Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2275 E. 2020/2229 K. 18.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2275 Esas
KARAR NO : 2020/2229 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2017
NUMARASI : 2012/160 E. – 2017/852 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/12/2020
İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ tarafından verilen 19/06/2017 tarihli kararına karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine istinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında bayilik sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme uyarınca davacının tüm yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalının sebepsiz ve haksız yere sözleşmeyi feshettiğini, bayilik sözleşmesi uyarınca alınan bir kısım malların ellerinde kaldığını, buna ilişkin olarak Bursa 2. Sulh Hukuk Mahk.de tespit yaptırıldığını belirterek sözleşmenin davalı yanın kusurundan dolayı feshedilmiş olması nedeniyle portföy tazminatı olarak 10.000,00TL, stokta kalan malların bedeli olarak 10.000,00 TL olmak üzere şimdilik 20.000,00 TL tazminat ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle davacı şirketin ticari itibarının zedelendiğini, bu nedenle manevi zarara uğradığını belirterek 50.000,00 TL manevi tazminatın da davalıdan tahsili gerektiğini belirterek toplam 70.000,00 TL tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında bayilik sözleşmesinin söz konusu olduğunu, tek satıcılık sözleşmesi olmadığını, davalı tarafından süresi sona eren bayilik sözleşmesinin yenilenmediğini, herhangi bir portföy tazminatı talep koşullarının oluşmadığını, ayrıca davacının belirsiz alacak davası açmasının mümkün olmadığını, zira stokta kalan malların belirli olduğunu, yine manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığını, ayrıca davanın 2 yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerektiğini, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2017 tarihli 2012/160 Esas-2017/852 Karar sayılı kararıyla; “davacı ile davalı arasında 2002 yılından beri süre gelen bayilik sözleşmesinin bulunduğu, en son sözleşmenin 15/12/2006 tarihli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli yedek parça satış ve servis sözleşmesinin imzalandığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre bayinin satış faaliyetlerini kendi adına ve hesabına münferiden işbu sözleşmeden kaynaklanan haklarla yürüteceği, bayinin distribütörün acentesi veya temsilcisi olmadığı ve bu sıfatla hareket edemeyeceğinin belirtildiği (sözleşmenin 7/2. Maddesi uyarınca).. Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 122. Maddesi uyarınca, denkleştirme (portföy) tazminatı ancak acente ilişkilerinde yada tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı verilen sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde uygulanabileceği.. 6762 sayılı TTK’nun da portföy tazminatına ilişkin bir düzenleme bulunmamakta ise de daha öncesinde Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında 6102 sayılı TTK’nun 122. Maddesindeki düzenlemeye benzer bir düzenleme, benzer bir uygulama yerleştiği… Davacı ile davalı arasında akdedilen bayilik sözleşmesinde bayiye tek satıcılık hakkı verilmediği gibi bölge yada zaman dilimi gözönüne alındığında da bayiye tekel hakkı verilmediğinin anlaşıldığı, nitekim aynı bölgede (Bursa ilinde) davacı dışında başka Citroên bayilerinin de bulunduğu, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmede bir bayilik sözleşmesi olup davacının acente sıfatının bulunmadığı, Kaldı ki taraflar arasındaki sözleşme süresi dolduktan sonra yeni bir sözleşme imzalanmadığı, dolayısıyla davalının sözleşmeyi haksız feshi yada süreden önce feshi gibi bir durumun da mevcut olmadığı, davacının davalıdan portföy tazminatı isteme şartları bulunmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 32. Maddesinde düzenlenen ön alım hakkı uyarınca, davalının davacı uhdesinde kalan stoktaki malları alım hakkının bulunduğu, ancak bu hakkın sadece bir ön alım hakkı niteliğinde olduğu, bunun dışında stokta kalan malları geri alma yükümlülüğünün bulunmadığının açıkça düzenlendiği, ayrıca davalı tarafından geri alımı yapılmayan malların 3. Şahıslara satışının yapılabileceğinin düzenlendiği, nitekim davacı tarafça yaptırılan ilk tespitte tespit edilen malzeme miktarının daha fazla olduğu, mahkemece yazılan talimat sonrası düzenlenen raporda ise tespit dosyasında yer alan bir kısım malzemelerin davacı tarafça 3. Şahıslara satışının yapıldığı ve gerçekleştirildiği, sözleşmenin 32. Maddesi dikkate alındığında davalının stokta kalan malzemeleri geri alma yükümlülüğünün bulunmadığı, sözleşme süresi sona erdiğinde davalının usulüne uygun yaptığı bildirim ile sözleşmenin yenilenmediği, BK.’nun da düzenlenen sözleşme serbestisi dikkate alındığında davalının davacı ile sözleşme akdetme yada yenileme gibi bir zorunluluğunun bulunmadığı, dolayısıyla bundan dolayı davacının bir manevi zarara uğramasının da mümkün olmadığı” gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU;Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; taraflar arasında 2002 yılından 2011 yılına kadar devam eden uzun bir bayilik ilişkisi bulunduğu, Yedek Parça ve Servis Sözleşmesinin 23. Maddesi ile bayilik Sözleşmesinin 22. Maddesinin müvekkiline açıkça stok bulundurma yükümlülüğü getirdiğini, müvekkilinin hiçbir kusuru olmadan feshedilen bayilik sözleşmesi sonunda, davalının stoktaki ürünleri almaktan kaçınmasının dürüstlük kuralına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bayilik sözleşmelerinde bayilik veren firmaların güçlerini ve avantajlarını kullanarak sözleşmelerde sadece kendilerini koruyan hükümlere yer verdiklerini, davalının stoktaki malları geri alma zorunluluğu bulunmadığına dair hükümlerin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu, dava dilekçesinde, maddi tazminat talebinin sadece stoktaki mallara ilişkin olarak ileri sürülmediğinin, talebin içerisinde müvekkilinin bu ilişkiyi sürdürebilmek için yaptığı ancak karşılıksız kalan yatırımların da bulunduğunu, bu hususta inceleme yapılmadığını, -TTK 122/3 maddesi gereğince, sözleşmenin süresinin dolması halinde taraflardan herhangi birinin kusurlu veya sözleşmeye aykırı bir davranışı söz konusu olmadığından (davalının kusuruna ilişkin iddia ve açıklamaları saklı kalmak sureti ile) denkleştirme talep hakkının kabul edilmesi gerektiğini, mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu, sözleşme ilişkisinin başladığı 2002 yılından 2008 yılına kadar, davalının Bursa ilinde başkaca bayisi bulunmadığını ve müvekkilinin davacıya çok geniş bir müşteri ilişkisi kazandırdığını, … marka otomobillerin Bursa’daki satış ortalamasının Türkiye’deki ortalamanın üzerine çıktığını sözleşmenin sona erdirilmesi nedeniyle müvekkilinin karının sona erdiğini fakat davalının iş ilişkilerinin devam edeceğini, servis bakımları, yedek parça ve yeni araç satışının devam edeceğini, 2002-2008 yıllarında müvekkilinin tek yetkili satıcı olduğunun ve kazandırdığı müşteri çevresinin değerlendirilmediğini, şartları oluşmasına rağmen, portföy tazminatı taleplerinin reddine karar verildiğini,-davalının bayilik ilişkisini sona erdirerek müvekkilinden … marka araç satma yetkisini elinden alması ile, müvekkilinin Bursalı tüketiciler ve çalışanlar nezdinde imajının telafisiz zedelendiğini, rakiplerine karşı da olumsuz etkilendiğini, davalının haksız suçlamaları ile ticari itibarına leke sürüldüğünü, manevi tazminat koşullarının da oluştuğunu beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin istinafa cevabında; taraflar arasında 14.12.2006 tarihli münhasır olmayan ve 5 yıl süreli … yetkili satıcılık ile yetkili servislik sözleşmeleri imzalandığı, her iki sözleşmede de 2005/4 sayılı Rekabet Tebliği uyarınca bulunması zorunlu “Taraflardan her biri asgari 6 ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak koşuluyla bu sözleşmeyi yenilememek hakkına sahip olacaktır.” hükmü uyarınca müvekkili davalı şirket tarafından 24.02.2010 günlü ihtar ile sözleşmelerin 15.12.2011 tarihi itibariyle yenilenmeyeceğinin davacı tarafa bildirildiğini, sözleşmenin yenilenmemesinin, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığını,- mevcut bayilik sözleşmesi incelendiğinde, klasik anlamda tek satıcılık sözleşmesinden farklı olarak münhasır bölge olmadığı, davacıya tekel hakkı tanınmadığı, davacının sözleşme süresince … dışında başka markalara da hizmet verdiği (örneğin; davacının diğer markaları Nissan, Skoda), tekel hakkı tanınmadığından isteyen bayinin istediği yere ve müşteriye dilediği gibi satış yapabileceğini, TTK.m.122/V hükmü uyarınca hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de dağıtıcıya denkleştirme istemi ödeneceğinin düzenlendiğini, tekel hakkı veren sözleşme olmasının açıkça düzenlendiğini, bayilik sözleşmelerinde denkleştirme istemine yer verilmediğini,- davacı tarafın yedek parçalara ilişkin talepte bulunduğunu ancak; dava sırasında yedek parçaları kısım kısım sattığını, davayı da 10.000TL üzerinden açtığını, mahkeme tarafından, stokta bulunan yedek parçalar bakımından beyanda bulunması istenmesine rağmen talebini somutlaştırmadığını, mahkemenin de hangi yedek parçaların davalı tarafça alınmasını talep ettiği belirlenemediğini, sözleşmedeki 30.ve 32.maddelerinde öngörülen prosedürün işletilmediğini, davacının parça bedellerine ilişkin doğrudan talepte bulunmayacağını, bilirkişi raporunda, davacı elindeki parçaların 2010 yılında ve sonrasında alınan parçalar olduğu bildirildiğinden, davacıya elinde varsa fazla stoğu eritmesi için 1,5 yıl öncesinden gönderilen yenilememe bildirimine rağmen yapılan fazla stokun sorumluluğunun bu şekilde davalı müvekkil şirkete yüklenemeyeceğini, davanın reddi kararının yerinde olduğunu beyanla, istinaf başvurusuun reddini talep etmiştir.
DELİLLER;Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/27 D.İş sayılı dosyasında … Şirketinin, … Aleyhine stokta kalan yedek parça, sarf malzemesi, … marka araçlar dışında kullanılması mümkün olmayan, makine, teçhizat,aparat bedeli, bilgisayar programları ve diğer yazılım bedellerinin tespitini talep ettiği, bilgisayar yazılım mühendisi bilirkişi ve makine mühendisi bilirkişinin 18/04/2012 tarihli raporunda; karşı taraftan alınan stoklarda kalan sarf malzemesi, yedek parça vs tutarının 143.447,86 TL, … marka araçlar dışında kullanılması mümkün olmayan makine, techizat, aparat vs. Liste fiyatı üzerinden tutarının 31.854,59 TL, taraflar arasındaki ilişkiye özgülenmiş, başka maksatla kullanılamayacak bilgisayar programları ve diğer yazılımların bedelinin 27.063,63 TL olduğu beyan edilmiş, davalı vekilinin rapora itiraz ettiği, müvekkilinin kayıtları ile karşılaştırıldığında envanter listesinde … olmayan, Baylastan tedarik edilmeyen başka parça-sarf malzemelerinin de listeye dahil edildiğinin, bilgisayar yazılım ve program bedellerine yanlış faturalarınesas alındığını beyanla itiraz ettiği görülmüştür.Mahkemece, bilirkişiler SMMM …, Makine Mühendisi … ve Doç Dr …en alınan 15/04/2013 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirketin Bursa 5 ATM’ne müracaat ederek 15/06/2012 tarihinde yangın çıktığını, işyerinde bulunan 2008, 2009, 2010 ve 2011 yılları defter ve belgelerinin kullanılamaz durumda olduğunu ve zayi belgesi verilmesini talep ettiğini, mahkemece 2012/325 esas 2012/86 kararıyla şirketin talep ettiği defter ve belgeler için TTKnun 68.mad uyarınca zayi kararı verildiğini, bu nedenle defter ve belge incelemesi yapılamadığını, ancak davacının 2003 ve 2012 yıllarına ait dosyaya ibraz ettiği mali tablolar ve bağlı olduğu vergi dairesine vermiş olduğu kurumlar vergisi beyannamesiyle eklerinin vergi dairesince tasdikli örneklerinin sunulduğunu, davalı tarafın incelemeye sunulan 2006 -2011 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun yapılmış olduğunu, yapılan incelemeler sonucunda, dava konusu bakımından 6102 Sayılı TTK 122. Maddeye göre, davacının portföy tazminatı talep etme şartlarının gerçekleştiğini, davacının kendi kayıtlarına göre davalıdan 82.079,82TL portföy tazminatı talep edebileceğini, davacının davalı kayıtlarına göre davalıdan 117.086,03TL portföy tazminatı talep edebileceğini belirtmişlerdir. 09/12/2013 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacının tazminat talebiyle ilgili ek incelemede, davacı defterleri zayi olduğundan, mevcut belgelere göre hesaplama yapıldığında 14.690,78TL tazminat talep edebileceğini, davacının davalıdan aldığı stoklarda bulunan emtiaları bayilik sözleşmesi gereği önce davalıya teklif etmesi gerektiğini, yazılım ve aletlerin ekonomik ömrünü tamamladığını ve davacı defterleri zayi olduğundan kayıtlı değerlerin tespit edilemediğini belirtmişlerdir. 14/03/2014 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda; Bursa 2 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/27 D.İş nolu delil tespitinin davalı itirazları da dikkate alınarak değerlendirilmesinin mahkemenin yetki ve takdirinde olduğunu, davacının defter ve belgeleri zayi olduğundan tespit dosyasına sunulan yedek parça ve malzemelerin kaydi olarak kontrolü ve fiyat kontrolünün mümkün olmadığını, belirtmişlerdir.Stokta kalan mallara yönelik olarak mali müşavir bilirkişiden alınan 05/12/2014 tarihli ek raporda; davacı tarafından sunulan 2004,2005 ve 2006 yılları kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden, davacı .. stoklarında kalan … marka yedek parçalarının miktar ve tutar olarak tespitinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/29 Talimat sayılı dosyası ile bilirkişiler Makine Mühendisi … ve SMMM … alınan 08/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; makine mühendisi bilirkişi tarafından stoktaki malların tek tek sayıldığını, stokta görünen yedek parça ve malzemelerin davalıdan temin edildiğine dair dosya kapsamında fatura ve belgelerin mevcut olmadığını, 2008,2009,2010 ve 2011 yıllarına ait defterlerin çıkan büyük bir yangında zayi olduğunu ve bunun için mahkemeden zayi kararı alındığını, bu nedenle o yıllara ait defterlerin incelenemediğini, mevcut stokların 2006 ve 2007 yıllarına ait defter ve belgelerde izlenebileceğinin davacı tarafından iletilmiş ise de, o yıllara ait defterlerin davacı tarafından incelenmek üzere bilirkişi heyetine ibraz edilmediğini, bu nedenle parçaların davalıdan alınıp alınmadığı konusunda inceleme yapılamadığını, makine mühendisi bilirkişi tarafından stokdaki malların tek tek sayıldığını, 1789 adet yedek parça ve malzeme bedelinin değerinin 42.419 TL olduğu, özel takımlar bedelinin 1.450 TL olduğu ve genel toplam bedelinin 43.869TL olduğu, ilk tespit tarihi 18/04/2012 tarihinden itibaren 2864 adet yedek parça ve malzemelerin bir kısmının satılmış yahut kullanılmış olduğunu, 43.869TL tutarındaki stoktaki yedek parça ve malzemelerin ekonomik ömürlerini tamamlamadığını, ancak bu stokların davalıdan alındığını ispat edecek defter ve belgelerin ibrazı halinde bedellerinin davalıdan talep edilebileceğini belirtmişlerdir. Davacı vekilinin rapora itirazında ise 2002-2006 defterlerini dosyaya sunduklarını, talimat incelemesinde dosya ekinde gönderilmediğini, stok mallar yönünden dava tarihi itibarıyla değil objektif olarak belirlenen bedellerin esas alınması gerektiğini, aradaki farkın çok yüksek olduğunu, bilirkişi tarafından belirlenen adet miktarını da kabul etmediklerini, eksik sayım yapıldığını beyan etmiştir.Davalı vekilinin rapora itirazında, stokta olduğu beyan edilen yedek parça ve malzemelerin müvekkilinden alındığını davacının ispatlayamadığını, davacının sözleşmenin yenilenmeyeceğinin yaklaşık iki yıl önce bildirilmesine rağmen stoklarını yönetememesi eritmemesi nedeniyle sorumluluğun müvekkiline yöneltilemeyeceğini beyan etmiştir. Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/132 talimat sayılı dosyası ile, 2001-2006 yıllarına ait ticari defterler incelenmek üzere ek rapor alınmış, 28/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda; kök rapor hazırlanırken makine mühendisi bilirkişi tarafından tek tek sayılan stoktaki malların ibraz edilen faturaları incelendiğinde, stok değerleri konusunda bilirkişi heyetinin kanaatinde değişiklik olmadığı stoktaki tüm malların davalı … AŞ’den alındığının görüldüğünü, bu nedenle tespiti yapılan 43.869,00TL tutarındaki stok bedellerini davalıdan talep edebileceğini belirtmişlerdir.
Davalı …, davacı şirkete Beşiktaş … Noterliği’nin 24/02/2010 tarihli … yevmiye numaralı ihtarını göndererek, sözleşmenin 29 ve 30. Maddeleri uyarınca, 15/12/2006 tarihli sözleşmenin 15/12/2011 tarihi itibarıyla yenilenmeyeceğini ihtar etmiştir.15/12/2006 tarihli Bayilik Sözleşmesi 7/2 maddesinde; “BAYİ; DİSTRİBÜTÖR’ÜN acentesi veya temsilcisi olmayıp bu sıfatla hareket edemez.Bayi satış faliyetlerini kendi adına ve hesabına münferiden işbu sözleşmeden kaynaklanan haklarla yürütecek olup, Distribütör adına veya hesabına herhangi bir işlem yapma yetkisine sahip değildir. Bayi’nin bu türlü bir işlem yapması durumunda işlemden kaynaklanan hak ve borçlar doğrudan Bayi üzerinde hüküm ifade eder. Böyle bir durum ayrıca Distribütör’e sözleşmeyi fesih ve uğrayacağı tüm zarar ve ziyanı talep hakkı verir.”Bayilik Sözleşmesi 12/7 maddesinde; ” Bayi iş bu sözleşmenin konusu ürünlerine yönelik olarak yapmış olduğu tanıtım, reklam ve benzeri faaliyetler karşılığı olarak sözleşme süresince herhangi bir ücret talep edemeyeceği gibi işbu sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, sözleşme konusu ürünler yönünden bir müşteri çevresi oluşturduğu, Distribütörün bu müşteri çevresinden kazanç elde etmeye devam edeceği, sözleşme devam etseydi yeni satışlar yapacağı iddiasıyla, her ne nam ad altında olursa olsun kendisine ödeme yapılmasını isteyemeyeceğini kabil ve taahhüt eder.”Bayilik Sözleşmesi “Sözleşmenin Süresi ” başlıklı, 29. maddesinde; ” İşbu sözleşme, beş (5) yıllık belirli süre için akdedilmiştir.Taraflardan her biri asgari 6 ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak koşuluyla bu sözleşmeyi yenilememek hakkına sahiptir.” Bayilik Sözleşmesi “Distribütör’ün Ön Alım Hakkı ” başlıklı,31. maddesinde; “Her ne sebepten olursa olsun Distribütör ile Bayi arasındaki sözleşmenin feshi halinde, Distribütör’ün Bayi’nin uhdesinde bulunan stokta kalan bütün ürünler ile ilgili, önalım hakkı bulunduğunu bayi baştan kabul eder.Bayi stokta kalan ürünleri kendi alış fiyatı üzerinden %10 oranında bir indirimle önce Distribütör’e teklif edecek, teklif ettiği fiyattan aşağı bir bedelle üçüncü şahıslara satmayacaktır. Bayi aksi halde aradaki fark kadar bir tazminatı Distribütör’e ödemek zorundadır.Distribütör Bayi’nin uhdesinde bulunan işbu madde de sayılan ürünleri geri alma yükümlülüğünde olmayıp, önalım hakkının kullanılması Distribütör’ün taktirindedir.Bayi fazla miktarda ve ayıplı olan ürün stokunun Distribütör tarafından geri alınmayacağının bilincindedir.”hükmü düzenlenmiştir.Sözleşmenin 39/3 maddesinde Distribütörün ticari defter ve kayıtlarının taraflar arasındaki ihtilafta münhasır ve kesin delil olduğu kabul edilmiştir.
G E R E K Ç E :Bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, portföy tazminatı, stokta kalan yedek parça bedeli ve manevi tazminat talepli davada, mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında, sözleşme ilişkisinin 2002 yılından beri devam ettiği, en son 15/12/2006 tarihli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli yedek parça satış ve servis sözleşmesinin imzalandığı, davalı tarafça sözleşmenin 29. Maddesinde düzenlenen, “.. 6 ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak koşuluyla bu sözleşmeyi yenilememek hakkına sahip olacaktır.” hükmü uyarınca, 24.02.2010 günlü ihtar ile sözleşmelerin 15.12.2011 tarihi itibariyle yenilenmeyeceğinin davacı tarafa bildirilerek, sözleşme ilişkisinin sonlandırıldığı anlaşılmıştır.Davacı tarafça sözleşmenin, sebep göstermeksizin önele uyularak feshine yönelik maddesinin genel işlem şartı olduğu, 2002 yılı ile 2008 yılları arasında, davalının Bursa ilinde başkaca bayisi bulunmadığı ve müvekkilinin davacıya çok geniş bir müşteri ilişkisi kazandırdığı ileri sürülerek, portföy/denkleştirme tazminatı talep edilmiştir. Taraflar arasında 15/12/2006 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 29. maddesinde taraflardan her birine, ön ihbarda bulunarak sözleşmeyi fesih hakkı tanındığı görülmüştür. Sözleşme tarihinde 6098 Sayılı TBK’nun genel işlem şartlarını düzenleyen 20-25. maddeleri yürürlükte değilse de, TMK 2. Maddesi kapsamında feshin hakkın kötüye kullanılması olduğu ileri sürülebilecektir. Sözleşmenin 29. maddesinde, her iki tarafa bu hakkın tanınması, sözleşmenin yenilenmesi ile bu maddenin yenilenen sözleşmeye eklenmesi, davacı şirketin Anonim Şirket olup tacir olması karşısında, fesih maddesinin davacıya zorla kabul ettirildiğinin ileri sürülemeyeceği, aynı hakkın davacıya da tanındığı göz önüne alınarak davacı vekilinin sözleşme maddesinin geçersizliğine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı taraf, 24.02.2010 günlü ihtarname ile, sözleşmelerin 15.12.2011 tarihi itibariyle yenilenmeyeceğini, sözleşme ilişkisinin sonlandırıldığını bildirmiştir. Davalının bu şekildeki feshi, sözleşmenin 29. maddesine uygun bir fesihtir. Davacı anonim şirket olup tacirdir. Bir başka ifadeyle basiretli davranması gerekir. Davalının sözleşmenin devamı sırasında bu şekilde bir fesih hakkını kullanabileceğini öngörmelidir. Davalı taraf kendisine tanınan bu hakkı kullanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin kurulması ve sona ermesi, 6762 Sayılı TTK hükümlerinin yürürlükte olduğu süre içerisinde gerçekleşmiştir, 6102 Sayılı TTK 122. Maddenin doğrudan yada kıyas yoluyla taraflar arasındaki ihtilafa uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Taraflar arasında, sözleşme ilişkisinin ilk olarak kurulduğu 2002 yılında yapılan sözleşmenin 3. Maddesinde “Bayi’nin sınırları çizilmiş olan bölgede münhasıran satıcılık hakkına haiz olmakla birlikte distrübütör aşağıdaki şartlarla … marka araçların, bayi bölgesinde doğrudan satma hakkını saklı tutar” hükmü düzenlenmiş ve sözleşme ek-4’te Bayilik Bölgesinin Bursa ili sınırları olduğu belirlenmişse de, taraflar arasındaki 15/12/2006 tarihli Bayilik Sözleşmesinde bu hükme yer verilmemiştir. Kaldı ki davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de; “sözleşme ilişkisinin başladığı 2002 yılından 2008 yılına kadar, davalının Bursa ilinde başkaca bayisi bulunmadığı” beyan edilmiş, dolayısıyla yenilenen sözleşmede, davacının Bursa ilinde münhasır satıcı yahut acente olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca davacının sözleşmenin sona ermesi ve feshinden dolayı müşteri kaybı, şerefiye, portföy tazminatı, kar kaybı veya benzeri gerekçelerle, tazminat talep edemeyeceğine, dair son derece açık olan sözleşmenin 12/7 maddesi hükmünü davacı kabul etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin tekel hakkı veren bir sözleşme olmadığı, sözleşmede kendisine tanınan bir hakkı kullanan davalıdan, davacının tazminat talep hakkının bulunmadığı, portföy tazminatı koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. (emsal nitelikte Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/3761 Esas – 2016/13016 karar sayılı ilamı )Davacı tarafın manevi tazminat talebi yönünden yapılan istinaf incelemesinde; davacının fesih nedeniyle davacının ticari itibarinin zedelendiğine yönelik dosyada delil bulunmadığı, sözleşmenin süreli olup, uygun önel verilerek feshedildiği, davacının manevi tazminat talep edemeyeceğine ilişkin mahkeme gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle, manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun da reddine karar verilmiştir.Stokta kalan yedek parça bedelinin ödenmesine ilişkin talep yönünden yapılan incelemede; Taraflar arasındaki sözleşmenin 31. maddesinde sözleşmenin feshedilmesi üzerine, davalının davacının stoklarında bulunan ürünleri geri satın alma konusunda tercih hakkını kendisinde tuttuğu görülmüştür. Sözleşme tarihinde TBK 25 hükmü yürürlükte değilse de, davacı artık yetkili servis hizmeti veremeyeceğinden stok ürünleri ve yedek parçaları davalının almaması iyiniyet kaidelerine uygun düşmeyeceğinden, davalıya seçimlik hak tanıyan hükmün TMK 2. Madde gereğince uygulanamayacağı, davacı tarafın akit 15.12.2011 tarihinde sona erdiğinden, yetkili satıcılık ve yetkili servis hizmeti veremeyeceği, bu durumda elindeki yedek parçayı iade ile bedelini isteme hakkının bulunduğu, (emsal Yargıtay 19.HD’nin 11.02.2013 tarihli 2012/7320 E. – 2013/2488 K.sayılı kararı) mahkemenin red kararının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin talimat dosyalarında alınan kök ve ek raporlarda; davalı …’den alınan 1789 adet yedek parça ve malzeme bedeli değeri 42.419 TL ve özel takımlar bedelinin 1.450 TL , genel toplam bedelinin 43.869TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Ancak stokta kalan yedek parça, malzeme bedeli ve özel takımlar yönünden davacı tarafça 10.000 TL bedelli kısmi dava açılmış, rapor alındıktan sonra netice-i talebini ıslah etmemiştir. Taleple bağlılık kuralı gereğince, verilen hükümde, tahsil kararı ile birlikte talep edilen 10.000 TL’ya karşılık gelen yedek parça, malzeme ve özel takımların davacı tarafça davalıya iadesine karar verileceğinden, davacı tarafın hangi malzemelerin iadesini istediğinin davacı tarafa açıklattırılması gerekmektedir. Yukarıdaki gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ve kısmen reddine, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davacı vekiline, stokta kalan hangi malların bedelinin talep edildiği açıklattırılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 19/06/2017 tarihli 2012/160 E. – 2017/852 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2- Dosyanın, davacı vekiline, stokta kalan hangi malların bedelinin talep edildiği açıklattırılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf yargılaması yönünden;-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan 31,40 TL istinaf maktu karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 147,5 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 233,20 TL’nin, davalıdan alınıp davacıya verilmesine,-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 18/12/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.