Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2618 E. 2021/903 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2618 Esas
KARAR NO: 2021/903
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI: 2017/70 E. – 2018/366 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili aleyhine alacaklısının … olduğunu öğrendikleri 20/01/2017 vade tarihli, 10.000,00 TL bedelli senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, alacaklıya müvekkilinin bu senet yönünden ticari ya da şahsi herhangi bir borcu olmadığını belirterek bu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, cevaba cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından Terme Noterliği’nin 22/04/2016 tarihli vekaletnamesinde senet-bono düzenleme yetkisi verilmediğini, diğer iş ve işlemler için …’a verilen yetkileri düzenlediğini, bonodaki imzanında müvekkiline ait olmadığını, kötü niyetli olduklarına ilişkin iddiayı kabul etmediklerini, müvekkilinin kendi adına düzenlenen senet, bono olduğunu 18/01/2017 tarihinde öğrendiğini, durumdan haberdar olur olmaz, kendisi adına düzenlenmiş birden çok senet olduğundan endişe ederek …’ı tüm yetkilerinden azlettiğini, … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı ve ortağı … ile yapılan görüşmeler sonrasında müvekkilinin icra yapmaması ve hacizlerin durdurulması maksadıyla davaya konu senedin alındığını, davacının ortağına vermiş olduğu genel vekalet ve ortağı tarafından imza edildiğini, Terme Noterliği’nin 22/04/2016 tarih, … yevmiye no’lu vekaletnamesinin celbi gerektiğini, bu genel vekalette senet imzalama yetkisinin de mevcut olduğunu, senet üzerindeki imzanın ..’a ait olup, bu kişininde vekaletle imzaladığının sabit olduğunu, ayrıca bu süreçte davacının kendisiyle de görüşmeler yapıldığını ve bilgisi dahilinde bu senedin imzalandığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili 2. cevap dilekçesinde; davacının kötü niyetli olduğunu, vekaletteki senet düzenleme yetkisinin varolduğunun vekalet metniyle sabit olduğunu, kaldı ki davacı tarafından iş bu imzayla ödenmiş evraklarda bulunduğunu bildirmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…Davaya konu senet üzerindeki imzanın …’a ait olduğu hususu taraflar arasında ihtilaf konusu olmayıp, uyuşmazlık …’ın davacı adına senet düzenleme yetkisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 40/2.maddesinde düzenlenen ” ancak karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemin temsilci veya temsil olunandan biriyle yapması farksız ise hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur” şeklinde olup, 548.maddesinde de ticaret temsilcinin yetkisinin kapsamı belirlenmiş ve “ticari temsilci iyi niyetli 3.kişilere karşı işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır” şeklindedir. Alınan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, dava dışı …’a verilen 22/04/2016 tarih, 5419 yevmiye no’lu vekaletnamede işyeriyle ilgili tüm faaliyetleri yürütme olanağı sağlayan geniş kapsamlı bir vekaletnameyle vekil olarak atanan dava dışı …’ın tacir olan davacının ticari mümessili konumunda olduğu ve müessese sahibi hesabına kambiyo taahhüdünde de bulunma yetkisinin bulunduğu, vekaletnamede kambiyo senedi düzenleme yetkisinin verilmemiş olmasının hukuki durumunda bir değişiklik yaratmayacağı ve davacıyı bağlayacağı (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2010/404 esas, 2015/15334 esas, 2014/8520 esas sayılı içtihatları) anlaşıldığından …” davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….1-) SOMUT OLAYA DOĞRU KANUN MADDESİ UYGULANMAMIŞTIR: Karar gerekçesinde gösterilen 6098 sayılı yasanın 40/2 maddesinin somut olayımızda uygulanması mümkün değildir. Çünkü burada dava dışı …, ticari mümessil durumunda olmayıp, vekil durumundadır. Bu sebeple de somut olayda uygulanması gereken kanun maddesi 6098 sayılı yasanın 504/3 maddesidir. Buna göre “Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz. 2-) SENETTEKİ İMZANIN VEKİLE AİT OLDUĞU BELİRTİLMİŞ İSE DE VEKİLE AİT DEĞİLDİR: Her ne kadar karar gerekçesinde, senetteki imzanın vekil …’a ait olduğunun tarafların kabulünde olduğu belirtilmiş ise de; senetteki imza …’a da ait değildir. Çıplak gözle incelendiğinde ve vekaletnamedeki imza ile karşılaştırıldığında müvekkilin imzasına benzediği, ancak müvekkile ait olmadığı anlaşılmaktadır. Vekil vekaleten senet tanzim ederken, sahtelik oluşturacak şekilde vekil edenin imzasını taklit etmek yerine kendi imzasını atması gerekmektedir. Nasıl ki açmış olduğumuz davalarda dava dilekçelerimizde vekaleten kendi imzamızı atmalı, vekil edenin imzasını taklit etmemeliysek, burada da senet tanzim eden vekilin, kendi imzasını atması gerekmektedir. Özetle senetteki imza ne müvekkile ne de vekile aittir. Hal böyle olunca yukarıda da belirttiğimiz gibi, 6098 sayılı yasanın 40/2 maddesinin somut olayımızda uygulanması mümkün değildir. Bu sebeplerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bozulması, doğru kanun maddesinin somut olaya uygulanması suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir… ” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı, tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür. Somut olayda hukuki ihtilaf dava dışı …’ın ticari vekil mi yoksa ticari temsilci mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Davacı yanın imzayla ilgili itirazları değerlendirildiğinde; Davaya konu senet 20/01/2017 vade tarihli, 10.000,00 TL bedelli senettir.Dava dışı … C.Başsavcılığı’na verdiği ifadede “… Müşteki … ile ….’ı tanırım. … Mh. … Sk. No:… Yıldırım/Bursa adresinde faaliyet gösteren … isimli iş yeri daha önce …’ın babası olan …’a aitti. Ben de bu iş yerine toptan çanta veriyordum. Daha sonra … ekonomik sıkıntıya girdi ve iş yerini eniştesi olan …’ya devretti. Bu şahıslar benden aldıkları çanta bedellerini ödeyemediler. 2016 yılı Şubat ayında bana ortaklık teklif ettiler. Ben de bu ortaklığı kabul ettim ve … tarafından işletilen bu iş yerine ortak olmak için toplam 300.000 TL kadar para ödedim. Şuanda bu iş yeri …’ın eşi … ile benim adıma hisse devirleri yapıldı ve ben buraya resmen ortak oldum. … ben ortak olduktan sonra da bu iş yerini işletmeye yetkiliydi. Kendisi bu hususta değişiklik yapmamamızı ancak bana iş yeri ile ilgili işlemleri yapmak üzere vekaletname vereceğini söyledi ve vekaletname verdi. Ben de bu vekaletnameye istinaden bu iş yeri ile ilgili işlemleri yaptım. Evrak arasında /fotokopisi bulunan ve sahteliği iddia edilen 15/007/2016 düzenleme tarihli 20/01/2017 vade tarihli, 10.000 TL bedelli … adına düzenlenmiş senedi ben düzenledim. Altındaki borçlu şirket kaşesi benim ortağı olduğum şirkete aittir. Borçlu imzaları da bana aittir. Ben bu imzaları başka bir imzayı taklit ederek atmış değilim. Bu imzalar benim imzalarımdır. Senetin hamili olan … de bizim iş yerimize mal vermişti. Ben bizim iş yerimize alınan mal bedeli olarak bu senedi düzenleyip …’e verdim. Bu senette herhangi bir sahtelik söz konusu değildir. Evrak arasında fotokopisi bulunan 12/12/2016 düzenleme tarihli 27/04/2017 vade tarihli 3.000 TL bedelli … adına düzenlenmiş senedi … bizzat kendisi düzenledi. Borçlu imzaları …’ya aittir. Bu senet benim yanımda … tarafından imzalanıp düzenlenerek bana verildi. Ben de bu seneti iş yerine mal aldığımız …’e verdim. Bu senet de sahte değildir. Evrak arasında bulunan 12/12/2016 düzenleme tarihli 15/11/2017 vade tarihli, 3.000 TL bedelli … adına düzenlenmiş senette bizzat … tarafından düzenlenmiş olup borçlu imzaları da …’ya aittir. Bu senedi de ben iş yerine mal aldığımız …’e aldığımız mal bedellerine karşılık ciro ederek verdim. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. İddia edildiği gibi ben sahte senet düzenlemiş değilim. Senetlerin düzenlenme tarihinde ben borçlu şirketin ortağı ve …’nun vekaletnamesi ile şirket işlemlerini yapmaya yetkiliydim. Ben bu şirketteki ortaklığımı 03/06/2017 tarihinde sonlandırdım ve hisselerimi şuanki şirket sahibi …’a devrettim…” şeklinde ifade verdiği görülmektedir. Yani davacı yanın iddia ettiği gibi; senet keşideci imzasının vekile ait olmadığı yönündeki iddia bizzat vekilin beyanı ile dinlenemez durumdadır. Diğer istinaf senedi ise somut olayda ticari mümessilliğe ilişkin kanun maddesinin mi yoksa vekalete ilişkin kanun maddesinin mi somut olaya uygulanması gerektiği noktasındadır. Sonradan azil işlemi yapılan ancak senet tanzim tarihinde geçerli bulunan Terme Noterliği’nin 22/04/2016 tarihli ve … yevmiye nolu vekaletname içeriği incelendiğinde vekaletnamede ” işyeri idaresi” olarak ayrı bir bölüm olduğu, işyeri idaresi ile ilgili verilen yetkiler incelendiğinde; oldukça geniş yetkiler verildiği ve işyeri idaresinin davacı adına yürütülmesi konusunda her anlamda yetkili kılındığı görülmektedir. Bu durumda vekaletnamenin bir bütün olarak ” ticari mümessillik” yetkileri içeren bir vekaletname olduğunun kabulü zorunludur. Bu durumda TBK MADDE 547- Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir. İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir. MADDE 548- Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır. Yasal düzenlemeler bu şekilde olmakla ve vekaletname kapsamı ticari vekillikten öte ticari temsilcilik unsurları içerdiğinden mahkemenin TBK 447 ve devamı maddeleri uyarınca verdiği karar yerinde olup, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.