Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/2159 E. 2018/1586 K. 06.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2018/2159 Esas
KARAR NO : 2018/1586
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/278
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/07/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine senede dayalı takip başlattığını, takip konusu senedin dini nikah kıyılırken dini nikah mehir belgesi düzenlendiğini ve bu belgenin senede dönüştürüldüğünü, borçlu kısmına müvekkilinin adının getirildiğini, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve HMK’nun 209/1 maddesi gereğince takibin teminatsız olarak durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, haksız ithamlarda bulunulduğunu, savcılık tarafından alınan bilirkişi tarafından senedin sahte olduğuna dair bir sonuca ulaşılamadığını, bonoda şahis bulunabileceğine dair Yargıtay kararları bulunduğunu, bononun matbu bir evraka düzenlenmesinin zorunlu olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davası olduğu ve bu madde kapsamında sadece icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilebileceği gerekçeleriyle davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile İİK’nun 72.maddesi uyarınca %15 teminat mukabilinde icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmiştir.
Davacı vekili 04/04/2018 havale tarihli dilekçesi ile dava dilekçesindeki taleplerine ek olarak HMK’nun 209.maddesine atıf yapmış ve tedbir kararının HMK’nun 209.maddesi uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve takibin durdurulmasını istemiştir.
Mahkemece 09/04/2018 günlü kararla davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu ve sadece İİK’nun 72/3 maddesi uyarınca tedbir talebinin değerlendirileceği gerekçeleriyle davacının teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; dava konusu senetteki yazıların bir kısmını inkar ettiklerini, bu nedenle HMK’nun 209.maddesi uyarınca senedin işleme alınmaması gerektiğini, davanın HMK 209 maddesi kapsamında açıldığını, yine yapılan suç duyurusu sonucunda İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını, takibe konu senedin matbu senet olmayıp ve kenarlarının da forma kesim olmadığını, eski bir kağıt olduğu hususunun hazırlık soruşturması sırasında alınan raporla da sabit olduğunu, bu nedenle emsal Yargıtay ve BAM kararları çerçevesinde HMK 209 ve 389 maddeleri kapsamında teminatsız olarak takibin durdurulması gerektiğini, mahkemenin tedbirin teminatsız olarak verilemeyeceğine dair kararının doğru olmadığını, ayrıca davalının çeşitli asliye hukuk mahkemelerinde açtığı sahte senetlere dayalı adli yardım talepli davalarda fakir olduğunu ikrar ederek müvekkile 713.000,00 dolar borç vermesini iddia etmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirmiştir.
Takibe konu senet fotokopisinin incelenmesinde; matbu senetlerden olmadığı, davacının borçlu, davalının ise alacaklı olduğu ve 713.100 USD bedelli olup nakden düzenlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Hazırlık soruşturması sırasında alınan grafolog bilirkişi raporunda senedin kareli kağıt parçasına el yazısı ile yazılmış olduğu, davacıya ait imza mevcut iken muhtemelen diğer tarafların da yazı veya imza bulunan belgenin gelişi güzel kesilerek imzanın üst kısmına metin kısmındaki yazıların ve diğer yazıların yazılmasıyla senedin mevcut duruma getirilmiş olduğu, dolayısıyla söz konusu senedin evvelce mevcut davacıya ait imzadan yararlanılarak oluşturulmuş olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan takibe konu bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir kararına yöneliktir. Davacı taraf HMK’nun 209.maddesi uyarınca takibin durdurulması şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere dava İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan bir dava olup ve takipten sonra açılan işbu davada ancak şartları varsa İİK’nun 72/3 maddesi bağlamında icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde tedbir kararı verilebilecektir. Zira İİK’nun 72.maddesi HMK’nun 209.maddesine göre daha özel bir düzenlemedir. Bu nedenle eldeki davada İİK’nun 72.maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerekir. Nitekim mahkemece de isabetli bir şekilde İİK’nun 72.maddesi bağlamında değerlendirme yapılmıştır.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.06/07/2018