Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2310 E. 2021/944 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2018/2310 Esas
KARAR NO : 2021/944 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI : 2017/233 E., 2017/193 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin senaryo yazarı olduğunu, davalı … kanalında 01/12/2002 ‘den 30/11/2004 tarihine kadar ve 2006 yılı boyunca gösterilen Türk filmlerinin diyalog ve senaryo yazarı olduğunu, ancak davalının müvekkiline herhangi bir gösterim – telif ücreti ödemediğini, müvekkilinin bunun üzerine davalıya ihtarname çektiğini ancak sonuç alamadığını, müvekkilinin gerek FSEK gerekse Anayasa Mahkemesi’nin 2010/73 Esas 2011/176 Karar sayılı ilamı ile, eser sahibi olup bu filmlerinin gösterimi ile ilgili mali – telif haklarına sahip olduğunu, alacağı tahsil için başlattıkları icra takibi için davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının daha önce İstanbul 2. FSHHM’nin 2004/999 Esas sayılı dosyada aynı konuda dava açtığını, mahkemenin hangi sıfatla hangi filmler üzerinde hak sahibi olunduğunun dava dilekçesinde açıkça belirtilmemesi nedeniyle dava dilekçesinin iptaline karar verildiğini, kararın davacı yönünden kesinleştiğini, yine davacının İstanbul 1. FSHHM’nin 2005/431 Esas sayılı dosyasında dava açtığını, bu davanın da açılmamış sayılmasına karar verildiğini, alacak iddialarının zaman aşımına uğradığını, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının davaya konu ettiği filmleri 1995 yılı öncesine ait olduğu, 1995 yılında 4110 sayılı kanun değişikliği öncesinde sinema eserlerinde koruma süresinin aleniyetten itibaren 20 yılla sınırlı olduğu, 1995 yılında yapılan 4110 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu koruma süresinin 70 yıla çıkarıldığı, 1995 yılı öncesinde FSEK’in 8.maddesine göre eser sahibinin imal ettiren olduğu, dosyada davacının yapımcı olduğuna dair somut bir delil sunulmadığı, davacının statüsünün senaryo ve metin yazarlığı olduğu, buna göre eser sahibi sayılmadığı, dolayısıyla dava hakkı bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafında; kararın mevzuata aykırı ve gerekçesiz olduğunu, müvekkilinin gerek senaryo ve gerekse diyalog yazarı olarak Türk Sinemasına büyük katkıları bulunduğunu, FSEK’in 8.maddesine göre eser sahibi olduğunu, 1995 yılını takiben değişikliğin sadece senaryo ve diyalog yazarı için değil, icracı sanatçılar, yapımcılar için de yeni ve eskiye kıyasla daha geniş bir konuma getirdiğini, bu değişiklikten önce yönetmen diyalog yazarı vb hak sahipliklerinin bulunmadığını, 5846 Sayılı Kanun’un 80.maddesinin icracı sanatçılara icralarının yer aldığı filmlerin çoğaltılması, dağıtılması, kira ve umuma iletilmesi hususunda yetki verdiğini, mahkemenin FSEK’in ek 2.maddesini dar ve yanlış yorumladığını ve müvekkilini hak kaybına uğrattığını, aslında 1995 yılı öncesindeki filmler için de koruma süresinin uzatılmış olduğunu, 2001 yılında yapılan değişiklik ile de film yapımcılarının bağlantılı hak sahibi kabul edildiğini, mahkeme kararının kanun koyucunun iradesine aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin bu filmlerin yönetmen, senaryo ve diyalog yazarı olarak eser sahibi olup mali – telif haklarının bulunduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine toplam 272.852,25 TL’nin tahsili için müvekkilinin eser sahibi olduğu filmlerin 1680 defa gösterim – telif ücreti dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız takip yapıldığı, davalı vekilinin borcun bulunmadığından bahisle itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür. Eldeki davanın 30/12/2014 tarihinde açıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 02/08/2016 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyet raporunda dosyada mübrez Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğünün davaya konu filmlerle ilgili gönderdiği belgelerin incelenmesinde; davacının bir çok filmin metin ve senaryo yazarı olduğu, bazı filmlerin yazarının dava dışı başka bir şahıs olduğu, bir kısım filmlerin ise metin ve senaryo yazarının davacı olduğuna dair belgeye rastlanılmadığı, dava konusu 46 adet filmin 1961 – 1993 yılları arasında çekildiği, bu dönemde yürürlükte bulunan FSEK 8/4 maddesine göre sinema eseri sahibinin onu imal ettiren olduğu, 1995 yılında 4110 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu 8/5 maddesine göre yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının eserin birlikte sahibi oldukları, 2001 yılında 4630 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ayrıca diyalog yazarı ve animatörün de eser sahibi sayıldığı, 1995 öncesinde FSEK 29.maddesine göre sinema eserlerinden koruma süresinin 20 yıl iken 4110 Sayılı Kanunla 70 yıl olarak değiştirildiğini, FSEK’in ek 2.maddesine sinema eseri sahipliğinin 4110 ve 4630 Sayılı Yasada yapılan değişikliklerle oluşan mevcut durumun özellikle koruma süresindeki değişikliğin 1995 yılı öncesi ile sonrası sinema eser sahipleri arasında koruma süresine ilişkin oluşabilecek eşitsizliğin ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu, yine Anayasa Mahkemesi’nin 2010/73 Esas 2011/176 Karar sayılı ilamının ise davacının iddiasının aksine diyalog yazarı ve animatörler aleyhine bir grup oluşturduğunu, bu kararın davacının hukuki sıfatıyla bir ilgisinin bulunmadığını, davacının dava konusu filmleri yapım tarihi itibariyle eser sahibi olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/06/2017 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda ise; filmlerin toplam 695 yayınlandığını, gösterim bedelinin gösterim başına 160 TL hesabıyla 111.200 TL olacağı davaya konu filmlerin tamamının 1995 yılından önce tamamlandığı, bu filmler üzerinde tek eser sahibinin yapımcı olduğu, davacının taleplerinin dikkate alınamayacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf senaryo yazarı olduğunu belirttiği filmlerin davalıya ait tv kanalında oynatıldığını belirterek telif ücreti alacağı bulunduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içeriğinde davacının senaryo yazarı olduğu 46 adet filmin 1961 ve 1993 yılları arasında çekildiği anlaşılmaktadır. 12/06/1995 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5846 Sayılı FSEK’in 8.maddesi uyarınca bir sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. 1995 yılında 4110 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle “yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının” eserin birlikte sahibi olduğu düzenlenmiştir. Yine 2001 yılında 4630 Sayılı Kanun ile 8.maddede yapılan değişiklikle “diyalog yazarı ve canlandırma tekniği ile yapılan filmlerde animatörlerin de ” eser sahibi olarak eklendiği, FSEK’in ek – 2/son maddesinde 21/12/2011 tarihinde 4630 Sayılı Kanun’nun 35.maddesiyle yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesi’nin 29/12/2011 tarihli 2010/73 Esas 2011/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiği, iptal gerekçesinde “diyalog yazarı ve animatör yönünden eser sahipliğine ilişkin hükümlerin geriye yürütülerek 12/06/1995 gününden 03/03/2001 gününe kadar meydana getirilmiş eser sahiplerinin 5 kişiye çıkarıldığı ve eser sahipliğinden kaynaklanan hakların geriye yürütülerek kazanılmış hak ve hukuk güvenliğinin ihlal edildiğinin” gösterildiği ve iptal kararıyla diyalog yazarı ve animatörler yönünden eser sahipliğine ilişkin hükümlerin 12/06/1995 ila 03/03/2001 arasında meydana getirilecek eser sahipliği ortaya çıkmış, sinema eserlerinde “diyalog yazarı ve animatör” yönünden eser sahipliğine ilişkin hükümlerin geriye yürütülmemesinin engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmıştır. Yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacının 1995 yılından önce yapımına başlanan filmler yönünden eser sahipliğinden kaynaklanan mali hakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemece davacının eser sahibi olmaması nedeniyle davanın husumetten reddi gerekirken esastan reddine karar vermesi yerinde görülmemiş olup bu husus resen bağlamında dikkate alınarak HMK’nun 353/1-a-4 ve 353/-b-2 maddeleri gereğince kararın kaldırılmasına ve davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 1. FSHHM’nin 2017/233 Esas 2017/193 Karar sayılı 21/09/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının husumetinin yokluğu nedeniyle davanın REDDİNE,
4-İlk derece mahkemesi yönünden :A-59,30 TL karar harcının peşin alınan 3.295,44 TL harçtan mahsubu ile 3.236,14 TL harcın karar kesinleştiğinde talebi halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, B-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, C-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, D-Davalı tarafça yapılan 48,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden:A-İstinaf peşin harcının karar kesinleştiğinde talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, B-İstinafa geliş aşamasında davacı tarafça peşin olarak yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 83,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 181,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, C- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,6-Gerek ilk derece gerek istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından artan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/04/2021