Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2203 E. 2021/744 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/2203 Esas
KARAR NO: 2021/744
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI: 2016/153 E. – 2017/236 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının makine sanayiinde dijital Kesim makineleri, CNC vb . Makine ve ekipmanlar ürettiğini, ürünlerini tüketicilere diğer markalar yanında “…” markası ile sunduğunu, müvekkilinin “…” markasının Türkiye’ de tescili için TPE nezdinde … sayılı başvuruda bulunduğurnu, fakat bu başvurusunun davalı adına mevcut … sayılı “…” ibareli marka tescili nedeniyle rededildiğini, davalının … sayılı markayı tescil ettirdiği mallar için 5 yıl müddetle ciddi ve etkin şekilde kullanmadığını, ve davalının tescil ettirdiği halde kullanmadığı söz konusu markanın davacının tesciline engel olduğgu gibi davacı aleyhine haksız rekabetede yol açtığını beyanla, ihtiyati tedbir talepli olarak … sayılı “…” markasının kullanmama nedeniyle iptaline, harç masraf ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu markanın davalı tarafça aktif olarak kullanıldığını ve pazarlandığını, çeşitli gazete dergilerde reklamları bulunduğunu, markaları tüm fuarlarda kullandıklarını, davacının dava konusu markayı izinsiz ve usulsüz kullandığını beyanla haksız yere açılan davanın reddi ile davacının davalı adına tescilli “… ” markasına tecavüzünün sonlandırılmasını talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “marka tescil kayıtlarından; hükümsüzlüğü istenen … sayılı … markasının 23/08/2005 başvuru tarihinden itibaren 07.sınıf emtialarda davalı adına tescilli olduğunun görüldüğü, davacı tarafın, makina sanayi alanında faaliyet gösterdiklerini ve ürünlerini … markası ile tüketicilere sunduklarını beyan ettiği, davacı tarafça sunulan belgelerden Alman menşeili davacı şirketin … sayılı (Uluslararası tescil no) … markasının 07/09/37 ve 42. Sınıflarda tesçili için TPMK nezdinde … sayılı marka başvurusu yaptığı 09/10/2016 tarihinde tescil edildiğinin anlaşıldığı, yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas- 2016/189 Karar sayılı ilamı ile; davanın hukuken dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14.md.sinin, Anayasa’nın 35.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu”, ikinci fıkrasında düzenlenen ” bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği”, üçüncü fıkrasında “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına” ilişkin düzenleme ile Anayasa’nın 91.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler hanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine” ilişkin düzenleme nedeniyle, mülkiyet hakkının da KHK ile düzenlenmesi mümkün olmadığından iptal edildiği ve Anayasa Mahkemesi kararının 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı, 1982 Anayasası 153.md.nin beşinci fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” ifade edilmekle, verilen iptal kararının tamamlanmış hukuki durum yada olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağında ihtilaf bulunmadığı, 6769 Sayılı SMK 191/3 maddesinde 556 Sayılı KHK nın yürürlükten kaldırıldığı, 102/c maddesinde ise a ve b bendinde sayılan hükümler dışındaki hükümlerin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin düzenlendiği, 6769 Sayılı SMK’nun 10 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, yayımı ve yürürlük tarihinden önce açılmış olan davalara uygulanma imkanı bulunmadığı, bilirkişi raporunda, “www…de adresli internet sitesinde yapılan incelemede, davacının … markasının taşıyan otomatik kumaş kesim makinesinin Türk tekstil ve konfeksiyon sektöründe bir bilinirliği ve duyulmuşluğu bulunduğu sonucuna varıldığını, davalının da dikiş,overlok makineleri, kumaş kesim motorları,bunların değiştirilebilir parçaları ve yan ürünleri satışı ile uğraşan bir firma olduğundan … markasından esinlenerek ve Türkçe okunuşu esas alınarak oluşturulduğu ve marka tesçilinin dürüstlüğe aykırı olarak yapıldığının düşünülebileceği kanaatinin bildirildiği, davalının markayı kötüniyetli tescil ettirdiği iddiasının cevaba cevap dilekçesinde ileri sürüldüğü, iddianın ispatı yönünden, davalının … markasını, üçüncü kişiye ait … markasının … harfini çıkarark tescil edildiğini, … ve … markalarının da aynı şekilde tescil edildiğini, müvekkilinin … markasından da … harfi çıkartılarak tescil edildiğini, bunun tesadüf olamayacağını beyan etmişse de taklit edilen örnek gösterilen üçüncü şahıslara ait marka tescil kayıtları yada marka kayıt bilgilerinin ibraz edilmediği, delil sunulmadığı, davacı markasının tanınmışlığı yönünden dosya kapsamında delil bulunmadığı, bilirkişiler tarafından internet sitesi ve Google arama motorunda yapılan incelemenin tanınmışlığın tespiti yönünden yeterli olmadığı, esasen bilirkişi raporunda da davacı markasının Türkiye de sektörde bilinirliği ve duyulmuşluğu bulunduğundan bahsedildiği, davacı markasının bilinirliğinden ve imaj aktarımından faydalanma amacı güdüldüğü yönünde kanaat verici delil bulunmadığı, davalı markasının davacı markası ile benzer olmasının tek başına kötü niyetin ispatı yönünden delil olamayacağı, Muhasip ve Marka vekili bilirkişilerin raporlarında; … sayılı “…”markasının ciddi olarak kullanılmadığı, kullanımın sembolik ve göstermelik düzeyde kaldığını beyan ettiklerinin anlaşıldığı, kullanmama nedeniyle iptal davalarında menfi bir durumun ispatı çok zor hatta mümkün olmadığından, uygulamada ve Yargıtay içtihatları ile ispat yükünün, markanın kullanıldığı iddiasında olan davalıda olduğunun kabul edildiği, davalının incelenen ticari defter ve kayıtlarından markayı ciddi ve etkin biçimde kullanmadığının tespit edildiği” gerekçesiyle Anayasa mahkemesinin 14/12/2016 tarihli 2016/148 esas, 2016/189 k.sayılı kararı ile 556 sayılı KHK 14 mad. iptal edildiği anlaşılmakla kullanmama nedenine dayalı iptal davası konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kötü niyetli tescil iddiası ispatlanamadığından kötü niyetle hükümsüzlük talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….Davalı tarafından dosyaya sunulan faturaların davalı şirketin kardeş şirketine ait olması, davalı tarafından sunulan fatura bedellerinin toplamının yalnızca 5.639,22.-TL olması, faturaların içeriklerinin bir kısmının davalıya ait marka tescilinin kapsadığı mal ve hizmetlere ait olmaması, bunun dışında sunulan delillerin hiçbirinde … markasının pazar payının arttırılması, markanın bilinirliğinin arttırılması, sektöründe bir referans markası olması bakımından ciddi hiçbir çalışma yapılmamış olduğu bilirkişilerce yapılan incelemede de ortaya konmuştur. Davalı şirket kendi adına tescilli … markasının tanıtımını ön planda tutan birtakım basılı evrakta … markasının da tanıtımını yaptığını iddia etmektedir ki sunulan delillerin bilirkişilerce incelenmesinde bunun tam aksi yönde bir tespite ulaşıldığı görülmektedir. Sadece birkaç adet bıçağın satışına ilişkin olan bir kaç adet düşük bedelli faturanın markanın ciddi ve etkin bir şekilde kullanıldığını ispata yetmeyeceği çok açıktır. Yukarıda hakimin hukuk yaratma görevi ve markanın davalı tarafından ciddi ve etkin bir şekilde kullanılmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davalıya ait markanın iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu sebeple Sayın Mahkemenin esas hakkında verdiği kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ederiz.- Davanın gerekçelerinden bir tanesi olan kötü niyete ilişkin açıklamalar yapılırken, markanın gerçek hak sahibinin davacı müvekkil şirket olduğu, davacı müvekkil şirkete ait … markasının tanınmış bir marka olduğu özellikle belirtilmiştir. Bilirkişilerce hazırlanan raporda da belirtildiği gibi davalı şirket davacı müvekkile ait … markasından yalnızca tek bir L harfini çıkartarak … markasını kendisi adına tescil ettirmiştir. Üstelik davalı bunu yaparken yalnızca müvekkil şirkete ait markayı değil yine sektöründen tanınmış markalar olan …, … gibi başka şahıslara ait markaları da yine tek bir küçük değişiklikle kendisi adına tescil ettirmiştir. Davalının 3. Kişilere ait markaları sistematik bir şekilde kendi adına tescil ettirmiş olması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2008/11-501 numaralı ve 16.07.2008 tarihli kararında detaylı şekilde açıklanan kötü niyetin tipik bir göstergesidir. Davalı şirketin kendisi tarafından oluşturulmamış, belli bir tanınmışlığa kavuşturulması için hiçbir çaba harcamamış, hiçbir masraf yapmamış olduğu markaların şöhretinden faydalanmaya çalışmasının hukuken korunmaması gerekmektedir. Bilirkişilerin raporunda da belirtildiği gibi … markası üzerinde gerçek hak sahibi müvekkil şirkettir. Davalı şirketin müvekkile ait markayı kendisi adına tescil ettirmesinin iyi niyetle açıklanabilecek bir tarafı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı adına var olan tescilin hükümsüz kılınması gerekmektedir.- Kaldı ki davalı şirketin kötü niyetinin varlığı yargılamanın seyri aşamasında da devam etmiştir. Davalı şirket … markasını güya etkin ve ciddi bir şekilde kullandığını ispat etmek için dosyaya kendisi ile … LT.ŞTİ şirketi arasında noter tasdiki olmaksızın adi şekilde düzenlenerek imzalanmış 16.09.2010 tarihli bir lisans sözleşmesi ve … şirketince kesilmiş muhtelif faturalar sunmuştur. Ancak 07.08.2017 tarihli bilirkişi raporunun 8.sayfasında da belirtildiği gibi Sayın Mahkemenin 14.02.2017 tarihli yazısına cevaben İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce 22.02.2017 tarihli üst yazı ekinde dava dosyasına gönderilmiş olan … LTD.ŞTİ’NE ilişkin ticaret sicil kayıtlarına göre, adı geçen şirketin 30.05.2011 tarihinde tescil edilerek kurulduğu, şirketin kuruluşunun 03.06.2011 tarih ve 7892 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetes’inde ilan edildiği bildirilmiştir. Bu durumda davalının delil olarak sunduğu, adi şekilde düzenlenmiş ve imzalanmış 16.09.2010 tarihli sözleşmenin o tarihte henüz var olmayan bir tüzel kişi ile yapıldığı anlamına gelmektedir. Davalının Sayın Mahkemeyi yanıltmaya yönelik bu çabası bile davalının kötü niyetini ortaya koymaya yetmektedir. En başından beri kötü niyetle bir başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı kendisi adına tescil ettirmeye çalışan davalı şirket, yargılama aşamasında da aynı kötü niyeti göstermeye devam etmiştir. Henüz var olmayan bir şirketle -üstelik de bizzat kendilerince ikinci cevap dilekçesinde ikrar edildiği üzere, bir kardeş şirketle- yaptığı adi şekilde hazırlanmış bir lisans sözleşmesini ve bu şirket tarafından keşide edilen faturaları dosyaya sunan davalının iyi niyetli kabul edilemeyeceği, en başından beri sahip olduğu kötü niyet sebebiyle davanın kabulünün ve dava konusu … markasının hükümsüzlüğünün elzem olduğu düşüncesindeyiz. Bu sebeple de Sayın mahkemenin esas hakkında verdiği kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ederiz. Mahkemece davalı şirkete ait … markasının tanınmışlığına ilişkin dosyada delil olmadığı yönündeki tespitlerine de katılmamaktayız. Bilirkişilerce hazırlanan raporda çeşitli arama motorlarında yapılan araştırmaların hükme esas alınamayacağına ilişkin tespitler günümüz dijital çağında yaşanan gelişmelerle örtüşmemektedir. Dijital çağda internet ortamında herhangi bir arama motorunda yapılan araştırmaların şirketlerin tanınmışlığına delil olarak sunulabilecek onlarca ve belki yüzlerce sayfaya ulaşılmasını sağlamayacağı ortadadır. Söz konusu delilleri içeren internet araştırmasının bizzat sektör bilirkişilerince yapılmış olması, davacı müvekkile ait markanın tanınmış bir marka olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Zaten davalının Türkçe bir kelime olmayan, Türkçe’de herhangi bir anlamı da olmayan ve hem ülkemizde hem de tüm dünyada İngilizce kadar yaygın bir dil de olmayan Almanca bir kelimeyi tesadüfen bulup seçtiğini ve kendisi adına tescil ettirdiğini düşünmek hayatın olağan akışına terstir. Davalı şirket davacı müvekkilin faaliyet gösterdiği sektörde ticari hayatına devam etmektedir. Dolayısıyla -diğerlerinin yanı sıra- kendi sektörünün tanınmış bir markası olan davacı müvekkile ait olan … markasının tanınmışlığından haberdar olduğunundan ve bu markanın tanınmışlığından faydalanmak istediğinden kötü niyetli olarak davacı müvekkile ait … markasından tek bir … harfini çıkararak … markasını kendisi adına tescil ettirmiştir. Davacı şirketin kendisine ait … markasıyla Türkiye pazarında sahip olduğu hakları kullanamamasına yol açan bu haksız ve hukuksuz eylemin izale edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle de Sayın Mahkeme’nin verdiği kararın kaldırılmasını …” talep ve istinaf etmiştir. Davalı yan katılma yoluyla istinafında “…Bilirkişilerin markanın etkin kullanıp kullanılmadığı tespitini yaparken hangi kıstaslara dayandıklarını rapordan anlamak mümkün olmamaktadır. Hükme esas alınan ve tarafımızı davayı açmaya sebebiyet veren taraf olarak sıfatlandıran raporu kabul etmediğimizden hükmün bu tespit bakımından bozulması gerektiğini düşünmekteyiz…” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava ; markanın hükümsüzlüğü davasıdır. Kullanmama sebebine dayalı olarak açılan davanın anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile konusuz kaldığı ve mahkemece de bu yönde hüküm kurulduğu görülmektedir. Kötüniyetli tescil yönünden açılan davanın reddedildiği ve esasen istinaf incelemesine bu nedenle geldiği görülmektedir. Davacının ; davalının … markasını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Davalının … markasını, üçüncü kişiye ait … markasının I harfini çıkarak tescil edildiğini, … ve … markalarının da aynı şekilde tescil edildiğini ,müvekkilinin … markasından da … harfi çıkartılarak tescil edildiğini ,bunun tesadüf olamayacağını beyan etmişse de taklit edilen örnek gösterilen üçüncü şahıslara ait marka tescil kayıtları yada marka kayıt bilgilerinin ibraz edilmediği, delil sunulmadığı, davacı markasının tanınmışlığı yönünden dosya kapsamında delil bulunmadığı, tanınmış marka ile sektörel bilinirliğin farklı kavramlar olduğu, bu yönde davacı markasının sektörel olarak bilinirliği kabul edilebilir ise de tanınmış marka olduğuna dair delil bulunmadığı davacı markasının bilinirliğinden ve imaj aktarımından faydalanma amacı güdüldüğü yönünde kanaat verici delil bulunmadığı, davalı markasının davacı markası ile benzer olmasının tek başına kötü niyetin ispatı yönünden yeterli kabul edilemeyeceği nedenle davacı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde ;davalının kendi ticari defter ve belgeleri incelendiğinde de markayı etkin ve ciddi kullanmadığının anlaşıldığı, dava dışı … Şirketine düzenlenen 3 faturada bıçak emtiasının satışının yapıldığı, 5 yıllık süreçte sadece üç kullanımın ciddi bir marka kullanımı olarak değerlendirilemeyeceği ,diğer kullanımlarının ise tescil sınıfı dışında olduğu için değerlendirilemeyeceği, bu nedenle mahkemenin etkin kullanım bulunmadığı yönündeki kabulünün doğru olduğu ve bu nedenle konusuz kalan davada, davanın açılmasına davalının neden olduğu ve yargılama giderlerinden sorumluluğuna hükmedilmesinin de doğru olduğu anlaşılmıştır.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3- Davacıdan Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4- Davalıdan Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 5- Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 6- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 08/04/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.