Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2217 E. 2021/745 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2217 Esas
KARAR NO: 2021/745
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2017
NUMARASI: 2014/283 E. – 2017/761 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini ve kendilerine ödeme emri gönderildiğini, davalının itirazında takibe konu borca, işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiğini, söz konusu itiraz üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Dava dilekçesinin davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafın davaya süresi içinde cevap vermediği anlaşılmıştır.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “dosyanın bilirkişiye tevdi olunması neticesinde düzenlenen 20/05/2016 havale tarihli raporda özetle; taraflara ait defterlerin açılış tasdikleri ile yıl sonunda yaptırılması gereken yevmiye defterinin yıl sonu kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği dolayısı ile TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş ve kendi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, ticari defterlerin muhasebe usul ve tekniğine uygun tutulup işlendiği, kazıntı ve silinti olmadığı, taraflar arasında imzalanan bir sözleşme olmadığı, uzun yıllardır ticari olarak çalışma yapmakta olduklarının ticari defterlerin açılış kaydından anlaşıldığı, taraflar arasında gerek aralarında akdedilmiş bir sözleşme bulunmaması, gerekse de 10/06/2013 tarih ve 26056 nolu 127.493,10 TL fatura dışında fatura bulunmaması gibi nedenlerle faturaya konu edimin malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenip düzenlenmediğinin anlaşılamadığı, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturaya yasal süresi içerisinde 8 günlük sürede itiraz edilmediği, davacı tarafından düzenlenen faturanın irsaliyeli fatura olmadığı, fatura üzerinde satışın yapıldığı firma olan davalının malı kendisinin taşıdığına dair bir ibare yer almadığı, dosya içerisinde sevk irsaliyesi de görülmediği, hem davacı hemde davalı defterlerinin kayıtlarından cari hesaplarının 19.753,10 TL bakiye verdiği, davacının yıl sonu itibarı ile şirket cari hesabıyla ilişkilendirmeden alacak senetleri hesabına virmanladığı ve çek numara ve kayıtlarından 64.753,10 TL alacaklı olduğunun” anlaşıldığı, “davalının iade almadığı çekleri muhasebe kayıtlarında almış gibi işlenmesi sebebiyle 19.753,10 TL bakiyeye ulaştığı, çeklerin iade alınmadığı göz önünde bulundurulunca davacının 64.753,10 TL borçlu bulunduğunun görüldüğü, davacının icra takip tarihindeki alacaklı olduğu bedeli davalı tarafından verilen cari hesaba ait bakiyenin ödenmemiş olduğu, alacağın icra takibinde muaccel hale geldiği, takip tarihinden sonra davalı tarafından verilen çeklerin tarihlerine göre oluşan TCMB avans işlemlerine uygulanan değişen oranlardaki faiz oranlarına göre oluşan faiz miktarının TL olduğunun belirlenmiş olduğu”nun belirtildiği, davalı vekilinin 08/06/2016 tarihli bilirkişi raporuna itiraz ve davanın esasına ilişkin beyan dilekçesinde özetle; dava konusu 10/06/2013 tarih ve … nolu 127.493,10 TL tutarındaki faturada belirtilen malların davalı şirkete teslim edilmediğini, bu nedenle fatura bedeli ile ilgili borçlu olmadığını, malların teslim edildiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğunu, malların teslimine ilişkin sevk irsaliyesi olmadığını, sevk irsaliyesi düzenlenmesinin zorunlu olup, teslim alan şirketin yetkilisinin de imzalaması halinde ancak malların teslim edildiğinin ispatlanabileceğini, faturanın teslimden itibaren 7 gün içinde düzenlenmesi gerektiği şartının da yerine getirilmediği anlaşıldığından faturanın kanunen yok hükmünde olduğunu, faturaya itiraz edilmemiş olmasının faturanın kesinleşmiş olmasını göstermeyeceği gibi malların teslim edildiğini de kanıtlamayacağını, gerçekte davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğunu, fatura bedeli cari hesaptan düşüldüğünde alacaklı tarafın davalı şirket olduğunun görüleceğini, bu nedenlerle yeniden ek rapor alınarak davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ettiği, davanın İİK.’nın 67. Maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, anılan maddenin “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. “hükümlerine amir olduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu icra takibi olduğu, borçlunun itirazını 7 günlük yasal süre içinde yaptığı, iş bu davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığının anlaşıldığı, davacının alacağını tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlattığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durduğu davacının süresinde iş bu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporu gözönüne alındığında taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu, taraf defterleri arasındaki farkın toplam 45.000,00 bedelli iki çekin iade alınmamasına rağmen davalı kayıtlarına iade alınmış gibi işlenmesinden kaynaklandığı, çeklerin toplam tutarı taraf defterlerinde bakiye gözüken 19.753,10 TL’nin üzerinde olduğu dikkate alındığında ödemenin bakiye borca ilişkin olduğu ve fatura edilen malın teslim edildiğinin kabulünün gerektiği davalının 64.753,10 TL davacıya borçlu olduğunun anlaşıldığı, davacı lehine tespit olunan asıl alacak miktarının likit olduğu ve davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu yasal şartların oluştuğu” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 64.753,10 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren değişken oranlardaki avans faiziyle birlikte devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, İcra İflas Kanun’unun 67/2. maddesi uyarınca asıl alacak miktarının (64.753,10 TL) %20.’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….Dava konusu 10.06.2013 tarih ve … No’lu 127.493,10 TL tutarındaki faturada belirtilen mallar müvekkil şirkete teslim edilmemiştir, bu nedenle fatura bedeli ile ilgili borçlu değildir. malların teslim edildiğine ilişkin ispat yükü davacıdadır. Dava konusu 10.06.2013 tarih ve … no’lu 127.493,10 TL tutarlı fatura yok hükmündedir. Bilirkişi raporundan da görüleceği üzere, müvekkil şirket cari hesapta yer alan çekleri, davacıya 10.06.2013 tarih ve … No’lu 127.493,10 TL tutarındaki faturadan daha önce, 2012 yılında vermiştir. Davacı, faturaya konu malları teslim edemediğinde de Müvekkil çeklerini geri istemiştir. Davacı da Müvekkili oyalayarak çekleri fiziken teslim etmemiştir. Müvekkil de aralarındaki ticari ilişkiye güvenerek çekleri iade almış gibi defterlerine işlemiştir. Davacı, malları teslim etmediğini , müvekkilden alacaklı değil bilakis borçlu olduğunu bildiği halde, kötü niyetli olarak Müvekkile takip başlatmıştır… ” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;itirazın iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Somut olayda hukuki ihtilaf davacının davalıya mal teslimi yapıp yapmadığı ve alacaklı olup olmadığı noktasındadır. İncelen taraf kayıtlarına göre ; davacı yan faturasının davalı defterlerinde de kayıtlı olması , kısmi ödeme bulunması nedeni ile artık mal teslimi yapılmadığı ve irsaliye bulunmadığı yönündeki savunmanın dinlenemeyeceği, çeklerin iade alınmadığı halde kendi defterlerine iade alınmış gibi kaydının da davalı yanın kendi sorumluluğunda olduğu, bu nedenle bakiye fatura alacağından sorumlu olduğuna dair verilen kararın yerinde olduğu anlaşılmakla davalı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 4.423,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.074,42 TL ve 31,40 TL lik iki ayrı harcın mahsubu ile bakiye 3.317,48 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.