Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/162 E. 2020/2198 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/162 Esas
KARAR NO: 2020/2198
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/02/2017
NUMARASI: 2015/713 2017/114
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacının 21/03/2011 tarihli satış sözleşmesi ile davalı … Ltd.Şti’nden konika dijital baskı makinesini 32.000,00 TL + KDV ile satın aldığını, ancak makinenin çalışmaması üzerine bu davalının 15 gün sonra makineyi yenisi ile değiştirdiğini, değiştirilen makinenin sözleşmede yazılı makinenin daha üst modeli olup fiyatının da 38.389,83 TL + KDV olarak kabul edildiğini, davalının makineye ait 27/10/2011 tarihli faturayı düzenlediğini, müvekkilinin makine karşılığında 5.000,00 TL nakit ile 20.000,00 TL’lik çekler verdiğini, bu çeklerin davalı tarafından tahsil edildiğini, ayrıca müvekkilince borcuna karşılık 9 adet senet düzenlenip davalıya verildiğini, bu senetlerden toplam tutarı 6.400,00 TL olan dört adedinin satıcı davalı tarafından tahsil edildiğini, ancak alınan makinenin gizli ayıplı olduğunun anlaşıldığını, bu konuda 22/11/2012 tarihli ihtarnamenin davalıya gönderilerek makinenin çalıştırılmasının istendiğini, ancak davalının ihtara kayıtsız kalması üzerine müvekkilince 21/01/2013 tarihli ihtarname ile sözleşmeden dönülerek ödenen bedellerin iadesi ile uğranılan zararların tazmininin istendiğini, konuyla ilgili Küçükçekmece 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/146 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını, alınan raporda tespit edilen arızanın gizli ayıp olup kusurlu imalattan kaynaklandığı yolunda görüş bildirildiğini, bu arada müvekkilince davalı şirkete verilen bonoların bir kısmının diğer davalı … tarafından icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin icra tehdidi altında toplam 7.500,00 TL’yi değişik zamanlarda ödemek zorunda kaldığını belirterek müvekkilinin makinede belli olarak davalı şirkete ödediği 38.900,00 TL’nin avans faizi ile bu davalıdan, halen davalı şirkette bulunan ve kötüniyetli olarak diğer davalıya ciro edilen ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe konulan bonolardan dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, takibin durdurulmasına, baskı makinesinin ayıplı teslim edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı iş ve kar kaybı alacağına ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın satış tarihinden itibaren avans faiziyle davalı şirketten tahsiline, ayrıca davalı …’ın takibinde kötüniyetli olduğundan bu davalı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, müvekkillerinden …’ın ciro yoluyla bonolara hamil olduğunu, müvekkilinin satış ilişkisinin tarafı olmadığını, bu nedenle müvekkili … yönünden husumet itirazında bulunduklarını, müvekkili şirketin konika marka dijital baskı makinelerinin Türkiye distribütörü olduğunu, müvekkilinin sözleşme imzalanmadan makinenin çalışması konusunda eğitim verdiğini, ayrıca 10/02/2011 tarihinde makinenin davacının işyerine kurarak çalışır vaziyette teslim ettiğini, ancak davacının kullanım konusunda tecrübe sahibi olmadığından kullanım hatalarından dolayı iki kez servis çağırdığı ve makinenin çalışır vaziyette davacıya teslim edildiğini, davacının her iki servis formunda da makinenin çalışır olduğunu kabul ettiğini, daha sonra taraflarca davacının talebi nedeniyle müvekkil şirket tarafından 27/10/2011 tarihli faturanın düzenlendiğini, davacının faturaya itirazının bulunmadığını, aradan 8 ay geçtikten sonra faturaya itirazın doğru olmadığını, müvekkili şirketin ayrıca orjinal baskı boyaları sattığını, davacının bir süre bu boyaları müvekkilinden temin ettiğini, ancak daha sonra fason ürün boyalar kullanmaya başladığını ve yetkisiz bir takım kişilere de imkan tanıyarak makineye müdahale ettirdiğini, bu durumun makinenin garanti kapsamı dışına çıkmasına yol açtığını, makinenin çalışır vaziyette tesliminden 14 ay geçtikten sonra arıza meydana gelmesi nedeninin açık olduğunu, bu durumun davacının fason ve ikinci kalite boyalar kullanmasından kaynaklandığını, tek taraflı yapılan tespit işlemini kabul etmediklerini, davacının ödeme iddialarının soyut olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davalı şirketin davacıya dava konusu makineyi 10/02/2011 tarihinde teslim ettiği, değişik iş dosyasında aldırılan bilirkişi raporunda sabit olduğu üzere makinenin garanti kapsamında olmasına rağmen üçüncü şahıslara tamir ettirilip parça değişiminin yaptırıldığı, bu hususların koruyucu bakım olarak nitelendirildiği, kafanın çerçeveyi tamamlamadığı ve bu hususun imalat hatası olduğu kanaati belirtilmiş ise de, mekanizmaya ilişkin verilerin sunulmadığı, ayrıca makinenin tesliminden sonra bir aylık deneme süresi geçtikten sonra makinenin arızasız çalışması nedeniyle davacı tarafından makinenin kabul edilip sözleşme yapıldığı, servis formlarına göre iki kez kafa değişimi, bir kez makine sargı sürgüsü değişimi yapıldığı, davacı tarafın 21 ay boyunca boya ve solyent alımlarını sürdürdüğü, makineye bağlı arızanın iki kez olduğu, imalat hatası bulunsaydı ara sıra arıza çıkması gerektiği, kafa hareketini sağlayan mekanizmanın bilgisayar yazılımı olduğu, gizli veya açık bir ayıp olduğuna dair teknik bir kanıtın bulunmadığı, keşif esnasında makinenin çalışıp çalışmadığının tespiti yönünden davacı tarafça herhangi bir hazırlık yapılmadığı, kabloları kesilen ve bilgisayar donanımı bulunmayan makine olmasının ayıbı ispata yeterli olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin makineyi incelemeden ve çalıştırmadan karar verdiğini, arızanın müvekkilinin orjinal boya kullanmamasına bağlandığını, tespit dosyasında makinenin çalışır olduğunun tespit edildiğini, ayrıca konuyla ilgili CD’nin de mevcut olduğunu, ancak mahkemenin bu CD’yi incelemediğini, rapora itirazlarında da bu hususu gündeme getirdiklerini, ancak ek raporda hem bu konudaki hem de diğer itirazlarının karşılanmadığını, mahkemenin de itirazları karşılamadığını, yeniden rapor alınmasını istedikleri halde mahkemenin tahkikatı bitirerek sözlü yargılamaya geçtiğini, bilirkişilerin makineyi çalışır vaziyette incelemeden rapor yazdıklarını, bilirkişilerin 21 aylık süreçte iki kez makineye bağlı hata olduğunu tespit etmelerine rağmen hem nedence makinede ayıp olmadıklarını tespit ettiklerini, delillerin toplanmadığını, eksik tahkikat ile karar verildiğini, bilgisayar konusunda uzman bilirkişilerin inceleme yapması gerektiğini, makinenin çalıştırılmadığını, teknik bir inceleme yapılmasını istemek ve buna göre adil bir karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir. Küçükçekmece 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/146 D.İş sayılı dosyasında; davacının davalı şirket aleyhine tespit talebinde bulunduğu, tespit bilirkişisi tarafından düzenlenen 06/01/2013 tarihli raporda; davacının iş yerine gidildiği, makinenin çalıştırıldığı, basılması istenilen farklı renklerdeki motifleri ve yazıları oluşturan raporu sağlayan elektronik sistem ile çalışan beynin düzenli çalışmadığı, yani raporu tamamlamadığı, makinede saptanan arızanın teknik olarak çalıştırılma süresi içinde belirlenebileceğinden gizli ayıplı bulunduğu, kusurlu imalattan kaynaklandığının tespit edildiği, satış sözleşmesine göre 24 ay garantisi bulunduğundan tamirat bedelinin saptanamadığı, makinede daha önce meydana gelen arızalardan dolayı tespit isteyenin üçüncü kişilere yaptırmış olduğu tamiratları ve değişen parçaların keşif esnasında tespit edilen arızaların tamiri ile ilgili olmayıp sadece koruyucu bakım için yapıldığı belirlendiğinden bu işlerle ilgili yapılan masraf bedelinin belirlenmesine gerek olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüş, tespit dosyasında bir poşet içinde bir kısım fotoğraflarla yine ayrı bir poşet içinde bir adet flash bulunduğu görülmüştür. Taraflar arasında yapılan 21/03/2011 tarihli sözleşmenin incelenmesinde; davalı şirketin makinenin çalışır durumda kurmakla yükümlü olduğu, fatura kesildiği tarihte davacının makine bedelini nakit olarak ödeyeceğinin kabul edildiği, satış bedelinin 32.000 TL + KDV olarak belirtildiği, ayrıca 32.000 TL’lik 5 adet çekin alındığının belirtildiği görülmüştür. Davacı tarafından … isimli şahsa 10/02/2011 tarihinde davalı şirket adına 5.000 TL ödeme yapıldığına dair belge ibraz edildiği, yine dava dilekçesi ekinde bir kısım çeklerle bir kısım bono fotokopilerinin sunulduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 22/11/2012 tarihli ihtarname ile makinenin sürekli arıza verdiği, kullanılamaz durumda olduğu, defalarca aranmasına rağmen makinenin çalışır vaziyette teslim edilmediği, bu nedenle zarara uğranıldığını belirterek makinenin 3 gün içinde tamir edilip çalışır vaziyette davacıya tesliminin, aksi halde tamiratın başka firmalara yaptırılıp tamirat bedelinin tahsil edileceğinin bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı şirkete çekilen 21/01/2013 tarihli ihtarnamede ise; 22/11/2012 tarihli ihtarnameye yollama yapılarak makinenin tamir edilmemesi nedeniyle tespit işlemi yaptırıldığı ve arızaların imalat kusurundan kaynaklandığının anlaşıldığı, buna göre satış sözleşmesinden dönüldüğü belirtilerek satış bedelinin faiziyle ödenmesinin istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 19/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda; 11/12/2014 günü makinenin bulunduğu yere gidildiği, makinenin elektrik güç kablolarının kesili ve atıl durumda bekletildiği, sisteme kumanda edecek bilgisayarın bulunmadığı, kullanılan boyanın niteliğini belirleyecek markalı herhangi bir boya kabına rastlanmadığı, davacının keşif sırasında hiç kimsenin orjinal boya kullanmadığını ve ilk makinenin genişliğinin az gelmesi üzerine keşfe konu ikinci makineyi satın aldıklarını ifade ettiği, kabloların kesili olması ve bilgisayarın bulunmayışı sebebi ile baskı makinesini çalıştırmanın mümkün olmadığı, faturanın 27/10/2011 olsa da davalının 10 Şubat 2011 tarihinde peşinat ödeyerek makineyi teslim aldığını beyan ettiği, nitekim fatura tarihinden önceki 14/03/2011, 19/03/2011, 07/04/2011 ve 15/04/2011 tarihlerinde davacının davalıdan boya ve solvent aldığı, bundan sonra 2011 yılının 11,12 2012 yılının 4 ve 11. Aylarında da boya ve solvent aldığı, bu durumun makinenin genelde çalıştığını gösterdiği, teknik servis raporlarına bakıldığında ilk ikisinin pabuç ve kafa değişimi olduğu, bunların makineye bağlı arızalar olduğu, üçüncü arızanın ise kırılan medya sargı gözünün değişimi olup bunun da kullanıcı hatası niteliğinde olduğu, dolayısıyla yaklaşık 21 aylık kullanım sonucu makine kaynaklı iki arızanın bulunduğu, tespit raporunda kafanın çerçeveyi tamamlamadığı ve bunun imalat hatasından kaynaklandığı sonucuna varılmış ise de, mekanizmanın neresinde ve ne tür bir imalat hatasının olduğunun açıklanmadığı, bu şekildeki bir hatanın kendisini ara sıra göstermesinin ihtimal dahilinde bulunmadığı, oysa kafa hareketini planlayan kısmın bilgisayar yazılım olup bu yazılımın programa virüs kaçması veya imajlarla hafızanın dolması gibi kullanıcıya bağlı sebeplerle işlerini yerine getirememesi ilk akla gelen husus olduğu, davalı tarafın sattığı makinede gizli veya açık bir ayıp bulunduğuna dair herhangi bir teknik kanıta rastlanılamadığı, ayıp iddiasının muhtaça ispat olduğu, bu sebeple davacının ayıptan doğan seçimlik hakkını kullanamayacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/04/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda; elektrik kablosunun kesilerek ve bilgisayarın çıkartılarak adeta çalışmasının ve ayıp durumunun gözlemlenmesinin engellendiği, bu davranışın iyiniyetli olmadığı, makinenin 21 ay süreyle çalıştığı ve sadece makine kaynaklı iki arızanın çıktığı, kafanın çerçeveyi tamamlamadığı şeklindeki arızanın kullanım hatası olma ihtimalinin daha kuvvetli olduğu, heyetin ayıpsızlık konusunda doğrudan bir iddia sahibi olmayıp sadece davacının ayıp iddiasını ispatlayacak teknik kanıta sahip olmadığını beyan etmekle olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin bu ek rapora da itiraz ettiği, ısrarlı bir şekilde CD’yi incelemeleri gerektiğini bildirmesine rağmen ek raporda bu CD’nin incelenmediğini, bilirkişilerin haksız yere değişik iş dosyasını eleştirdiklerini, yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınması gerektiğini beyan ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, satıma konu makinenin ayıplı olduğu iddiasıyla ödenilen bedellerin ve uğranılan zararın tahsili ve tazmini ile ödenmeyen bono bedelleri yönünden borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalı şirketten makine satın almış ve bu makinenin ayıplı olduğunu ileri sürmüştür. Davalılar ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahallinde yapılan incelemede, makinenin elektrik güç kablolarının kesili ve atıl durumda bekletildiği, sisteme kumanda edecek bilgisayarın bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı taraf, mahkemece yapılacak bilirkişi incelemesi gününde makinenin çalışır duruma getirilmesi için gerekli hazırlıkları yapması gerekirken bu hususları yerine getirmemiştir. Somut dava, taraflarca hazırlama ilkesine tabi davalardan olup ve davacı tarafın bu konudaki görevini ihmal ettiğinden, makinenin incelenmesi gerektiği yönündeki istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte davacı taraf, bir CD’den bahsetmiş ve bu CD’nin incelenmediğini ileri sürmüştür. Gerçekten de tespit dosyası içerisinde herhangi bir CD olmamakla birlikte naylon dosya poşeti içerisinde sarı renkli bir adet flash bellek mevcut olup söz konusu flash belleğin incelenmesi yönünden bilirkişilerden ek rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usule aykırı olup bu yönden davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü, kısmen reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2017 tarih, 2015/713 esas, 2017/114 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 45,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 130,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.17/12/2020