacı aleyhine hareket etme olgusunu kanıtlamaya yeterli olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/166 esas – 2014/17 karar sayılı ilamının incelenmesinde; katılanların … olduğu, sanıkların ise … ve … olduğu, suçun dolandırıcılık olduğu, yargılama sonunda 22/01/2014 tarihinde … yönünden suçu işledikleri sabit olmadığı gerekçesiyle beraat, diğer sanıklar yönünden ise nitelikli dolandırıcılığı işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, mahkemece yazılan 24/01/2017 tarihli cevabi yazıda dosyanın Yargıtay’da olduğunun bildirildiği görülmüştür. Kadıköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/847 esas – 2012/1212 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının aynı, davalıların ise … Ltd.Şti ve … Ltd.Şti oldukları, dava konusunun toplam tutarı 2.850.000,00 USD olan iki adet bono olduğu, yapılan yargılama sonunda 08/11/2012 tarihinde menfi tespit talebinin her iki davalı yönünden kabulüne karar verildiği görülmüştür. İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/467 esas – 2015/565 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının aynı, davalıların … Ltd. Şti, … ve … olduğu, dava konusunun ise 980.000,00 USD bedelli bono olup yargılama sonunda davanın tüm davalılar yönünden 10/06/2015 tarihinde karar verildiği, kararın Yargıtay 19.HD’nin 20/04/2016 tarihli , 2015/15510 esas, 2016/6946 karar sayılı ilamıyla, davalı hamil … yönünden TTK’nun 599.maddesi uyarınca değerlendirme yapılması yönünden bozulmasına karar verildiği görülmüştür. İstanbul Anadolu 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/141 Esas, 2014/162 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının aynı, davalıların …. Ltd.Şti ve … Ltd.Şti olup 500.000,00 USD bedelli bono nedeniyle menfi tespit talebi olduğu, yargılama sonunda 17/04/2014 tarihinde her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/58 esas – 2013/324 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının aynı, davalıların … Ltd.Şti ile … olduğu, 810.000,00 USD bedelli bono nedeniyle menfi tespit talep edildiği, yargılama sonunda davanın reddedildiği, bu kararın Yargıtay 19.HD’nin 2014/14010 Esas – 2014/18253 Karar sayılı ilamıyla davacı yararına bozulduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davalı … tarafından davacı ile diğer davalılar aleyhine davaya konu 300.000 USD bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatılmış ve davacı tarafça da huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Takip ve dava konusu bononun keşidecisinin davacı, lehtarının davalı … Ltd. Şti, sonraki cirantanın ise davalı …, hamilin ise davalı … olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama sonunda davalı … şirketi yönünden davanın kabul edildiği, diğer davalılar hakkındaki davanın ise reddedildiği, kararın ise taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf edildiği anlaşılmaktadır. Dosya içeriğinden taraflar arasında benzer şekilde başka davaların da bulunduğu anlaşılmış, bu çerçevede bu davalardan İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2018/1349 Esas, 2019/212 Karar sayılı dava dosyasının akıbeti dairemizce ilgili mahkemesinden sorulmuş, mahkemece verilen 18/05/2021 tarihli cevabi yazıda, söz konusu kararın bozulduğunun bildirildiği görülmüştür. Konuyla ilgili Yargıtay 11.HD’nin 2020/5289 Esas, 2021/3446 Karar sayılı bozma ilamının incelenmesinde; bahse konu İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının konuyla ilgili olarak ağır ceza mahkemesinde verilen beraat kararının Yargıtay 15.Ceza Dairesi tarafından bozulduğu ve yargılamanın devam ettiği, TBK’nun 74.maddesinin dikkate alınması gerektiği gerekçelerine yer verildiği görülmüştür. Huzurdaki davanın tarafları ile bahse konu bozma ilamına konu davanın tarafları bakımından yapılan incelemede, davacı ile davalılar … (…’dan temlik alan ) ve … San ve Tic. Ltd. Şti yönünden aynı olduğu, iddiaların benzer olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten de İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/166 esas sayılı dosyasında aralarında dava konusu bononun da bulunduğu bonolarla ilgili olarak nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından aralarında temlik eden davalı …’un da bulunduğu, … … ve … isimli sanıklar hakkında dava açıldığı ve yargılama sonunda verilen beraat kararlarının Yargıtay 15.Ceza Dairesi tarafından bozulduğu anlaşılmıştır. 6098 Sayılı TBK’nun 74.maddesi uyarınca ceza mahkemesince maddi fiilin sübutuna ilişkin karar hukuk hakimini de bağlar. Buna göre ceza davası sonucunun kesinleşmesi beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Yapılan bu açıklamalar gözetildiğinde, davacı vekilinin istinaf talebinin sair yönler incelenmeksizin kabulüne, bu aşamada davalı … San ve Tic. Ltd. Şti vekilinin istinaf talebinin ise incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin sair yönler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Davalı … San ve Tic. Ltd. Şti vekilinin istinaf talebinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 3-İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2017 tarih, 2010/952 esas, 2017/670 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde ceza davasının kesinleşmesinin beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-Davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 6-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde taraflara iadesine, 7-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 173,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 258,70 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı … San ve Tic. Ltd. Şti tarafından yapılan istinaf yargılama giderleri hususunda bir karar verilmesine yer olmadığına, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.18/06/2021