Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1605 E. 2021/36 K. 15.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1605 Esas
KARAR NO : 2021/36
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2016
NUMARASI : 2014/366 E. – 2016/570 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 15/02/2009 tarihinde 5 yıl süreli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin 15/02/2014 tarihinde sona ereceğini, ancak bu süre sona ermeden davalının fesih ihtarnamesi ile sözleşmeyi fesh ettiğini bildirildiğini, bayilik sözleşmesi gereğince müvekkilinin mahrum kaldığı karı ödemek durumunda olduğunun ihtar edildiğini, 210.380,89 TL kar mahrumiyetinden şimdilik 10.000TL si ile 41.802 TL USD ceza-i şart bedelinin şimdilik 30.000 TL’sinin fesih tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davalıya ariyet olarak bırakılan ve hali hazırda iade edilmeyen emtiaların rayiç bedelinin tespiti ve müvekkiline iadesi mümkün olmadığından rayic bedelinin tespiti ile şimdilik 5.000,00TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı olarak fesh etmiş olduğunu, buna ilişkin Kozan .. Noterliğinin 25/10/2011 tarihli… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya bildirim yapıldığını, davacı tarafından müvekkiline çekilen ihtarname ile kar mahrumiyeti alacaklarının ve emtiaların iadesi konusunda müvekkilinden talepte bulunulmuş olduğunu, ceza-i şart ödemesi gerektiği konusunda bir taleplerinin mevcut olmadığını, davacı iddialarının aksine emtiaların teslim alındığına dair 14/11/2011 tarihli tutanağı delil olarak dayanıldığını, müvekkilinin sözleşmede taahhüt ettiği miktar üzerinden davacıdan ürün satın aldığını, müvekkilinin yıl bazında taahhüt etmiş olduğu miktardan fazla ürün satmış olduğundan davacının karının olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. davanın bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasıyla kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, davacı ve davalı tarafın delillerini bildirdikten sonra uyuşmazlığın değerlendirilmesi için dosyanınmahkememizce toplanan deliller, taraf beyanları ve alınan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, kök ve ek raporda belirlenen ceza-i şart miktarının davalının öz varlık tutarları dikkiate alındığında, ekonomik mahruma neden olmadığı değerlendirilmekle 80.076,26 TL ceza-i şartın, yargıtay kararları da nazara alınarak kar mahrumiyeti için belirlenen 4,5 aylık süre için hesaplanan 13.810,00 TL kar mahrumiyeti ve talimat bilirkişi raporu ikinci sayfasında değeri tespit edilen kanopi çeliği, toprak altı mekatnik tesisat ve diğer teslim alınmayan malzeme bedellerinden oluşan toplam 4.750 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 80.076,26 TL cezai şart, 13.810,00 TL kar mahrumiyeti, 4.750,00 TL malzeme bedelinin 02/12/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kar mahrumiyetinin sözleşmenin sona erme süresinin sonuna kadar hesaplanması gerektiğini belirterek kar mahrumiyeti yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf istemine özetle; mahkemenin gönderdiği tebligatta 14.12.2015 Tarihli ATK raporu yazılı olduğunu, ilgili raporun dosya ile ilgisi olmadığını, rapor tebliğ edilmeden itiraz hakkı kullanılmadan karar verildiğini, Müvekkilinin taahhüdünden fazla satış yaptığından cezai şart yükümlülüğü olmadığını, cezai şartın ekonomik mahva neden olacağını, şirket hakkında iflas erteleme davası olduğunu, kar mahrumiyeti talebi yönünden talebin tümden reddi gerektiğini, rapordaki hesaplamanın da hatalı olduğunu, üç yıllık faaliyet ortalaması adı altında %4,42 oranına nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığını, kabul etmemekle birlikte hesaplamanın 2.314,39×135=312.437,25TL x1,30/100= 4.061,18Tl olarak hesaplanma yapılması gerektiğini, ödenmesine karar verilen malzeme bedelinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin süreden önce feshi nedeni ile kar mahrumiyeti, cezai şart ve aidiyet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili yasal süresi içinde, davacı vekili ise katılma yolu ile yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalının usule ilişkin itirazı incelendiğinde 21.01.2016 Tarihli duruşma günü ile birlikte ATK raporunun tebligat evrakına eklendiği görülmekte ise de; mahkemenin 22.04.2015 Tarihli rapordan sonra bilirkişi raporu alınması kararı olmadığı, davalı vekilinin de 22.04.2015 Tarihli ek rapora itiraz dilekçesini sunduğu görülmekle savunma hakkının kısıtlanmadığı tebligat evrakına eklenen raporun sehven eklendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında ihtilafsız olan 15.02.2019Tarihli bayilik sözleşmesi beş yıl sürelidir. Sözleşme davalı bayi tarafından süreden önce fesh edilmiş ise de somut bir fesih gerekçesi bildirilmemiştir.Bayilik sözleşmesinin 39 maddesi ve satış taahhütnamesine göre davalı vekilinin cezai şarta ilişkin istinaf istemi incelenmiştir.Sözleşmenin cezai şart uygulaması başlıklı 39 maddesine göre; “Bayiinin iş bu sözleşme kapsamında dağıtıcıya karşı üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerini kısmen veya tamamen ihlal etmesi, gerek Sıvılaştırılmış petrol Gazları Piyasası Mevzuatı ve sair ilgili mevzuat yükümlülüklerini kısmen veya tamamen ihlal etmesi durumunda Bayii iş bu sözleşmeye ek olarak kaleme alınacak protokol ve sair düzenleyici işlemlerdeki cezai şart tutarlarını Sözleşmenin feshi ile birlikte veya sözleşmenin icrasının yanı sıra dağıtıcının bayiden talep hakkını haiz olduğu tazminat haklarından ayrı ve bağımsız olarak ve dağıtıcının herhangi bir kanuni merasim yürütmesine gerek kalmaksızın dağıtıcıya derhal nakden defaten ödeyeceğini aksi durumda dağıtıcı tarafından bayi hakkında cezai şart alacakları nedeni ile kanuni takibe muvafakat ettiğini ve /veya bayi tarafından dağıtıcıya temin edilen teminatların nakde dönüştürülerek dağıtıcının cezai şart alacaklarını faiz ve ferileri ile bayinin dağıtıcıya temin etmiş olduğu teminatlardan karşılanmasına muvafakat ettiğini kabul beyan ve taahhüt eder”.Taraflar arasındaki 15.02.2009 Tarihli satış taahhütnamesine göre; “bayilik sözleşmesi süresince beher yılda asgari 200 ton /yıl otogaz LPG’yi ….AŞ’den …. AŞ ile anlaşmalı LPG dağıtım firmalarından satın alarak Mevzuatın belirlediği kişi ve kuruluşlara satmayı, satış taahhüdü miktarı için takvim yılı kriterinin … petrol tarafından uygun görülecek sair bir zaman kriterinin uygulanmasını, satış taahhüdünün ilk lpg ürün alımından başlayacağını, gerek bayilik ilişkinin başında gerek bayilik ilişkisinin sonunda yer alan ve bir takvim yılından kısa olan dönemler için ise …Petrol tarafından yıllık satış taahhüdü miktarlarına göre kıstelyevm (gün hesabına göre) kriterinin uygulanmasını, her ne sebeple olursa olsun satış taahhüdünü ihlali halinde … Petrol’den satın alamadığım beher ton LPG Otogaz için 100 USD cezai şartı ödemeyi….” şeklinde taahhüt düzenlenmiştir. Bilirkişi kök raporuna göre; davalı yanca 15.02.2009-15.02.2010 ve 15.02.2010-15.02.2011 döneminde taahhütten fazla satış yapıldığı gibi davacı yanca ihtirazi kayıt konulmadan ticari ilişkinin devam ettiği, 15.02.2011-17.11.2011 döneminde ise 182 ton satış yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı bayi 17.10.2011 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 17.11.2011 tarihinde sona erdiğini açıklamıştır. Bu durumda satış taahhütnamesine göre fesih tarihi itibarı ile 15.02.2011-17.11.2011 dönemi için taahhüdün yerine getirildiği ve fesihten sonraki dönem için satış taahhüdüne aykırılık hükümlerine dayalı talepte bulunamayacağı dikkate alınarak cezai şart talebinin küllen reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.Kar mahrumiyetine ilişkin istinaf istemine gelince; Davalı tarafından sözleşmenin süresinden evvel tek taraflı feshinin haksız olmasına göre davacı kural olarak sözleşme gereği kar mahrumiyeti talep edebilecektir. Bu durumda “fesihten sonra ki dönemde kar mahrumiyeti zararı hesaplanmasında, davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir bayilik ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre belirlenerek” davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti hesaplanması gerekir. (Yargıtay 19.HD nin 2016/2825 -9158, 2015/11965-2016/6931 ,2015/11090 esas-2016/1858 sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bilirkişi kök raporunda kar mahrumiyetine esas hesaplama yapılırken %1,30 ortalama kar oranı esas alınmışken, davacı vekilinin itiraz dilekçesinde 2010-2011 ve 2012 yılına ilişkin verileri açıklamasına binaen ek raporda %4,42 oranının esas alındığı görülmektedir. Ancak sözleşme 17.11.2011 tarihinde fesh edilmiş olduğundan; sözleşmenin ayakta kaldığı dönemdeki net kar oranı hesaplanarak makul süre olarak tespit edilen süreye tekabül eden kar mahrumiyetinin bu döneme göre belirlenmesi gerekirken fesihten sonraki 2012 verilerinin esas alınması yerinde olmadığı gibi somut kayıtlar ile denetlenmeden davacı vekilinin beyan dilekçesinin esas alınması sureti ile tanzim olunan ek rapora karşı davalı vekilinin itirazları değerlendirilmeksizin karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenle davacı yanın katılma yolu ile istinaf isteminin reddine, davalı vekilinin isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, 2- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/366 Esas, 2016/570 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,- Yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde davalıya iadesine,- İstinaf istemi reddedildiğinden davacıdan alınması gereken 59,30TL harçtan peşin harcın 31,40Tl harcın mahsubu ile bakiye 27,90TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye kaydına,-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan masrafın kendi üzerinde bırakılmasına,-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere 15/01/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.