Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2226 E. 2021/828 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2226 Esas
KARAR NO : 2021/828 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2016/186 E. – 2018/40 K.
DAVANIN KONUSU : Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında 06/01/2015 tarihinde akdedilen sözleşme ile özel tasarım içki standı yapılması için yapılan anlaşma çerçevesinde müvekkilince standın üretilerek davalıya teslim edildiğini, davalı şirketin müvekkilince tasarlanan özgün ve yeni tasarım standını başka üreticilere haksız olarak ürettirdiğini ve kullanmaya devam ettiğini, bu suretle müvekkilinin tasarım haklarının ihlal edildiğini, gönderilen ihtarnameye verilen cevapta tasarım hakkının satın alındığı, üretilen standın da kalitesiz ve ayıplı olduğunu, hak devrine ilişkin yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, davalıya kesilen faturanın da stant üretimine dair kesildiğini tasarım devir bedeli gibi bir bedelin de tahsil edilmediğini,tasarımın hukuken koruma altında olduğunu ve haklarını ihlal ettiğini, davalının fiillerinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini ve müvekkilinin FSEK kapsamında korunan haklarını da ihlal ettiğini tecavüz nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zararının da oluştuğunu, davalının müvekkiline ait tasarımı hukuka aykırı şekilde çoğaltarak umuma arz ettiğini, bu nedenlerle tecavüzün ref’ine karar verilmesini TTK m. 59 kapsamında hükmün ilan edilmesini, zarar tespit edildiğinde ıslah edilmek üzere 5.000 TL’lik maddi tazminatın ve FSEK m. 68 gereğince tespit edilen zararın 3 katının ve ayrıca 10.000 TL manevi tazminatın kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilleri cevap dilekçesinde; davacının tüzel kişi olması nedeniyle FSEK kapsamında eser sahibi olamayacağını, eser sahibinin ancak bir gerçek kişi olabileceğini, davacının eser üzerindeki mali hakları veya bunları kullanma yetkisini devraldığına dair bir belge de sunmadığını, manevi hakların ise sahibinin rızası ile dahi devredilemeyeceğini, dolayısıyla davacı tüzel kişinin manevi haklara ilişkin bir talepte bulunamayacağını, stantların müvekkilleri firma tarafından verilen birebir ölçüler üzerine tasarlandığını, tasarımcıya herhangi bir serbesti veya özgünlük alanının bırakılmadığını, tüm alkollü içki stantlarının birbirine benzediğini, hususiyetin bulunmadığını, ürün üzerinde kullanılan marka, logo, desen vb. unsurların müvekkillerine ait olduğunu, bu unsurlar çıkarıldığında ürünün özgün, estetik ve yaratıcı herhangi bir yanı kalmayacağını, davacının ürünleri eser niteliğini haiz olmadığından, FSEK kapsamında korunamayacağını, davacının 554 sayılı KHK’ya dayanarak bir hak talebinde bulunamayacağını, KHK korumasından yararlanması için ortada tescilli bir tasarımın mevcut olması gerektiğini ancak davacının böyle bir tasarımının bulunmadığını, müvekkillerinin tasarım ve üretimler için ayrı ayrı ödeme yaptığını, ortada tescilli bir tasarım da mevcut olmadığından “yazılı devir” koşulunun aranmayacağını, davacının tasarım üzerindeki hakların geçerli bir şekilde devredilmediği yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafından üretilen standın müvekkillerince istenen ölçü ve biçime uygun olarak yapılmadığını ve ayıplı olduğunu, müvekkilleri tarafından söz konusu eksikliklerin giderilmesi talep edilmişse de olumlu bir yanıt alınmadığını, asıl zarara uğrayanın müvekkilleri olduğunu, davacının tüm ücretinin ödendiğini, bu davanın ikame edilmesinin kötü niyetli olduğunu, yokluklarında İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda yapılan keşfi kabul etmediklerini, yapılan bilirkişi incelemesinin yalnız davacı tarafından sunulan resimler çerçevesinde tesis edildiğini, eksik incelemede bulunulduğunu, ifade ederek davanın reddini talep etmişlerdir.
TEFRİK KARARI; Mahkemenin 06/03/2018 tarihli karar duruşmasında; ” davacı yanın haksız rekabete ilişkin talepleri, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmakla haksız rekabete ilişkin dava bu dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmek suretiyle verilecek görevsizlik kararıyla İstanbul Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun tespitiyle, dosyanın mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 06.03.2018 tarihli 2016/186 E. – 2018/40 K. sayılı kararıyla;” Davacı …… Ltd Şti. Tarafından davalı … AŞ. aleyhine açılan davada davacı yanın FSEK kapsamındaki tecavüz ref ve tazminat talepleri ile 554 sayılı KHK kapsamındaki tecavüz ve ref taleplerine ilişkin davasının reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; taraflar arasında 06/01/2015 tarihli sözleşme ile, özel tasarım içki standı yapılmasına karar verdiklerini, müvekkilinin özel tasarım içki standını üreterek davalıya teslim ettiğini, davalının müvekkilinin tasarımının aynısını hukuka aykırı olarak başka imalatçı şirkete yaptırdığını, İzmir FSHHM’nin 2016/12 talimat sayılı dosyasında, İzmir Adnan Menderes Havalimanı Yurt Dışı Çıkış Terminali Duty Free Bölümünde davalı tarafından kullanıldığının tespit edildiğini, bilirkişi heyeti içerisinde hukukçu bilirkişi bulunmadığını, bilirkişilerin konusunda uzman yeterliliğe sahip olmadığını, yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, bilirkişilerin stant tasarımlarının işlevsel, estetik ve anlatımsal niteliklere sahip olduğu ve 554 Sayılı KHK kapsamında tescil edilebilir nitelikte olduğunu tespit ettiklerini buna rağmen kanunen korunacak tecavüzün varlığının olmadığına ve buna bağlı olarak tazminat hakkının olmadığına karar verdiğini,
-davalının davacıdan satın aldığı bir tasarım bulunmadığını, tasarım hakkının sadece davacıya ait olduğunu, davalının sadece stantların ebadı konusunda istemde bulunduğunu, bunun dışındaki tüm ayırt edici niteliklerin davacı tarafça belirlendiğini,
-mahkemenin uygulanacak kanunu yanlış belirlediğini, 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun uygulanabileceğini, tescilsiz tasarımların 554 Sayılı KHK hükümlerine göre de korunacağı ve genel hükümler çerçevesinde değerlendirileceğinin belirtildiğini, SMK 150. Madde de maddi, manevi ve itibar tazminatı davalarının düzenlendiğini,
-müvekkilinin eksik değerlendirilen tecavüz nedeniyle hak sahibinin manevi zarara uğraması hususuna da hiç değinilmediğini, davalının maliyeti daha düşük olacağı zannı ile tasarımı başka firmaya yaptırması nedeniyle müvekkilinin bu işe harcadığı işgücü ve emeğin boşa gittiğini, mahkemenin manevi zararı genel hükümler çerçevesinde değerlendirmesi gerekirken, bu hususa değinilmemesinin de usule aykırı olduğunu beyanla, kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; davacının korunmaya değer ne bir eser hakkı, ne de tescilli endüstriyel tasarım hakkının bulunmadığını, müvekkilinin sözleşmeye dayanarak gerçekleştirdiği tedarik işleminin hukuka aykırı olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığını, hukukçu bilirkişi atanmasının mümkün olmadığını, davacının müvekkili tarafından kendisine ölçüleri bire bir verilen stantları taahhüt ettiği şekilde tasarlamadığını, müvekkilinin verdiği ölçülerden büyük üretildiğini, monte edileceği duvardan taştığını, çok düşük kalitede yapıldığını, tasarımda yer almayan tahta parçalarla tutturulduğunu, taahhüt edilenden farklı şekilde ve emanet şekilde monte edildiğini, sözlemenin 5.1.1 maddesi gereğince yetkisiz kullanımdan bahsedilemeyeceğini, stantların FSEK kapsamında eser olduğu yönündeki iddiaların da yersiz olduğunu, mahkeme kararında açıklandığı üzere endüstriyel tasarımın “eser” niteliği taşıması için estetik ya da anlatımsal bir duygu uyandıran yönünün işlevden çok daha ön planda olması gerektiğini, dava konusu stantta ise estetik ve işlevselliğin eşit derecede öne çıktığını, davacının tüm taleplerini FSEK’e dayandırdığı göz önünde bulundurulduğunda, eser niteliği taşımadığı açıkça tespit edildiğinden, FSEK’e dayalı hak talep edemeyeceğini, davacının tescilli tasarımı bulunmadığından 554 Sayılı KHK hükümlerine göre hak talep edemeyeceğini, dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat uygulanacağından 6769 Sayılı yasanın uygulanamayacağını beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Davacı firmanın İzmir FSHHM”nin 2016/12 talimat sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; davacının stand tasarımlarının aynısının davalı tarafından İzmir Adnan Menderes Havaalanı Dış Hatlar Duty Free alanında bulunduğu ve davalı tarafından aktif olarak kullanıldığının tespit edildiği beyan edilmiştir.Mahkemece iki endüstriyel tasarım uzmanı ve bir tasarım hukukçusu bilirkişi heyetinden alınan raporda; davacı firma tarafından tasarlanmış ve davalı firmanın çizimler üzerinden onaylamış olduğu stant tasarımlarının, işlevsel, estetik ve anlatımsal niteliklere sahip olduğu ve KHK kapsamında tescil edilebilir bir “tasarım” olduğu, söz konusu tasarımların ürüne dönüştürülmüş halini gösteren fotoğraflar incelendiğinde, tasarımların bütününü gösteren fotoğrafların dosyada bulunmadığı için davacı firmanın stant üretimine yönelik değerlendirme yapılamadığı,.. somutlaşmış/şekillenmiş fikri ürünün mevcudiyeti, bu ürünün sahibinin hususiyetini taşıması ve ürünün Kanunda öngörülen eser sınıflarından birine dahil edilebilmesi halinde bu unsurları taşıyan fikir ve sanat ürünleri FSEK kapsamında eser olarak korunabileceği, somut olayda mevcut tasarımların somutlaşmış bir fikri ürün olduğu her ne kadar tasarımların FSEK’te yer alan “güzel sanat eserleri” sınıfına dahil edilebilmesi mümkünse de, yapılan teknik incelemeler neticesinde, somut olaydaki tasarımların işlevsel niteliğinin ön planda olduğu, estetik nitelik taşısa da bunun eser olarak kabul edilebilmek için gerekli olan estetik seviyesinde olmadığı sonucuna ulaşıldığı, dolayısıyla, somut olayda yer alan tasarımların güzel sanat eseri olarak korunabilmenin şartı olan estetik niteliğe sahip olmamaları ve ayrıca hususiyet de taşımamaları neticesinde FSEK kapsamında eser olarak korunabilmelerinin mümkün olmadığı… haksız rekabet iddiası bakımından dosya kapsamında değerlendirilebilecek tek haksız rekabet halinin başkasının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma olduğu, davalının tasarımları üçüncü kişilere ürettirmesinin “yetkisiz” olarak değerlendirilemeyeceği, zira tasarımlar KHK’ya göre korunsa dahi tasarımlar için ayrı ücret ödenmiş olması neticesinde KHK m. 16 hükmü çerçevesinde davalı fiillerinin yetkisiz olduğu sonucuna ulaşılamayacağı, ürünlerin üçüncü kişilere ürettirilmesinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği iddia edilse de, hem sözleşmeye aykırılığın KHK, FSEK ve haksız rekabet hükümleri dışında kalması hem de iddiaları ve özellikle sözleşmede ürünlerin üçüncü kişilere ürettirilebilmesini düzenleyen hükmü incelemeye yeterli delilin dosyada bulunmaması nedeniyle herhangi bir tespit yapılamadığı beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E :
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkili tarafından tasarlanan ve teslim edilen içki standının aynısının, davalı tarafça dava dışı firmaya ürettirilerek kullanılmasının sözleşmenin ihlali, 554 Sayılı KHK hükümlerine aykırılık, TTK haksız rekabet hükümlerine aykırılık, FSEK yönünden hukuka aykırılık teşkil ettiğini beyanla FSEK hükümlerine göre tecavüzün ref’i, FSEK 68. Madde gereğince üç kat tazminat, FSEK 14. Maddeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat ve hükmün ilanını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince haksız rekabete dayalı davanın tefrik edilerek Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesine, ” FSEK kapsamındaki tecavüz ref ve tazminat talepleri ile 554 sayılı KHK kapsamındaki tecavüz ve ref taleplerine ilişkin davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun uygulanabileceğini, Kanunda tescilsiz tasarımların koruma altına alındığını ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da; davanın 06/09/2016 açılış tarihinde 6769 Sayılı yasa yürürlükte olmadığından, geriye yürütülerek uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 554 Sayılı KHK’de ise tescilli tasarımların korumadan yararlanacağı düzenlenmekle, davacı adına tasarım tescili bulunmadığından, uyuşmazlığın çözümünde KHK hükümlerinin uygulanma imkanı da bulunmamaktadır. Davacı vekilinin uygulanacak yasal mevzuata ilişkin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin yetersiz bilirkişi raporu ile karar verdiğini ileri sürmüştür. Raporda davacı standının eser vasfında olup olmadığı değerlendirilirken; ” somut olayda mevcut tasarımların somutlaşmış bir fikri ürün olduğu, FSEK’te yer alan “güzel sanat eserleri” sınıfına dahil edilebilmesi mümkünse de, tasarımların işlevsel niteliğinin ön planda olduğu, estetik nitelik taşısa da bunun eser olarak kabul edilebilmek için gerekli olan estetik seviyesinde olmadığı, güzel sanat eseri olarak korunabilmenin şartı olan estetik niteliğe sahip olmamaları ve ayrıca hususiyet de taşımamaları neticesinde FSEK kapsamında eser olarak korunabilmelerinin mümkün olmadığının” beyan edildiği anlaşılmıştır.FSEK m. 1/B-a hükmüne göre eser; “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder hükmü ile, FSEK 2. maddesinde; “ilim ve edebiyat eserleri” başlığı altında, FSEK 2/3 bendinde; “Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projelerin” ilim ve edebiyat eseri olduğu düzenlenmiştir. Güzel Sanat Eserleri ise FSEK 4. Madde de düzenlenmiş ve estetik değere sahip olması aranmıştır. Dolayısıyla estetik değere sahip olmayan ilim ve edebiyat eserleri, hususiyet taşıması koşuluyla “eser” olarak korunabilecektir. Bilirkişi heyeti raporunda, davacı tasarımının hususiyet taşımadığı açıklanmışsa da, somut gerekçeye yer verilmemiştir. Bilirkişi heyetinde eser konusunda uzman bir bilirkişinin olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin 06/02/2018 tarihli dilekçesinde itirazlarını bildirdiği, raporda çelişkili ifadeler bulunduğunu beyanla yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ettiği görülmekle mahkemece, eser konusunda uzman bir bilirkişinin bulunduğu yeni bir heyetten , davacı stand tasarımının eser türlerinden birine girip girmediği ve hususiyet içerip içermediği konusunda rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yetersiz incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 06/03/2018 tarihli 2016/186 E. – 2018/40 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 28,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 15/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.