Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2350 E. 2021/757 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2018/2350 Esas
KARAR NO : 2021/757
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2018
NUMARASI : 2017/163 E. – 2018/437 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların müvekkilleri aleyhine senetlere dayanarak Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla kambiyo senedine dayalı haciz yolu ile icra takibi başlattığını, takip konusu 10/10/2013 vade, 26/03/2013 keşide tarihli 1.500,00 TL meblağlı senetin takip tarihi olan 13/10/2016 tarihi itibariyle 3 yıllık sürenin dolması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, takip konusu diğer 19 senedin ise ödendiğini, müvekkillerin itfa sebebiyle bir borcu bulunmadığını, senetlerin kötü niyetli olarak kullanıldığını beyanla öncelikle İİK nın 72/3 maddesi gereği icra veznesine yatırılacak olan/ dosyaya sunulacak olan teminat mektubunun alacaklı tarafa ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yine davanın kabulü ile Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından davacı müvekkillerin davalılara 56.010,21 TL borçlu olmadığının tespitine, İİK nın 72/5 maddesi gereği alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalılar vekili cevap dilekçelerinde; öncelikle davaya konu senetlerin iddia edildiği gibi gayrimenkul alım satımına dayanmadığı senet metninden anlaşıldığını, senet metninde senetlerin karşılığının nakde dayandığının belirtildiğini, müvekkillerinin murisinin müteahhitlik dışında ticaretle uğraşan bir kişi olması nedeni ile taraflar arasındaki diğer hukuki durumların mirasçı olan müvekkiller tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, ancak muris ölümünden önce davacılardan alacaklı olduğunu, ödeme yapmadıklarını söyleyerek başka avukatlarla görüşmeler yaptığını eşine beyan ettiğini, tapudan gelecek cevaba göre davacılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiklerini, davanın reddine, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “davanın bonolardan kaynaklı İİK 72/’3madde uyarınca takip sonrası açılmış menfi tespit ve istirdat davası olduğu, dosyaya delil olarak, murisler arasındaki sözleşme sureti, Büyükçekmece … Noterliğinin 26.03.2013 tarih, … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletnamesi, çek teslim tutanağı, ödemeye ilişkin banka dekontları ve adi yazılı senetler, İstanbul İli, … İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parselde bulunan 1 nolu depolu dükkanın tapu kaydı, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası, Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1396 nolu dosyası, … (TC NO: …) sigorta sicil dosyası ve sair belge ibraz edildiği, davalı tarafın Davacı aleyhine Bakırköy Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davaya konu senetlerden dolaı bedelli bir adet senetle ilgili kambiyo senetlerine mahsus takip yaptığının anlaşıldığı, Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1396 E. Sayılı dosyasının karara çıkartılarak söz konusu zamanaşımına uğrayan 10.10.2013 tarihli bononun zamanaşımına uğraması sebebiyle takibin iptaline karar verildiğinin görüldüğü, kural olarak davacının dava konusu bonoda keşideci konumunda olup, dava dilekçesinde açıkça bonodaki borcun ibra edildiğini ödendiğini ileri sürmüş olmasına göre davacının bu miktar borçtan sorumlu olup, bu borcun ödendiğini yazılı delille ispat etmesi gerektiği, bononun, mücerret (soyut) borç ikrarı içeren bir kambiyo senedi olduğu, bunun sonucu olarak bono doğumuna neden olan bonoyu düzenleyen ile bononun lehtarı arasında mevcut bulunan hukuki işlemle bağlı olmadığı, ancak bononun kural olarak mücerret bir hukuki ilişki nedeniyle düzenlendiği, bononun düzenlenmesiyle birlikte bonoyu düzenleyen ile bononun lehtarı arasında iki ayrı borç ilişkisi meydana geldiği, bunlardan birisinin temel borç ilişkisi, diğerinin ise kambiyo senedi ilişkisi olduğu, bono lehtarının bonoya bağlanmış alacağını tahsil etmek için temel borç ilişkisine veya bonoya dayanarak talep edilebileceği, ancak bedel kaydının bononun zorunlu unsurlarından olmadığı, bedel kaydının bonoyu düzenleyen ile bono lehdarı arasındaki hukuki ilişkiyi gösteren bir işaret olduğu, bononun düzenlenmesiyle mücerret (soyut) bir borç ilişkisi doğduğundan normal olarak bedel kaydının bir önemi bulunmadığı, fakat YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 30/6 sayılı ilamında belirtildiği gibi borç ikrarını içeren bir belgede borcun nedeni belirtilmişse borçlunun bu nedenin gerçekleşmediğini ispat ederek borcundan kurtulacağı, davanın aynı zamanda İİK’nun 72 /3.madde kapsamında incelenmiş olup, davaya konu senet ve yapılan iddia ve savunmalar kapsamında davacı davaya konu senetlerin banka yolu taşınmaz devri ve senet yoluyla ödendiği iddiası ve davalı savunması dikkate alınmış olup, tüm bu beyanlar ve davacı tarafça sunulan belgeler gözetildiğinde davacının dayandığı ve itfa iddiasına esas olan belgeler yönünden hesap bilirkişisinden HMK 266.madde kapsamında alınan raporda özetle,”Dava konusunun, davacının davalıya vermiş olduğu kambiyo senedi vasfında olan takip konusu bono senedi nedeniyle davacıların davalılara borçlu olmadığının tespiti talebinden ibaret olduğu Taraflar Arasındaki uyuşmazlığın davacının davalıya vermiş olduğu 20 adet toplamda 47.500,00 TL senedin ödemesinin yapılıp yapılmadığına ilişkin olduğu, Davalının davacıya … … Köyü … ada, … parselde bulunan 1 no.lu dükkânın 280.000,00 TL’ye satılması karşılığında 07.02.2013 tarihinde yapılan ek sözleşme gereği kalan bakiye karşılığında 20 adet 47.500,00 TL tutarında senet verildiği, Davacının dava dilekçesinde belirttiği ve 07.02.2013 tarihli yapılan protokol gereği kalan 55.000,00 TL bakiyenin protokol tarihinden sonra Banka aracılığı ile nakit olarak yapılan ödemeler toplamının 20.285,00 TL olduğu, …. Bankasından gelen cevabi yazıda çeki ibraz eden … 31.03.2015 tarihinde ödendiği tespit edilmiştir. Bu itibarla davacının muris …’a verildiği iddia edilen çeki teslim ettiğini ispat ettiği, Davacı …’ın Bakırköy 14. İcra Dairesinin … icra dosyasına toplamda 5.059,08 TL ödeme yaptığının tespit edildiği Davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu Ek-4 yer alan “05.07.2014 tarihinde elden ödenmiş buna ilişkin not kâğıdına imza atılmıştır.” 2.000,00 TL not kâğıdına yazılmış olduğu, kim tarafından imzalandığının tarafımızca tespitinin mümkün olmadığı, diğer ödemelerin banka, çek vb yollarla yapılmasına karşın bu ödemenin not kağıdına yapılmış olmasının önceki ödeme teamülleri dışında kaldığı, tüm bu anlatımlar çerçevesinde not kağıdına yazılı 2.000 TL tutarındaki davalı ödemesinin ve Ek-5 te yer alan aynı nitelikteki 1.500 TL ödemenin hesaplama dışı bırakılması gerekeceği” yönünde görüş bildirildiği, icra takibine konu senetler incelendiğinde düzenleyenin … kefilin ise diğer davacı … olduğu, davanın her iki senet sorumlusu tarafından açıldığının anlaşıldığı, TTK’ nun 612,613 ve 614. maddeleri gereğince kefil sıfatı ile talebe konu bonolardan dolayı keşideci gibi sorumlu olduğu, kefilin sorumluluğunun Borçlar Kanunundan değil Türk Ticaret Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı, asıl borç sona erdiği takdirde kefilin de sorumluluğunun sona ereceği, davacının ödeme iddiaları senetlerin düzenleniş vade tarihleri ve davalılar murisi ile aralarındaki taşınmaz devri sözleşmesinden sonra düzenlenişi ve murisin imzası bulunan ödeme belgeleri dikkate alındığında banka yoluyla peyder pey ödenen bu bedellerin ve taşınmaz devrinin yanında davalılar çalışanı olanın aldığı çek de dikkate alındığında söz konusu ödemelerin ve taşınmaz devrini tahsil edilen çekin muaccel borç olan senetler için verildiği tüm dosya kapsamı ve gelen belgelerden sabit olduğundan takibe konu senetlerin bedellerinin ödendiği ve asıl borçlu ve kefilin ödeme sebebiyle senetlerden dolayı davlılara borçlu olmadıkları kanaatine varıldığı, davalıların bunun aksini yazılı delille davalı ispat edemediğinden davacının söz konusu icra takibine konu senettler dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve menfi tespit davalarında İİK’nın 72/V. maddesi gereğince alacaklının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması gerektiği, somut olayda mahkemece takibin haksız olduğu kabul edilmiş ise de; alacaklılarının murise ait alacaktan dolayı ödemelerle ilgili bilgi sahibi olamaması ihtimali gözetilerek davalıların takipte kötü niyetli olduğunun kanıtlanmadığı, bu halde koşulları oluşmadığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile; davacıların Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasındaki toplam 56.010,21 TL’den dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, davacı …’ın ödediği 8.200,41 TL’nin istirdatı ile bu miktarın davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davacıların kötü niyet tazminatı taleplerinin şartlar oluşmaması nedeniyle reddine kara verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı yan istinafında dava dilekçesini özetleyerek “….Davalılar hiçbir savunmalarını ispatlayamamışlar, hiçbir belge, delil sunamamışlardır. Davalılar davanın başından bu yana çelişkili beyanlarda bulunmuş, muris ile müvekkil arasındaki satım sözleşmesini bilmediklerini iddia etmişlerdir. Ancak yargılamanın sonuna doğru sundukları kira sözleşmesinde kiraya veren kısmında müvekkilin adının yazmasından muris ile müvekkil arasındaki satışa dayalı ilişkiyi bildikleri açıktır. Her ne kadar Mahkemece, davalıların ödemelerden haberdar olmama ihtimali olduğu ifade edilmişse de, davalılar gerek muris ile müvekkil arasındaki ilişkiyi, gerekse de senetlerin bu ilişkiye istinaden verildiğini ve ödemelerin bu senetlere istinaden yapıldığını bilmektedirler.Bu nedenle takip kötüniyetli olmakla tazminat verilmelidir….” denilerek kararın bu yönü ile düzeltilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle “…. Senet metinlerinden senetlerin “nakde” karşılık olarak verildiği sabittir. Yapıldığı iddia edilen ödemelerin iş bu senetlere ilişkin yapıldığında dair banka kayıtlarında hiçbir açıklama mevcut değildir. Yine dosyada toplanan tüm delillerden taraflar arasında başkaca ticari ilişkilerin mevcut olduğu sabittir. Bu nedenle açılan davanın reddi gerekir. Takibe konu olan senetlere karşılık verildiği iddia edilen çek müvekkillerin murislerinin kiracısına ait olduğu tespit edilmiş ve dosyaya sunulmuştur. Karşı taraf davalıların murisinin ölümü nedeni ile ticari ilişkiden kaynaklı olarak bildiği çekle kira ödemesini dosyaya delil olarak bildirmiştir. Bu çekin iş bu senet borcuna karşılık verildiğine dair bir belge dosyaya sunulmamıştır. Çekin neye karşılık kime verildiğine dair hiçbir belge dosyaya sunulmamıştır. Diğer taraftan çek ciroları müvekkilere sorulduğunda … Tekstil’in murisin kiracısı olduğunu,…. İse müteahhitlik yaptığı beyan edilmiştir. Bu çekin bono bedellerine ilişkin olduğunu gösterir hiçbir belge olmadığı açıktır. Davacının nalbur işi yaptığı ve bir kısım malzemeler alındığı davacı tarafın sunduğu listelerde görülmektedir. Bu listede birkçak kalemin üzerinin çizildiği, bir kısmının ise çizilmediği görülmektedir. Bu sunulan belgelerden de davalıların murisleri ile davacılar arasında başkaca alış-verişlerin olduğu sabittir. Karşı tarafın açıkça bu senetler için yapılan ödemeler ile ispatlaması gereken bir durum olmasına ve taraflar arasında başkaca ilişkilerin bulunduğunun sabit olmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya açıkça aykırıdır. Dosyaya sunulan bilirkişi raporuna tarafımızdan itiraz edilmiş ancak itirazlarımız sayın mahkemece değerlendirilmemiştir. Bilirkişi raporunun 6. Sayfasında nihai değerlendirme başlığı altındaki 4. Paragrafında “davalının davacıya Beylikdüzü Kavaklı Köyü 229 ada, 5 parselde bulunan 1 no.lu dükkanın 280.000 TL’ye satılması karşılığında vermiş olduğu ve davacının takip konusu yaptığı senetlerin dökümü aşağıdaki gibi olduğu anlaşılmaktadır” yorumunun hiçbir dayanağı yoktur. Senet metninde, senetlerin karşılığı olarak nakden yazılı olduğu ve bunun aksinin ispatlayacak bir belgenin de davacılar tarafından sunulmadığı açıktır. Taraflar arasında dükkan dışında başkaca ilişkiler olduğu, davacı tarafın sunmuş olduğu belgelerden dahi anlaşılmaktadır. Bankadan gelen yazıda, davacılar tarafından yapılan ilk ödemelerin takibe konu bonolardan önceki tarihe ait olmasına rağmen bu ödemeler dahi takibe konulan bonolara mahsup edilmiştir. Yani bu durumda vadesi gelmeyen bonolar için davacılar daha önceden ödeme yapmış olarak kabul edilmiştir. … hesabına genel ödemelerin tamamı dava konusu bonolara ilişkin olarak değerlendirilmiştir. Ancak bu ödemelerin dava konusu bonolara ilişkin olarak yapıldığına dair herhangi bir açıklama olmadığı açıktır. İcra takibine konu olan bonoların vade tarihlerinin ilki 10.10.2013 tarihli olup, …. Genel Müdürlüğünden gelen yazıda ilk ödemenin 10.05.2013 tarihli olduğu görülmektedir. Yine icra takibinde devam eden vade tarihi 10.11.2013 olup, banka kaydında görünen ikinci ödeme tarihi 08.06.2013 tarihini taşımaktadır. Banka kayıtlarında görünen ödemenin icra takibine konu senetlerle ilgili olmadığı bu kadar açıkken ve bu ödemeler davacı ile muris arasında başka ilişkilerin olduğunu göstermekte iken vade tarihlerinden önceki ödemelerin dahi icra takibine konu bonolara mahsup edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması müvekkillerin açıkça mağduriyetine sebep olmuştur. Davacının ödeme belgesi olarak sunduğu çek sunulan belgeye göre 26.11.2014 tarihinde … teslim edilmiştir. Oysa yine davacı tarafından sunulan 07.02.2013 ve 26.03.2013 tarihli yazılara göre 55.000 TL bakiye borç kaldığı belirtilmiştir. Bu bakiye borç 26.03.2013 keşide tarihli ve aylık ödeme planlı bonolar düzenlendiği iddia edilmektedir. Aynı borç için davacı neden ayrıca çek verme gereği duymuştur. Bu konu dahi araştırılmamıştır. Takibe konu olan 10.10.2013 tarihli bono zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile hesaplama yapılırken alacaktan düşülmüştür. Oysa takibe konu bonoların vade tarihinden önce yapılan ödemeler dahi hesaba dahil edilmiştir. Ödemelerin bu senetlere ilişkin yapıldığının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile vadeden önce yapılan ödemenin zamanaşımına uğradığı belirtilen bono için yapılmış olacağı dahi değerlendirilmemiştir. Olağan hayat akışına göre ödemesi yapılan bonoların, borçlu tarafından teslim alınması, eğer teslimden kaçınma durumu var ise bu hususta alacaklının ihtar edilmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki birçok ilişki olduğu açık olan bu durumda ve senet metninde açıkça nakden yazısı bulunmasına rağmen tüm ödemelerin ve hatta vadesinden önce yapılan tüm ödemelerin takibe konu bonolara mahsup edilmesi usule, yasaya, hakkaniyete açıkça aykırılık oluşturmaktadır…” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ;menfi tespit ve istirdat davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Somut olayda hukuki ihtilaf davacı yanca yapılan ödemelerin takibe konu bonolar nedeniyle yapılıp yapılmadığı ve buna bağlı olarak da davacıların davalı yana borçlu bulunup bulunmadıkları noktasındadır.Davalı yan istinafı incelendiğinde ; davalı yan taraflar arasında başka alışverişler de bulunduğunu ve ödemelerin başka alışverişlere istinaden yapıldığını bu nedenle takibe konu bono için yapıldığının ispatlanamadığını iddia etmektedir.Benzer bir davada senetlerin sözleşme teminatı olduğuna dair iddia üzerine görülen bir menfi tespit davasında Yargıtay 19 Hukuk Dairesi 2019/1460 Esas ve 2019/4838 Karar sayılı kararında “…Davacının dayandığı 07.10.2012 tarihli Alım-Satım ve Komisyon Anlaşması davacı ile davalı ve dava dışı … arasında imzalanmıştır. Sözleşmeye göre davalının taşınmazlarını peşinatsız 30.11.2012 ve 15.12.2012 tarihlerinde ödenecek 45.000,00 TL’lik iki taksit halinde 90.000,00 TL’ye satmayı kabul etmiştir. Emlak komisyon müşaviri olarak sözleşmeyi imzalayan … keşideci ve davalının lehdar olduğu dava konusu her iki senedin tanzim tarihi de sözleşme tarihi gibi 07.10.2012 tarihli olup miktarları 45.000,00 TL, vadeleri de 31.11.2012 (30 Kasım 2012) ve 15.12.2012 olup, sözleşmedeki tarihlerle uygunluk göstermektedir. Bu itibarla mahkemece davacıdan alım-satım ve komisyon anlaşmasının aslı istenip, davalının satıcı sıfatı ile attığı imza yönünden davalı isticvap edilip, imzanın ona ait olduğunun anlaşılması halinde bu iki senedin sözleşmenin teminatı olduğu, yani emlak müşavirinin, satıcının gayrimenkul satış bedeli alacağını garanti etmek için bu senetleri verdiği iddiası üzerinde durulup senet metnindeki senet bedelinin teminat olduğuna ilişkin açıklama da dikkate alınarak tüm deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken….” diyerek, sözleşme/ protokol tarihi ile senet düzenleme tarihinin aynı olmasının senetlerin bu protokol için verildiğini gösterdiğini kabul etmiştir.Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/13039 esas ve 2018/1308 Karar sayılı dosyasında “….Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, söz konusu sözleşme tarihi ile dava konusu senedin tanzim tarihinin 01.09.2012 tarihi olduğu, davalı … başka bir alacağa karşılık aldığını iddia ettiği senet hakkında ispat yükünü üstüne almasına rağmen bu alacak-borç ilişkisini kanıtlayamadığı,… ” yönündeki ilk derece mahkemesi hükmünü onamıştır.Eldeki davada da ; imzası ve varlığı inkar edilmeyen protokol tarihi ile bonoların tanzim tarihi aynıdır.Senetlerin toplam tutarı da kalan borç bakiyesi ile birebir örtüşmektedir. Davacı yan atına ATM den yapılan ödemeler senet vadelerini ve miktarlarını takip etmektedir.
Bu nedenle ödemelerin senetler için yapıldığının kanıtlandığının kabulü gerekmekte olup, davalı yanın bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Davacı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde ; davalı yanın mirasçı sıfatı ile takip yaptığı, kök ilişkide bu nedenle bonoların ödendiğini bilebilecek durumda olmadıkları davacı yanca da bilerek takibe koydukları yönünde kanıt sunulmadığı nedenle ilk derece mahkemesinin kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair verdiği karar da doğrudur.Açıklanan nedenlerle her iki tarafın da istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3- Davacı yandan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL nin mahsubu ile baktiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4-Davalı yanca yatırılması gereken 3.826,05 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 957,00 TL nin mahsubu ile bakiye 2.869,05 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 5- Davacı ve davalı yan tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 6- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.