Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1552 E. 2019/2191 K. 18.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1552 Esas
KARAR NO : 2019/2191 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2017
NUMARASI : 2012/169 E., 2017/771 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak|Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/10/2019
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin Japonya’da kurulmuş bulunan … tarafından nano teknoloji ile üretilen ve tüm dünyada tanınmış olan …, … ve …ürünlerinin Türkiye’ye ithalatı ve Olke İçinde satışı konusunda İnhisari hak sahibi olduğunu, söz konusu ürünler ‘”…” başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda ödül aldığını, ayrıca … 29.10.2002 tarih vc US 6-472-06I-B2 nolu patent ile Amerika Birleşik Devletlerinde tescilli biî Ürün olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirketin teklifi üzerine davalı şirketin bay tük sisteminin yaygın olması sebebiyle ürünlerin dağıtımı ve ülke çapında satılması vc pazarlanmadı amacıyla davalı şirket ile 28.07.2009 tarihinde sözleşme imzaladığını, sözleşmenin 3.maddesi ile de yürürlükte olduğu her yit için sözleşme konusu ürünlerden asgari 50.000 m2 satın almayı taahhüt ettiğini, sözleşmenin 4. maddesine göre, müvekkil şirketin, davalı şirketin asgari satın alma taahhüdünde bulunmasından ve bu taahhüdüne uyacağından hareketle, Sözleşmenin yürülükte olduğu sürte içinde Sözleşme konusu ürünleri, Sözleşmenin kurulduğu anda mevcut bulunan ve Sözleşmenin 2. nolu ekinde belirtilmiş olan bayileri haricindeki üçüncü kişilere satmama ve bayilik vermeme yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşmenin 3. maddesi uyarınca, davalı şirketin, yıl sonunda asgari satın alma taahhüdünü yerine getirmediği takdirde müvekkil şirketin 6 ay önceden yazılı olarak sözleşmeyi fesih ve Muhatap Şirkcti’in Sözleşmenin 4. maddesinde düzenlenmiş olan inhisari hakkını iptal etme yönündeki seçimlik haklarından herhangi birini kullanmakta muhtar olacağını, müvekkil şirketin, sözleşme hükümleri ile üstlendiği tüm mükellefiyetlerin tümüyle yerine getirmiş olduğunu, sözleşme konusu ürünlerin bayiliğini alma isteğini içeren çok sayıda teklifi, davalı şirket edimlerini yerine getirmediği İçin müvekkil şirketin kendi taahhüdüne uyma zorunluluğu bulunmamasına ve edimini yerine getirmek zorunda olmamasına rağmen, iyi niyetle ve ahde vefa ilkesi çerçevesinde Sözleşmenin 4. maddesinde yer alan davalı şirketin İnhisari haklarına riayeten geri çevirdiğini, ancak, davalı şirketin sözleşmenin 3.maddesinde bir yıl içinde asgari 50,000 m2 ürün satın alma taahhüdü olmasına rağmen £.366,22 m2 ürün satın aldığını, bu ürünlerden de 4.644 m2’sini iade ettiğinden bir yıllık Sözleşme süresi içinde Sözleşmenin 3, maddesi ile taahhüt ettiği yıllık asgari alım miktannm % 10’una dahi tekabül etmeyen bir miktar olan 3.772,22 m2 ürünün fiili satın aliminin gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete taahhüde uyulmasını ve satın alma yükümlülüğünü yerine getirmesi istenildiği, ancak davalının bu yükümlülüğünü çeşitli bahaneler ileri sürerek yerine getirmediğini, TTK 20/IJ hükmünde öngörülen mükellefiyetlere aykırılık teşkil eden bu tülleri nedeniyle müvekkili şirket ile … ilişkilerinin de bozulduğunu, yaşanan bu olumsuzluklardan üretici şirket ile müvekkili şirketin büyük zarar gördüğünü, ürünlerin piyasa edinmesinin engellendiğini, eylemler neticesinde müvekkili şirketin, davalı şirkete Beyoğlu ….Noterliğinden 24.09.2010 tarihinde … yevmiye no.su ile gönderdiği ihtarname ile sözleşmenin 3.maddesine göre 28.07,2009 tarihli sözleşmeyi feshettiklerini bildirdiğini, sözleşmenin feshinden sonra bayilerin ve davalı şirketin elinde kalan ancak iade etmek istedikleri ürünleri iade aldıklarını, davalı şirketin, sözleşme feshi sonrasında davacı-karşı davalı şirket ile yeni bir sözleşme yapmak istediğini, kurulacak olan yeni sözleşmede yıllık alım taahhüdünün başlangıçta 20.000 m2 olarak benimsenmesini, mıktarla/ın bilahare arttırılmasını teklif ettiğini, fakat müvekkil şirketin … ile yaşadığı olumsuzlukları dikkate alarak ve davalı şirketin bu taahhütlerini de yerine getiremeyeceği anlaşıldığından bu talebi kabul etmediğini, müvekkili şirketin, Sözleşmenin sona erdirilmesi üzerine davalı şirketten Sözleşmenin 3. maddesine aykırılık nedeniyle, sözleşmenin teshinden önce doğmuş bulunan haklarına istinaden yoksun kalınan karını talep etmiş olmasına rağmen davalı şirketin çeşitli bahanelerle müvekkili oyaladığını, nihayet 16.01.2012 tarihinde gönderilen e-posta yazısı ile müvekkil şirketin tazminat talebini yerine getiremeyeceklerini kesin olarak beyan etmeleri üzerine , Beyoğlu …-Noterliğinden 24.01.2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi İle davalı şirketten şimdilik 1.188,413,39 EUR’yu 3 iş günü içinde ödemesini talep etliğini, ancak bu ihtarnameye de herhangi bir olumlu yanıt alamadıklarını, davalı şirketin 28.07.2009-28.07.2010 tarihleri arasında sözleşmenin 3.maddesi uyarınca asgari satın alması gereken ürün miktarının 50.000 m2 olmasına rağmen muhatap davalı şirketin fiilen 3.722,22 m2 mal satın aldığını, almadığı miktarın 46.277,78 m2 olduğunu, bunun da 1.188.413,39 EURO’ya tekabül ettiğini, müvekkilinin bu zararlarının dışında da sair maddi ve manevi zararlarının da bulunduğunu, tüm bu nedenlerle, fazlaya ilişkin her türlü yasal ve sözleşmesel hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 25.000,00 EURO’nun fesih tarihinden İtibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı-karşı davalı vekilince açılan kısmi alacak davasının dava değerinin 1.188.413,39 Euro olması gerekirken daha az harç yatırmak için 25.000,00 EURO üzerinden dava açılmasının HMK. 107.madde düzenlemesine ayhkırı olduğunu, eksik harcın tamamlattırılması gerektiğini, dava dilekçesinde şirketin zararının ve yoksun kalınan karın 1.118.413,30 EUR olduğu vc bu zarar haricinde maddi ve manevi tazminat talepleri olduğunu iddia edildiğini, ancak 25.000,00 EURO‘un tahsili için dava açılmasının 6100 sayılı HMK 107. madde hükmüne aykırı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmede yer alan yıllık minimum 50.000 m2 asgari miktarı satmak için tüm çabasını sarf etmesine rağmen ülke gelir düzeyine göre ürünün pahalı olması sebebiyle sözleşmede belirtilen miktarda satılamadığını, müvekkili şirketin ürünün satışını yapan tüm personeli için ürünle ilgili kapsamlı eğitimler verdiğini, müvekkili şirketin … ürünü ite ilgili hazırlamış oldukları teşhir ünitelerini satış yapacak olan 31 bakiye sevk ettiğini, ayrıca, davacı-karşı davalı şirket yetkililerinden 06.01.2010 ve 07.01.2010 tarihlerinde 2 ayrı tutanak ile teslim alınan toplam 153 koli ecocarat ürününün müvekkili şirketin bayilerine teşhir amaçlı olaıak dağıtıldığını, müvekkili şirket tarafından ürünün tanıtımı için lüks konut projeleri için toplu ürün alımı yapan … … gibi sektörün önde gelen şirketleri ve …, gibi mimarlık firmalarına ürün tanıtımlarının yapıldığını, ayrıca yazılı ve görsel medyada ve tüm sektörel yayınlarda da ürünle ilgili halkla ilişki ve tanıtım çalışmaları yapıldığını, ürünün medyaya tanıtılması için bir bastn toplamışı yapılmış , basın toplantısından sonra sektörün önde gelen internet sitelerinde, … Gazetelerinde tanıtımlar ve haberler yapıldığını, bu tanıtım çalışmalarına ek olarak ülkemizin cn prestijli gazetelerinden … Gazetesi ekinde dağıtılmak üzere de insert reklam çalışması hazırlandığını, müvekkil şirketin belirlediği strateji gereği müvekkil şirketin en büyük bayilerinden olan …. Bağdat Caddesindeki showroom açılışına davalı şirket yetkiIis… de çağrıldığını, müvekkili şirketçe sarf edilen tüm bu çabalara rağmen sözleşmede yer alan satış rakamına ulaşamadıklarım, sözleşmenin imzasından yaklaşık 14 ay sonra davacı-karşı davalıdan gelen fesih bildirimi ile yapılan tüm yatırımların zarara dönüştüğünü, davacı-karşı davalı şirketin distribütörlük aldığı tarihten beri hiçbir sene 50.000 m2 İrk ürün satışına ulaşamamasına rağmen sözleşmeye bu yönde bir madde koydurması ve daha sonra da bu maddeden kaynaklı kâr kaybı talep etmesinin mümkün olamayacağını, sözleşmenin minimum alıma ilişkin maddesi yönünden müvekkil şirket açısından BK 1(7 maddesi uyarınca ifa imkansızlığı bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinde yürürlükte olan 81S Numaralı Borçlar Kanunu’ııun ifa imkansızlığını düzenleyen î 17. maddesinde ;’”bir akdin konusu mümkün değilse o akit imkansızdır” hükmünde sö2 konusu olan imkansızlığın başlangıçtaki sözleşme yapıldığı sırada mevcut olan imkansızlık olduğunu, müvekkili şirketçe ürünün tanıtımı ve satışı için tüm çalışmalartn yapılmasına rağmen ürünün sözleşmede belirlenen miktarda satışının mümkün olmadığını, diğer yandan ülkemize … ürününün ithal edildiği Japonya’dan yapılan seramik ithalatına ilişkin raporlar incelendiğinde 6907 kodlu karo, küpler vb. eşya, cilasız sırsız seramikten olan ürünlerin ithalat miktarlarının 2007- 2010 yılları arasında 170.596,00 USD olduğunun tespit edilebileceğini, 2007-2010 yılları arasında Japonya’dan davacı-karşı davalı ve diğer firmalarca ülkemize toplam 26.422 m2 bu ürün gamı sadece ihtilaf konusu … ürünü değil birçok seramik ürünü mevcuttur) ithalat yapılmasına rağmen davacı-karşı davalı firmanın 50.000 m2 lik bir satış rakamını sözleşmeye ısrarla koymak istemesi vc bu bedele ilişkin kâr kaybı talep etmesinin hayalin olağan akışına aykın olduğunu, ilgili gümrüklerden davacı-karşı davalı şirketin son 5 yılda yaptığı ithalat miktarının sorulması ile davacı-karşı davalının toplam ithalatının tespitinin mümkün olduğunu, davacı-karşı davalı şirketin müvekkili şirketle işbirliği yapmadan önce herhangi bir şekilde tek başına 50.000 m2 ürün satamadığını, uzun yıllardır piyasada olan ccocarat ürününün m2 fiyatının 70-100 EUR. olması sebebiyle yıllık satış miktarlarının bu rakama ulaşmasının imkansız olduğundan dolayı da sözleşmenin ilgili maddesinin başlangıçtan itibaren geçersiz olduğunu, sözleşmede belirtilen miktarda satın alınmaması ve satılması mümkün olmadığından müvekkili şirketin yetkilisi … tarafından davacı-karşı davalı şirket yetkilisi …’a gönderilen elektronik posta metninde yıllık 50,000 m2 olan miktarın 2010 yılı için , 15.0m2, 2011 yılı için 25.000 m2, 2012 yılı için 45.000 m2 olarak güncellenmesinin talep edildiğini, ancak davacı-karşı davalı şirketin hu taleplerini kabul etmediğini ve bu davayı açtığını, davacı-karşı davalı şirketin ithal edeceği ürünlerin gümrükten çekilmesi sürecinde gümrük müdürlüğüne verilecek olan teminat mektubunu dahi veremediğini, müvekkili şirketçe verilen 185.872,80 EURO bedelli 12.10.2009 düzenleme tarihli teminat senedi ile davacı-karşı davalı şirket gümrükteki mallarını teslim alabildiğini, diğer taraftan davacı-karşı davalı şirketin müvekkili şirket ite olan sözleşmesini feshetmesinden sonra yine başka bir seramik şirketi ile çalışmaya başladığını, bu hususa ilişkin çıktılarını sunduklarını, tüm bu açıklanan nedenlerle, HMK 107 uyarınca davacı-karşı davalının talep ettiği değerin şimdilik 1.118,413,39 EURO olduğundan davacı-karşı davalıya bu bedelin eksik harcının tamamlattırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de davacı-karşı davalı yana tahmiline karar verilmesinin ve davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/123 ESAS 2014/87 KARAR SAYILI DOSYASI:Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 28/07/2009 tarihinde davalı şirketin Türkiye distribütörü olduğu … ürünleri olan … ve birtakım bazı ürünlerin satış ve pazarlamasının yapılması için sözleşme imzaladıklarını, sözleşmenin 2010 yılında sona erdiğini, sözleşmenin sona ermesinden sonra davalı şirkete iade edilen ürünlerden kaynaklanan müvekkil şirket alacakları konusunda taraflararasında bir uzlaşmanın sağlanamadığını, öte yandan davalı tarafından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/169 Esas sayılı dosyası ile sözleşmeye aykırılık iddiası ile dava açıldığını, müvekkil şirketin davalı şirketten olan 738.904,66 TL cari hesap alacağının davalıdan tahsili için işbu davayı açtıklarını, işbu davanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/169 Esas sayılı dosyası ile tarafları aynı olan aynı sözleşmeden ve ticari ilişkiden kaynaklandığını, bu nedenle dosyanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/169 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi talep etmiştir. C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; davacının sözleşmenin 3.maddesine göre en az 50.000 m2 lik ürünleri satın almayı taahhüt ettiği, ancak davalı karşı davacının 4.199 satış toplamının olduğu, 45.800 siparişin eksik olarak verildiğinden 23/12/2015 tarihli alınan bilirkişi raporunda, 1.215.059,89 EURO istenebileceğini belirtildiği, ikinci bilirkişi heyetinden alınan raporda; davacının kar payına ilişkin talepte bulunabileceği belirtildiği, Yargıtay 19. HD.nin 2006/8306-11183 nolu kararında; kar kaybı hesaplanmışsa davacı işletmenin bu karı elde etmesi için yapılması gereken veya yapacağı masrafın düşülmesi gerekeceği, Yargıtay 19. HD.nin 2007/1718-6317 sayılı kararında; davalı şirkete nakit devam ederken sözleşmeyi ihlal ettiğinden fesih ile davalıdan cezai ve mahrum kalınan kar kaybını istemesinde sözleşmeye aykırılık bulunmadığı, keza Yargıtay 19. HD.nin 2013/15451-19807 sayılı kararında; sözleşmede davacı yanın talebinin müspet zararlardan olan kar mağrumiyetine ilişkin olduğu taraflar arasında kar mağrumiyeti istenebileceği mevcut olmadığı halde kar mağrumiyetinin istenebileceği belirtilmiş olduğundan, buna göre alınan ilk ve ikinci bilirkişi raporları ve yargıtay kararları doğrultusunda davacının talebinin de kabulü cihetine gidilmiş, ihtar çekilmediği için faizin 29/09/2017 tarihinden itibaren uygulanması gerektiği ” gerekçesiyle kök dosya ile ilgili; 1.215.059,89 EURO 3094 sayılı yasanın 4/a.mad.göre 29/09/2017 tarihinden itibaren Devlet bankalarının EURO’ya uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, birleşen dosya ile ilgili 738.904,00 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:. Kararı her iki tarafın da istinaf ettiği görülmüştür.Davacı /karşı davalı istinaf talebinde ; müvekkilinin talep ettikleri alacağa ilişkin olarak Beyoğlu … Noterliğinden 24.01.2012 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı şirketten şimdilik 1.188.413,39 Euro’yu 3 iş günü içinde ödemesini talep ettiğini, ancak gerekçeli kararda ihtarname keşide edilmediği yönünde hatalı bir tespit bulunduğunu , bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere dosyaya mübrez deliller arasında yer alan Beyoğlu … Noterliğinin 24.01.2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 1.188.413,39-Euro davalı/karşı davacıdan talep edilerek davalı/karşı davacı taraf temerrüde düşürülmüş olduğundan kararın temerrüdün başlangıç tarihinin 24/01/2012 tarihi olarak düzeltilmesi için kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı/karşı davacı yan istinaf talebinde ; Aslında kararın gerekçesiz yazıldığını, dilekçeler ve raporlar haricinde kaleme alınmış anlaşılabilir bir gerekçe bulunmadığını ayrıca 5.07.2012 yazım tarihli dava dilekçesinde “Sözleşme’nin Beyoğlu …. Noterliği’nin 24.09.2010 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmeye aykırılık nedeniyle ileriye etkili olarak feshedilmiş olması nedeniyle, işbu Sözleşme’nin 3. Maddesi uyarınca YOKSUN KALINAN KARIN” tahsili istendiğini ,görüleceği üzere, 05.07.2012 tarihli dava dilekçesinde;24.09.2010 tarihli fesih ihtarına ve sözleşmenin 3. maddesine dayanılmış, MENFİ ZARAR İSTENİLMEMİŞ ve SADECE müspet zarar kapsamında YOKSUN KALINAN KARIN TAHSİLİ istendiğini ve Davacı-karşı davalı talebinin sözleşmenin feshinden önce doğmuş bulunan haklarına istinaden YOKSUN KALINAN KAR talebi olduğunu (Yani davadaki talebin feshedilen sözleşmeden dolayı, sözleşmeyi fesheden tarafın, sözleşme ayakta dursaydı kazanmayı umduğu kar yoksunluğuna ilişkin olduğu-Bu hususa da bir itirazlarının olmadığını ), .Bu alacak talebi müspet zararlar arasında kabul edildiğinden davacı yanın sözleşmenin ifa edileceğine güvenilerek kaçırılan daha elverişli fırsatlardan dolayı uğramış olduğu menfi zararları isteyebileceği (Yani müspet zarar kalemlerinin istenemeyeceği, bu nedenle yoksun kalınan karın da istenemeyeceği, davacının ancak menfi zararlarını isteyebileceği yönündeki bilirkişi raporunun hukuki tespiti bu şekilde olmasına rağmen bilirkişilerin müspet zararı hesabı yapmalarının doğru olmadığını ,sözleşmeye göre Eğer Kale en az miktarı senenin sonuna kadar alamazsa, Global, takdiren, bu sözleşmeyi feshetme veya Kale’nin münhasır hakkım iptal etme veya 6 ay önceden yazılı bildirimde bulunarak Ülke kapsamında kısıtlama yapma hakkına sahip olacaktır. Bununla beraber bu hak, yazılı olarak, ancak yılsonundan iki ay sonra en az miktar elde edilmemişse uygulanabilecektir düzenlemesi bulunmakla davacı yanın fesih dışında bir hakkının olmadığı kabul edilmesi gerektiğini Öncelikle dava dilekçesinde istenmediği ve sadece kar yoksunluğu talebinde bulunulduğu için yukarıda da belirtildiği gibi menfi zarar yönünden bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamakla beraber istenmiş olsaydı dahi, davacı-karşı davalı yanın menfi zararı olmadığından bu talebin de reddi gerektiğinden ayrıca Esasen sözleşmenin 2. maddesindeki iyi niyet kuralları ve ithalat raporları incelendiğinde, akdin ifasının baştan itibaren imkansız olduğu anlaşılmakla bu hususlar da gözetildiğinde asıl davada verilen kararın kaldırılması ve asıl davanın reddi gerektiğini beyan ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava; asıl dava açısından sözleşmenin feshi nedeni ile mahrum kalınan kar alacağı, birleşen dava açısından da cari hesap alacağı mahiyetindedir.Yapılan dosya incelemesinde Mahkemenin bilirkişi değişikliği ve yeniden bilirkişi incelemesi ara kararını kurduğu 01/12/2016 tarihli celsede , bilirkişi olarak … ‘nu atadığı , bilahare … görevinden affını talep ettiği ve bu talebin kabulü ile yerine ; … nun atandıkları, bu şekilde heyetin … olarak üçlü bir heyet olarak oluşturulduğu , ancak raporu … düzenledikleri diğer bilirkişinin görev atamasına rağmen ( ki bu bilirkişi ilk heyette görev aldığından yeniden atanmasının hatalı olmasına ayrıca dikkat çekilerek) raporda yer almadığı imzasının bulunmadığı görülmektdir.HMK MADDE 266- (1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.HMK MADDE 276- (1) Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz.Bu nedenle hükme esas alınan rapor bu hali ile usulüne uygun düzenlenmiş bir rapor değildir.Resen nazara alınması gereken bir husus olduğundan tarafların diğer istinaf incelemelerinin bu eksiklik karşısında değerlendirilmesi şu aşamada mümkün olmadığından öncelikle ara karara uygun bilirkişi raporu alınarak ( hatalı bilirkişi seçimi konusundaki vurgu da dikkate alınarak) sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden tarafların istinaf taleplerinin kabulüne ve eksik incelemenin tamamlanması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile 1 – Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a- 6 madde gereğince KALDIRILMASINA , yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine 2-Tarafların yatırdığı peşin harcın kendilerine iade edilmesine3-Her iki tarafın istinaf başvurusu da kabul edilmiş olmakla kararın kaldırılış gerekçe ve şekline nazaran istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a -6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere ve oy birliğiyle karar verildi. 18/10/2019