Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2647 E. 2018/1844 K. 18.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2647 Esas
KARAR NO : 2018/1844
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/551
DAVANIN KONUSU: İpotek (Terkin İstemli)
KARAR TARİHİ: 18/09/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin eşi ………. yurt dışında kurulu bulunan …. ….. isimli şirkette ortak olduğunu, bu şirketin davalı ile ……. sözleşmesi imzaladığını, sözleşme konusunun bir gemi olduğunu, kira bedellerinin ödenmesinde temerrüt hasıl olunca sözleşmenin feshedildiğini, dava dışı kiracı şirketin sözleşmenin feshini kabul ederek gemiyi iade ettiğini, sözleşmenin 27/04/2011 tarihinde feshedildiğini, tarafların daha sonra hukuki ilişkinin tasfiyesi bakımından bir araya geldiklerini, bir protokol imzaladıklarını, bu protokolün 20/05/2011 tarihli olup protokolde müvekkilinin eşinin imzasının da bulunduğunu, ayrıca yapılan görüşmeler sırasında 12/05/2011 tarihinde müvekkilinin eşine ait taşınmaz üzerinde davalı lehine ipotek tesis edildiğini, ipotek tesis edilen taşınmazın müşterek aile konutu olduğunu, bu evin 1998 yılından beri aile konutu olduğunu, müvekkilince taşınmaza 03/01/2014 tarihinde aile konutu şerhi işletildiğini, söz konusu taşınmaz üzerindeki ipotek tesisinin MK. 194.Maddesi uyarınca geçersiz olduğunu, ipotek tesisi için müvekkilinin muvafakatının bulunmadığını, ipotek tesisi sırasında aile konutu şerhi bulunmamasının ipoteği geçerli kılmayacağını, ayrıca münfesih sözleşmeye teminaten ipotek kurulmasınında geçersiz olduğunu, yine finansal kiralama sözleşmesinin düzenleme şeklinde noterlikte yapılması gerekirken söz konusu protokolün adi yazılı olup bu yönden de geçersiz olduğunu, davalı tarafın icra takibinde de tahrifatlar yaptığını da belirterek ipoteğin terkinini, ayrıca tedbir kararı verilerek başlatılan takibin durdurulmasını istemiştir. Mahkemece, 11/06/2018 tarihinde yapılan değerlendirme sonunda ipoteğin 12/05/2011 tarihinde tesis edildiği, aile konutu şerhinin ise 03/01/2014 tarihinde işlendiği, ipoteğin geçerli olup olmayacağının yargılama sonucu belirlenebileceği, takip tarihinden sonra açılan davada ihtiyati tedbir yoluyla tedbirin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçeleriyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ipotek tesis edilen evin aile konutu olduğunu, müvekkilinin rızası bulunmadığını, Y.H.G.K’nun 2017/2-2934 Esas, 2017/1556 Karar sayılı ilamı uyarınca ipoteğin tesisi tarihinde taşınmazın kaydında aile konutu şerhi olsun ya da olmasın eşin rızasının aranması gerektiğini, münfesih sözleşmeye teminaten ipotek kurulamayacağını, ipoteğin dayanağı 20/05/2011 tarihli protokolün şeklen geçersiz olduğunu, icra dosyasında yapılan tahrifatların davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin haklı olduğunu, müvekkilinin telafisi güç zararlara uğrayacağını, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini bildirmiştir. İş bu davanın 09/06/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. Dairemiz önüne gelen dosya içerisinde bulunan fotokopilerden davalının İstanbul …….İcra Müdürlüğü’nün ……. esas sayılı dosyada dava dışı şirket ve dava dışı gerçek kişiler aleyhine (bunlardan bir tanesi de davacının eşi olduğu belirtilen ……… aleyhine toplam 580.463,40 USD üzerinden örnek 6 ‘ya dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, takibin dayanağı olarak ise borçlulardan ………….. mesken niteliğindeki taşınmazı ve diğer borçlunun taşınmazı gösterilmiştir. İpotek resmi senedine ilişkin fotokopi belgelerinin incelenmesinde ise 12/05/2011 tarihinde dava konusu ipoteğin dava dışı ………………..tarafından dava dışı ……. şirketinin finansal kira vs. borçları için davalı lehine tesis edildiği görülmüştür. Davacı tarafından sunulan 04/06/2018 tarihli belge fotokopisine göre davacının söz konusu adreste 16/03/2002 tarihinden itibaren ikamet ettiğinin belirtildiği görülmüştür. 20/05/2011 tarihli protokol fotokopisinin incelenmesinde ise; taraflarının davalı, davacının eşi, dava dışı şirket ve bir kısım davalı kişiler oldukları, konusunun ise 28/08/2008 tarihli davalı ile dava dışı şirket arasındaki finansal kiralama sözleşmesinin feshi nedeniyle kalacak borcun tasfiyesi için imzalandığı, toplam borcun 447.000,00 USD olarak 36 taksitle ödenmesinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan 26/04/2018 tarihli tapu kaydı fotokopisinde aile konusu şerhi yazılı olduğu ve 17/07/2014 tarihinde taşınmazla ilgili icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, ipoteğin fekki davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise yargılama sırasında davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin reddi kararına yöneliktir. Davacı, ipotekli takibe konu konutun aile konutu olduğunu, 03/01/2014 tarihinde bu şerhin işletildiğini, dolayısıyla davacı eşin muvafakat alınmadan tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğunu iddia etmiştir. İpotek 12/05/2011 tarihinde tesis edilmiştir. Aile konutu şerhi ise 03/01/2014 tarihinde yazılmıştır. Bir başka ifadeyle ipoteğin tesisi tarihinde taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmamaktadır. Bilindiği üzere MK’da tapuya güven ilkesi vardır. Davalının söz konusu konutun aile konutu olduğunu bilmesi ya da bilebilecek durumda olması somut olay bakımından kendisinden beklenemez. Öte yandan işbu dava icra takibinin başlatılmasından açılmış olup İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulması şeklinde bir karar da verilemez. Tüm bu hususlar karşısında davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.18/09/2018