Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1672 E. 2021/522 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1672 Esas
KARAR NO: 2021/522
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2014/1061 E. – 2017/792 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının davalı ile sadece 2.000,00 TL. ödünç ilişkisi olup bu borcunda ödendiğini; bunun dışında müvekkili tarafından düzenlenmeyen, sahte olarak düzenlenen, üzerindeki yazıların hiçbirinin müvekkiline ait olmayan, ödeme tarihlerinde tahrifat bulunan İstanbul …. icra dairesinin … esas sayılı icra takibine konu edilen senetlerden dolayı toplam 64.000,00 TL bedelli bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitini ve % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, duruşma gün ve saati tebliğ edilmiş, davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; Davacının imzaya itirazı olmadığını, bonolar üzerindeki yazıların sonradan yazıldığına ve takip konusu kadar bir borcu bulunmadığına ilişkin iddiasını yazılı deliller ile ispat edebileceğini, kısmi ödeme iddiasında da bulunarak borçlu olduğunu zımnen kabul ettiğini, bonoların boş olduğu iddiasının doğru olduğu farz edilse bile TTK 592 maddesine göre açığa bono düzenlemesinin mümkün olduğundan davanın açılmasının yasal dayanağı olmadığını, senetlerin vadelerinde tahrifat yapıldığı iddiasının yerinde olmadığını, doğruluğu kabul edilse dahi vadedeki değişiklik iddiasının 20.günü olan vadenin 30.gün olarak değiştirildiğini, bu değişikliğin davacı lehine olduğunu, vade tarihindeki değişikliğin bononun kambiyo vasfını değiştirmediği için tahrifat iddiasının yerinde olmadığını bildirerek tedbir kararının kaldırılmasına, açılan davanın reddine, davacının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; dava ve takibe konu senetlerin davacı tarafından ticari ilişki kapsamından davalıya verilmiş olması, senetler üzerinde yapılmış olan inceleme sonucunda senetlerdeki keşideci imzasının davacıya ait olduğunun tespit edilmiş olması, senetlerdeki diğer deşikliklerin senetlerin geçerliliğine etkisinin bulunmaması ve davacının senetlerin aralarındaki sözleşmeye aykırı doldurulduğu iddiasını yazılı delile ispatlayamamış olması gerekçeleriyle davacının davasının reddine, yasal şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat isteminin reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle “….Yerel Mahkeme yargılamanın her aşamasında ileri sürmemize ve itiraz ve beyan dilekçemizde de belirtmemize rağmen öncelikle senet üzerinde değişiklik ve/veya tahrifat yapıldığı hususunu hiç dikkate almamıştır. Oysa ki senet üzerinde değişiklik ve/veya tahrifat yapıldığı ve senedin birden faila kalemle oluşturulduğu Adli Tıp Kurumu’nun yapmış olduğu inceleme ile de sabit olmuştur. Yerel Mahkeme,Adli Tıp Kurum raporunu dikkate almış olsa idi senet üzerinde yapılan değişiklik sonucu söz konusu senedin TTK uyarınca senet özelliğini yitirmiş olduğu kanaatine varabilecekti. Senet üzerinde oynama yapılmadan oluşturulmuş hali dikkate alındığında senet tanzim tarihinin, senet vade tarihinden sonraki bîr tarih olduğu görülmektedir.Bu durumda söz korusu takibe konu senet TTK ilgili maddeleri gereğince senet vasfını yitirmekte ve Kambiyo mucibince İcra Takibi yapılması olanağı kalmamaktadır.Yerel Mahkeme,Usul ve Yasalara aykırı hükmünü oluştururken; Adli Tıp Kurumu tarafından sunulmuş olan raporda senet üzerindeki imzaların müvekkile ait olduğunun kesin olarak tespit edilemediği hususunu da hiç dikkate almamıştır.Şöyle ki; Adlı Tıp raporunda senet üzerinde ki imzaların kuvvetle muhtemel müvekkile ait olabileceği belirtilmiş olup kesin bir sonuca varılamamıştır. Buna rağmen Yerel Mahkeme gerekçeli kararında bu hususu hiç dikkate almayarak senet üzerindeki imzaların davacıya ait olduğu tespit edilmiştir diyerek bu yönüyle de eksik inceleme sonucu Usul ve Yasalara aykırı hüküm kurmuştur.Rapora ilişkin beyan ve itirazlarımızı içeren dilekçemizde bu husus ayrıntılı olarak açıklanmasına rağmen Yerel Mahkeme tarafından dikkate alınmamıştır. Yerel Mahkeme ;müvekkil ile davalı arasındaki hukuki ilişkiyi en iyi bilen ve tarafları tanıştıran ve görgüye dayalı bilgileri olan şahit …’i talebimize rağmen hiç dinleme yoluna gitmeyerek de eksik inceleme sonucu Usul ve Yasalara aykırı hüküm kurmuştur.Oysa ki tarafları tanıştırıp hukuki ilişkiye sebep olan şahit … dinlenmiş olsa idi taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ne kadar paraya dayandığı ve ödenip ödenmediği hususu ortaya çıkmış olacaktı…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.Davalı yan istinaf dilekçesinde özetle “…. Kararın esas yönünden doğru olduğunu, ancak davacı yanın ihtiyati tedbir kararı alarak alacaklı davalı zararına neden olduğunu bu nedenle kötüniyet tazminatı verilmesi gerektiğini…” beyanla kararın kaldırılarak tazminata da hükmedilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :Dava menfi tespit davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; önce İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/522 Esas sayılı dosyasında açılmış olup, ilgili mahkemece 25/10/2013 tarihinde göreve ilişkin dava şartı noksanlığından usulden red kararı verilerek dosyanın görevli İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği, bu kararın temyiz edildiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin ESAS NO : 2013/19215 KARAR NO: 2014/2973 sayılı ve 17.02.2014 tarihli kararı ile ONANMASINA karar verildiği, onama kararının davacı vekiline 31/03/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin ise 02/05/2014 tarihinde gönderme talep dilekçesi verdiği ; talep dilekçesinin HMK 20. Maddedeki iki haftalık yasal sürede başvurmadığı, bu durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği halde işin esasına girilerek hüküm kurulduğu anlaşılmakla tarafların istinaf dilekçeleri incelenmeksizin kararın bu nedenle kaldırılmasına ve davanı nesası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Tarafların ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurularının HMK 355. Maddesi nazara alınarak KABULÜNE , ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- İlk derece mahkemesine açılan davanın HMK 20. Maddesi nazara alınarak AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.093,00 TL den mahsubu ile fazla yatan 1.033,70 TL harcın talebi halinde davacı yana iade edilmesine Davacı yanca yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına Davalı tarafından yapılan 31,40 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,AAÜT ne göre hesaplanan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine İSTİNAF YARGILAMASINDA 3-Tarafların peşin harçlarının talepleri halinde iade edilmesine 4-Tarafların istinaf yargılama giderlerinin esasa girilmediğinden kendi üzerinde bırakılmasına 5- Duruşmasız inceleme yapıldığından ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362 /1 -a .madde uyarınca KESİN olmak üzere , 11/03/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.