Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2589 E. 2021/918 K. 26.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2589 Esas
KARAR NO : 2021/918
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2017
NUMARASI : 2015/201 E. – 2017/220 K.
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:
ASIL DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde, sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösteren beş ayrı şubesi bulunan Türkiye’nin büyük markalarına hizmet veren ciddi itibarı olan davacının TPE nezdinde 29/01/ 1999 tarihinde 208969 sayılı markayı tescil ettirdiğini, bu markanın yenilemesinin de 29/01/2009 tarihi itibarı ile gerçekleştirdiğini, davalının davacının markasının piyada edindiği itibardan faydalanmak istediğini ,davacınınki ile karıştırılma ihtimali yaratan bir marka kullandığı ve haksız kazanç sağladığını ileri sürerek, davalının haksız rekabet teşkil eden mevcut kullanımın tespiti ve men i ile tescilli bir markası var ise bunun hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/104 esas sayılı dava dilekçesi ile maddi ve manevi tazminat vesai talepler ile dava açma hakkı saklı kalmak üzere 556 sayılı Markaların korunması hakkında KHK nın 7/b bendine muhalefetle aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha öne tescil için başvurusuyapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar ve TTK nın 54 ila 63.maddeleri uyarınca hüsnüniyet kaidelerine aykırı davranışlar ve müvekkili şirket aleyhine haksız rekabette bulunan davalılar hakkında müvekkili şirket markasıyla haksız rekabet teşkil eden mevcut kullanımının tespiti ile müvekkil şirket aleyhine haksız rekabetin menine, haksız rekabet sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalıların haksız kullanımına son verilmesi ve ilgili araçlar ve mallar var ise imhasına davalılardan herhangi biri markasını tescil ettirdi ise yada başvuru aşamasında ise markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini, 6102 sayılı TTK madde 61. Uyarınca yargılama sonuna kadar haksız rekabet fiillerinin durdurulmasına ve marka kullanımının engellenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davalının ticaret ünvanının davacınınki ile aynı olmadığını, her iki ünvanda ortak bulunan “ARTI” sözcüğünün anonim bir matematik terimi olduğunu davalının ” A ARTI ” ünvanının ” A kalite” (A Plus ) anlamını taşıdığını, davacı ile davalının faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davalının İş Güvenliği Kanunu çerçevesinde kurulmuş ve lisanslandırılmış bir ” Ortak Sağlık Güvenlik Birimi ” iken, davacının genel danışmanlık hizmeti veren bir firma olduğunu ve İş Güvenliği Kanunu kapsamında faaliyet göstermediğini, ayrıca ,davalı İzmir, Manisa ve Denizli illerinde faaliyet gösterirken davacının İstanbul ‘ da bulunduğunu, böylece hem konularının hem bölgelerinin farklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı şirketin ticaret sicil kayıtlarından 08.10.2013 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin unvanının ise İlkadım …. Ltd. Şti olarak tescil edildiği, 26.07.2012 tarihinde unvan değişikliği yapılarak … Eğ. Tic. Ltd. Şti olarak tescil edildiği, şirket unvanlarının tescil tarihi itibariyle “artı” ibaresi üzerinde davalı şirketin önceye dayalı hak sahibi olduğu, davalının iddianın genişletilmesi yasağı dışında sunduğu delillerden ticaret unvanının “artı” ibaresini markasal kullanarak ön plana çıkarmak suretiyle davacının markasından kaynaklanan haklarına asıl dava ve birleşen dava yönünden tecavüz ettiğine dair kanaat verici delil bulunmadığı, haksız rekabetin ispatlanamadığı gerekçesiyle markanın hükümsüzlüğüne ilişkin dava mevsimsiz açıldığından reddine, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin davanında esastan reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı Müvekkili Şirketin,‘…’ unvanı ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıt ve tescil tarihi 27.08.1997’ olmasına rağmen mahkemenin kararında yanlış bir belirleme ile 08.10.2013 olarak saptayarak, Davalı Şirketin, Davacıya göre önceye dayalı hak sahibi olduğu yönündeki kabulü ve haksız rekabet talebinin reddinin yerinde olmadığını,Davalı Şirketin ticari faaliyetlerine,‘İl…td. Şti.’ unvanı ile başladığı ve kez, 26.07.2012 tarihinde, üstelik de unvanını değiştirerek, ‘A …mi Lab. Hizmetleri Eğ. Tic. Ltd. Şti.’ kullandığını, Davalı Şirketin ticaret unvanı ile önceye dayalı bir hak sahibi olmadığının sabit olduğunu,Ticaret unvanı kullanımı yönünden de önceye dayalı hak sahibinin davacı olduğunu, haksız rekabet açısından davanın kabulüne karar verilmesini talep ettikleriniDavalı şirketin davacı şirketin çok eski yıllardan bu yana tescilli olarak kullandığı ticaret unvanı ve markaları ile ayırt edilemeyecek bir ticaret unvanı ve marka/işaret seçtiğini,
Davacı Şirketin unvanı,‘…’,
Davalı Şirketin unvanı, ‘A…b. Hizm. Eğt. Tic. Ltd. Şti. olduğunu,
Bu iki ticaret unvanının karıştırılma ihtimalinin olduğunu “… ibareli ticaret unvanı görsel, fonetik ve anlamsal açıdan Davacı Müvekkile ait unvan ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, Artı kelimesinin önüne sadece bir A harfi konularak, ayırt edicilik sağlanmadığını, Yasanın, ayırt ediciliği aradığı kısım unvanın çekirdek kısmı olduğunu
Davalı Şirketin ticaret unvanı nedeni ile önceye dayalı bir hakkı da bulunmadığından, Davalı Şirketin, Davacı Şirket ile karışıklık ve iltibas yaratmak amacı ile hareket ettiği açıkça ortada olduğunu,
Davacı Şirketin, 1997 yılından bu yana “…” ibareli ticaret unvanını kullandığı, Davalı Şirketin, unvan değişikliği yaparak, ‘İlkadım .… Ltd. Şti.’olan unvanını ‘A .Ltd. Şti.” olarak değiştirdiği, Davalı Şirketin ilk kez 2012 yılında ve Davacı Şirketten 15 yıl sonra bu unvanı kullanmaya başladığı, Her iki tarafın ticaret unvanındaki esas unsurun“…I” kelimesi olduğu, Her iki tarafın aynı sektörde faaliyet gösterdiği, … kelimesinin önüne eklenen“A” harfinin unvana herhangi bir ayırt edicilik kazandırmadığı, Davalı Şirkete, haksız kullanımlarını durdurması yönünde ihtarname keşide edilmesine rağmen bu kullanımlarına ısrarla devam ettiği, dikkate alındığında, Davalı Şirketin haksız rekabet ve marka tecavüzüne yönelik hareket ettiğinin açık olduğunu, davacıya ait marka ve ticaret unvanındaki esas ve belirleyici, ayırt edici unsur olan “…I” kelimesini seçerek unvan değişikliği yoluna başvurulmasının Davalı Şirketin iyi niyetli ve basiretli bir tacir gibi davranmadığının göstergesi olduğunu,“…I” ibareli ticaret unvanı ve “…” ibareli marka, Müvekkil Şirket ile özdeşleşmiş olup bu unvan ve markayı ayırt edici konuma getirenin davacı olduğunu, ‘…TI” ve ‘…” kelimelerinin, Davalı Şirketçe tercih edilmesi ve kullanılması tesadüf ile açıklanamayacağını, davalının sektörün öncüsü konumunda olan Davacı Müvekkili Şirketin unvan ve markaları ile iltibas yaratarak, Davacının müşteri kitlesinden faydalanmak amacı ile haksız şekilde bu tercihleri yapmakta olduğunu, Müvekkili Şirketin unvanı ile iltibas yaratarak, Davacı Şirket ile ilişkiliymiş izlenimi yaratarak haksız bir fayda sağlandığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 52. Maddesinin 1. bendi uyarınca; ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi, bunun tespitini ve yasaklanmasını talep edebileceğini,
haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu,
Yargılama devam ederken, davalı şirket tarafından bu kez de davacıya ait bir başka tescilli marka kullanılarak haksız rekabet edilmiş ve marka tecavüzü gerçekleştirilmiş olmasına rağmen ve yargılama aşamasında öğrenilen bu duruma ilişkin deliller dosyaya bildirilmesine rağmen, HMK m.145’e aykırı olarak iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilmesinin yerinde olmadığını,
Davalı Şirketin, Davacı Şirket adına tescilli bulunan ‘…’ unvanı ve markası ile de yetinmeyerek yine Davacı Şirketin adına tescilli bulunan “…I” markasını da birebir kullanarak müşteri kitlesi nezdinde, adeta Davacı Müvekkili Şirket ile aynı veya bağlantılı bir Şirket gibi davranma yolunu seçtiğini, raporda 13.sayfadaki “… Davalı tarafından …I olarak kullanımı TESADÜF İLE AÇIKLANAMAYACAK ve Davalının, Davacı ile İLTİBAS YARATMA NİYETİNE DELALET EDECEK” nitelikte bir davranış.- olduğu tespitinin değerlendirilmediğini, HMK madde 145/1 gereğince delillerin değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu,Hakların yığılması durumu söz konusuyken hükümde bu hususun dikkate alınmadığını, dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 556 S. Markaların Korunması Hakkında KHK uyarınca ve bugün itibari yürürlükte olan Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında “…I” ibareli tescilli markasına dayalı haklara sahip olduğu gibi ayrıca “ARTI” ana unsurunu içeren ticaret unvanına dayalı olarak da Türk Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan haklara sahip olduğunu, İşbu davadaki iddiaların gerek tescilli markaya gerekse ticaret unvana dayandırıldığını, belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
GEREKÇE
Dava, markaya ve ticaret unvanına dayalı haksız rekabetin tespiti önlenmesi ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemenin 2015/104 Esas sayılı dosyasında açılan davada her davalı yönünden tefrik edildiği, sonrasında ise 2015/202 Esas ile iş bu dosyanın aynı tüzel kişiye ilişkin olması nedeni ile birleştirildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesi markanın hükümsüzlüğü yönünden erken açılan davanın reddine, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.6100 sayılı HMK 119/1-f maddesi gereğince; dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği bulunması gereklidir. Davacı dava dilekçesinde; müvekkilinin ticaret unvanının 27.08.1997’den beri sicilde kayıtlı olduğunu ve 208969 numaralı markanın 29.01.1999’dan beri müvekkili adına tescilli olduğunu, davalının müvekkilinin markasının piyasada edindiği yerden faydalanmak istediğini, haksız rekabet oluştuğunu iddia etmiştir. 20869 sayılı marka “,..I” ibareli markadır. Dilekçe içeriğinde 2006/44919 nolu Tehlike Avcısı markasının kullanımının haksız rekabet teşkil ettiği yönünden herhangi bir iddiada bulunulmamıştır. Davacının dava dilekçesi ve 19.11.2015 havale tarihli delil listesi incelendiğinde; davalının haksız kullanımına ilişkin delil bildirilmediği görülmektedir. Bu durumda davacının süreden sonraki iddiaları ve yeni delil ibrazının ilk derece mahkemesi tarafından kabul etmemesi yerindedir.Davacının gerekçenin hatalı olduğuna ilişkin istinaf istemine gelince; dosyada mevcut ticaret sicil kaydına göre davacı şirketin “…TİC. LTD. ŞTİ” şeklindeki ticaret unvanı ile 27.08.1997’de sicile tescil edildiği, davalının ise 23.12.2005’te “İ…TİC LTD ŞTİ şeklindeki tescilli unvanının 25.07.2012″de “A…ETLERİ EĞİTİM TİC LTD ŞTİ” şeklinde değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün gerekçesi incelendiğinde; davacının sicil kaydı yerine, asıl dosyadan tefrik kararı verilen dava dışı …İşsağlığı ..ŞTİ’nin sicil kaydındaki tescil tarihi olan 08.10.2013 tarihinin esas alındığı görülmektedir.
Bu durumda davalının unvanının davacıdan sonraki tarihte tescil edildiği sabit olmakla mahkemenin davalının önceye dayalı hak sahibi olduğuna ilişkin kabulü yerinde görülmemiş davacı vekilinin bu husustaki gerekçeye itirazının kısmen kabulü gerekmiştir.Ancak neticeten; tescilli ticaret unvanının kullanımı, ticaret unvanı terkin edilmedikçe haksız kullanım teşkil etmeyeceği, davacının ticaret unvanının terkini yönünde bir talebinin olmadığı, “artı” markasının haksız kullanımı nedeni ile haksız rekabet oluştuğu iddiası yönünden ispata elverişli herhangi bir delil ibraz edilmediği, süreden sonra sunulan ve delil listesinde delil olarak dayanılmamış olan 08.01.2016 Tarihli dilekçedeki delillerin dikkate alınamayacağına ilişkin mahkemenin kabulü ve haksız rekabete ilişki istemin reddi kararı yerinde ise yerindedir.
Her davanın açıldığı tarihi göre değerlendirileceği, davalının dava tarihinde markasının tescilli olmadığı dikkate alındığında davacının markanın hükümsüzlüğü isteminin mevsimsiz açıldığı gerekçesi ile reddinde usul ve esas yönünden aykırılık görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın gerekçesi kısmen düzeltildiğinden Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;
1-Davacılı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2- 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/201 Esas, 2017’720 Karar sayılı, 12.12.2017 Tarihli kararının KALDIRILMASINA, Hükmün gerekçesi kısmen düzeltildiğinden Dairemizce yeniden HÜKÜM KURULMASINA,
3- Markanın hükümsüzlüğüne ilişkin dava mevsimsiz açıldığından REDDİNE,
– Haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin davanın ESASTAN REDDİNE,
– Alınması gereken “markanın hükümsüzlüğü yönünden 31,40 TL haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ” yönünden 31,40 TL olmak üzere 62,80 TL harçtan peşin alınan 55,40 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 7,40 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine
Davanın reddinden dolayı (Markanın Hükümsüzlüğü yönünden ) Avukatlık ücret tarifesi gereğince şirket tüzel kişiliği tek olmakla ve şirket tüzel kişiliğine karşı açıldığından bir kez 2.860,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası üzerinden asıl dava ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı iki kez 2.860,00 TL ücreti vekaletin davacı-birleşen davanın davacısından alınarak, davalı-birleşen davanın davalısına verilmesine,
Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına
Davalı tarafça yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından takdirine yer olmadığına
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;
-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine
-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10’ar TL istinaf yoluna başvurma harcı, 93,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 289,70 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 26/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.