Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1697 E. 2020/2145 K. 11.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1697 Esas
KARAR NO : 2020/2145
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2017
NUMARASI : 2014/335 E. – 2017/895 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillinin 14/12/2006 tarihinde yenilenen ve taraflar arasında imzalanmış olan … Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ile … Yetkili Yedek Parça Satış ve Servis Sözleşmelerine istinaden davalının Türkiye distribütörü olduğu … markasının yetkili satıcılığını ve servisliğini yaptığını, bu sözleşmelerin öncesinde de müvekkili şirketin 1999 yılından bu yana … yetkili satıcılığı ve servisliğini yaptığını ancak davalı tarafından 14/12/2011 tarihinde sözleşmelerin yenilenmeyerek sona erdirileceğinin bildirildiğini, sözleşmenin sona ermesinde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bu nedensiz fesih ile müvekkillinin müşteri kaybettiğini ve ekonomik bakımdan güç durumda kaldığını, davanın konusunu oluşturan denkleştirme talebinin yürürlüğe girecek olan 6102 sayılı TTK’nun 122. maddesinde yapılan düzenleme ile yasal olarak da Türk Hukuku’nda yerini aldığını, müvekkilinin davalı şirkete kazandırmış olduğu yeni ve sürekli müşterilerini kaybetmekte olduğunu, davalının ise bu müşterilerden kazanç sağlamaya devam ettiğini, kayıp miktarının satış ve yetkili servis olarak 3.000.000,00 TL civarında olduğunu belirtmekle fazlaya ve diğer hususlara ilişkin müvekkilinin tüm hakları saklı kalmak ve sonradan artırılmak üzere, hesaplanacak denkleştirme bedelinin (portföy tazminatı) şimdilik 10.000,00 TL lık kısmının davalı şirketten değişen oranlarda ticari işlerde uygulanan avans faizi ve muhakeme masrafları, vekalet ücreti ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında 14/12/2006 tarihinde akdedilen sözleşmenin beş yıl süreli olduğunu, söz konusu sözleşmenin 29 ve 30. maddelerinin hükmü uyarınca 14/12/2011 tarihinde gönderilen ihtarname ile sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, müvekkilinin Rekabet Kurumu düzenlemeleri çerçevesinde niteliksel seçici sistemini benimsediğini, yetkili servis kriterlerini oluşturduğunu ve açıkladığını, davacının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra yetkili servislik başvurusu yaptığını taşıması gereken kriterlerin Ocak 2012 de CD içeriğinde kendisine verildiğini, bu nedenle yetkili servis ilişkisi bakımından davacının kendi tercihi ile sözleşme ilişkisine devam etmemesinin söz konusu olduğunu, davacının halen … özel servisi olarak faaliyetlerine devam ettiğini, sözleşmenin yenilenmemesinin yalnızca yetkili servis olma niteliğini değiştirdiğini, davacının tüm müşterilerini kaybetmiş olduğu iddiasının yanıltıcı ve izaha muhtaç olduğunu, davacının yetkili servislik ilişkisi bakımından özel servis olarak faaliyetini devam ettirdiğini, yetkili satıcılık ilişkisi bakımından ise otomobil satın alan müşterilerin periyodik olarak davacı yada müvekkili şirkete ücret ödemesini gerektiren süreklilik ilişkisinin söz konusu olmadığını, davacıya satış ve satış sonrası hizmetler için reklam, prim vb. adlar altında periyodik ödemeler yapıldığını, davacının kendisi tarafından da kabul edilmiş yıllık satış hedeflerini gerçekleştirmek bakımından performansı en olumsuz yetkili satıcılar arasında yer aldığını, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı olmadığını, huzurdaki davada 6102 sayılı TTK nun zaman bakımından uygulanma olanağının bulunmadığını, bayilik sözleşmesinin 12.7, servislik sözleşmesinin 12.6. maddeleri karşısında davacının herhangi bir talep hakkının söz konusu olmadığını, yenilememe bildiriminin sözleşmenin haksız feshi olmadığını, davacının yetkili servislik için başvurma imkanı varken bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, mevcut yasal direnlemelerde denkleştirme tazminatının öngörülmediğini, dayanak olarak gösterilen Yargıtay kararlarının ise farklı maddi ve hukuki şartlar taşımaları sebebiyle emsal gösterilemeyeceğini, bu tazminatın özel koşullara bağlandığını ve bu koşullarında somut olayda gerçekleşmediğini belirtmekle haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… alınan bilirkişi raporları ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 22/11/2016 Tarih 2016/7823 Esas ve 2016/15006 Karar, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17/04/2014 tarih 2013/2986 Esas ve 2014/7611 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere davacının davalı şirketin dağıtım bayilerinden birisi olduğu, tek satıcı olmadığı, davacı belirli bir bölgede tekel hakkı vermeyen satıcılık ve sağlayıcılık sözleşmesine dayanmakta olup dava konusu sözleşme salt bir satıcılık ve sağlayacılık sözleşmesi olduğundan, sözleşme ile davacı bayiye, tekel hakkı tanımadığı açık olduğundan, sözleşmenin feshine dayalı portföy tazminatı talep edemeyeceği…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; distrübütörün sözleşmeyi nedensiz fesih etmesiyle, önemli hak kayıpları doğduğunu, portföy tazminatının aslında tam da otomotiv bayileri için geçerli olması gerektiğini, ilk derece mahkemesinin yeni TTK’da “belirli bir bölgede tekel hakkı verilmediği” gerekçesiyle davayı reddetmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 2011’de sona erdiğini ve davanın da 8.3.2012’de açıldığını tüm olayların kanunun yürürlüğe girdiği 1.7.2012’den önce gerçekleşip bittiğini, dolayısıyla iş bu davada eski TTK ve içtihatlar uygulanarak davanın kabul edilmesi gerektiğini, Yeni TTK’da da İnhisar başlıklı TTK 104. Maddesinde; MADDE 104- (1) Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz., hükmü yer aldığını, kanunda “yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça” yazıldığı için, tarafların bunun aksini kararlaştırmasında bir mani olmadığını, Davalı …. tarafından müvekkile gönderilen dava konusu sözleşmenin fesih ihbarında, hiçbir sebep ileri sürmediğini, eğer fesihte haklı bir sebebe dayanılsaydı, fesih ihbarında hukuken mutlaka bu sebebin belirtilmesi gereceğini, kaldı ki, davalı tarafın dayanabileceği haklı bir sebep olsaydı, fesih için sözleşmede öngörülen 6 ay ihbar süresi beklenmeyip derhal fesih edileceğini, En son alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmenin, davalı …. tarafından müvekkili … Oto’nun herhangi bir kusuru olmaksızın feshedildiğine ilişkin tespitte bulunulduğunu, Müvekkilinin ilk yıllardan itibaren tanınmışlık ve satılabilirliği düşük seviyelerde olan bir marka olan … yüklenerek sözleşme müddetince başarı ile yükselttiğini, gerek araç satış adedinde gerekse de servis araç giriş adedindeki artışlar markanın hafızalara yerleşmesine vesile olduğunu, müvekkilinin uzun seneler uğraşarak kazandığı gerek araç satış gerekse de servis müşteri portföyünü davalı şirkete hakkaniyete aykırı şekilde devrettiğini, müvekkilinin araç satışının sözleşme bitiminde sıfıra indiğini, Davanın konusu olan denkleştirme taleplerinin hukuki niteliğine bakıldığında bunun bir tazminat değil karşılık talebi olduğunu, bunun sebebinin kaybedilen müşteri çevresi olduğunu, zira sözleşme devam ederken müşterilerden ortak olarak yararlanma durumunun sözleşmenin sona ermesi ile ortadan kalktığını, müvekkil şirketin davalı şirkete kazandırmış olduğu yeni ve sürekli müşterilerini kaybetmekte, davalı şirket ise bu müşterilerden kazanç sağlamaya devam ettiğini, En son raporda bilirkişilerin davalı ….’ye araç satışı ve verilen servis hizmeti vasıtasıyla yeni müşteriler kazandırıldığı ve bu minvalde davalının önemli ölçüde menfaatler elde ettiğinin belirtildiğini,Bayilik sözleşmesinin kanunlarda düzenlenmemiş bir sözleşme türü olduğu ve acentelik ilişkisi ile benzerlik gösteren bayilik sözleşmelerine, niteliğine uygun düştüğü oranda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki acentelik hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bayinin denkleştirme talep etmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 122’nin geniş yorumlanması ve kıyasen uygulanması ile mümkün olduğunu, Davalı …nin …’in Türkiye ana distribütörü olduğunu, genel olarak, ana distribütörlerin bayi açmadıklarını ancak davalının son yıllarda kendi veya grup şirketleri olarak pek çok bayi açmaya başladığını (İstinye, Çekmeköy, Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerde açmıştır), bu çerçevede, müvekkil şirket ile 14.12.2006’da imzalanmış sözleşmenin fesih edilmesinin tek sebebinin davalı …nin aynı mahalde kendisine ait bir bayi açması olduğunu, fesih edilen sözleşmenin imzalanmasından 2.5 yıl sonra 23.06.2009’da davalı, “…İstinye Şubesi” unvanı ile bir bayi açtığını, bu bayi ile müvekkilimin bayi olarak faaliyet gösterdiği yeri Büyükdere Caddesi’nin bölmekte olup arasında sadece 3 km olduğunu, ana cadde olan Büyükdere Caddesine uzaklıklarının hemen hemen aynı olduğunu, davalının kendi karını artırmak için müvekkili ile aynı mahalde kendine ait bir bayi kurduğunu, davalı distribütör şirketin pek çok bayisinin sözleşmesini aynı mahallerde kendisi bayiler açtığı için, Aralık 2011’de müvekkil şirketle aynı tarihte fesih ettiğini, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, denkleştirme (portföy) tazminatı istemine ilişindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki 14.12.2006 Tarihli bayilik sözleşmesinin 29.maddesi ve aynı tarihli yedek parça satış ve servis sözleşmesinin 30.maddesi gereğince sözleşmeler, davalı yanca altı aylık süreye uyularak fesh edilmiş, 09.05.2011 tarihli ihtarname ile; sözleşmenin 14.12.2011 Tarihinde sona ereceği hususu ihtar edilmiştir.Davalı olağan fesih hakkını kullanmıştır.Denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olması veya taraflar arasında davacıya tekel hakkı veren benzeri bir sözleşme olması şarttır. Taraflar arasındaki … bayilik sözleşmesi 14.12.2006 tarihli ve beş yıl sürelidir.Sözleşmenin konusunun düzenlendiği 3.maddeye göre; “sözleşmenin konusu, Distribütörün … Markalı karayollarında kullanım amaçlı üç veya daha fazla tekerlekli motorlu yeni taşıt aracının yukarıda belirtilen adresteki satış tesisinde satış hakkını kendi nam ve hesabına yapmak üzere Bayiye devretmesi ve bayinin kendi nam ve hesabına satması ve bu amaçla bulundurması, teşhir etmesi ile ilgili olarak tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinden ibarettir. Distribütörün satış hakkını bayiye devretmiş olması , mutlak bir hak devri niteliğinde değildir. Distribütör, … markalı araçları belirtilen müşteri gruplarına doğrudan satma hakkını saklı tutar”Sözleşmenin 4/7 maddesine göre; “..bayi szöleşme yerinde iş bu sözleşmenin konusu dışında başka markaların yeni motorlu taşıtların ya da otomonil olsun olmasın farklı ürünlerinin ve hizmetlerin satılması ile ilgili olarak faaliyet yapmak üzere anlaşma yapmayı düşünürse bu durumdan distribütörü bilgilendirmeyi ve bunun en az 45 gün önceden noter vasıtasıyla yerine getirmeyi taahhüt etmektedir…” Taraflar arasındaki … yedek parça satış ve servis sözleşmesi 14.12.2006 tarihli ve beş yıl sürelidir.Sözleşmenin konusunun düzenlendiği 3.maddeye göre; “sözleşmenin konusu, Distribütörün … Markalı karayollarında kullanım amaçlı üç veya daha fazla tekerlekli motorlu yeni taşıt aracının yedek parçalarını, aksesuarları, servis ürünlerini, servis hizmetlerini müteakip maddelerdeki şartlar çerçevesinde belirtilen tesiste kendi nam ve hesabına satması ve servis hizmeti vermesini kapsar. Distribütörün satış hakkını yetkili servise devretmiş olması , mutlak bir hak devri niteliğinde değildir. Distribütör, sözleşmede belirtilen yedek parçaları ekipmanları ve diğer ürünleri belirtilen müşteri gruplarına doğrudan veya dolaylı satma hakkını saklı tutar” Sözleşmenin 4/5 maddesine göre; “…yetkili servis, sözleşme yerinde iş bu sözleşmenin konusu dışında başka markaların yeni motorlu taşıtların yedek parçalarını ve servis hizmetlerini ya da farklı ürünlerinin hizmetlerin satılması ile ilgili olarak faaliyet yapmak üzere anlaşma yapmayı düşünürse bu durumdan distribütörü bilgilendirmeyi ve bunun en az 60 gün önceden noter vasıtasıyla yerine getirmeyi taahhüt etmektedir…” Davaya konu bayilik ve yetkili servis sözleşmelerinin konusu ve içeriği itibarı ile hukuki niteliklerinin tek satıcılık sözleşmesi veya benzeri tekel hakkı veren bir sözleşme niteliğinde olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermesi yerindedir. (Aynı yönde Yargıtay 19.HD’nin E. 2019/2802, K. 2019/4398, 18.9.2019 Tarihli ilamı)Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 11/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.