Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2434 E. 2021/765 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2434 Esas
KARAR NO: 2021/765
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI : 2017/1139 E. – 2018/282 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 22/12/1992 tarihinde … AŞ.den tomruk ihalesi aldığını, bu ihale kapsamında dava dışı … A.Ş.’nin 30/07/1993 tarih, 37 sayı, 20.164.692,00 TL bedelli kesin teminat mektubunu verdiğini, dava dışı şirketin sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle müvekkilinin teminat mektubu bedelinin ödenmesini davalı bankadan talep ettiğini, davalının bu bedeli ödemediğini, bunun üzerine icra takibi başlatıldığı ve davalının takibe itiraz ettiğini, Kadıköy 3. ATM 2001/30 esas – 2002/383 Karar sayılı kararı ile itirazın iptaline karar verildiğini, bunun üzerine takibin devam ettiğini ve davalının parayı ödediğini, 28/03/2003 tarihinde icra dosyasının kapatılarak işlemden kaldırıldığını, davalı bankanın teminat mektup bedelini müvekkiline geç ödediğini, aradan 13 yıl 7 ay geçtikten sonra davalının müvekkiline gayri kabilirücu olarak ödediği teminat mektubu bedelinin iadesini talep ettiğini, davalının talebinin hukuka uygun olmadığını, davalının mektup bedelini dava dışı … A.Ş.’den 1993 yılında tahsil ederek riskini tasfiye ettiğini, davalının mükerrer tahsilat yapma gayreti içinde olduğunu, davalı talebinin zaman aşımına uğradığını ileri sürerek davanın kabulüyle davalı yana borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin Bolu Şubesi tarafından … San. A.Ş. lehine davacıya hitaben 30/07/1993 tarihli 20.164.692.000 TL tutarlı teminat mektubu düzenlendiğini, davacının teminat mektubu ile ilgili olarak müvekkili banka aleyhine 4.289.147.473 TL tutar yönünden icra takibi başlattığını, takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, davacının itirazın iptali talepli olarak Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1996/149 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, daha sonra alacak davasına dönüştürülerek 20.164.692.000 TL’nin 01/10/1993 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsilinin müvekkilinden talep edildiğini, müvekkili aleyhine 4 kez karar verildiğini, her kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu, son olarak davanın reddi yönünde verilen kararın 02/12/2014 tarihinde kesinleştiğini, yargılama sırasında davacı tarafın müvekkili hakkında icra takibi yaptığını, müvekkilinin de haciz baskısı altında davacıya 28/03/2003 tarihinde 158.776.808.447 TL ödeme yaptığını, ancak takip konusu kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu ve müvekkilinin davacı tarafa borcu olmadığının kesinleştiğini, bu nedenle icranın eski hale getirilmesi ve 158.776,80 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesinin ilgili icra dosyasından talep edildiğini, müdürlük tarafından davacıya İİK 40 maddesi uyarınca muhtıra gönderildiğini, davacının İstanbul Anadolu 12. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/956 esas sayılı dosyası ile zamanaşımı iddiasına dayanarak şikayet ettiğini, ancak başvurusunun mahkemece reddedildiğini, davacı taleplerinin daha önce reddedilerek kesin hüküme bağlandığını, alacaklarının zamanaşımına uğramadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davanın hukuki niteliği itibari ile; menfi tespit davası olduğu, davacının takip alacaklısı sıfatıyla, davalı hakkında başlattığı icra takip dosyasında takip borçlusunun talebi ile gönderilen muhtıra nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, dava dışı, … AŞ.tarafından açılan tomruk ihalesine davacının katıldığı ve bu ihale nedeniyle oluşacak alacağın teminatını teşkil etmek üzere … AŞ.lehine … Bankası tarafından 30/07/1993 tarih 317 no.lu 20.164,692.000 TL.bedelli kesin teminat mektubunun davacıya verildiğinin uyuşmazlık konusu olmadığı, davacının, dava dışı … Aş.nin söz konusu sözleşmeye aykırı davrandığını, edimini yerine getirmediğini, bu yüzden davalı bankaya müracaat ile teminat tutarının ödenmesini istediklerini, davalı bankanın ödeme yapmaması üzerine banka aleyhine Üsküdar ….İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine itiraz edildiğini, bu yüzden Kadıköy 3. ATM’de dava açtıklarını, mahkemenin 07/05/2002 tarihli kararı ile davanın kabul edilmesi üzerine ilamın takibe eklenerek devam edildiğini ve davalı bankanın icra dosyası borcunu ödediğini, 28/03/2003’de dosyanın infaz ile kapatılıp işlemden kaldırıldığını, bu tarihten 13 yıl 7 ay sonra yani 10 yıllık zaman aşımı süresi dolduktan sonra 28/10/2016 tarihli taleple icra takibinin yenilenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, gönderilen muhtırada mahkeme kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2012/2074 esas 2013/19729 karar sayılı ilamı ile kesinleştiği iddia edilse de teminat mektubundaki vade dolduktan, risk gerçekleştikten sonra dava dışı … AŞ.tarafından yıllar içinde yapılan ödemeler ile borcun sona erip davanın konusuz kaldığının kabul edildiğini, davanın red sebebinin riskin gerçekleşmemesi olmadığını, bankaya başvurduklarında riskin gerçekleşmiş olduğunu dolayısıyla, davalının gayrikabili rücu ödediği bedeli iade isteyemeyeceğini, bunun yanı sıra alacak taleplerine yönelik sürelerin 10 yıl olup, mahkeme kararının ilk olarak 03/10/2003 tarihinde bozulduğunu, bozmadan sonra 10 yıl işlem yapılmamış olması karşısında takibin yenilenemeyeceğini, davalının icra dosyasına ödeme yaptıktan sonra hiçbir dava açmadığını, gönderilen muhtıra ile ilgili İstanbul Anadolu 12.İcra Hukuk Mahkemesine yaptıkları şikayetlerin reddedildiğini ileri sürdüğü, Üsküdar ….İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında, davacının davalı hakkında Kadıköy 3 ATM 2001/30 esas 2002/383 karar sayılı karara dayanarak ilamlı takip başlattığı, takip borçlusunun 28/03/2003 tarihinde icra dosyasına yaptığı, takibe konu ilamın Yargıtay 11 Hukuk Dairesi tarafından bozulduğu, en son mahkemenin 2008/577 esas 2011/241 karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, iş bu kararda gerekçe kısmında, uyuşmazlığın teminat mektubu ile güvence altına alınan tomruk bedelinin alıcı … AŞ.tarafından ödenip ödenmediği hususunda olup, davacıya dava tarihine kadar yapılan ödemeler tespit edildiğinde, … AŞ ile davacı arasındaki 03/04/1993 tarihli sözleşme kapsamındaki 20.000 m3.tomruk satış bedelini garanti etmek üzere … Bankası Üsküdar şubesi tarafından davacıya hitaben tanzim edilen kesin teminat mektubuyla ilgili olarak temin edilen ticari ilişkide mal bedelinin davacı tarafa ödenmiş olmasından dolayı riskin oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verildiğinin belirtildiği, mahkemenin kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 02/12/2014 tarih 2014/9609 esas 2014/18812 karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebi reddedilerek 02/12/2014 tarihinde kesinleştirildiği, takip borçlusu durumundaki banka icra dosyasına müracaat ile İİK 40.maddesi ve kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca borçlu olmadıkları anlaşıldığından, icranın eski hale getirilmesi ve ödenen 158.776,80 TL.nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte iadesi için takip alacaklısına muhtıra gönderilmesini talep etmiş, bu doğrultuda düzenlenen 04/11/2016 tarihli muhtıra davacı vekiline 07/11/2016 tarihinde tebliğ olduğu, davacının iş bu muhtıra nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, iş bu davanın esasen klasik anlamda bir menfi tespit davası olmadığı, zira takip alacaklısının kendi başlattığı icra takibinde gönderilen muhtıra nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmesi hukuken mümün olmadığı, davalı tarafın ilama dayalı olarak aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle ödediği tutarın İİK.nun 40.maddesi uyarınca iadesi için davacıya muhtıra göndermiş olup bunun takibin yenilenmesi olarak anlaşılmasının da mümkün olmadığı, İİK.nun 40.maddesi için öngörülmüş bir zaman aşımı süresi de olmadığı, borçlu olmadığı belirlenen takip borçlusu dilediği zaman ödediği paranın iadesini isteyebileceği, talep edilebilecek tutarın daha doğrusu icra müdürlüğü tarafından gönderilecek ihtarda iadesi istenecek tutar ödenen miktar olduğu, davalı taraf daha fazla talepte bulunmuş ise davacının icra mahkemesine müracaat edip miktarın fazla hesaplandığı iddiası ile şikayet yoluna gitmesi mümkün olmakla birlikte davacı böyle bir iddia ile icra mahkemesine gitmediği gibi, iş bu davada da böyle bir iddia ileri sürmediği, davacının, gerek icra mahkemesinde gerekse iş bu davada talebin/takibin zaman aşımına uğradığını iddia ettiği, böyle bir iddia ile dava açılması mümkün olmayıp başvurduğu icra mahkemesinin de talebi reddettiği, bir an için açtığı davanın menfi tespit davası olduğunun kabulü halinde dahi zamanaşımı iddiasına dayalı olarak menfi tespit davası açılmasının mümkün olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; uyuşmazlığın konusunu oluşturan hususun, davalı banka tarafından düzenlenmiş teminat mektubu sebebiyle müvekkili şirketin davalı bankaya karşı borçlu olup olmadığının tespiti olup; söz konusu teminat mektubunun bedeli 20.165,00-TL olduğunu, ancak yerel mahkemece, banka teminat mektubu bedeli olan 20.165,00-TL üzerinden yatırılan harcın, teminat bedeli+takip çıkışı ve faizini içeren tutar olan 495.610,89-TL üzerinden tamamlattırılmasına karar verildiğini, oysa, uyuşmazlık konusunun banka teminat mektubundan kaynaklı menfi tespit istemi olmasından dolayı, harcın da uyuşmazlığın esasını teşkil eden teminat mektubunun bedeli üzerinden yatırılması gerektiğini, teminat bedeli olan asıl alacak üzerine faiz eklenerek bulunan bedel üzerinden harç hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava harcının uyuşmazlık konusu teminat mektubu bedeli olan 20.165,00-TL üzerinden; aksi bir karar halinde ise takip çıkışı olan 158.776,80-TL üzerinden yatırılması gerektiğine karar verilmesini ve haciz baskısı altında ihtirazi kayıtla yatırılan bakiye harcın iadesini talep ettiklerini, Zamanaşımı def’inin, dosyada mübrez dava ve beyan dilekçelerinde ileri sürdükleri iddia ve beyanlardan yalnızca biri olduğunu, yerel mahkemece, ileri sürdükleri iddia ve beyanlar ile sundukları delillerin hiçbiri dikkate alınmadığını, zira menfi tespit davalarında zamanaşımı itirazının ileri sürülemeyeceği yönünde herhangi bir kanuni düzenleme de bulunmadığını, kaldı ki yerel mahkemenin, huzurdaki davanın klasik anlamda bir menfi tespit davası olmadığını belirttikten sonra, zamanaşımı iddiasına dayalı olarak menfi tespit davasının açılmasının mümkün olmadığı yönünde hüküm kurarak davanın reddine karar verdiğini, görüldüğü üzere bu durumun yerel mahkeme kararını kendi içinde çelişkili hale getirdiğini, Davalı bankanın teminat bedelini ödeme borcunu yerine getirmemesi üzerine, Üsküdar …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatılmış, davalı bankanın itirazı üzerine Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen itirazın iptali davasının sonucunda mahkemenin 07.05.2002 tarih, 2001/30 E., 2002/383 K. sayılı kararı ile teminat bedelinin davacıya ödenmesine karar verildiğini, işbu kararın, davalı banka tarafından temyiz edilmekle birlikte Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2003/716 E., 2003/1595 K. Sayılı ilamıyla temyiz isteminin reddine karar verildiğini 28.03.2003 tarihinde dosya borcunun tamamının tahsili ile dosyanın infaz edildiğini ve kapatılarak işlemden kaldırıldığını davalı bankanın ödemeyi müvekkilin kendisine başvuru tarihi olan 01.10.1993 tarihinden tam 10 yıl sonra, üstelik icra yoluyla yaptığını, bununla birlikte, dosyanın kapatılıp işlemden kaldırıldığı tarihten 13 yıl 7 ay sonra, yani 10 yıllık genel zamanaşımı süresi aşıldıktan sonra, 28.10.2016 tarihli talebiyle, usul ve yasaya aykırı şekilde İcra ve İflas Kanunu’nun 40.maddesi kapsamında icranın eski hale getirilmesini talep ettiğini, lehtar .. A.Ş.’den teminat mektubu bedelini hemen tahsil ederek riskini tasfiye etmesine rağmen, usul ve yasaya aykırı olarak takibin yenilenmesini talep ederek mükerrer tahsilat yapma amacını da ortaya koyduğunu, İcra ve İflas Kanunu’nun 72. Maddesine göre borçlunun, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit dâvası açabileceğini, her ne kadar müvekkil, takip dosyasında alacaklı konumunda olsa da, davalı banka tarafından gönderilen 04.11.2014 tarihli muhtıra ile İcra ve İflas Kanunu’nun 40.maddesi kapsamında icranın eski hale getirilmesi talep edildiğinden, davalı bankanın mükerrer tahsilat yapma amacıyla gönderdiği işbu muhtıranın müvekkilleri davalı bankaya karşı borçlu konumuna düşürdüğünü, bu durumda müvekkili şirketin davalı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edilebilmesi için menfi tespit davası açmada hukuki yararı bulunduğunu, Yerel mahkeme tarafından İİK’nın 40.maddesi için öngörülmüş bir zaman aşımı süresinin bulunmaması davanın reddi sebeplerinden biri olarak gösterilmiş ise de, yukarıda da ayrıntılarıyla açıklandığı üzere davalı bankanın, müvekkile yaptığı ödemeyi lehtar … AŞ’ye rücu etmiş ve ödediği bedeli tahsil ederek riski bertaraf etmiş olması, davalı bankanın mükerrer tahsilat yapmayı amaçladığının ve kötü niyetli hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, yerel mahkeme tarafından, davalı bankanın mükerrer tahsilat yapmayı amaçladığı ve kötü niyetli hareket ettiğine yönelik beyanlarının hiçbiri değerlendirilmeksizin yalnızca zaman aşımına yönelik itirazlarının yanlış biçimde değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davadan bağımsız bir biçimde, davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespiti amacıyla açıldığını, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen dava ile huzurdaki davanın konuları farklı olduğundan, huzurdaki dava bakımından kesin hükmün koşulları oluşmadığını, Teminat bedelini dava dışı … AŞ’den tahsil ederek riskini tasfiye eden davalı bankanın müvekkile gayri kabilirucü olarak ödediği teminat mektubunun bedelinin iadesini talep etmesi, teminat mektubunun hukuki mahiyetine aykırı olduğunu, davalı banka, riskin gerçekleşmesi sebebiyle teminat mektubuna ilişkin yaptığı ödemeyi müvekkilden değil, garantörü olduğu dava dışı … A.Ş’den talep edebilir. Davalı da bu talebi gerçekleştirmiş ve teminat bedelini dava dışı … A.Ş.’den tahsil ederek riskini tasfiye etttiğini belirtek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davacı vekili süreden sonraki ek dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarl amuhtırada İİK 40 md aykırı olarak tahsil harcı, vekalet ücreti, faiz ek masrafların eklendiğini, 28.03.2003 tarihinde müvekkiline yapılan ödemenin 150.995.008,447Tl olduğunu, İİK 40/II md gereğince icranın eski hale getirilmesi ile takip alacaklısından geri alınabilecek meblağ icra dairesinde kendisine ödenen meblağ olduğunu da belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı yan, davalı aleyhine başlattığı takipte icranın eski hale iadesi istemi ile alacaklı vekili tarafından gönderilen muhtıra yönünden borçlu olunmadığını, alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, harcın tminat mektubu yahut takip çıkışı üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürmüş ise de; mahkemece netice-i talep dikkate alınarak muhtırada yer alan miktar üzerinden harcın tamamlatılması yerindedir.Taraflar arasındaki İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/577 Esas, 2011/241 K sayılı dosyasında; davacıya hitaben düzenlenen teminat mektubuyla ilgili temin edilen ticari ilişkide mal bedelinin davacı tarafa ödenmiş olmasından dolayı riskin oluşmadığı gerekçesi ile davacının davalı Banka aleyhine açtığı davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek karar düzletme talebinin reddi ile 02.12.2014 Tarihinde kesinleştiği, alacaklı vekilinin 04.11.2016 Tarihli talebine istinaden icranın eski hale iadesi için muhtıra düzenlenerek 07.11.2016’da davacıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.İ.İ.K.nun 40/2.maddesi uyarınca; bir ilam hükmü icra edildikten sonra bozulup da aleyhinde icra yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesinleşen hükümle sabit olursa ayrıca bir karara gerek kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunur. Davacının açtığı İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/577Esas, 2011/241 Karar sayılı dosyada; davanın reddi kararının kesinleşmesi ile birlikte davalı, icra dairesinden eski hale iade talep edebilecektir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi kararında İİK 40. maddesi yönünden öngörülen bir zamanaşımı süresi olmadığı belirtilmiş ise de; eski hale iadesi isteminin hukuki dayanağı; sebepsiz zenginleşme olmakla zamanaşımı süresinin iki yıl olarak esas alınması gerekir.Keza; somut uyuşmazlıkta ihtiyati tedbir talebinin reddi yönünden Dairemizce yapılan istinaf incelemesinde Dairemizin 2018/716Esas, 2018/654 Karar sayılı ilamında da ilamın kesinleşme tarihi ve muhtıranın gönderilme tarihi itibarı ile zamanaşımının dolmadığı ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu durumda mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı yerinde ise de; alacağın zamanaşımına tabi olmadığına ilişkin gerekçesi yerinde görülmemiş, kararın gerekçesinin bu kısmı itibarı ile düzeltilmesi gerekmiştir.Davacı aşamalardaki beyan ve dilekçelerinde iadesi istenen miktarın fazla olduğuna ilişkin iddiada bulunmamış, mahkemece de yerinde olarak bu yönde iddia bulunmadığından değerlendirme yapılmadığı açıklanmıştır. Gerekçeli karar, davacı vekiline 24.05.2018’de tebliğ edilmiş, davacı tarafça 07.06.2018’de istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilince istinaf süresinden sonra Dairemize gönderilen 02.08.2018 Tarihli ek beyan dilekçesinde bu yönde iddiada bulunulmuş ise de; bu husus re’sen dikkate alınacak hususlardan olmadığı gibi davacı yanca yargılama sırasında bu yönde iddia ileri sürülmediğinden ek beyan dilekçesi HMK 357/1.maddesi son cümlesi gereğince dikkate alınmamıştır.Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, neticeten davanın reddine ilişkin karar yerinde ise de; gerekçesi yönünden kısmen düzeltilmesi gerektiği kanaati ile HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,2- 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.03.2018 gün ve 2017/1139 Esas, 2018/282 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Kararın gerekçesi kısmen düzeltilerek Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına,3- DAVANIN REDDİNE, -Karar harcı 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 8.463,79 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.427,89 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, -Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 33.774,43 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,-Davalı tarafından yapılan 23,50 TL.yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 14,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 112,10TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının gider avansından kullanılan istinaf masrafının davalı üzerinde bırakılmasına,-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 09/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.