Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/242 Esas
KARAR NO : 2021/52
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/03/2017
NUMARASI : 2015/65 E. – 2017/269 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirketin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirket ile müvekkilinin şirket arasında akdedilmiş olan İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi’nin süresinden evvel haksız olarak tek taraflı feshetmesinin sonucu olarak davalı şirket hakkında bayilik sözleşmesinin süresinden evvel haksız olarak feshedilmiş olması sonucunda müvekkili şirketin uğradığı kar mahrumiyetinin kesin olarak hesaplanabilmesi mahkemece görevlendirilecek bilirkişi aracılığı ile yapılabilecek olduğunu, müvekkili şirketin mahrum kaldığı karla ilgili fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak HMK 107 maddesi kapsamında müvekkili şireketin yoksun kaldığı kar olarak şimdilik 276.170,00 TL’nin 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren TCMB’nin değişen oranlarda avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkil şirket ile davalı şirket arasında akdedilmiş 05.01.2013 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, akaryakıt sektöründe, düzenleme ve denetleme kurumu olan EPDK’nın fiyatlara yaptığı müdahaleler ile bayi karları iyice düştüğünü, ayrıca istasyonun bulunduğu konumdaki istasyonlarda yaşanan fiyat rekabeti, müvekkilimin istasyonu işletebilmesini imkansız kıldığını, bu aşamada bir çok dağıtım şirketi bayisini bu fiyat rekabetinde desteklerken davacı taleplere rağmen böyle bir tutum içinde bulunmadığını, davacı sözleşmedeki hakim konumunu iyiniyet kurallarına aykırı şekilde kullandığını, müvekkilinin ticari varlığını devam ettirebilmek için sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, davacının aradan iki yıla yakın süre geçmişken, ihtarnameye dahi cevap vermeyen davacının işbu davayı açması haksız ve kötü niyetli olduğunu, ayrıca dava konusu talebe karşı zamanaşımı itirazında bulunduğunu, bu nedenler ile, hiçbir hukuki dayanağı olmayan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davalı bayi tarafından, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin 19/08/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere feshedildiği, davalının fesih ihbarının ve cevap dilekçesinde 4 nolu kısımdaki beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde feshe gerekçe olarak gösterilen hususların somut delil, belge ve verilerle ispatlanması gerektiği, kaldı ki fesih gerekçeleri gerçekleşmiş olsa bile sözleşme süresi dolmadan önce haklı sebeple fesih yetkisi vermeyeceği ayrıca fesih gerekçesi olarak bildirilen hususların daha önce davacıya bir ihtar çekerek uygun talep ve süre istemesi gerektiği bu nedenle davalının sözleşmeyi haksız feshettiği kanaatine varıldığı, davacının, sözleşmenin feshi tarihi olan 19/08/2013 tarihinden sözleşmenin normal sona erme tarihi olan 18/01/2015 tarihine kadar mahrum kalmış olduğu, kâr nedeniyle uğradığı, müspet zararının tazminini talep edebileceği, sözleşmenin 20 ve 32.e maddelerinde bu hususun açıkça kararlaştırıldığı, sözleşmede yer alan bu açık hüküm gereği davacının davalıdan 19/08/2013-18/01/2015 tarihleri arası mahrum kalacağı kârı maddi zarar olarak tazmin hakkının bulunduğu, sözleşmenin başlangıç tarihinden haksız fesih tarihine kadar işleyen dönemde satılan akaryakıt ürünlerinin toplam tutarı üzerinden hesaplanan ve bunun günlük ortalama litre tutarları belirlenerek hesaplanmak suretiyle kâr mahrumiyeti talep edilebilecek 19/08/2013/18/012015 tarihleri arasındaki 516 güne tekabül eden elde edebileceği toplam hasılatın benzin için 1.083.815,92TL, motorin için 2.301.663,00TL olduğu, toplam elde edebileceği hasılatın 3.385.478,92TL olduğu, davacının bağımsız denetim raporuna göre faaliyet kârı belirlendiğinde bunların net satış oranlarına göre olmak üzere 2013 yılında %1,7350, 2014 yılında %0,8625 kâr elde ettiği, buna göre belirlenen 2013 yılına ait 134 günlük kısım ile 382 günlük 2014 yılına ait kısım üzerinden ayrı ayrı hesaplama yapıldığında işlemeyen sürelere ilişkin davacının kâr kaybının 134 gün için 15.253,68 TL 382 gün için 21.616,87TL olmak üzere kâr kaybı hesaplandığı bunun toplam olarak 36.870,55TL’ye tekabül ettiği, bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin yerinde olduğuna kanaat getirildiği, her ne kadar davacı taraf bilirkişi raporundaki hususlardan kâr kaybı hesabına yönelik mali sonuçlara itiraz etmiş ise de; bilirkişinin mali hesaplamasında faaliyet kârının brüt kaârdan indirilmesinden sonra kalan tutar olduğu, ve bunun işletmenin esas faaliyet sonucunu ortaya koyduğu, davacının kâr kaybı hesaplaması yapılırken rafineri fiyatı ile davalı bayiye yapılan satış fiyatı arasındaki farkı, teknik ifade ile brüt kârı talep etmiş ise de bayiye yapılan akaryakıt satışlarının maliyetinin sadece rafineri çıkış fiyatından ibaret olmadığı, kâr hesaplaması yapılması sırasında rafineri çıkış fiyatından beklenemez giderler düşürmesinin ticari hayatın gereği olduğu, genel faaliyet kârı, kalem kalem sunulamadığından sektörde kâr kaybı hesabının bu çerçevede yapılabileceği davacı şirketin tüm faaliyetlerine göre yaklaşık olarak hesap edilmiş tutar ve miktarlar üzerinden hesap yapılmasının davacının sadece faaliyet satışlarından elde ettiği, faaliyet kârı olduğu ve söz konusu rakamların yaklaşık olarak alınmış rakamlar olmayıp, sermaye piyasası kurulan bildirilen bağımsız denetim raporundan elde edilen veriler olduğu, bu nedenle davacının ilgili dönemdeki net satışlarının faaliyet kârına oranı hesaplanarak davalıdan sözleşmenin istemeyen sürelerinde elde edebileceği hasılat üzerinden kâr kaybı hesaplanmasının dosya kapsamına, tarafların ticari defter ve belgelerine, yerleşik uygulama ve ticari hayatın gereklerine uygun olup, bu yöndeki yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılması yönündeki itiraz ve taleplere itibar edilmediği, gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 36.870,55-TL kâr kaybı zararının dava tarihi olan 19/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, hesaplamanın objektif olmadığını ve her olaya uygulanamsının mümkün olmadığını, raporda esas alınan temel unsurun müvekkilinin ilgili dönemdeki faaliyet karı olduğunu, bu yötemin doğru olduğunun kabulü halinde işletmenin her türlü faaliyeti ile faaliyetlerin giderlerinin hesaplamaya dahil edildiğini, mmüvekkili şirketin tek faaliyet alanının bayilere toptan akaryakıt satışı olmadığını, şirketin tüm faaliyetlerinin hesaba dahil edilmesinin hatalı olduğunu, yaklaşık olarak hesap edilen tutarın kabul edilemeyeceğini, Bilirkişilerce müvekkilinden sözleşme süresi sonuna kadar alınması gereken akaryakıt miktarı hesaplanarak, belirtilen verilerden ilgili dönemdeki akaryakıt satış fiyatlarından ilgili dönemdeki akaryakıt terminal çıkış fiyatlarını çıkararak müvekkili şirketin karını tespit etmek ve bunu sözleşmenin devam etmesi gereken tüm süreye yayarak mahrum kalının karı hesaplamak olduğunu, Sözleşmenin haksız feshedildiği ve sözleşme ile genel hükümlere göre kar mahrumiyeti talep edilebileceğine ilişkin kararın yerinde odluğunu, ancak raporun fahiş hatalar içerdiğini, yeni rapor alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili süresinde istinaf dilekçesi ve katılma yolu ile istinaf dilekçesi sunmamıştır. Davacının istinaf dilekçesi davalı vekiline 01.11.2017’de davalı vekiline tebliğ edilmiş, davalı vekili süreden sonraki istinafa cevap dilekçesinde; esasen davanın reddi gerektiğini, davacının istinaf isteminin reddini talep etmiş, istinaf aşamasında istinaf harcı yatırmıştır. Davalı vekili dilekçesinde özetle; sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğini, davacının teminat mektubunu nakde çevirdiğini, davacının sözleşmeyi fiilen tasfiye yoluna gitmesi nedeniyle müvekkili şirketin feshinin malumun ilanı olduğunu, sözleşmenin haksız fesh edildiği iddiası ve davacının kar mahrumiyeti talebinin haksız olduğunu ve davanın külliyen reddi gerektiğini belirterek davacının talebinin usulden ve esastan reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin süreden önce feshi nedeni ile mahrum kalınan karın tahsil istemine dayalı olarak açılmıştır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili, süresi içinde istinaf yoluna başvurmamıştır. İstinafa cevap dilekçesinde davanın reddi gerektiğini belirtmiş olmakla davalı yana muhtıra çıkarılmış, davalı vekili istinaf harcı yatırmıştır. Ancak, davacının istinaf dilekçesinin davalı vekiline 09.11.2017’de tebliğ edilmiş, davalı vekili 11.12.2017’de istinafa cevap dilekçesi sunduğu anlaşılmakla davalı vekilinin süreden sonraki isteminin usulden reddi gerekmiştir.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İLk derece mahkemesince sözleşmenin davalı yanca haksız fesh edildiği kabul edilerek sözleşmenin 20 ve 32.maddeleri gereğince kar mahrumiyetine hükmolunmuştur. Davalı vekili süresinde istinaf isteminde bulunmadığından feshin haksız olduğu ve davacının sözleşmenin sona erme süresine kadar kar mahrumiyetini talep edebileceği hususu kesinleşmiştir. Davacı vekilinin istinaf istemi kar mahrumiyetinin hesaplanma yönteminin hatalı olduğuna ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının talep ettiği üzere brüt kara hükmedilemeyeceğine ilişkin tespit yerinde ise de, sözleşmenin 19.08.2013 Tarihinde fesh edildiği dikkate alınarak sözleşmenin ayakta kaldığı dönemdeki net kararın hesaplanarak kar mahrumiyetine esas dönem yönünden oranlama yapılarak net karın hesaplanması gerekirken davacı şirketin 2013 ve 2014 yılındaki bağımsız denetim raporundaki kar oranına göre hesaplama yapılması yerinde görülmemiş, davacı vekilinin isteminin bu yönü ile kısmen kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenle davalının istemi süresinde olmadığından HMK 346, 348 ve 352 maddeleri gereğince usulden reddine, davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 346, 348 ve 352 maddeler gereğince usulden REDDİNE, – Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/65, 2017/269 karar sayılı 14.03.2017 Tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,- İstinaf istemi usulden reddedildiğinden davalıdan alınması gereken 59,30Tl harcın davalı yanca yatırılan 630,00TL nisbi harçtan mahsubu ile bakiye 570,70TL harcın istek halinde davalıya iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 87,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 173,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, – Davalı yanca yapılan istinaf masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 15/01/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.