Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2587 E. 2021/894 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2587 Esas
KARAR NO: 2021/894
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2018
NUMARASI: 2016/1216 E. – 2018/131 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin alacağına karşılık olarak aldığı ve haklı hamili bulunduğu keşidecisi İsmail Yelken olan ve müvekkil i şirkete teslim edilen, … AŞ rize Şubesine ait 7.500 TL olan … seri nolu 30/11/2016 keşide tarihli çekin müvekkil şirket yetkilisi uhdesinde iken çalındığını, bu hususta Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/30372 soruşturma numarasıyla devam ettiğini, … adi şirketi ile müvekkili şirket arasında ticari ilişkiyi ispatlayan iki adet fatura bulunduğunu, takip konusu çekin iptali içinde tarafımızca 09/08/2016 tarihinde İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/860 E sayılı dosya ile çek iptali davası ikame edildiğini, 09/09/2016 tarihinde tedbir niteliğinde ödeme yasağı kararı verildiğini, çeki çalanın arkasına sırasıyla cirolarını yapan ve birlikte hareket eden sözde cirantalardan biri veya birkaçı tarafından çekin arkasına çalındıktan sonra şirkete ait olmayan ve hata yanlış basılmış olan sahte kaşe ile ve sahte imza ile ciro işlemi yapıldığını, çek bu bakımdan TTK kapsamında ciro zinciri bozulduğunu … AŞ ‘nin haklı hamili olmadığını, çek arka yüzüne yapılmış bu cironun sahte cirantalardan oluşan bir suç çetesi tarafından sahte kaşe düzenlenmiş olduğunu gösterdiğini ve adı geçen kişiler tarafından yapılan bu ciro ile başkalarını aldatmak kastıyla resmi belgede sahtecilik suçu da işlendiğini belirterek müvekkili şirketin davalıya 8.745,15 TL borçlu olmadığının tespitine, takibine devam edilen Kocaeli …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının %20 den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil şirketin bir Faktoring şirketi olup dava dışı … Ticaret LTD ŞTİ ile arasında Faktoring sözleşmesi imzalandığını, dava konusu çekin de bu Faktoring sözleşmesi kapsamında ve ilgili mevzuata uygun şekiled dava dışı … tevdi alındığını ve çekin bedelinin de müvekkil tarafından müşteri … Yapı’ya ödendiğini dava konusu olayda çek keşideciden teyit alındıktan sonra ve müşteri … ile … Anonim Şirketi arasında ticari ilişkiyi gösterir 04/07/2016 tarihli … numaralı fatura ile birlikte ciro yoluyla devralındığını, davaya konu çek ile birlikte alınan irsaliyeli faturadan anlaşıldığı gibi müvekkili şirketin ticari ilişki sonucunda düzenlenmiş çeki ticari ilişkiyi tevsik eden evraklarla birlikte devraldığını, teyit alındıktan sonra istihbarat çalışması tamamlandıktan sonra devralındığını, yani müvekkilinin kanunu yükümlülüklerine uygun hakaret ettiğini üzerine düşen özen sorumluluğunu yerine getirdiğini, gerekli araştırmayı yaptıktan sonra çeki devraldığını, çek üzerindeki ciro silsilesinin düzgün olduğunu ve müvekkil şirketin iyi niyetli yetkili hamil olup bile bile davacının zararına hareket etmediğini, müvekkile kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesinin mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğin beyan etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “..Dava ve takip konusu çek aslı ilgili banka şubesinden getirtilerek incelenmiş olup çekin ön ve arka yüzü davacı şirket temsilcisine gösterilmek suretiyle beyanı alınmış olup; davacı temsilcisi duruşmadaki beyanında çekin arka yüzündeki ilk lehtar kaşesinin davacı şirkete ait olmadığını beyan etmiştir. Yapılan incelemede çekteki ciranta imzasının diğer dosya içerisindeki davacı şirket temsilcisine atfen atılan imzalarla birlikte mukayese edilmiş olup atılan imzanın özellikleri dikkate alındığında davacıya atfen atılan imza olmadığı da mahkemece kanaat getirilmiştir. Sonuç olarak çekteki ilk lehtar (ciranta) imzasının davacıya ait olmaması nedeniyle dava ve takip konusu çekten kaynaklı olarak davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş davalının şeklen çekte yetkili hamil olduğu ancak davacı cirantadan sonra arada başkaca cirolar bulunması nedeniyle davacının imzasının gerçekliği hususunda gerekli araştırma yükümlülüğü bulunmadığı bu suretle davacı hakkında icra takibi başlatmakta haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden davacının tazminat talebinin reddine…..” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Davacının işbu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. dava konusu çek sebebi ile menfi tespit ve istirdat davaları açabilecek taraf, çek bedelini ödeyen taraftır. bu sebeple karar hukuka aykırıdır. Davacı, dava konusu çekin lehdarıdır. Çek bedeli ise dava konusu çekin keşidecisi … tarafından ödenmiştir. Yani menfi tespit ve istirdat davası açma …’indir.. Çek üzerindeki ciro silsilesi düzgündür ve müvekkil şirket iyi niyetli yetkili hamil olup bile bile davacının zararına hareket etmiş değildir. müvekkile kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesi mümkün olmadığından davanın reddi gerekmektedir. müvekkil şirket iyi niyetli 3. kişidir. Çeki faktoring işlemi neticesinde gerekli araştırmayı yaptıktan ve teyit aldıktan sonra iktisap etmiş, bedelini de müşterisine ödemiştir. Çekteki ciro zinciri de düzgündür. Müvekkil, çeki yasal süresinde bankaya ibraz ettiğinden ve çeki elinde bulundurduğundan TTK m. 790 gereği yetkili hamildir. TTK m. 792’ ye göre de çeki kötü niyetle iktisap etmediği ve çekin iktisabında ağır kusurlu olmadığı müddetçe müvekkilin çeki geri verme mükellefiyeti yoktur. Müvekkil basiretli davranmış ve gereken araştırmayı yaparak çeki ticari ilişkiyi tevsik eden belgelerle tevdi almıştır. Dava dilekçesinde; davaya konu çekin çalındığı ve bu nedenle çek iptali davası açıldığı, çek hakkında ödeme yasağı kararı verildiği belirtilmiştir. Çek hakkında iptal davası açılması ya da ödeme yasağı kararı verilmesi, çekin kambiyo vasfını ortadan kaldırmaz ve müvekkilin kötü niyetli olduğunu göstermez. Zira müvekkil ticari ilişki sonucunda düzenlenmiş davaya konu çeki, ticari ilişkiyi tevsik eden evraklarla birlikte devralmıştır. Bu çekin tevdi alınmasından önce çek hakkında teyit alınmış ve gerekli istihbarat çalışmaları yapılmıştır. Müvekkil kanuni yükümlülüklerine uygun hareket etmiş, üzerine düşen özen sorumluluğunu yerine getirmiş, gerekli araştırmayı yaptıktan sonra çekleri devralmıştır. Huzurdaki davanın açılmasında müvekkil faktoring şirketinin hiçbir kusuru bulunmamaktadır. Hakkaniyet ilkesi uyarınca davanın ve davacının yargılama gideri ile vekalet ücreti taleplerinin reddi gerekmektedir. Ancak yerel mahkeme zaten mağdur olan müvekkil aleyhinde bir de yargılama gideri ile vekalete hükmetmiştir. Bu durum hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Tüm bu itirazlarımıza rağmen yerel mahkeme, isticvabı hükme esas alarak davanın kabulüne karar vermiştir. Yerel mahkeme gerekçeli kararında da yine sadece isticvap ve imza mukayesinin yeterli olduğu yönünde gerekçe belirtip, diğer itirazlarımızı gerekçesiz bırakarak davacının davasının kabulüne karar vermiştir. Tüm itirazlarımız incelenmeden ve gerekçeli kararda hüküm kurulmadan verilen işbu karar hukuka aykırıdır….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ;menfi tespit davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı , tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.Davacı yan lehdar imzasının sahteliği sebebine dayalı olarak menfi tespit talep etmektedir.İlk derece mahkemesince çek aslı incelenip, davacı yan isticvap edilerek ve hangi belgelerle karşılaştırıldığı açıkça yazılmadan dosya içindeki belgelerle karşılaştırıldığında imzanın davacının eli ürün olmadığı açıkça anlaşıldığından bahisle önce sahteliği ara karar ile tespit olunmuş sonra aynı celse davanın reddine karar verilmiştir.Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir (m. 211/a.c.1 ve 2). Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir (m.211/b.c.1). Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir (m.211/b,c. 2).Mahkemece ; hangi belgelerin incelendiği ve hangi nedenle imzanın davacı yan temsilcisine ait olmadığı hususunda yeterli gerekçe yazılmadan ara karar kurulduğu anlaşılmakla birlikte ; davalı yan istinaf dilekçesinde ve tahkikat aşamasında imzanın davacı yanın eli ürünü olduğu yönünde açık bir itirazı olmadığından , imza davacıya ait olmasa bile davanın diğer nedenlerle reddi savunulmuş olmakla, bu husustaki inceleme eksiklikleri konusunda sadece eleştiri yapılmakla yetinilmiştir. Zira istinaf dilekçesinde dahi davalı yanın imzanın aidiyeti ile ilgili açık bir itirazı halen de bulunmamaktadır.Davacının taraf sıfatı olmadığı yönündeki istinaf gerekçesi değerlendirildiğinde ; menfi tespit davası söz konusu olmakla, istirdat davasından ayrı olarak çekte sorumluluğu bulunan keşideci, lehdar ve cirantaların menfi tespit davası açabilecekleri ,dava istirdat davası olmadığından ödeme yapan konumunda olmalarının şart olmadığı nedenle davalının bu istinaf gerekçesi yerinde görülmemiştir.Davalının kötüniyetli hamil olmaması nedeni ile davanın reddi gerektiği yönündeki istinaf gerekçesi incelendiğinde ; imza inkarı mutlak defi olup, herkese karşı ileri sürülebileceğinden iyiniyetli hamil konumunda olmak imza inkarına engel teşkil etmediğinden, bu hususun ancak tazmini sorumlulukta nazara alınabilecek bir husus olması nedeni ile bu yöndeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir.Yine mutlak defi olması nedeni ile imza inkarının davalıya karşı ileri sürülebileceği, takip halen derdest olmakla davacının dava açmakta hukuki yararı olduğu, dava açılmasına da takibin neden olduğu bu nedenle kötüniyet tazminatı sorumluluğu olmamakla birlikte davacının dava açmasına neden olan takip dikkate alındığında ve dava kabul edilmiş olmakla davalının ücreti vekalet, harç ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması da doğru bir uygulamadır.Davalı yan sadece isticvaba göre karar verildiğini, diğer itirazlarının nazara alınmadığını da istinaf konusu etmiş ise de ; cevap dilekçesi incelendiğinde, faktoring işleminin geçerliliği, usulüne uygun işlem yapıldığı, keşidecinin araştırıldığı, faturayla tevsik edilmiş alacağın devralındığı, iyiniyetli hamil olduğu, davacının imza ile ilgili hususu bilebilecek durumda olmadıklarını savundukları ve tüm savunmalarının bundan ibaret olduğu ve tamamının yargılamada nazara alındığı görülmektedir. Davalının imzanın aidiyetini ispat külfeti altında olması ve zaten bu yönde açık bir iddialarının da bulunmaması karşısında; tüm istinaf sebeplerinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 597,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan kısmın mahsubu ile bakiye 448,00 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.