Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2440 E. 2021/877 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2440 Esas
KARAR NO: 2021/877
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/11/2017
NUMARASI: 2015/65 E. – 2017/192 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; eşi … ile ile birlikte 2004 yılında “…” adlı kitap niteliğinde eseri meydana getirdiklerini, yine 2004 yılında üç arkadaşı ile oluşturdukları …Yayınevi aracılığıyla piyasaya sürülen “…” adlı kitap niteliğinde başka bir eseri daha bulunduğunu, kendisini KPSS’ye hazırlık kursu faaliyetinin sürdürüldüğü … sahibi olarak tanıtan … isimli şahıs ile 17.08.2014 tarihinde bir araya gelerek şahsın kendisine konu anlatımlı Türkçe kitabı hazırlama konusunda teklifte bulunduğunu ve kabul ettiğini, kitabın yazımı için şifahi olarak 11.880 TL üzerinde anlaştıklarını, ısrarla sözleşme yapmak istemesine rağmen …’in kitabın basımı sonrasında sözleşme yapılacağını söyleyerek sözleşme yapmaktan imtina ettiğini, buna rağmen sözleşme yapılacağı inancıyla 1 ayda kitabı hazır hale getirip dizgi işlemlerinin tamamlanması için quark belgesi olarak …’e teslim ettiğini, ancak anlaşma konusu bedelin sadece 2.900 TL’sinin ödendiğini, tüm ısrarlara rağmen geriye kalan bedelin ödenmediğini, bu sebeple kitabın yayınlanmasını istemediğini iletmesine rağmen …’in kitabın Ankara’da bir dizgi evinde renklendirildikten sonra gelen ikinci hali ile düzeltme yapıp onay verebileceğini ve ödeme ve sözleşme yapılacağını ilettiğini, kendisi tarafından vücuda getirilmiş olan eser niteliğindeki kitabın haber ve izni olmaksızın, … ve … Tic. Ltd. Şti. tarafından müştereken ” …” ismi ile yayını ve basımı yapılarak piyasaya sürüldüğünü ve baskı ve cilt işlemlerinin de … isimli şirket tarafından yapıldığını, adı geçen kitapta yer alan tüm soruların 2004 yılında vücuda getirdiği “…” isimli kitabında aynı sıra ile yer alan sorular olduğunu, bu soruları izinsiz olarak piyasaya sürülen kitapta kullandığını ve ayrıca kitabın içine konu anlatımları da ekleyerek yeni bir kitap haline getirdiğini, kitabın 138. Numaralı sayfasında “…” şeklinde örnek cümle kullanarak bir ihtilaf halinde kitabın kendisine aidiyetini ispatlamak için ayırt edicilik sağladığını, 13.01.2015 tarihinde noter aracılığıyla esere vaki tecavüzün önlenmesi taleplerini içeren ve Yayıncı- Yazar Telif Sözleşmesini içeren ihtarname keşide edildiğini, … tarafından ihtarnameye cevap verilmediğini, … San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından ise 23.01.2015 tarihli cevabi ihtarnamesi aracılığıyla taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, bu nedenlerle söz konusu eserin davacının haberi ve izni alınmaksızın kopyalanması, işlenmesi, yayılması, çoğaltılması, umuma iletim hakkına tecavüz şeklindeki haksız ve mali haklarına yönelik vaki tecavüzler sebebiyle FSEK md.68 nazara alınarak hesaplanacak tutarın ileride arttırılmak kaydıyla ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3000 TL maddi tazminat olarak ve kitapta davacının adının yer almaması ve eserde değişiklik yapma hakkının ihlal edilmesi sebepleriyle FSEK 67 ve 70/1 maddeleri dikkate alınarak 30.000 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini ayrıca kitap yazım ücreti olarak kararlaştırılan 11.880 TL’den bakiye 8.900 TL ile 417,16 TL noter ihtar bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, ayrıca eser hakkına tecavüzün önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir mahiyetinde tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i ve bu yönde gerekli tüm önlemlerin alınmasını, piyasaya sürülen kitaplara bulundukları her yerde el konulmasını, bir daha satışa sunulmamalarını, bu ürünü üretmeye yarayan araç, cihaz, kalıp vs. gibi vasıtalara el konulmasını gerekli görüldüğü takdirde imhasını, ürüne ilişkin katalog-broşür-fiyat listelerinin toplanarak davacıya teslimini, davalılara ait internet sitesinde yer alan bahsi konu olan ürünlere ilişkin tanıtım ve bilgilerin silinmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı “…Tic. Ltd. Şti.” vekili cevap dilekçesinde; davacının dilekçesinde belirtilen ve ek olarak ibraz ettiği belgelerin taraflarına iletilmediğinden usul hükümlerine aykırı davrandığını, davacının iddialara konu eserin “…” adı altında eşi … ile birlikte meydana getirdiklerini ifade ettiğini ve dolayısıyla “iştirak halinde eser sahipliği” söz konusu olduğunu, davacı yanın dilekçesi ile davacı eser sahiplerinden sadece birini gösterdiğini, söz konusu durum uyarınca mecburi dava arkadaşlığı hükümlerinin uygulanması gerektiğini, maddi ve manevi tazminat açısından eser birliği adına mı yoksa şahsi olarak mı dava açıldığının ve talepte bulunulduğunun Sayın Mahkeme tarafından öğrenilmesini, diğer davalı olarak gösterilen … Tic. LTD. Şti’ye “…” kelimesinin ticaret unvanının içine dahil olup olmadığının belli olmadığını ve dolayısıyla HMK md. 119′ aykırılık teşkil ettiğini, davacı yanın iddialarının tamamına ilişkin muhatap kişinin dava dışı … olduğunu, …’in davalı sıfatı ile dosyada yer almamasının ve bunun yerine … ve diğer davalının yer almasının hatalı olduğunu, ücret konusunda bir anlaşmazlık varsa taraflarının bu anlaşmazlıkları bilmediklerini, davacı ile dava dışı … arasında yapılan anlaşmaya konu eserin hangi eser olduğunu bilmediklerini, sözleşmenin tarafının davaya dahil edilmediğini, hukuki ihtilafın …’e yöneltilmesi gerektiğini, davanın dava dışı …’e ihbar olunmasını talep ettiklerini, müvekkil tarafından yayınlana kitabın adının “…” olduğunu, adı geçen eserin tek olarak kendileri tarafından yayımlandığını, … Yayıncılık ile birlikte yayımlamadıklarını, davaya konu olan eserin … tarafından yazıldığını ve kendilerine 18.07.2014 tarihinde teslim edildiğini, davacının ise … ile 17.08.2014 tarihinde anlaşmaya varıp eseri 07.09.2014 tarihinde teslim ettiğini, söz konusu tarihlerin dava konusu eser açısından çok sonraya ait olduğunu ve başka bir eser olduğu izlenimini yarattığını, … ile yapılan sözleşme uyarınca “…” isimli esere esas teşkil eden metnin kendilerine 18.07.2014 tarihinde teslim edildiğini, sözleşme uyarınca eserin özgün olduğunu, üçüncü bir kişinin fikri mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini, edilse dahi sorumlusunun yazar sıfatı ile … olduğunu, ayrıca eserin genel yayın koordinatörü ve editör … tarafından metin üzerinde ilmi araştırma ve çalışma neticesinde değiştirmeler ve geliştirmeler yapıldığını ve eserin ancak bu hali ile ticaretleştirilebilir ve yayımlanmaya elverişli hale geldiğini, davacı yanın uyuşmazlık konusunu ispatlayamadığını, ücretin ödenen tutar üzerinden olmadığı ve eksik kaldığına ilişkin olarak herhangi bir delil sunmadığını, ispat külfetinin davacıda olduğunu davasını yazılı delil ile ispat etmesi gerekirken edemediğini ve müvekkilinin noter aracılığı ile ihtarname gönderilmesine sebebiyet verdikleri bir hareket olmadığından noter ihtar bedelinin talep edilmesinin yersiz olduğunu, davacının iddiasında para aldığını kabul ettiğini ve zımni icazetin gerçekleştiğini ve bu nedenle tedbir talebinin yerinde olmadığını, “…” isimli eserin 5846 sayılı kanun uyarınca yeni bir eser olduğunu, davacının iddiasına konu olan eser ile aynı olmadığını, adı geçen eserin mali haklarının … olduğunu ve dolayısıyla tedbir talebinin yerinde olmadığını, ortada yeni bir eserin olduğunu, bütün iddiaların kaynağı olan …’in davaya dahil edilmediğini, davacının bir anlaşmanın varlığını kabul etmiş oluşu hususlarının dikkate alınması ile ciddi bir zarar doğma tehlikesinin olmayışı ve zaruretin yer almayışı nedeniyle tedbir isteminin reddine karar verilmesini ve davanın kendileri açısından reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı …. Tic. Ltd. beyanında; … Ltd. Şti arasında herhangi bir bağlantı olmadığını, müvekkili açısından husumet yönünden reddini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “…Dosya kapsamında alınan 04/04/2016 tarihli bilirkişi raporu ile davacının ve eşi … nın eser sahibi olduğu … isimli kitabın intihal suretiyle “…” isimli kitabın %91,62 bölümünün oluşturulduğu, davacının kitabında 122 test ve toplam 1885 soru bulunduğu, davalıların davacının 1885 sorusuna 1367 soruyu-nokta ve virgülüne kadar aynı olarak-kendi kitabında kullandığı, hatta davacının iddia ettiği gibi, davalılara ait kitabın 138. Sayfasında “Bu kitabın yazarı …” dır cümlesine yer verildiği, davacının eserinden izinsiz olarak intihal yapılığı, davacının eser sahibi olarak isminin belirtilmediği, kamuya sunma(FSEK 14 ‘üncü madde), ve eser sahibi olarak tanıtılma (FSEK 15 ‘inci madde), manevi haklarının ihlal edildiği,manevi tazminat talep edebileceği, davacının eserden kaynaklanan mali haklarından işleme hakkı (FSEK 21 inci madde), çoğaltma hakkı (FSEK 22 inci madde), ve yayma hakkının (FSEK 23 üncü madde) gereğince ihlal edildiği, davacının FSEK 68 inci madde gereğince 3 kat tazminat talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Davacı tarafın 26/11/2015 tarihli duruşmada maddi tazminat talebinin rayiç bedel üzerinden hesaplanmasını talep ettiğine yönelik beyanı, meslek birliklerinden celp edilen yazılar göz önüne alındığında FSEK 68 inci madde gereğince maddi tazminatın hesaplanması yönünden; bilirkişi raporunda davacının kitabındaki 1367 sorudan intihal yapıldığının tespit edildiği, meslek birliklerinden celp edilen yazı cevapları incelenerek (yazılan müzekkerelerde 122 test 2200 soru için emsal sorulduğu, ancak davalı tarafça basılan ve yayınlanan test kitaplarında ayrıca sözel mantık ve genel tekrar konuları bulunduğu, davacının kitabında ise bu kısımlar bulunmadığından, davalı kitaplarında fazladan bulunan 9 testteki 149 soru çıkarılarak, davalıların davacının kitabının %91,62 lik kısmını intihal olarak aldığı göz önüne alınarak, (bilirkişi raporunda 2200 soru üzerinden hesaplama yapıldığı anlaşılmakla ) mahkememizce intihal yapıldığı tespit edilen 1367 soru üzerinden soru bedeli 4 TL den (1367*4=5468 TL olarak ) hesaplanmış, davacının dava dilekçesinde başta 2.900,00 TL ödendiğini beyan ettiği anlaşılmakla, mahsubu üzerine bakiye 2.568,00 TL nın rayiç sözleşme bedeli olarak kabul edilebileceği, davacının ıslah dilekçesi ile FSEK 68 inci madde gereğince 3 kat tazminat bedeli olarak 30.000,00 TL talep ettiği göz önüne alınarak 5.468*3=16.404 TL, 16,404-2.900 = 13.504 TL telif tazminatı talep edebileceği kanaatine varılarak maddi tazminat talebinin 13.504 TL lik kısmının kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının FSEK 68 inci madde gereğince rayiç sözleşme bedelinin 3 katı tutarında telif tazminatı istediği anlaşılmakla, ayrıca ödenmeyen bakiye 8.980 TL sözleşme bedelini isteyemeyeceği, yazım ücretini ve tecavüzün ref’ini ve dava tarihine kadar basılan eserlerin toplatılarak el konulmasını talep edemeyeceği göz önüne alınarak bu taleplerin reddine karar ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı … istinaf dilekçesinde özetle “….Yerel mahkeme zamanaşımı itirazını dikkate almamıştır. Müvekkil şirket dava konusu olayda …’e ait olduğunu düşündüğü kitabın basmıştır. … müvekkil şirket yetkilisine de kendi kitabı olduğunu da belirtmiştir. Buna güvenen müvekkil buna göre kitabı basmıştır. Ayrıca bandrol uygulamasında da …’in ismini vermiştir. Müvekkilin davacıya ait olan kitabı basmak gibi kasti bir iradesi bulunmadığı gibi davacı ile de bir bağı yoktur. Tamamen …’in sözlerine güvenerek yapmıştır. Bu sebeple müvekkil kusur olmadığı için sorumluluğu yoktur. Dava konusu olay ile ilgili İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2015/745 E sayılı dosyasından dolayı müvekkil şirket ve şirket yetkilisi hakkında beraat kararı verilmiştir. Müvekkil şirketin sorumluluğunun olmaması sebebiyle verilen beraat kararı, bu dosya açısından da emsal teşkil etmektedir. Somut olayın bütün halinde değerlendirildiğinde Davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkinin bile nevi mağdurudur. …” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı … istinaf dilekçesinde özetle “….Öncelikle önemle belirtmek gerekir ki; yerel mahkeme dosyasında mübrez dilekçelerimizde de ifade ettiğimiz üzere; davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu unvan …. Tic. Ltd. Şti. olmakla birlikte bu unvan müvekkilime ait değildir. Zira söz konusu davanın olaylardan anlaşılacağı üzere …’e karşı açılması gerekirken müvekkil şirket olan … Tic. Ltd. Şti.’ye açılması husumet açısından davanın reddini gerektirmektedir. Hâl böyle iken husumet yönünden ileri sürdüğümüz iddianın değerlendirilmeden hukuka aykırı olarak verilen yerel mahkeme kararının kaldırılması lazım gelmektedir. İlk olarak bu sebeple bile istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğumuz vaki olmuştur. Dosyada mübrez dava dilekçesinde beyan edildiği üzere; davacı, … isimli şahıs ile 17.08.2014 tarihinde bir araya geldiklerini, …’in kendisine Türkçe soru bankası hazırlanması hususunda teklifte bulunduğunu ve şifahi olarak bu hususta anlaştıklarını ifade etmiştir. Görüldüğü üzere; bir an için ortada geçerli bir sözleşmenin var olduğu düşünülecek olsa bile bu sözleşmenin … isimli kişi ile yapıldığı, o halde husumetin de …’e yöneltilmesi gerektiği hususu ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen nasıl oluyor da husumet itirazımız yerel mahkeme tarafından kabul görmemiştir, anlamış değiliz. Nitekim şirket müdürü olan …’in yaptığı iş ve işlemlerden müvekkil şirketin sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi ve unvanı ile birlikte imzalanmış olması gerekmektedir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 372. Maddesinde “Şirket adına imza yetkisine haiz kişiler şirketin unvanı altında imza atarlar” denilmektedir. Kaldı ki ortada davacının iddia ettiği gibi bir sözleşme ilişkisi olmamış ve bu iddia dosyanın hiçbir aşamasında kanıtlanamamıştır. Söz konusu eserin, müvekkilimin 2010 tarihli eseri baz alınarak düzenleme yapılması suretiyle davacı tarafa verildiği ve yeni bir eserin meydana getirilmediği de tarafımızca iddia olunmuştur. Zira davacı taraf söz konusu kitapta güncel ve yaratıcı hususları içeren bir çaba içerisine girmemiştir. Yapılan düzenlemelerden sonra ortaya çıkan eser, rıza ile umuma arz edilmiştir. O halde eser alenileşmiştir. Kamuya sunma da bir anda vuku bulan bir defalık hukuki bir fiildir. Aleniyet gerçekleştikten sonra bu hususta verilmiş rıza artık geri alınamaz. Sahibinin iznini geri alması da bu bağlamda bir şey ifade etmez. Zira davacı taraf da tüm eserin sahibi değildir. Davacı yan, dava dilekçesinde 3 kat tazminat istememesine rağmen 19.01.2017 tarihinde alınan Ek Bilirkişi Raporunda böyle bir bedel hesaplanmıştır. Huzurdaki davada, davacı yan, maddi tazminat talebinde FSEK’de bahsedilen seçimlik hakkını kullanmamıştır. Davacı yanın dava dilekçesinde 3 kat tazminata ilişkin herhangi bir talep olmaması dolayısıyla 19.01.2017 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda 3 kat tazminat miktarının hesabı tarafımızca kabul edilmemiş olmasına karşın davacı ıslah dilekçesinde talebini bu yönde değiştirerek hazırlamıştır. Zaten davacının dava dilekçesindeki taleplerine bakıldığında tecavüzün meni ve refi taleplerinde bulunduğunu da görmekteyiz. Bu bağlamda; davacının iyi niyetli olmadığı, dava dilekçesinde 3 kat tazminata ilişkin herhangi bir talebi olmadığı halde Ek Bilirkişi Raporunda kabul etmediğimiz hesabı dikkate alarak talebini arttırdığı ancak bu durumda da tecavüzün menini istememesi gerektiği durumları ortaya çıkmaktadır…..” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle “… bilirkişi heyetince 04.04.2016 tarihli ilk bilirkişi raporu düzenlenmiş ancak hesaplama yapmak için yeterli belge olmadığından hesap yapılamadığı belirtilerek rapor düzenlenmiş ve dosyaya sunulmuştur. Akabinde evrakların tamamlanmasını müteakip dosya bilirkişi heyetine yeniden tevdii edilmiş ve bilirkişi heyetince 19.01.2017 tarihli bilirkişi raporu düzenlenmiş ve bu raporda iki farklı hesaplama yapılarak “soru adedi üzerinden ” ve “yazarın tecrübesi “nazara alınarak takdir edilecek telif bedellerinin ;Hesaplama 1: 8800 TL x 3 = 26.400 TL Hesaplama 2: 11.000TL x 3 = 33.000 TL olabileceği belirtilmiştir. Tarafımızdan 19.01.2017 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemine itiraz edilmiş ve itirazlarımız doğrultusunda dosya bilirkişi heyetine tekrar tevdii edilmiş sayın bilirkişi heyetince yeniden bir bilirkişi raporu düzenlenerek taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda telif bedellerinin ; Hesaplama 1: 8800 TL x 3 = 26.400 TL Hesaplama 2: 11.000TL x 3 = 33.000 TL Hesaplama 3: 7.704 TL x 3 = 23.122 TL Hesaplama 4: 9.630 TL x 3 = 28.890 TL Hesaplama 5: 8.280TL x 3 = 24.840 TL şeklinde olabileceği belirtilmiştir. Tarafımızdan söz konusu bilirkişi raporuna “03.07.2015 tarihli sözleşmeye dayanılarak “3000 adet ve 8000 adet, ” 03.07.2014 tarihli sözleşmeye dayanılarak “1320 adet, 2000 adet” ve “3500 adet “bandrol başvurusunda bulunulduğu ve bu başvuru sayısı nazara alınarak toplam baskı adedinin hesaplamada nazara alınması gerektiğini ” düşünmemiz sebebiyle itirazda bulunulmuştur. Ancak Sayın Mahkemece söz konusu talebimiz kabul edilmeyerek tarafımıza talebimizi ıslah etmek için süre verilmiş ve tarafımızca 19.01.2017 tarihli ve 29.05.2017 tarihli bilirkişi raporlarında belirlenen müvekkil lehine en yüksek telif bedeli hesaplaması olan 33.000 TL üzerinden ıslah yapılmıştır. . Ancak Yerel Mahkemece bilirkişi raporunun aksine ve bizce yanlış bir hesaplama yapılarak davalıların 1367 adet soru yönünden intihal yaptığını ve bu surette telif tazminatının 5468 TL x 3 = 16.404 TL olabileceğini ve müvekkile eksik ödendiğini beyan ettiğimiz kitap yazım ücretinin de düşülmesi suretiyle müvekkilin 13.504 TL telif tazminatı alması gerektiğine hükmetmiştir. Yerel Mahkeme hakimi tarafından bilirkişi raporlarının aksine hüküm oluşturması usul ve yasaya aykırıdır. Sayın Yüksek Mahkemenizin de malumu olduğu üzere açılmış bir davada bilirkişiye başvurulmasının sebebi hâkimin davanın karara bağlanmasında etkili olabilecek bazı vakıalar hakkında değerlendirme yapabilecek bilgiye tek başına sahip olmamasıdır. İşte bilirkişiye başvurulmasının sebebi de hâkimde mevcut bulunan bu bilgi eksiğinin giderilmesidir. Ancak Yargıtay İlgili Hukuk Dairelerinin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere hâkim bir kez davanın çözümü için gerekli özel veya teknik bilgiye sahip olmadığı gerekçesiyle bilirkişiye başvurmuşsa rapor aldıktan sonra kendisindeki bilgi eksiğini giderdiğini ileri sürerek dava hakkında kendisi hesaplama yaparak bu hesaba göre karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, böyle bir durumda HMK md. 281. ve ilgili maddeleri gereğince hâkimin yapması gereken işin ya aynı bilirkişi heyetinden ek rapor almak ya da başka bir bilirkişiye başvurmak olması gerektiğini düşünüyoruz.Ayrıca sayın mahkemece kitap yazım ücreti olarak talep ettiğimiz 8.980 TL ‘nin de kabul edilmemesi hakkaniyete, usul ve yasaya aykırıdır. Yargılama sırasında sunmuş olduğumuz dilekçelerimizde de ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere; kitap yazım ücreti taraflar arasında sadece sözleşme gereğince eserin meydana getirilmesi ediminin bir karşılığı olarak belirlenmiş bir bedeldir. Yani eserin fiziki olarak tesliminin karşılığında ödenmesi gereken bir bedel olup müvekkilin FSEK’ten kaynaklanan mali ve manevi haklarının karşılığı anlaşılan bir bedele ilişkin değildir. Bu konuyla ilgili olarak tarafımızca Müvekkil ile Davalı … arasındaki mesaj yazışmaları dosyaya ibraz edilmiş ise de bu belgeler taraflar arasındaki sözleşmeyi ispata yarar delil olarak değerlendirilmemiş aksi durumda ise yazılı delil başlangıcı olarak dahi değerlendirilmemiştir. En azından bu hususta sayın mahkemece tanık dinlenilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Sayın yerel mahkeme hakimi tarafından Müvekkile kısmi olarak ödenen 2.900 TL ‘nin kitap yazım ücreti olarak kabul edilerek telif ücretinden düşülmesi; hayatın olağan akışı içerisinde deneyimli bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeninin bu ücret karşılığında bir eser meydana getirmeyi kabul etmesi mümkün değildir. Bu nedenle Yerel Mahkemenin haksız olarak tespit ettiği telif ücretinden Müvekkile eksik olarak ödenmiş olan kitap yazım ücretinin düşülerek karar oluşturulması sebebiyle ilgili karara itiraz etme zorunluluğu doğmuştur. Yerel Mahkemece 10.000 TL tutarında cüzi bir manevi tazminata hükmedilmiş olmasını da kabul etmemekteyiz….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ;Esere tecavüzün tespiti, refi maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı , tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.Somut olayda hukuki ihtilaf, dava konusu eserin davacı eserinden intihal edilip edilmediği ve bu kapsamda davacının maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceği ve miktarı noktasındadır. … Şirketinin istinaf istemi incelendiğinde ;bu davalının unvanı noktasında davacının unvanın önünde ” Başarı” kelimesini yazarak kabul edilebilir bir maddi hata yaptığı, ancak tebligatın doğru şirkete gönderildiği, unvanla ilgili yazım hatasının husumet yokluğu sonucunu salt bu nedenle doğurmayacağı; yine davaya konu eserin davalı şirket ortağı ve yetkili şirket müdürü dava dışı … tarafından davacıdan alındıktan sonra davalı şirket adına eser sahibi sıfatı ile basımının yapılmış olması nedeni ile davalı şirketin husumet itirazı yerinde görülmemiştir. Toplanan delillere ve alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarına göre eserin davalı yanın değil davacı yanın meydana getirdiği anlaşılmış olmakla eserin daha önce kendileri tarafından meydana getirilip alenileştirdiği yönündeki istinaf gerekçesi de yerinde değildir.Davacının dava dilekçesinde FSEK 68. Maddeye göre tazminat talep ettiğinin açıkça yer almış olması nedeni ile bu madde kapsamında en fazla üç kat tazminat tazminat hakkı olduğu bilinmektedir. Dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup, yapılan ıslah aslında ” dava değerinin somutlaştırılması” vasfında olup teknik anlamda bir ıslah değil, alacağı belirli hale getirme dilekçesidir.Her ne kadar davalı yanca artık tecavüzüm meni istenemeyeceği yönünde de istinaf gerekçesi var sa da; ilk derece mahkemesinin bu yöndeki talepleri reddettiği bu nedenle bu istinaf sebebinin de yerinde olmadığı görülmektedir.Davalı ….yayıncılık şirketinin istinaf talebi incelendiğinde ; davalının kitabın mali haklarını devralan sıfatı ile davacının telif haklarından sorumlu olduğu görülmekle ve beraat kararı cezai sorumluluk hakkında olup, hukuki sorumluluğun cezai sorumluluktan farklı ve daha geniş bir kavram olması nedeni ile bu davalının istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir.Davacı yanın istinaf gerekçesi hesap edilen tazminat miktarı ve hesap tarzına ilişkindir. Maddi tazminat yönünden; davacının rayiç bedel üzerinden hesaplanması talebine istinaden rayiç değer araştırması yapıldığı ve gelen cevaplara göre bilirkişilerin soru başına 4 TL veya 5 TL tutarında bedel tespiti yaptıkları, yine gelen yazı cevaplarında ücretlendirme rayicinin bakı adedine göre değil soru adedi bazında olması nedeni ile bandrol sayısının değil eserdeki soru sayısının nazara alınmasının sektörel olarak doğru bir uygulama olduğu görülmektedir. Yine Mahkemenin hesaplamada 4 TL olarak tek soru bedelini ; intihal teşkil eden ve kitapta yer alan soru adedi ile çarparak toplam telif bedelinin hesaplanması hususundaki karar şeklinin incelenmesinde; mahkemenin kendi uzmanlık alanı dışına çıkarak bir bedel tespitini resen yapması olarak nitelendirilemeyeceği, bilirkişi raporlarında sunulan hesap şeklini olduğu gibi benimsediği, intihal oluşturan soru adedinin de bilirkişilerce tespit edildiği, mahkemenin sadece basit bir çarpma işlemi yapmasının bilirkişinin mesleki alanına girmek olarak nitelendirilemeyeceği , bu nedenle hesap yöntemi ve baz alınan birim fiyat konusundaki davacı itirazının uygun olmadığı, takdir edilen manevi tazminat açısından da olayın oluş şekli, ihlal edilen haklar, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına nazaran bir isabetsiz bulunmadığından davacı yanın istinaf başvurusunun da esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı …’nın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Davalı … Tic. Ltd. Şti’nin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3- Davalı … San ve Tic A.Ş. ‘nin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 4- Davacı yandan Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 5- Davalı … Tic. Ltd. Ştinden Alınması gereken 1.605,56 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 403,00 TL nin mahsubu ile bakiye 1.202,56 TL TL harcın davalıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 6- Davalı …San ve Tic A.Ş Alınması gereken 1.605,56 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 401,38 TL nin mahsubu ile bakiye 1.204,18 TL TL harcın davalıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 7- Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 8 – İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 22/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.