Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/183 E. 2020/2197 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/183 Esas
KARAR NO: 2020/2197
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2017
NUMARASI: 2014/496 2017/678
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin … plakalı aracı 8 bin kilometrede iken 13/05/2013 tarihli sözleşme ile ikinci el olarak satın aldığını, aracın trafiğe ilk çıkışının 23/11/2011 olduğunu, müvekkilinin satın almasından bir süre sonra araçta muhtelif arızalar ortaya çıkmaya başladığını, servise götürüldüğünü, ancak arızaların giderilemediğini, konuyla ilgili olarak 05/09/2013 tarihli ihtarnamenin davalıya gönderilerek arızaların çözümünün istendiğini, ancak davalı tarafın sorunları çözmediğini, arızaların devam ettiğini, araçtaki arızaların mevcut haliyle trafikte can ve mal güvenliği için ciddi tehditler oluşturduğunu, bu nedenle müvekkili şirket tarafından aracın kullanılmadığını belirterek aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili sunduğu ıslah dilekçesiyle 36.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline ve aracın da davalıya iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının aracı ikinci el olarak satın aldığını, aracın ilk satım tarihinin 22/11/2011 olup yaklaşık iki yıl boyunca sorunsuz kullanıldığını, aracın davacı tarafından satın alınmasından sonra arıza ikazı vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bu durumdan müvekkilinin sorumlu olmayacağını, müvekkili yönünden ayıba karşı tekeffül sorumluluğunu gerektiren şartların gerçekleşmediğini, ayrıca davacının seçimlik hakkının onarım yönünde kullandığını, aracı yapılan yol testleri ile herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, buna göre davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağını ve davacının hali hazırda aracı kullanmakta olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; araçta gizli ayıp niteliğinde imalat hataları bulunduğu, satış sırasında alıcı ihbar edilmemiş olmakla birlikte araçtaki sorunun ortaya çıktığında yetkili servisin araçtaki sorunun giderildiğini belirterek aracı davacı alıcıya verdiği ve davacı alıcının da bu beyana güvendiği, yetkili servisin davacıyı doğru ve yeterli bir şekilde bilgilendirmesi ve bu sorunun ileri tarihlerde de ortaya çıkabileceği konusunda uyarması gerektiği gerekçeleriyle aracın davalıya iadesine, trafik devir masraflarının satıcıya ait olmak üzere satıcıya devrine, aynı marka ve özellikte ayıpsız 2011 veya daha üst model bir aracın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, veya 36.000 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, BK’nun 87.maddesi uyarınca edimlerinden birini seçme hakkının davalıya ait olmasına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; verilen kararın infaz kabiliyeti olmadığını, terditli bir karar verildiğini, bu şekildeki kararın usul açısından mümkün olmadığını, HMK’nun 297 ve devamı maddeleri uyarınca taraflara yüklenen borç ve hakların açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerektiği, ayrıca hükümde 2011 veya daha üst model aracın verilmesine karar verildiğini, oysa misli ile değişimin İİK’nun 24.maddesinde düzenlendiğini, buna göre ayıpsız mislinin ilam konusu aracın aynı yıl aynı model, aynı özelliklere sahip araç ile değiştirilmesi anlamına geldiğini, hiçbir zaman farklı model ve tipde bir aracın anlaşılamayacağını, daha üst model bir aracın yahut sıfır kilometre bir aracın verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, bu durumun MK 2’ye de aykırı bulunduğunu, davacının ayıp ihbar külfetini yerine getirmediğini, davacının 03/07/2013 tarihinde servise girerek onarım hakkını kullandığını, bu tarihten iki ay sonra 05/09/2013 tarihinde ayıp ihbarında bulunduğunu, buna göre süresinde ayıp ihbarı yapılmadığını, bilirkişi raporlarının teknik bir izahat içermediği gibi hüküm kurmaya elverişli olmadığını, aracın ABS ve ESP sistemlerindeki arıza sebebiyle güvenli kullanımının ortadan kalktığı, bu nedenle trafikten men edilmesi gerektiği yönündeki tespitin kabul edilemez olduğunu, piyasada bu sistemleri bulunmayan birçok aracın mevcut olduğunu ve trafikte kullanıldığını, bir araçta ABS sisteminin sürekli devirde kalması gibi bir durumun mümkün olmadığını, aracın 50.000 km sınırına dayandığını, davacının aracın kullanımından elde ettiği semerelerin tenzili gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili UYAP’tan gönderdiği ek beyan dilekçesinde; faizin aracın iade edildiği tarihten itibaren başlatılması gerektiğini ileri sürdüğü görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 05/09/2013 tarihli ihtarname ile aracın 13/05/2013 tarihinde satın alındığı, muhtelif zamanlarda arızalar çıktığı, aracın trafikte iken kilometre sayacının yanıp söndüğü , ABS – ESP fren sisteminin, gösterge panelinin ve hız sabitleyicisinin devre dışı kalması sebebiyle yetkili servise başvurulduğu, yetkili servisin hasar kaydı açtığı ve aracın halen serviste olduğu, birçok parça değişmesine rağmen arızaların giderilemediği, sorunun ne olduğu tespit edilemediği, bu arızaların can ve mal güvenliğini tehlikeye soktuğu belirtilerek müvekkilinin aracın ücretsiz değişim hakkını kullandığını belirterek aracın yenisiyle aynen değişimini, aynen ifa gerçekleşmez ise dava açma hakları saklı tutularak araç bedelinin ödenmesinin istendiği görülmüştür. 13/05/2013 tarihli araç satım sözleşmesinde; davacının dava konusu aracı 36.006 TL bedelle … isimli şahıstan aldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda; araç üzerinde 13/09/2013 tarihinde keşfen inceleme yapıldığı, ekli fotoğraflarda da görüleceği üzere yapılan deneme çalışmasında gösterge panelinde ABS ışığının yandığı, motor arıza ışığının yandığı ve sonra söndüğü, deneme sürüşünde de ABS ışığının ve ESP ışığının yanıp söndüğünün tespit edildiği, davacının aracı 33.000 TL bedelle satın aldığını beyan ettiği, bu arızaların trafikte sürüş güvenliğini tehlikeye sokan sürücünün dikkatinin dağılmasına ve güvenli sürüş kabiliyetini ortadan kaldıran arızalar olduğu, bu tür arızaların ortalama bir kullanıcı tarafından anlaşılmasının mümkün olmadığı, ancak yetkili servislerde bulunan özel teknik aletlerle ortaya çıkarılabilecek imalat hataları olup gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, davalı tarafın arızanın giderildiğini belirtmiş ise de, yol testinde arızanın giderilemediğinin anlaşıldığı, buna göre davacının sözleşmeden dönme hakkının bulunduğu, dava konusu aracın ikinci el satın alındığı dikkate alındığında sıfır kilometre ile değiştirilmesi talebinin uygun olmadığı, davacının bedel indiriminde bulunabileceği, bu bedelin de satış fiyatının %20’si olduğu dikkate alınarak 6.600,00 TL olduğu şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/09/2014 tarihli ek bilirkişi raporunda; araçtaki gizli ayıbın aracın güvenli kullanımını ortadan kaldırıcı nitelikte bulunduğu, bu nedenle aracın trafikte rutin kullanımının uygun olmayıp trafikten men edilip değiştirilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan Ocak 2016 tarihli ikinci ek raporda ise; 02/01/2016 tarihinde keşfen inceleme yapıldığı ve arızaların devam ettiği, aracın bu haliyle rutin kullanımının mümkün olmayıp trafikten men edilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; aracın 26/06 , 03/07, 05/07, 25/07 ve 01/08/2013 tarihli servis kartlarında yer alan ayıplar hakkında ayıbın öğrenilmesinden 1 ay 4 gün sonra ihtarname çekildiği, bu durumun TBK’nun 223/2 maddesinde yer alan derhal haber verme yükümlülüğüne uygun düşmediği, 27/08/2013 tarihli kartta yer alan ayıplar açısından 9 gün sonra ihbar yapıldığı, bu durumda ise TTK’nun 23/1-c maddesinde yer alan 8 günlük sürenin geçirildiği, bu nedenle bir talepte bulunulamayacağı, 24/09/2013 tarihli kartta yer alan ihbar açısından herhangi bir ihbarname keşide edilmediği, bu açıdan olaya bakılırsa davanın reddi gerektiği, buna karşılık mahkemenin takdirine göre bahse konu bu hususların somut olaya uygulanması imkanı bulunmadığı mütalaa edilirse önceki raporlar, ıslah ve aracın bir süre de kullanıldığı gözetilerek satın alma değeri ve tenzil esasları dikkate alınıp davanın 33.000 TL üzerinden kabul edilmesinin mümkün olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, satış sözleşmesine dayalı olarak açılan ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi talebine ilişkindir. Davacı taraf davasını ıslah ederek 36.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dava konusu araç davacı tarafından 13/05/2013 tarihli noter satım sözleşmesiyle ikinci el olarak 36.006,00 TL bedelle satın alınmıştır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere aracın gösterge panelinde ABS ışığının yandığı, motor arıza ışığının yandığı ve sonra söndüğü, deneme sürüşünde ise ABS ışığının ve ESP ışığının yanıp söndüğü tespit edilmiştir. Söz konusu arızalar aracın trafikte seyir güvenliğini tehlikeye sokan, sürücünün dikkatinin dağılmasına ve böylelikle sürüş kabiliyetini azaltan ya da ortadan kaldıran arızalar niteliğindedir. Ayrıca bu arızaların teknik aletlerle yapılacak ölçümler sonunda ortaya çıkarılabilecek ayıplar olup bu haliyle dava konusu araçtaki ayıp gizli ayıp niteliğindedir. Dolayısıyla davacı davasında haklıdır. Açıklanan bu yönlere ilişkin davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Ne var ki, davacı taraf başlangıçta aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesini talep etmiş ise de, sonradan yaptığı ıslahında 36.000,00 TL’nin tahsilini istemiş olup mahkemece HMK’nun 26.maddesine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması usule aykırıdır. Bu yönden davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Öte yandan bir taraf aracı kullandığından, diğer taraf ise semenini kullandığından davacı tarafın elde ettiği faydaların iadesi gerektiği şeklindeki istinaf talebi de yerinde değildir. Ayrıca bu durum dolayısıyla davacının faiz talebinin aracın iadesinden başlatılması gerektiğinden bu husus yeniden kurulan hükümde dikkate alınmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2017 gün, 2014/496 Esas, 2017/678 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının davasının ıslah edilmiş şekliyle kısmen kabulü ile; 36.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birlikte ifa kuralı gereğince devir masrafları satıcı davalıya ait olmak üzere … plakalı aracın davalıya iadesine, hükmedilen bu tutara aracın iadesinden itibaren avans faizi işletilmesine, 4-Alınması gereken 2.459,16 TL harçtan, peşin alınan 614,80 TL harcın, mahsubu ile bakiye 1.844,36 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Dava açılırken davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvurma harcı, 614,80 TL peşin harç, 3,75 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 642,85 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 1.952,35 (posta, tebligat ve bilirkişi masrafları) TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 10- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 24,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 109,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.17/12/2020