Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1721 E. 2021/685 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1721 Esas
KARAR NO: 2021/685
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2017/311 2017/402
DAVANIN KONUSU: Faydalı Model Belgesi (Delillerin Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin, “… Aş. ” ticaret ünvanı ile 17.02.1995 tarihinde tescil edildiğini, her türlü metal ve alaşımların üretimi, alımı, satımı, ithalatı, ihracatı ve yurtiçi pazarlama işini yaptığını, müvekkilinin ayrıca “…” ibaresini marka olarak kendi adına tescil ettirdiğini, ticaret ünvanında ki … ibaresinin ayırt edici olduğunu, müvekkilince yapılan araştırma sonunda … ibaresinin davalı tarafından uzun süredir ticari faaliyetlerinde haksız olarak kullanıldığının tespit edildiğini, davalının vergi kayıtlarında … ismini kullanırken, ticaretinde … ibaresiyle iş yaptığını, ayrıca www…com adresini alan adı olarak haksız kullandığını belirterek müvekkiline ait “…” ibareli ticaret ünvanının davalı tarafından ticari dürüstlüğe aykırı olarak kullanıldığının tespitine, davalının işletme adındaki … ibaresinin terkini ile kullanılmasının yasaklanmasına, internet adresinin kullanılmasının ticaret ünvanına tecavüz ettiğinin tespiti ile kullanımının yasaklanmasına, ayrıca ticaret ünvanına tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ile davalıya ait araçların ve davalı tarafından kullanılan üzerinde “…, … ve www…com” ibareleri yer alan reklam, broşür, tabela gibi tüm yazılı evrak ve tanıtım vasıtalarının imhasına, bu suretle ticaret ünvanına vari her türlü tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin “… ” esnaf işletme adını 1993 yılından beri aynı adreste kullandığını, esnaf işletmesini ilk zamanlar “…” iken 1998 yılında müvekkilinin devraldığını ve “…” olarak kullanmaya devam ettiğini, bu ibarenin ticaret unvanı olmayıp, esnaf işletme adı olduğunu, davacının ise ne o tarihte nede halen tescilli bir işletme adının bulunmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davalının eniştesi olan …’ın davalı işyerinde faaliyet gösterdiği, davalının eniştesinin yanında 1993 yılından beridir çalıştığı, daha sonra bu işyerini eniştesinden devralarak faaliyetini devam ettirdiği ve bu yıllardan itibaren Karaköy piyasasında … olarak bilindiği, davacı yanın marka tescilinin davadan sonra yaptırdığı, davacının ticaret ünvanının … iken sonradan unvan değişikliği yaptığı … ibaresi üzerinde davalının öncelikli hak sahipliğinin bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca müvekkilinin marka tescilinin dava tarihinden önce olduğunu, markanın 16.05.2013 tarihinde olduğunu, davanın ise 23.07.2014 de açıldığını, davalının Vergi Dairesi kayıtlarına göre 3 farklı yerde işletmesinin bulunduğunu ve bu işletmelerinde müvekkilinin markasını kullandığını, bu durumun mahkeme tarafından görmezden gelindiğini, mahkemenin ise tek bir işletme olgusuna dayandığını, ticari davada muvafakat etmemelerine rağmen tanık dinlendiğini, teknik olarak markaların hangi internet sitelerinde kullanıldığının tespiti, şirketlerin ekonomik büyüklüklerinin deliller doğrultusunda aydınlatılması için ve yine haksız rekabeti oluşturan unsurların tetkiki bakımından bilirkişi incelemesinin gerekli olduğu halde bu yöndeki taleplerinin gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, dosyanın görevsizlikle geldiğini, daha önceki mahkemede sunulmayan delillerin toplandığını, tanıkların dinlendiğini, mahkemenin itirazlara rağmen bu hususları dikkate almadığını, dava açıldıktan sonra davalının www…com” alan adını kapatarak www…com” alanı kullanmaya başladığını, bu durumun dahi ikrar anlamına geldiğini, davalının ticari faaliyetlerinde müvekkilinin bir şubesi izlenimi uyandırdığını belirtmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; kararın esas yönden doğru olduğunu, vekalet ücreti yönünden düzeltilmesi gerektiğini, davacının müvekkili aleyhine birden fazla asli talebi tek dava konusu yaptığını, objektif dava yığılması bulunduğunu, her bir talep yönünden davanın reddedilmesi nedeniyle ayrı ayrı vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini, oysa mahkemenin tek vekalet ücretine hükmettiğini, ayrıca davanın daha önce asliye ticaret mahkemesinde açılmış olup görevsizlik kararı üzerine FSHHM’ye gönderildiğini, bu itibarla görevsizlik kararına FSHHM tarafından hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararı nedeniyle vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirerek kararın bu yönlerden düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Davanın daha önce Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, mahkemece görevsizlik kararı verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür. Dosyada bulunan belgelerde davalının Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğünde 16.10.1998 den beri kaydının bulunduğu görülmüştür. Davalı tarafından sunulan faturalarda 28.02.1993 tarihli olanda faturanın başlık kısmında “…” ibaresinin yazıldığı, adresin ise … Sk. … No: … Karaköy olduğu görülmüştür. 1998 tarihli faturalarda ise; “…” ibaresinin kullanıldığı görülmüştür. Dosyada bulunan 01.03.1993 tarihli kira sözleşmesinde dükkan adının “…” olarak yazıldığı görülmüştür. Davacı şirketin ticari sicil dosyasının incelenmesinde … Ltd. Olarak kurulduğu, 1997 yılında unvan değişikliği yaparak … Ltd şirketi unvanını aldığı görülmüştür. TESK tarafından düzenlenen mesleki faaliyet belgesinde, … isimli şahsın mesleğinin hurdacı, unvanının da … olduğu, 01.04.1993 tarihi itibariyle mesleki faaliyetini sürdürdüğünün belirtildiği görülmüştür. Tanık …’ın beyanında : “Ben karaköydeki perşembe pazarında gemi tamiratı yapmaktayım malzemelerimi de davalı … dan temin etmekteyim. 94-95 yılından beri …dan almakdayım Başkalarından da malzemeleri temin etmekdeyim. Benim bildiğim kadarıyla ben 94 yılından itibaren davalının … olarak karaköy piyasasında … olarak bilinmektedir” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Tanık …’nın beyanında : “Ben 1992 -1993 yılından beri … yani …ın karşı komşusu olan …de çalışmaya başladım. 2004 yılında aynı yeri ben devraldım ve ben hala orada çalışmaktayım. Bizim döküm piyasasında insanlar soyadlarını kullanarak iş yerlerini açmaktalar … abi de bu şekilde kendi soyadını kulllanmaktadır. Ben bildim bileli bu şekilde kullanmaktadır” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Tanık …’ün beyanında: “Ben döküm işi yaparım. 1992 yılından itibaren ben …’ı tanırım. Kendisi ile ticaretim olmuştur. Kendisinin … olarak çalıştığını bilirim, biz de o şekilde biliriz. Daha önce …’in zannedersem eniştesi … oradaydı. Ondan devraldı. Kendisinden önce de …’den alışveriş yapıyordum. O zaman da … olarak burayı biliyordum” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacı vekilinin tanık dinlenmesine muvafakat etmediği görülmüştür. Davacı vekilinin bilirkişi incelemesi talep ettiği mahkemenin ise 30.11.2017 tarihli celsede dosyadaki delillere göre bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği görülmüştür. Davacıya ait … tescil numaralı “…” markasının 40.sınıfta 16.05.2013 tarihinden itibaren tescilli olduğu görülmüştür. Dosya istinaf incelenmesi için dairemizde bulunduğu sırada davacı vekilinin Uyap sisteminden gönderdiği 15.05.2019 tarihli dilekçe ekinde marka tescil belgesi sunduğu söz konusu belgenin incelenmesinde; … tescil numaralı … markasının 7 ve 40.sınıflarda 29.03.2004 den itibaren davacı adına tescilli olduğu, davacı vekilinin beyanında 10 yıllık süre ile 2013 yılında yenilenme yapıldığını beyan ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, ticaret unvanına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulması taleplerine ilişkindir. Davacı tarafın ticaret unvanında sağlam metal ibaresi bulunduğu ve davacının başlangıçta … Ltd.Şti iken daha sonradan ticaret unvanında değişiklik yaparak 1997 yılında “… A.Ş” unvanını aldığı anlaşılmıştır. Gerek vergi dairesinden gönderilen belgelerden, gerekse davalı tarafından sunulan fatura ve diğer belge içeriklerinden davalının 1993 yılından beri … unvanıyla faaliyet yürüttüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının ticaret unvanına tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiğine yönelik iddiaları sübuta ermemiştir. Mahkemece bu hususlar karar yerinde isabetli olarak değerlendirilmiş olup davacı vekilinin konuya ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca dosyanın mevcut durumu gözetildiğinde, bilirkişi incelemesi yaptırılmaması sonuca etkili görülmemiştir. Davalının istinafı yönünden yapılan değerlendirme yönünden ise; her ne kadar somut davada hem ticaret unvanına tecavüz, hem de haksız rekabet iddiası yönünden talepler bulunduğu ve hem ticaret unvanına tecavüz davası yönünden, hem de haksız rekabet davası yönünden davalı yararına iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmekte ise de, mahkemece bir adet vekalet ücretine hükmedilmiş olup ilk derece mahkemesi kararının tarihi olan 2017 yılı itibariyle eksik hükmedilen vekalet ücreti 2.860,00 TL olup bu tutar 2017 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından davalının ayrıca bir vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Öte yandan dava başlangıçta asliye ticaret mahkemesinde açılmış olup orda verilen görevsizlik kararı nedeniyle davalı yararına ayrıca bir vekalet ücretine hükmedilmesi istenilmiş ise de, HMK’nun 331.maddesinde vekalet ücretine görevli mahkemece hükmedileceği belirtilmiş olup usul kanununda ayrıca görevsiz mahkemedeki yargılama için ayrı bir vekalet ücretine hükmedileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2-3004 Esas, 2019/217 karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere davalı lehine ayrıca görevsizlik kararı nedeniyle vekalet ücretine hükmedilmemesi doğrudur. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin de reddi gerekmiştir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin hem usulden, hem esastan reddine, 3-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davalıdan alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 5-Taraflarca yapılan yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/04/2021