Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2436 E. 2021/879 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2436 Esas
KARAR NO: 2021/879
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI : 2017/321 E. – 2018/41 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili Alman şirketinin … markasını Alman Patentve Marka Müdürlüğüne 17/02/1954 tarihinde tescil ettirdiğini, diğer müvekkili … ise … ın 01/04/2011 tarihinden beri şahıs olarak daha sonra … şirketi adına sözleşmeli olarak Türkiye Temsilcisi olduğunu … markasını Alman patentve marka müdürlüğünün haricinde Paris veMadrit Sözleşmesi kapsamında 1964 yılından ve Kanada fikri mülkiyet ofisinden ise 2010 yılından itibaren geçerli olmak üzere tescilli uluslararası tanınmış bir markalardan biri olduğunu, müvekkili Alman Şirketin,Almanya’ da imal ettiği yüksek yoğunluklu radyant ısıtıcılar, kızıl ötesi radyant ısıtıcılar, sıcak hava ısıtıcıları, gazlı ısıtıcılar , havalandırma ,aydınlatma ısımtı ve kullanma aparatları ve aletleri gazlü bürolörler ileyağlı brülörlerin … Ltd.Şti tarafından Türkiye de ithalat, satış, pazarlamasının montaj dahil tüm işçiliğiyle bakım servisinin yapıldığını, davalının Almanya’ da yaşadığını , Türkiye’ de ikametgah kaydının bulunup bulunmadığı hususunda kendilerinin bilgi sahibi olmadığını, davalının Almanya da yaşayan arkadaşları … 17/10/2010 tarihinde … markasının danışmanlığını aldıklarını, davalının marka başvurusu için TPE kurumuna gösterdikleri ve avukatına verdiği adresin … firmasının Almanya’ daki adresleriyle aynı olduğunu, dolayısı ile bu şahısların birbirlerini tanıdıklarının açık olduğunu, davalının muhtemelen bu Alman şirketinin ortağı olabileceeğini, müvekkili … şirketinin danışmalık sözleşmesinden 6 ay sonra 10/03/2011 tarihinde bahsi geçen şahısların kötü niyetli olduğunu anlayarak,sözleşmeyi tek taraflı fesh ettiğini, davalının art niyetli olarak bu markanın Türkiye de … ismi ve şeklini 19/12/2011 tarihinde 2011/112409 başvuru numarası ile 11 ve 35. Sınıflardaki hizmetler için tescil ettirdiğini, müvekkillerinin bu tescili kendilerin çekilen ihtarnamede öğrendiklerini , taraflarına gönderilen ihtarnameye Kadıköy ….Noterliği cevabı ihtarname çekerek , markanın uluslararası bir marka olduğnu bildirilerek, davalıdan markanın müvekkiline devredilmesinin istendiğini, ancak davalının Anadolu 1 Fikrive Sınai Haklar Hukuk mahkemesinde 2015/141 e sayılı dosyası ile müvekkili …ltd.şti şirketine markanın kullanımı ile ilgili tazminat davası açtığını ayrıca davalının … şirketine giderek kendisine menfaat talep ettiğini fakat müvekkili şirket yetkililerinin teklifi kabul etmediğini, bu nedenle müvekkili … ltd şti ne karşı tazminat davası açıldığını müvekkili … Ltd şti.nin Anadolu C.Başsavcılığının 10/06/2015 tarih ve 2015/126567 hazırlık numarası ile davalı hakkında suç duyurusundu bulunulduğunu, müvekkili Alman şirketinin ürünlerinin 11.sınıf kapsamında olduğunu, diğer sınıftaki ürürnlerin müvekkilinin şirketlerinin iş kolu kapsamına dahil olmadığını davalının Türkiye de söz konusu Alman … markalı ürünlerin üretildiği bir fabrikası ,imalathanesi, bunların pazarlamasını ve montajını yaptığı ticari ofisi yahut kesilmiş bir faturasının dahi bulunmadığını müvekkillerinden … Ltd. Şirketinin 01/04/2011 tarihinden beri … markalı ürünlerin Türkiye ve Türki Cumhuriyetlerinin bayisi olduğunu beyanla müvekkili Almlan Şirketinin tanınmış uluslararası tescilli … markasını kendi adına tescil ettiren davalının marka tescil işlemi hakkında hükümsüzlük kılınması ve sicilden terkini ile ilgili markanın müvekkili Alman Şirketi adına tesciline , harç masraf ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA TALEP; Birleşen davanın davacısı … vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin TPMK nezdinde 2011/112409 no ile tescilli … markasının sahibi olduğunu ,davalının ise müvekkiline ait markanın birebir aynısını haksız ve hukuka aykırı kullanarak müvekkili adına kayıtlı markayla ticari faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin davalıya Kadıköy …. Noterliğinin 14/04/2015 tarih … yevmiye nosu ile ihtarname gönderdiğinin,davalının cevabi ihtarnamesinde müvekkiline ait markayı kullandığını kabul ettiğini tecavüz teşkil eden eylemlerine devam ettiğinden bahisle marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesine ,müvekkilinin marka hakkına tecavüz nedeniyle fazlaya dair talep ve dava hakkı ile manevi tazminat talep etme hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini mahkeme kararının gazetede ilanını, harç masraf ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin arkadaşları ile dava dışı şirket arasında 17/06/2010 tarihinde danışmanlık anlaşması yapıldığını davacının bu anlaşmanedeniyle müvekkilinin kötü niyetli olduğunu iddia ettiğini ,davacının beyanlarını çelişkili olduğunu, müvekkilinin markayı 2011 yılında tescil ettirdiğinin ,davacının bu durumdan yeni haberdar olduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin davacıya ihtarname gönderdiğini, davacının haksız olduğu ortaya çıktığı için, gerkçek dışı ve kötü niyetle eylemini gizlemek amacıyla müvekkilinin hakkında karalama içeren beyanlarda bulunduğunu davacının … ibaresinin Türkiye’ yi kapsayan herhangi bir tescil başvurusunun olmadğını, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasını ispatlayacak geçerlir bir delil sunmadığını bir ibarenin yurt dışında kullanılmış yada tescilli olmasının ülkemiz açısında tescil engeli olmadığını davacının tanınmış marka iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Birleşen dosyada davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu , müvekkili şirketin … markasının yalnızca Türkiye distribütörü olduğunu bu markanın sahibi ve imalatçısı olmadığını davada muhatabın müvekkili şirket olmayın … firmasının kendisinin taraf olduğu bir dava açılması gerektiğini, müvekkilinin şirkete taraf olmadığından davanın husumet yönündende reddi gerektiğini savunmuştur.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “.. Davacı şirketin Almanya menşeili şirket olduğu, … markasının Almanya’da 11 ve 7. Sınıflarda 06.02.1962 tarihinde … sayı ile tescil edildiği, markanın davacı şirket adına 20.09.1965 tarihinde 11 ve 8.sınıflarda 302550 sayı ile ve Avrupa Topluluk markası olarak 23.07.2012 tarihinde 11, 37 ve 42.sınıflarda … sayı ile davacı adına tescil edildiği, davalı markasının da 19.12.2011 tarihinde 2011/112409 başvuru numarası ile … ibareli olarak ve “O” harfinin içi kırmızı renkle doldurulmuş hali ile Türkiye de tescil edildiği, markaların tescil kayıtlarının görsel ve işitsel olaak ayniyet derecesinde benzer oldukları, 08.12.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda incelenen arşiv görüntülerinden davacılardan … GmbH ‘nin www…..com alan adlı internet sitesinde 1996 yılından bu yana … markasını davalının tescil ettirdiği şekli ile “O” harfinin içi kırmızı ile doldurulmuş şekli ile kullanıldığının anlaşıldığı görülmüştür. Kural olarak Türk Hukukunda ; “ülkesellik ilkesinin” kabul edildiği ve ülkenin marka sahibine tescil konusu marka üzerinde inhisar hakkını sadece hangi ülkede ve hangi ülkenin mevzuatı çerçevesinde idari işlem ile gerçekleşmişse o ülke sınırları içerisinde koruma sağlayacağı kabul edilmekle birlikte, yabancı markanın Türkiye’de kullanılması ve bilinirlik kazanılması üzerine Marka Hukuku alanında Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar gereğince (Paris Sözleşmesi ve Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması) Türkiye’de de marka korumasından faydalanacağı, kaldı ki Türkiye’de markanın kötü niyetli tescil edilmiş olması halinde yabancı marka sahibinin markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği, kötü niyetli tescilin uygulamada ülkesel prensibinin istisnası olarak kabul edildiği bilinmektedir. Dosya kapsamında alınan 08.12.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da; atıf yapılan ve özetine yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 tarihli 2008/11-501 Esas – 2008/507 Karar sayılı içtihatında da “WIPO nezdinde ve Fransa’da tescil ettirilen İtalya, İspanya, Portekiz gibi moda sektöründe son derece önemli ülkelerde tescil ve yatırım yolu ile kullanılan fantezi bir ibareden oluşan markanın benzerinin haklı bir sebep olmaksızın aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından tescil ettirilmesinin davacı markasından yararlanma amacını taşıması nedeniyle kötü niyetli tescil olarak kabulü gerekeceği” beyan edilmiş, kötü niyetin ülkesellik ilkesinin istisnası olarak uygulanmıştır. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarından; davaya konu 2011/112409 sayılı marka tescil kaydında marka sahibi …’ın adresinin “İM KÜHL 9, 59227 AHLEN / ALMANYA” olarak gösterildiği, davacı tarafça da delil olarak sunulan 17.06.2010 tarihli danışmanlık sözleşmesinin davacı şirket ile … arasında akdedildiği, … adresinin …’ın adresi ile aynı olduğu, adresin aynı oluşunun ve aynı markanın tescil ettirilmesinin tesadüf ile izah edilemeyeceği, … ibaresinin marka olarak seçilmesinde davalı tarafın haklı bir sebep ileri sürmediği,markanın birebir davacı … şirketinin 1996 yılından beri kullandığı şekliyle davalı tarafça tescil ettirildiği, davacı şirketin … arasındaki sözleşmeyi feshi üzerine davalının markayı adına tescil ettirdiği ve tescilin kötü niyetli olduğu kanaatine varılmakla, asıl davanın kısmen kabulüne,kısmen reddine, davalının 2011/112409 sayılı GoGaS şekil markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, ancak marka tescili idari bir işlem neticesinde mümkün bulunduğundan ve idari işlem yapmaya Türk Patent ve Marka Kurumu görevli olmakla markanın davacı adına tescili talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı – karşı davacı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmekle ve hükümsüzlük kararının sonuçları 556 sayılı KHK 44/1 maddesi gereğince geçmişe etkili olarak doğacağından, davalının, davacı tarafın markaya tecavüzünün tespiti, önlenmesi ve marka hakkına tecavüz nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline ilişkin karşı davanın reddine …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı asıl davada davalı, birleşen davada davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….Dava tarihi itibariyle yürülükte olan 556 sayılı KHK.nın 25 ve devam eden maddelerinde rüçhan düzenlenmiş olup, buna göre Paris Sözleşmesine dahil ülkelerden birine mensup veya bu ülkelerden birine mensup olmamakla birlikte onlardan birinde ikametgahı veya işler durumda bir ticari müessesesi bulunan gerçek veya tüzel kişiler, bu ülkelerin herhangi birinde yetkili mercilere bir markanın tescili için usulüne uygun olarak yaptıkları başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle aynı marka için tescil belgesi almak üzere Türkiye’de başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanır. Bu süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları düşer. Dosya içeriğinden de anlaşıldığı üzere, davacı Türkiye’de rüçhan hak kullanma yoluna da gitmiş değildir. Dolayısıyla, müvekkilimiz adına tescilli markada önce Türkiye’de kullanımı olmayan, KHK 25.maddesi gereğince rüçhan hakka da dayanmayan, davacının, Türkiye’de korunacak bir hakkı yoktur. Bu bakımdan halihazırda bile tescilli markası yahut tescil başvurusu olmayan davalı, korumadan yararlanacaksa rüçhan hakkının hiçbir önemi kalmamaktadır. dolayısıyla mahkemenin yorumu kanun hükmüne açıkça aykırıdır. Müvekkilimizin Kötüniyetli Olduğuna Dair İddia Faraziyeden İbarettir. . Mahkeme kararında ve karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından ibraz edilen adi nitelikteki 17.06.2010 tarihli sözde danışmanlık sözleşmesinde adı geçen …nin adresinin “…” olduğu, müvekkilimizin adresi ile bu adresin aynı olduğu ifade edilmiş, bu sözde sözleşmeye göre müvekkilimizin kötüniyetli olduğu kabul edilmiştir. Peki sözde sözleşmede … imzası var mıdır? Adi yazılı sözde sözleşmeden yola çıkarak, (esasen bir kağıt parçasından ibarettir) davanın tarafı olmayan kişilerin bu sözleşmeyi akdettiğine nasıl kanaat getirilebilir. Müvekkilimiz … ismini Türkiye’de baslayacagi ticari faaliyetlerinde, isim hosuma gittigi icin tescil ettirmiştir. Aynı zamanda Kütahya’da … sirketini kurmuştur. Müvekkilimiz Genel Otomatik Gaz Alarm Sistemleri kelimelerinin baş harfleri ile bu ibareyi oluşturmuştur. Bu durum da, herhangi bir kötüniyet olmadığı gibi, Türkiye’de tescilli markası olmayan, geçmişe dayalı kullanım ortaya koymayan, rüçhan haktan yararlanmayan davacının, Gogas ibaresinin Türkiye’de kullanımını yasaklama hakkı yoktur. …” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ; asıl dava açısından hükümsüzlük, birleşen dava açısından ise marka hakkına tecavüz istemlerinden oluşmaktadır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı , tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı ,harcın dava değerine ve niteliğine birleşen davada davacı yanın istinaf başvurusu esastan incelendiğinde ; temel sorunun davalının tescilinin kötüniyetli bir tescil kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı görülmektedir. Bir markanın kötü niyetle tescil ettirilmesi hali, mülga 556 sayılı KHK’da açıkça bir hükümsüzlük sebebi olarak sayılmamış ise de, MK 2. maddesinden hareketle, Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları doğrultusunda kötü niyetle marka başvurusu bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmektedir. Genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak ya da güveni kötüye kullanma gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar da tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından müeyyidesi zaten gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. Bu bağlamda, KHK’nın 8/3. maddesi uyarınca önceye dayalı hakkın ihlali, KHK’nın 8/4. maddesi veya Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın aynısı veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususlar tek başına kötü niyetli başvuru olarak görülemez. Markaların kötüniyetle tescil ettirilip ettirilmediği hususu tarafların iddia ve savunmaları yanında, her bir somut olayda dosyadaki mevcut deliller ile somut olay özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘nun 2008/507 Karar sayılı kararında da işaret edildiği gibi ” …..Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide görüş birliği mevcuttur. (Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004). 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1 -(a) maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur….” denilmektedir.Davacının tanınmış markasının birebir aynısının ( yazım ve sesteşlik olarak) davalı yanca marka olarak tescilinin makul bir açıklaması davalı yanca getirilmemiş, ismin hoşuna gittiği için konulduğu beyan edilmiştir.Yine almanca asıllarında tarafların imzasınının bulunduğu ve yeminli tercümesinin de dosyada olduğu davacı yan ile dava dışı … arasındaki danışmanlık sözleşmesi ve gizlilik sözleşmesi incelendiğinde davacı yanın ticari sır paylaşımı ve ticari hedeflerinin paylaşımı sözkonusu olup, davalı ile danışman şirketin adresinin aynı olması da, davacı yanın ticari bilgilerinin davalı yanca da bilindiği yönünde oluşan kanaati güçlendirmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin tescilin kötüniyetli olduğu yönündeki sonuç kanaatinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu durumda da hükümsüzlük kararı geriye etkili olduğundan birleşen davanın dinlenebilirliği kalmadığından verilen karar doğru bulunmuş ve asıl davada davalı, birleşen davada davacı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Asıl davada davalı/ birleşen davada davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 118,60 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 71,80 TL nin mahsubu ile bakiye 46,80 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3- İstinaf eden tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 22/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.