Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2506 E. 2021/831 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2506 Esas
KARAR NO: 2021/831 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI : 2014/840 E., 2018/299 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait taşınmazı dava dışı … AŞ den 14.05.2012 tarihli FK Sözleşmesi ile kiraladığı, sözleşmenin kurulmasından sonra taşınmazın kendisine boş olarak teslim edileceğine binaen müvekkilinin kiracı bulunduğu mülkiyeti dava dışı ….AŞ ye ait depoyu tahliye taahhüdünde bulunduğunu, ancak davaya konu taşınmazın bir kısmının müvekkilinin ısrarlarına rağmen 27.08.2012 de diğer kısmının da 24.12.2012 de teslim edilebildiğini, taşınmazın geç teslim edilmesinden dolayı müvekkilinin hali hazırda kiracı olduğu taşınmazı tahliye edemediğini ve tahliye edilinceye kadar ki süre için toplam 351.400,00 TL kira bedeli ödemek zorunda kaldığı, davalının taşınmazı geç teslim etmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı bu zararın davalı tarafından tanzim edilmesi gerektiğini, taşınmazın teslim edilmesi ile birlikte taşınmaza müvekkilinin kullanımıyla bağdaşmayacak şekilde zarar verildiğinin görüldüğünü, yapılan araştırmadan davalının FK sözleşmesinin kurulmasından bir süre sonra bir hurdacı ile anlaşarak dört duvar dışındaki eşya ve demir parçalarının sökülmesini istediğini, hurdacının da binanın bütünleyici parçası niteliğinde bulunan elektrik ve su tesisatı dahi söktüğünü, taşınmazın FK sözleşmesi kurulurken mevcut olan halinden çok farklı bir nitelikte olduğunu belirterek müvekkilinin ayıpların giderilmesi için harcadığı miktardan doğan alacağın şimdilik 10.000 TL’sinin, geç teslim edilmesi nedeniyle oluşan zararın şimdilik 10.000 TL sinin dava tarihinden itibaren dava tarihinden itibaren % 16’dan az olmamak üzere avans faiziyle birlikte davalılardan alınmasını talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 11.04.2017 tarihli dilekçesi ile ayıplı teslimi nedeniyle talebinin 193.442,00 TL’ye geç teslim nedeniyle olan talebin ise 235.762,97 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili; dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, davanın FK şirketine açılması gerektiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, geç teslim nedeniyle de müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, hasarlı teslim yönünden ise müvekkiline ayrı ihbarında bulunulmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının geç teslim nedeniyle toplam zararı 235.762,97 TL olduğu, davacının ayıplı teslim iddiasında bulunmuş ise de, iddia edilen ayıplar teslim sırasında açıkça belli olacak nitelikte ayıplar olup, taşınmazın bir bölümünün 27.08.2012 diğer kısmının ise 24.12.2012 tarihinde davacıya teslim edildiğini, ancak davacının TTK’nın 23/1-c maddesinde öngörülen 2 ve 8 günlük süreleri ayıp ihbarında bulunmadığı dolayısıyla geç tesliminden de zarar isteyemeyeceği gerekçeleriyle; “…davanın kısmen kabulüne, geç teslimden dolayı 235.762,97 TL maddi tazminatın (10.000,00 TL’si için dava tarihinden itibaren, geriye kalan kısım için 26/04/2017 ıslah tarihinden itibaren) yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline,Ayıba dayalı istem yönünden davanın reddine,” şeklinde karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; müvekkilinin her iki teslim tarihinde de mahkeme aracılığıyla tespit yaptırdığını ve tespit raporunun davalı tarafa tebliğ edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin ayıp ihbarında bulunduğunu, bu yönden raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, süresinde ayıp ihbarı yaptıklarını, mahkemeden yeniden rapor alınmasını istemiş iseler de mahkemenin bunu dikkate almadığını bildirmiştir. Davalı vekili istinafında; bahse konu taşınmazın satış sürecinde içindeki makine ve teçhizatın kiracı … San AŞ ‘ye ait olduğunu ve boş olarak satıldığının net olarak bildirildiğini, dolayısıyla bu firmanın içerideki makina ve aletleri çıkardığını, kiracının beyanına göre tahliye sırasında bazı malların alınmasına davacının yetkililerinin izin vermediğini, müvekkilinin taşınmazı ne zaman ve ne şekilde teslim edeceğine dair bir taahhüdünün bulunmadığını, satış sırasında içeride malzemelerin bulunduğunu, davacı tarafından bilindiğini, taşınmazın tahliyesine ilişkin ihtilafların kiracı … AŞ ile yeni malik … arasında olduğunu, davacının … firmasına ödediğini iddia ettiği bedelin hangi hizmet veya hukuki ilişkiye istinaden ödendiğinin açık olmadığını, illiyet bağına ihtiyaç bulunduğunu, dolayısıyla müvekkilince tazmini gerekecek bir tutar bulunmadığını, davacının binayı boş depo olarak kullanıldığının beyan edildiğini, ancak … firmasından muhtelif katma değerli hizmetler aldığını, yani depo hizmeti yanında araç sevkiyatı, boşaltma, yerleştirme, koli hazırlanması, stok yönetimi vs… Bedellerinin müvekkiline ödetilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının sunduğu bu faturalardan bahse konu hizmet bedellerinin düşülmesi yada bu nitelikteki bir binanın depo olarak kullanılması halinde güncel rayiç kira bedelinin hesaplanması ve sadece kira bedeli üzerinden değerlendirme yapılması gerektiğini, mahkemenin bu hususları dikkate almadığını, mahkemenin şayet 131 günlük tazminata ilişkin kararı dikkate alacaksa bu konuda uzman bilirkişilerce (zira bilirkişilerin raporlarda bu konuda yetkin olmadıklarını beyan ettiklerini) davacının uğradığı gerçek zararın tespiti gerektiğini bildirmiştir. Dava konusu taşınmazın Silivri İlçesi … Kınıklı Mevkiinde … Ada … Parsel de kayıtlı fabrika binası olduğu, taşınmazın 16.05.2012 tarihinde satışla … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. 14.05.2012 tarihinde düzenleme şeklindeki FK Sözleşmesi ile taşınmazın … tarafından davacıya kiralandığı görüldüğü, sözleşmenin 2.maddesinde imzadan itibaren 60 gün içerisinde yürürlüğe gireceği, sözleşmenin 24.maddesinde kiracının imzadan sonra kiralanın her türlü hasar ve ziyanı nedeniyle kiralayanın uğrayacağı zararları tazmin etmeyi kabul ettiği, sözleşme süresinin 12.05.2012 tarihine kadar 61 ay olarak ön görüldüğü görülmüştür. Dosyada yer alan 27.08.2012 tarihli teslim protokolü ile taşınmazın davacıya teslim edildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve … aleyhine Silivri SHM’nin 2012/63 D.İŞ sayılı dosyasında yapılan tespit işlemi sonunda hazırlanan 06.10.2012 tarihli raporda; dava konusu fabrika binasında yapılan tespitte elektrik tesisat, malzeme, işçilik ve inşaat eksiklerinin 254.500 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği, yine 12.11.2012 tarihli bilirkişi raporunda ise; fabrika binasındaki mekanik tesisat ve işçilik maliyetlerinin 88.891 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği, raporların davalıya tebliğ edildiği ve davalınında itiraz ettiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve … aleyhine Silivri SHM’nin 2012/84 D.İŞ sayılı dosyasında yapılan tespit işlemi sonunda hazırlanan 30.01.2013 tarihli raporda; elektrik tesisat, malzeme, işçilik ve inşaat eksiklerinin 35.550 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği, yine 07.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise; fabrika binasındaki mekanik tesisat ve işçilik maliyetlerinin 46.400 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüş olup, dosya içerisinde tebligata veya itiraza dair bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.Yargılama sırasında alınan 12.09.2014 havale tarihli 6 kişilik bilirkişi heyet raporunda; taşınmazın geç ve/veya ayıplı tesliminden ve oluşacak zarardan taraflarca açıkça öngörüldüğü üzere davalı … şirketin taşınmazı boş olarak teslimi konusunda davacıya doğrudan taahhütte bulunduğu, ancak davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı, bu yükümlülüğün alıcı tarafından yerine getirilmediği, zaten ayıpların açıkça bedelli olan ayıplar olduğu, taşınmazın bir bölümünün 27.08.2012 kalan ölümün ise 24.12.2012 tarihinde teslim edildiğini, ancak süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığından ayıplı teslimden kaynaklanan zararların tazmininin istenemeyeceğini, sözleşmede taşınmazın alıcı yada FK şirketine hangi tarihte teslim edileceğine dair bir hükmün bulunmadığı, ancak sözleşmenin imzalanmasından bir gün önce 15.05.2012 tarihinde davacı tarafça imzalanan protokolde taşınmazda bulunan menkul malların satıştan itibaren 90 gün içerisinde alınacağının öngörüldüğünü, bu protokolün davacı tarafından 90 günlük süreyi kabul etmediği için imzalanmadığını ileri sürmüş ise de davacının bu konuda yazılı beyanda bulunmadığını, ertesi gün sözleşmeden taşınmazın derhal ve boş olarak teslim edileceğine ilişkin bir hükmün yer almadığını, davacının 29.05.2012 tarihli ihtarname ile 7 gün içerisinde boş olarak teslimini istediği, bu süre dolduktan sonra da talepte bulunmadığını, 27.08.2012 tarihli teslim protokolünde geç teslimden kaynaklanan haklarını saklı tutmadığını, bu hususların birlikte değerlendirildiğinde 90 günlük boş olarak teslim süresinin varlığının kabul edilmesi gerektiğini, buna göre taşınmazın tüm bakımından 12 gün, 24.12.2012 tarihinde teslim edilen kısımlar için ise 119 gün davalıdan tazminat talep edeceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkemece alınan 17.06.2015 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; davacının davalıdan geç teslim nedeniyle 235.762,97 TL alacağı bulunduğunu, davalının bu bedel içinde bir kısım başka hizmetleri bulunduğunu ileri sürdüğü ancak bu hizmetlerinin kira bedeline oranının heyetlerince bilinmesinin mümkün olmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkemece alınan 01.07.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; önceki raporlardaki görüş ve kanaatlerinin korunduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, alacak davasıdır. Davacı taraf dava dışı Finansal Kiralama Şirketinden Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kendisine kiralanan taşınmazın geç ve ayıplı teslim edildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içerisinde mevcut bulunan 15/05/2012 tarihli protokolde Finansal Kiralama konusu olan taşınmazdaki menkullerin 90 gün içinde buradan çıkarılacağının belirtildiği, buna göre davacının taşınmazın bir kısmını 27/08/2012 tarihinde bir kısmını da 24/12/2012 tarihinde teslim aldığı, 12/09/2014 tarihli bilirkişi raporundaki taşınmazın 90 günlük sürede boş olarak teslim edileceği konusunda anlaşmaya varıldığına dair tespitin yerinde olduğu, buna göre taşınmazın tümü bakımından 12 günlük 24/12/2012 tarihinde teslim edilen kısımların içinse 119 günlük geç teslimin olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf söz konusu süreler yönünden fazladan dava dışı … Şirketine ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 235.762,97 TL ödemek durumunda kalmıştır. Dolayısıyla davacı geç teslim nedeniyle fazladan ödemek zorunda kaldığı bu miktar kira bedelini istemekte haklıdır. Her ne kadar davalı vekilince, davacının … Şirketine adı geçen şirketin vermiş olduğu diğer bir kısım hizmetler nedeniyle de bedel ödediğini savunmuş ise de, davacı tarafça sunulan ve … firmasınca davacıya düzenlenen faturaların konusunun “depolama bedeli” olarak gösterildiği, davalının ödenen bedeller içerisinde başka bir kısım hizmetlerin de olduğu savunmasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan gerek alınan kök rapor gerekse ek raporlar ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli olduğundan davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davacı vekilinin istinaf talebine gelince her ne kadar taşınmazın ayıplı olarak teslim edildiği iddia edilmiş ise de, ilk derece mahkemesince kararda isabetle belirtildiği üzere, söz konusu ayıplar açık ayıp niteliğinde olup 2 ve 8 günlük yasal süre içerisinde ihbar yapılmadığından bu konudaki talebin reddi doğrudur. Her ne kadar tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu davalı tarafa tebliğ edilmiş ise de, açık ayıbın davalı tarafa bildirilmesi için tespit işlemine ve tespit raporunun davalı tarafa tebliğine gerek bulunmadığı, kanuni sürelerin kaçırıldığı, dolayısıyla davacının ayıplı teslime dayalı olarak talepte bulunamayacağı kanaatine varıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 16.104,90 TL harçtan peşin alınan 3.995,00 ve 35,90 TL harcın mahsubu ile 12.074,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,İstinaf yargılama giderlerinin harcama yapan taraflar üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/04/2021