Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2596 E. 2021/1078 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2596 Esas
KARAR NO: 2021/1078
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2016/148 2018/134
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 28/05/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin “… + Şekil” ibareli markayı 29.05.2007 tarihinden itibaren 37.sınıfta tescil ettirdiğini ve Beykoz’da kuru temizleme sektöründe faaliyet gösterdiğini, Türkiye çapında 100’ün üzerinde bayisi bulunduğunu ve bu bayilerin müvekkili adına tescilli markayı franchise sözleşmesi ile kullandığını, davalının ise Ankara’daki iş yerinde … adı altında dükkan açtığını, açmış olduğu bu iş yerinde müvekkili şirket adına tescilli olan “…” marka ve logolarını aynen veya taklit, tağyir ve iltibas suretiyle kullanarak müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiğini, davalının basiretli bir tacirden beklenen özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kendisine ait olmayan markayı kelime, şekil, renk ve yazı stillerini birbirinden ayırt edilemeyecek derecede işletmesinde kullandığını, davalının tüm sözlü uyarılara rağmen haksız kullanımına devam ettiğini, bunun üzerine hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2016/166 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, davalının söz konusu eylemleri ile müvekkilinin müşteri çevresinden ve tanınmışlığından faydalanmak suretiyle haksız kazanç elde ettiğini, müvekkilini maddi ve manevi zarara uğrattığını, bu sebeplerle meydana gelen tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, tecavüzün önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin …San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, bu tüzel kişiliğin de 15.03.2013 tarihinde ticaret sicile kaydedildiğini, söz konusu şirketin ….San. Ve Tic. Ltd. Şti’nden makine, ekipman ve yardımcı malzemelerle birlikte devir alındığını, devir alınan şirketin devir tarihinden önce başlayan süreçte tabelasında, malzeme ve ekipmanlarında … ismini kullandığını, bu durumun davacının bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, müvekkilinin ise hiç bir zaman … ismini kullanma ve bu isimden faydalanma gayesi içine girmediğini, davacının 2013 yılından itibaren sürekli olarak müvekkilinin devraldğı şirket ile ilişkisini devam ettirdiğini, davaya konu markanın kullanıldığını daha önceden bildiğini ve buna muvafakat ettiğini, müvekkilinin eyleminin markaya tecavüz niteliğinde olmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “…Davacı şirket adına tescilli 2007/29004 sayılı markanın 37.sınıfta “giysilerin temizliği, bakımı ve tamiri hizmetler sınıfı” tescilli olduğu, davalı şirketin de 15.03.2013 tarihinde “her türlü konfeksiyon, tekstil ürünlerinin yıkanması, temizlenmesi, kurulanması, ütülenmesi ve boya hizmetlerinin yapılması, her türlü elbise, çamaşır, perde, çarşaf, yorgan, masa örtüsü ve tekstil ürünlerinin ıslak ve kuru temizleme işlemlerinin yapılması” faaliyet konusu ile tescil edildiği, davalının işyerini devraldığı 2013 yılı Mart ayından itibaren devraldığı şekilde kullanmaya devam ettiğini ceza dosyasında ikrar ettiği, devraldığı kişinin daha önce marka sahibi ile sözleşme kapsamında kullandığı markayı kendisi sözleşme yapmaksızın, izinsiz olarak kullanmaya devam ettiğinin anlaşıldığı, ceza dosyasında bulunan fotoğraflardan … plakalı araç üzerinde, işyerinin tabelasında, davacı markasının iktibas sureti ile aynen kullanıldığı, markanın davacı marka sahibi ile lisans sözleşmesi yapılmaksızın aynen aynı hizmet sınıfında kullanılmasının,ortalama tüketici nezdinde karışıklığa neden olacağı,dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK 61. Madde ve TTK 55/4 maddesi gereğince davacının markasından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği tespit edilmekle, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda markaya tecavüz teşkil eden ürünlere, araçlara , cihaz ve makinalara el konulmasına tecavüz eden markanın silinmesine, silinememesi halinde imhasına karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafın 556 Sayılı KHK 62 . Madde gereğince maddi ve manevi tazminat talep edebileceği, davacının yoksun kalınan kazanca ilişkin maddi tazminat talebini 556 sayılı KHK 66/c maddesinde düzenlenen; “marka hakkına tecavüz edenin markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde, ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını talep ettiğinden ve dosyaya sunulan emsal lisans sözleşmeleri incelenerek, bilirkişi heyeti tarafından ödenmesi gereken lisans bedelinin 35.247,00 TL olduğu hesaplanmakla, davacı tarafın, dava dilekçesinde davasını belirsiz alacak davası olarak 1.000,00 TL maddi tazminat ve 20.000,00 TL manevi tazminat davası olarak açtığı, daha sonra talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 35.247,00 TL ye yükselttiği, tazminatın dava tarihinden başlamak üzere işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak, müvekkiline ödenmesine, KHK 67/1 maddesine göre; kazanca makul bir payın eklenmesini talep ettiği anlaşılmakla, 35.247,00 TL maddi tazminat ile manevi tazminatın 10.000,00 TL lik kısmının kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Dava dilekçesinde faiz ve KHK 67/1 maddesi gereğince makul pay eklenmesinin talep edilmediği, ancak talep artırım dilekçesi ile faiz istendiği ve makul pay eklenmesi talep edildiği anlaşılmışsa da, tarafların dava dilekçesindeki taleplerini ancak 6100 sayılı HMK 107/1 maddesinde; “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle, belirsiz alacak davası açabileceği” HMK 107/2 maddesinde; “karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir” hükmü gereğince, belirsiz alacak davasında ancak davanın başında istenen talebin artırılabileceği, dava dilekçesi ile faiz ve KHK 67/1 maddesi gereğince makul pay talebinde bulunulmadığından, talep artırım dilekçesi ile istenemeyeceğine , talebin usul yönünden reddine…..” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…. Yerel mahkeme, Ankara 1. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2016/166 E. sayılı dosyasında verdiği kararı hükmüne esas almış, dosyaya sunduğumuz delilleri değerlendirmemiştir. Hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Kaldı ki, ceza mahkemesinden verilen karar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. İş bu karar, aleyhine istinaf-temyiz başvurusunda bulunamamamız nedeniyle kesinleşmiştir. Dolayısıyla üst merci tarafından denetlenemeyen bu kararın hukuk dosyasında dayanak teşkil etmesi usul ve yasalara aykırıdır. Davalı firma dava dışı …. Ltd. Şti ile 15.03.2013 tarihli makina ve ekipman satış sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile dava dışı firmaya ait makina ve ekipmanlar ile işyeri davalı müvekkil tarafından devralınmıştır. Dava dışı …, ekipman ve işyerini davalı şirkete devretmeden önce işletmesinde ,bildiğimiz kadarıyla özel ilişkilerine istinaden franchise veya başka ad altında herhangi bir isim hakkı ödemeksizin … adını kullanmaktaydı. Davalı müvekkil şirketin işletmeyi devralmasından sonra da devreden şirket sahibinin devralanla birlikte işletmede kalması ve işleyişi öğretmek amacıyla devralana yardımcı olması nedeniyle birlikte geçirilen süreçte de bu isim kullanılmaktaydı. Yani devirden haberdar olan davacı devir tarihinden sonra da ismin kullanımına muvafakat göstermişti. Hatta devreden şirket sahibi … işyerinden ayrılmasından sonra Davacı yan işletme unvanına ve-veya devralanın ismine yönelik, şirketiyle ilgili bilgi-kampanya uygulamalarına ilişkin mail trafiğine devam etmiştir. Bu da göstermektedir ki, davacı dava konusu ismin kullanıldığı işletmenin devredildiğini devirden önce olduğu gibi devirden sonra da isim hakkının sınırlı ve kasıtsız olarak kullanılmaya devam edildiğini bilmektedir. Marka hakkına tecavüz fiilinin asli unsuru-markanın izinsiz kullanımıdır. halbuki somut olayda davacı firma yetkilisinin, markanın kullanımı hakkında bilgisi mevcuttur. Ceza dosyasında dinlenen tanık … “… Cad. No: … Çankaya/ANKARA adresinde bulunan … isimli işyerini 2013 Mart ayına kadar şirket olarak işlettik. Bu işyeri ve işyerinde bulunan makina, teçhizatlar, bilgisayar, kuru temizleme ve çamaşırhane ekipmanlarını ve diğer malzemeleri sanığın yetkilisi olduğu …Ltd. Şti’ne devrettik…. 2013 yılı Mart ayı başlarında katılan şirketin sahibi olan … bu işyerini kapatacağımızı ve … devredeceğimizi söyledim…Sanığın şirketi bu işyerinde faaliyete başladıktan sonra katılan şirket tarafından daha etkin bir şekilde sanığa e-mailler gönderildiği gibi yine bu aşamada bana da gönderiliyordu …. Ltd. Şti. olarak değişik firmalardan kuru temizleme ihalesi aldığımızdan dolayı bu ihalenin sonlanabilmesi için iki ay süreyle yine … olarak … ibaresini kullanmaya devam etme hususunda … opsiyon aldık” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı şirket çalışanları tarafından davalı firma yetkilisi … sürekli olarak mail gönderilmiştir. Davacı şirketin Franchise sorumlusu … tarafından davalı firma yetkilisi … atılan 4 Nisan 2013 tarihli mailde “sipariş listesi ektedir” denmek suretiyle ekipman siparişine ilişkin liste gönderilmiştir. (EK-1: 04.04.2013 tarihli mail ve eki sipariş listesi) Yasemin ÜNAL her ne kadar kendi şirketleri için 2 ay süre ile opsiyon aldıklarını ifade etse de, davacı firmanın dava dışı Yasemin Kuru Temizleme ile olan ilişkisini aynı şekilde … ile devam ettirdiği açıktır. Şöyle ki siparişe konu ekipmanlar yasemin kuru temizleme tarafından değil, davalı pati kuru temizleme tarafından satın alınmıştır. davacı yanın bu konuya ilişkin maili tarafımızdan dosyaya delil olarak sunulmuş ve ilişkinin davacı tarafça bilindiği beyan edilmişse de yerel mahkeme bu delili inceleme ve değerlendirmede hataya düşmüştür. bu yönden olmak üzere buna ilişkin faturayı dilekçemiz ekinde sunuyoruz. (ek-2: 12.04.2013 tarih ve 112025 sayılı fatura) kaldı ki mailler ceza dosyasında da mevcut olup, tarafımızca ceza dosyası münderecatı da delil olarak gösterilmiş ancak mahkemece ceza dosyasının içeriği de dikkate alınmamıştır. Diğer bir mail ise … tarafından gönderilen 11.03.2015 tarihli maildir. (EK-4) Bu mail toplu olarak değil, bizzat … gönderilmiş olup, mail içeriğinde morhipo kampanyası ile ilgili bilgi verilmekte, bu kampanyaya ilişkin kullanıcı adı ve şifre bilgisi sunulmaktadır. Kullanıcı adı ve şifrenin … olduğu da dikkate alındığında, iş bu mailin “yanlışlıkla” gönderildiği iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki işyerinin devir tarihi 15.03.2013’ür. Kurumsal ve büyük bir firma olan davacı firma tarafından, aradan iki sene geçtikten sonra … bayisi olarak davalı şirket yetkilisine mail atılması yanlışlık olarak nitelendirilemez. Kaldı ki davalı firma yetkilisi … hiçbir zaman …’de çalışmamıştır. Bu nedenle …’nun şahsi mail adresine mail atılması, davacı firmanın dava dışı … ile olan ilişkisini davalı ile de sürdürğünün bir diğer göstergesidir. Kabul anlamına gelmemekle birlikte, bilirkişiler tarafından belirlenen franchising ücreti içerisinde “öğretim hizmetleri, beceri aktarımı” da bulunmaktadır. Somut olayda bu hizmetlerin verilmemiş olması nedeniyle franchise bedeli üzerindeki etkisi gözetilerek, bu hizmetlerin bedelinin toplam franchise bedelinden mahsubu ile bakiye bedel üzerinden kanaat belirtilmesi gerekirdi. Ancak yerel mahkeme rapora ilişkin bu itirazımızı da dikkate almamıştır….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf olunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ;davacı adına tescilli “… + Şekil” markasının davalı tarafından “…” şeklinde izinsiz ve iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığı iddiası ile açılan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması ile maddi ve manevi tazminat istemlerinden ibarettir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı ile davalı arasında herhangi bir sözleşme olmadığı, davacının dava dışı kişiden kuru temizleme işi ile iştigal eden iş yerini devraldığı ve çalışmaya devam ettiği, iş yerinde davacıya ait markanın birebir şekilde kullanıldığı hususu çekişmesiz olup, tartışılması gereken husus davacı yanın zımni rızasından ve susma yolu ile hak kaybından bahsedilip edilemeyeceği ve tazminat miktarı noktalarındadır.Davacı ikrar mahiyetindeki beyanı ile davaya konu iş yerindeki çalışmasında davacı ile sözleşme yapmadığı, bayilik almadığını, davacı markasını kullanma konusunda izin, sözleşme vs. Hukuki bir işlemin bulunmadığını ikrar etmektedir. TTK’da düzenlenmemekle birlikte, yasal dayanağı TMK’nin 2. maddesi olan “uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı müessesesine” göre, bir hak ihlali karşısında, hak sahibinin bu ihlali bildiği veya bilebilecek durumda olduğu halde bu hususta karşı tarafta dava açılmayacağı yolunda güven oluşturulduktan sonra, oluşturulan bu güvene aykırı olarak, ihlal konusu hakka önemli yatırım yapan kişilere karşı ihlali sona erdirmek amacıyla dava açılmasının çelişkili davranış yasağı teşkil edeceği, böyle bir davranışın TMK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olacağı ve hukuk tarafından himaye edilmeyeceği artık tamamen yerleşmiş bir içtihat ve hukuk uygulamasıdır.Bu açıdan incelendiğinde ; davacı yanın uzun süre sessiz kalmadığı, hatta yasal şikayet hakkını da kullandığı, davalının önceki işyerini devralmış olması karşısında telefon numarasının davacının bayi listesinde sehven bulunmuş olmasının ve bir defaya mahsus gelen mesajın rıza gösterme ve sözleşmesiz isim kullanma hakkı verildiğine delil olarak kabul edilmeyeceği kanaatine varılmıştır.Yapılan bilirkişi incelemesine göre hesaplamanın farazi sözleşmeye göre yapıldığı, hesaplamada bir hata bulunmadığı da görülmektedir.HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı , tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.Açıklanan nedenlerle davalı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 -Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 3.209,42 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.147,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.062,23 TL harcın Davalıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 3- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına 4-Davacı avansından kullanılan ve istinaf dilekçesinin tebliği için harcanan 14,00 TL tebligat giderinin davalıdan tahsili ile davacı yana verilmesine 5- İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 28/05/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.