Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1703 E. 2021/423 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1703 Esas
KARAR NO: 2021/423
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI: 2016/798 2017/1019
DAVANIN KONUSU: Alacak (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında düzenlenen 14/12/2012 tarihli finansal kiralama sözleşmesine davalının aykırı davrandığını, kira borçlarını ödemede temerrüde düştüğünü, çekilen ihtarname ile kira borçlarının ödenmesi, aksi halde sözleşmenin feshedileceği ve fesih süresi sonundan itibaren 5 gün içinde malların tesliminin istendiğini, ihtarnamenin usulüne uygun bir şekilde tebliğine rağmen davalının borçlarını ödemediğini, taşınmazı da teslim etmediğini belirterek mülkiyeti müvekkiline ait taşınmaz üzerindeki davalının zilyetliğine son verilerek taşınmazın müvekkiline aynen iadesine, sözleşmenin feshedildiğinin tespitine, tapu kaydındaki finansal kiralama şerhinin terkinine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yargılama sırasında müvekkiline çekilen ihtarnamelerin tebliğinin usulsüz olduğunu, kendisine tebliğ yapıldığı belirtilen kişinin çalışan olmadığını, … da uzun zamandır başka bir adreste ikamet ettiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan değerleme raporunun gerçeği yansıtmadığını, taşınmazların projeye aykırı olarak kullandırıldığını, yine taşınmazda bir kısım taşınır ve dekorasyon malzemelerinin de kaldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davalı kiracının sözleşmede belirtiline kira bedellerini ödemediği, davacı tarafın sunduğu değerleme raporu uyarınca eksik peşin harcın ikmal edildiği, taşınmazda imar durumuna aykırılık bulunduğu yönündeki savunmanın taşınmazın iadesi davasının konusunu teşkil etmediği gibi bu tür savunmaya itibar edilerek davalı yararına sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, sözleşmenin 32 ve 6361 Sayılı Kanunun 33/4 maddesi uyarınca bu yöndeki savunmaların yerinde olmadığı, yine aynı kanunun 33/1 maddesi uyarınca davalının malı iade ile yükümlü bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, dava konusu malların davalıdan alınıp aynen davacıya iadesine, tapu kaydındaki finansal kiralama şerhinin kaldırılmasına, infaz aşamasında gerekirse İİK’nun 24.maddesinin uygulanmasına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; dava açılmasında hukuki yararın bulunması gerektiğini, bu dava şartının tamamlanamayacak nitelikteki dava şartlarından olduğunu, usulüne uygun tebligat şartı gerçekleşmediğini, dolayısıyla davacının dava hakkı bulunmadığını, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğunu, kısa kararda dava konusu taşınmazların açıklanmadan dava konusu taşınmazlar denilmekle yetinildiğini, yine kısa kararda yargılama gideri ve vekalet ücretiyle ilgili hüküm de kurulmadığını, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle kararın bozulması gerektiğini, 23/02/2016 tarihli ihtarnamenin tebliğ şerhinde ismi geçen … tebliğ edildiğini, oysa bu kişinin müvekkili şirkette hiçbir zaman çalışmadığını, müvekkili ile alakası olmadığını, durumun ekli sigorta belgesinde görüldüğünü, bu kişinin Av. …’nin sekreteri olup şirketle ilgisi olmadığını, … yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, bu kişinin sekreteri olmayan … yapılan tebligatın da geçersiz olduğunu, yine dava konusu olayla örtüşen Hukuk Genel Kurulu kararına göre tebliğ yapılmayan bir olayda tebliğin usulüne uygun olduğundan bahsetmenin doğru olmadığını, …’ye yapılan tebligatın ise usulüne uygun olduğunu, ancak müvekkili şirkete yapılan tebligat usulsüz olduğundan davanın reddi ya da ihtarnamede bahsi geçen 60 günlük sürenin bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı tarafça sunulan taşınmaz değerleme raporunun gerçeği yansıtmadığını, ekli 28/09/2016 tarihli raporlarında taşınmazın değerinin 4.150.000,00 TL olduğunu, davacının ise 2.200.000,00 TL beyan ettiğini, taşınmazın rayiç piyasa değerinin ise 6.000.000,00 TL civarında olduğunu, mahkemenin keşif yapması gerektiğini, ayrıca taşınmazların projeye uygun kullanılmadığını, bu nedenle taşınmazların projeye uygun hale getirildikten sonra değerleme yapılması gerektiğini, oysa davacının 4 nolu bağımsız bölümü tahliye ile satışa sunmasının hakkaniyete ve iyiniyete aykırı olduğunu, taşınmazda bir kısım dekorasyon ve taşınırların mahallinde bırakıldığını, yediemine tevdiine yönelik tedbir kararının eksik uygulanmasının söz konusu olduğunu, tasarruf yetkisine ilişkin ara kararın gerekçesinin de doğru olmadığını bildirmiştir. Davacı … şirketi ile davalı şirket arasında 14/12/2012 tarihli düzenleme şeklinde finansal kiralama sözleşmesinin imzalandığı görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve dava dışı şahıslara gönderilen ihtarnamenin incelenmesinde; kira borçlarının ve temerrüt borçlarının ödenmesinin istendiği, ihtarnamenin davalı şirkete ve dava dışı … ile …’ye 25/02/2016 tarihinde “aynı adreste çalışan/oturan çalışan …” imzasına tebliğ edilmiştir şerhi ile tebliğ edildiği, noterce düzenlenen tebliğ şerhinden anlaşılmıştır. Yargılama sırasında davacı tarafça dosyaya sunulan 12/12/2016 tarihli ekspertiz raporunda belirlenen değer üzerinden harç ikmalinin yapıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında davacı tarafın talebi üzerine dava konusu taşınmazlar yönünde 24/04/2017 tarihinde değer kaybının önlenmesi için davacı tarafa tasarruf yetkisi verilmesine dair ara karar kurulduğu görülmüştür. Davalı tarafça dosyaya sunulan 29/09/2016 tarihli değerleme raporunda ise aynı taşınmazın 4.150.000,00 TL bedelli olduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, finansal kiralama sözleşmesine konu taşınmazların iadesi, sözleşmenin feshinin tespiti ve tapu kaydındaki finansal kiralama şerhinin terkinine ilişkindir. Davacı taraf, davalının finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan borçlarını ödemede temerrüde düştüğünü iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davacı tarafça davalı kiracı ile dava dışı kefillere gönderilen 23/02/2016 tarihli ihtarnamenin davalı kiracı şirketin ihtarnamede belirtilen her iki adresinde de “aynı adreste çalışan/oturan-çalışan … imzasına tebliğ edilmiştir” şerhiyle tebliğ edildiği, noterce düzenlenen 07/03/2016 tarihli tebliğ şerhinden anlaşılmaktadır. İhtarnamede belirtilen “… Caddesi, … Sokak, … Apt. No:… K:… Beyoğlu/İstanbul” adresinin davalı kiracı şirketin sözleşmede belirtilen adresi olduğu, yine ihtarnamede belirtilen … Caddesi, … , … Apt. No:… D:… Beyoğlu/İstanbul adresinin ise davalı kiracının sözleşmeyi imzalarken kullandığı kaşedeki yazılı adres olduğu görülmüştür. Finansal kiralama sözleşmesi noterde düzenlenmiş olup 6361 Sayılı Kanunun 33/4 maddesi gözetildiğinde yapılan bu tebligatların usulüne uygun olduğu kanaatine varılmış olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Davalı vekilinin kefillerden … çıkarılan ihtarnamenin tebliğinin usulüne uygun olmadığına dair beyanları ise kefillerin davalı olmaması nedeniyle dairemizce değerlendirilmemiştir. Dava sonunda davanın tümden kabulüne karar verildiğinden dava konusu taşınmazların kısa kararda ayrıntısının belirtilmemesi ve yine tefhim edilen kısa kararda yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmayacağından bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Yine dava konusu taşınmazın değeriyle ilgili olarak taşınmaz değerleme raporunun gerçeği yansıtmadığı ileri sürülmüş ise de, davacı tarafça sunulan taşınmaz değerleme raporu içerik itibariyle dairemizce yeterli görülmüş olup bu yöndeki istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. Öte yandan taşınmazın projeye uygun kullanılmadığı, taşınmazda bir kısım dekorasyon ve bir takım taşınırların mahallinde bırakıldığı belirtilmiş ise de, mahkemece aynen iadeye dair hüküm kurulduğundan bu yöndeki istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir. Öte yandan gerek yediemine tevdi ile ilgili tedbir kararının, gerekse tasarruf yetkisinin verilmesine ilişkin ara kararın gerekçesine dair istinaf talepleri yönünden ise söze konusu tedbir kararlarına süresinde itiraz yapıldığına dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı gibi bahse konu ara kararlarda usule aykırı bir yön bulunmadığından bu yöndeki istinaf talepleri de dinlenebilir nitelikte görülmemiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 150.282,00 TL harçtan, peşin alınan 37.570,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 112.711,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/03/2021