Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1989 E. 2021/649 K. 26.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1989 Esas
KARAR NO: 2021/649
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2017
NUMARASI: 2015/868 E. – 2017/756 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası kapsamında, kendisine ait olduğu iddia edilen ancak gerçekte içeriği kendisine tarafından değil bir başkacı tarafından doldurulan bu nedenle sahte olan 01/03/2015 tanzim tarihli, 06/03/2013 vade tarihli ve 83.000,00 TL bedelli bir bonodan ötürü, kambiyo senetlerine ilişkin haciz yoluyla takip ile icraya verilmiş olduğunu, takip konusu bonoyla ilgili olarak icra takibinden önce İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1024 D.iş sayılı dosyası kapsamında alacağın 1.000,00 TL lık kısmı için ihtiyati haciz kararı alınmış ve sonrasında da kesin hacze geçilmiş olup, ödeme emrinde alacağa 37.096,39 TL de faiz işlemiş ve takip çıktısı 120.096,39 TL olduğunu belirterek, takibin durdurulmasına, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının senedi … unvanlı şirkete teminat senedi olarak verdiği iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının dava konusu bonoyu müvekkilinden aldığı borç karşılığı verdiğini, davacının senedin keşide tarihi, ad soyad, imza dışındaki bilgilerin kendisi tarafından doldurulmadığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, 01/12/2016 tarihinde sunduğu ikinci cevap dilekçesinde, önceki cevaplarının aksine işin aslının sonradan öğrenildiği ve buna göre … San. Şirketinin sahibi …’nun, davacı …’in kendisinden borç istemesi üzerine davacıya müteaddit borç verdiğini ve …’in …’dan 91.000,00 TL borç aldığını, aldığı borçları ödemeyen davacı ile dava dışı …’ın sahibi …’nun görüştüğü, davacının …’ya …’ın borçlu olduğu bir yere senet düzenlemeyi böylece borcunu üstlenmeyi teklif ettiğini ve … tarafından da bunun kabul edildiğini, bunun üzerine …’nun davalı müvekkili …’a olan borcu üzerine davacının … adına dava konusu senedi düzenlediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle dosyanın grafolog bilirkişisi …’a tevdi edildiği ve bilirkişinin sunmuş olduğu raporda; senet aslındaki dolum yazılarından imza, borçlu ismi ve keşide tarih yazıları ile diğer yazıların farklı renk, cins ve kalibrasyondaki bir kalemle yazılmış olduğu diğer ifade ile senet aslının tek bir saferde düzenlenmediği, senet aslındaki borçlu ismi ve keşide tarihi dışındaki kalan diğer dolum yazıları ile …’a ait mukayese yazılar arasında, harf ve rakam gövdelendiriliş kuyruk, uç yapılanması, başlangıç ve bitiş noktaları, yazım düzeni, işleklik derecesi, ebat, meyil istimaket, seyin süret, istif, kalem alışkanlıkları ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlik bulunmadığı, senet aslındaki borç ismi ve keşide tarihi dışındaki kalan diğer dolum yazılarının …’ın el ürünü olmadığının beyan edildiği, davacının tanık olarak bildirdiği …nun Kocaeli 1 Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından talimatla alınan ifadesinde; kendisinin 2011-2014 yılları arasında dava dışı … San.. Ltd Şti’de ön muhasebe bölümünde çalıştığını, davacıyı oradan tanıdığını, davacının şirketinin pazarlama işlerini yaptığını, şirketin kendisine teslim edilen mallar ve satışını yaptığı malların bedellerinin teminatı olarak işe başlarken miktar hanesi boş bırakılarak teminat senedi imzalatıldığını, senedin kasada olduğunu, senedin teminat olarak alındığının kesin bildiğini, senetteki 01/03/2013 tarihli davacının işe giriş tarihi olarak hatırladığını, …’ı tanımadığını belirttiği, davacının şikayetçi olduğu açığa imzanın kötüye kullanılmasına ilişkin Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/17618 soruşturma ve 2016/259 K nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile şikayetinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu kovuşturma dosyasının da dosyamız arasına alındığı, davacının yapmış olduğu kovuşturma kararına ilişkin itirazının da reddine karar verildiğinin görüldüğü, davanın menfi tespit davası olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın; davalının dayandığı senetteki bir kısım yazıların davacı eli ürünü olup olmadığı, bu senedin teminat senedi olarak verilip verilmediği, teminat senedi olarak verilmiş ise davalının bunu bilip bilmediği, bu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı, ispat külfetinin kime düştüğü ve ne tür deliller ile ispatlanacağı noktalarında olduğunun görüldüğü, 12/05/2016 tarihli ön inceleme duruşmasının sonucunda davacının iddiasının davalı tarafça talil edilmiş olması nedeniyle ispat yükünün davalıda olduğunun tespitine karar verildiği, davacının açmış olduğu menfi tespit davasında, senedin bazı kısımlarının, miktar ve vade ile diğer kısımlarının anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğini iddia etmiş olması nedeniyle HMK 208 maddesi uyarınca bilirkişi incelemesi yapıldığı ve alınan bilirkişi raporunda davacının iddiasının teyid edildiği, imza, vade ve kendisinin adının yazıldığı kısımlar dışındaki yazıların davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davacı tarafça, dosyaya sunulan dava dışı … firması ile işe girdiği tarihte yapılan sözleşme tarihi ile senedin düzenlendiği tarihin aynı olması, dinlenen tanığın bu hususu teyid etmiş olması nedeniyle her ne kadar Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma dosyasında takipsizlik kararı verilmiş ise de; dosyadaki bilgi ve belgeler uyarınca davalının değişen ve davacı iddiasını talil eden ve zimmen doğrulayan savunmaları uyarınca takibe konu senedin, davacı tarafça dava dışı daha önce çalıştığı … .. Ltd. Şti firmasında işe girerken miktar ve vade hanesi boş olarak teminat olduğu yazmasa bile teminat amaçlı senet verildiğine kanaat getirildiği, davacı tarafça, dava dışı … San.. Ltd Şti’ye teminat amaçlı verildiği belirlenen senedin, verilme amacına aykırı olarak doldurularak takibe konu edilmiş ise de; davacının, daha önce çalıştığı ne dava dışı … Ltd. Firmasına ne de davalıya borcunun bulunmadığı, davalı tarafça bu yönde bir ispat delilini sunulmadığı, keza davalı savunmasını doğrular, davalının dava dışı … Ltd.Şti’den alacaklı ve buna istinaden de davacının dava dışı … Ltd. Şti olan borcu nedeniyle borç üstlenme şekli ile …’nun da davalıya olan borcuna karşılık bu senedin davalıya verildiğinin ispatlanamadığı, aksine teminat senedi olduğunun ispatlanmış olduğuna ve bedelsiz olduğuna, aksi halde dava dışı …’nun adına düzenlenip, onun tarafından cirolanmak suretiyle davalıya verilmesi gerektiğine, ancak bu şekilde yapılmayıp, savunmada dile getirildiği gibi bir senet tesliminin hayatın olağan akışına da uygun olmadığı, zira alacaklı ile borçlu arasındaki irtibatı sağlayan asıl borçlunun iddiaya göre aradan çıkarmış olmasının da, alacaklı olacak olan davalının alacağına ulaşmasını zayıflatacağı düşünüldüğünde, bunun ticari teammüllerine ve hayatın olağan akışına uygun olmadığına kanaat getirildiği” gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında kayıtlı 01/03/2012 düzenleme tarihli 06/03/2013 vade tarihli 83.000,00 TL lik senetten ve bu miktar için talep edilen 37.096,39 TL lik işlemiş faizden borçlu olmadığının tespitine, davacının takibin iptali yönündeki talebi hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Bonoda ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. ancak mahkemece ispat yükü müvekkile yükletilmiş olup aynı zamanda senede karşı senetle ispat kuralı mahkeme tarafından bertaraf edilmiştir. Görülmekte olan davada, davacılar senetteki imzayı inkar etmemiş; davacılar, takibe konu yapılan bono nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığını iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Yukarıda ve dava esnasında sunduğumuz tüm dilekçelerle vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlu takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekir. Takibe konu yapılan senedin (bononun) metninden bu anlaşılamadığı gibi, davacılar bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunmamıştır. zira, davacı, senedin (bononun) keşidecisi, müvekkil de lehtarı bulunduğuna göre, senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, bedelsizlik iddiasını tanıkla değil, usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerekirdi. Davacı bononun teminat senedi olduğunu, bonodaki çeşitli kısımların dava dışı üçüncü kişi tarafından anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia etmişse de bu iddianın muhatabı müvekkil değildir. Söz konusu iddia dava dışı …’a karşı olmasına rağmen davacının kendisi müvekkil tarafından senedin anlaşmaya aykırı doldurulmadığını açıkça kabul etmişken, bu iddia sanki müvekkile karşı ileri sürülmüş ve ispat edilmiş gibi hüküm kurulması usul ve yasaya açıkça aykırıdır. davacı iddiasının tarafı olan …’ı davaya dahil etmemiştir. Oysa ki bu iddialarını sadece …’a karşı ileri sürmüştür.Bunun yanında davacı dava dışı üçüncü kişinin değil müvekkilin senedi anlaşmaya aykırı doldurduğunu iddia etseydi bile bu iddiasını da senetle ispatlamak zorundaydı. Zira; “tedavüle çıkarılırken keşideci tarafından tamamen doldurulmamış bir kambiyo belgesinin mutlak olarak geçersiz olduğu ileri sürülemez. bu belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası, yazılı delille ispatlanabilir.” Böyle yasal bir zorunluluk söz konusu iken, müvekkile karşı ileri sürülmeyen, davaya dahil edilmemiş üçüncü kişiye karşı ileri sürülen soyut bir iddia ispatlanmış gibi müvekkil aleyhine hüküm kurulmuştur. oysa ki hem iddianın muhatabı müvekkil değildir, hem de müvekkille davacı arasında yazılı delille ispat kuralını bertaraf edecek “işçi-işveren” ilişkisi söz konusu değildir. “işçi-işveren” ilişkisinden doğan bir uyuşmazlıkta senedin teminat senedi olduğu tek tanık beyanıyla kabul edilerek aleyhe hüküm kurulacak idiyse bu davanın tarafı dava dışı … olmalıdır. Kambiyo senetlerinde mücerretlik yani soyutluk ilkesi hakim olup dava konusu senedin üzerinde teminat amaçlı verildiğine dair herhangi bir ibare bulunmadığı halde mahkemece senedin teminat senedi olduğu kabul edilmiştir. Tüm belirttiğimiz sebeplerle ve re’sen dikkate alınacak diğer sebeplerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak talebimiz gibi karar verilmesini….” talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Takibe konu bono örneği incelendiğinde; borçlu/keşidecinin davacı olduğu, alacaklı lehdarın davalı olduğu , davalı tarafından kambiyo senetlerine mahsusu haciz yolu ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında takibe konu edildiği, 83.000 TL asıl alacak ve 37.096,39 TL birikmiş faiz üzerinden takip yapıldığı , senet incelendiğinde ” nakden” bedel kaydı olduğu görülmektedir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” ifadesine yer verilmiştir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya dair ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i ( savunma ) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, 290′. maddedeki meblağdan az bir miktara dair olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet ( kesin delil ) ile ispat edilebilir. Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu savlayan tarafa aittir. Davaya konu bono nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Davalı tarafça senedin talili yapılmadığından ispat yükünün yer değiştirdiğinden söz edilemeyecektir. Zira davalı yanın senedin dava dışı … Şirketinden olan alacağına istinaden davacı tarafından kendisinin de …’a olan borcunu ödemiş olmak amacı ile senedin verildiğine dair beyanı senedin bedel kısmının talili anlamını taşıyıp taşımadığı önemlidir. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme ( ihdas ) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır. Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-821 Esas ve 2019/58 Karar sayılı kararında benzer bir hadiseye ilişkin olarak içtihat edildiği üzere; “…Davacı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, malen kayıtlı senedin bedelsiz olduğunu, dava dilekçesinde açıklandığı üzere nakit borç karşılığı düzenlendiğini ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı ise 28.11.2011 tarihinde Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde verdiği ifadesinde senedin dava dışı üçüncü kişinin kendisine olan nakit borcunun davacı tarafından üstlenilmesi nedeniyle düzenlendiğini savunmuştur. Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Somut olayda ise her iki yanın bononun mal karşılığı olmadığına dair beyanları karşısında senedin her iki tarafça da talil edildiğinin kabulü zorunludur ve bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmelidir. ..” denilmiştir. Davacı yanca senedin nakden kaydı ” teminat” olarak talil edilmiş ve davalı yanca da ” borcun üstlenilmesi” olarak talil edilmiş olmakla ispat yükü yer değiştirmemiştir. Bu nedenle eldeki davada bedelsizlik iddiasını ispat külfeti halen davacı yandadır. Senede karşı senetle ispat kuralının istisnasını oluşturacak bir hukuki durum bulunmadığından, imza da inkar edilmediğinden, davacının senedin bedelsizliğini ancak yazılı delille ispatı mümkün olmakla, tanık anlatımlarına itibar edilerek sonuca ulaşılması olanaklı değildir. Keza bu dava açısından senetteki imza ” ikrar” edilmiş olmakla, senedin diğer yazı vb. Unsurlarının sonradan veya farklı kişi tarafından doldurulmuş olmasının ve bu yönde grafolojik inceleme yapılmasının da sonucu değiştirir bir etkisi bulunmamaktadır. Davalı yan hakkında ceza soruşturması da takipsizlikle sonuçlanmıştır. Bu nedenle kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi somut olaya uygun düşmediğinden, davalı yanın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE ; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/868 Esas – 2017/756 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA 2- İlk derece mahkemesine açılan menfi tespit davasında Yerinde görülmeyen ve kanıtlanamayan davanın REDDİNE Takiple ilgili olarak ihtiyati tedbir kararı HMK 209. Maddeye göre verilmiş olmakla icra inkar tazminatı koşulları oluşmadığından tazminata hükmedilmesine yer olmadığına Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.051,24 TL den mahsubu ile fazla yatan 1.991,94 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine Davalı yan kendini vekille temsil ettirmiş olmakla AAÜT ne göre hesaplanan 15.359,15 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına Karar kesinleştiğinde tarafların gider/ delil avanslarının iade edilmesine
İSTİNAF YARGILAMASINDA 3- Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde iade edilmesine 4- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 98,10 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan tebligat gideri 28,00 TL , dosyanın istinafa gidiş/dönüşü için yapılan 46,00 TL olmak üzere toplam 172,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 5- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 26/03/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.