Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1529 E. 2021/680 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1529 Esas
KARAR NO: 2021/680
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2017
NUMARASI: 2015/140 2017/355
DAVA: FSEK – Tecavüzün Men’i
KARŞI DAVA: FSEK – Eser Olduğunun Tespiti
DAVA TARİHİ: 18/06/2015
BİRLEŞEN 2015/219 ESAS SAYILI DOSYA
DAVA: FSEK’den Kaynaklanan Maddi Tazminat-Tecavüzün Feri
DAVA TARİHİ: 29/09/2015
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı …. A.Ş vekili asıl davada, dava dışı … tarafından … TV’de desti izdivaç adı altında evlilik programı ve eserin somut hale gelerek yayınlandığını, kamuoyunun bu evlilik programı ile tanıştığını, müvekkilinin de 03/03/2008 tarihinde eser sahibi olan … ile imzaladığı sözleşme ile bu program formatını ve formata ilişkin tüm mali hakları devraldığını, bu tarihten itibaren programın müvekkili tarafından çeşitli kanallara pazarlandığını ve halen de yayınlanmaya devam ettiğini, yine müvekkilinin 2008 yılından beri bu formatı ve programı mevcut hakları kapsamında üçüncü kişilere ücreti mukabilinde kullandırdığını, davalılardan … da bu kişilerden olduğunu, … yaptığı programın … TV’de yayınlanmakta olduğunu, yayının 26/06/2015 tarihinde sona ereceğini, ancak … bu yayını başka kanallarda yayanlayacağı yolunda haberler aldıklarını, davalıların yapmış oldukları hazırlıkların müvekkilinin FSEK’te korunan haklarına yönelik ihlal niteliğinde olduğunu belirterek müvekkiline ait evlilik formatının davalı kanallarında, TV ve internet sitelerinde, video paylaşım sitelerinde, davalı … sunuculuğunda veya bir başkasının sunuculuğunda yayınlanmasının önlenmesine yönelik ivedi olarak tedbir kararı verilmesini ve FSEK’in 69.maddesi kapsamında tecavüzün men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı – karşı davacı … vekili, davacının müvekkiline karşı İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/559 Esas sayılı dosyasında dava açtığını, mahkemenin görevsizlik kararı verdiğini, dosyanın Yargıtay’da bulunduğunu, dolayısıyla derdestlik itirazlarının bulunduğunu, davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, zira … eser sahibi olmadığını, öncelikle formatların eser niteliği taşıyıp taşımadığının belirlenmesi gerektiğini, müvekkili … moderasyonunun ise FSEK kapsamında korunmaya değer nitelikte olduğunu, davacının dava açması için gereken maddi koşulların gerçekleşmediğini bildirerek davanın reddini savunmuş, ayrıca müvekkili … moderatörün hususiyet arzeden programdaki moderasyonunun FSEK’e göre eser olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş vekili, davaya konu evlilik programının harci alem özellikli olup hukuken korunmasının mümkün olmadığını, davaya konu formatın daha önce de yaygın bir şekilde dünyanın değişik ülkelerinde yayın yapan televizyonlarda yayınlandığını, ayrıca benzer evlilik programlarının Türkiye’de davacı haricinde de başkaları tarafından yayınlanmakta olduğunu, davacının fikrin kendisini korumak amacında olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili, programın TV 8 ‘de yayınlanmadığını ve yayınlanmayacağını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davacı … A.Ş vekili birleşen 2015/219 esas sayılı davada, müvekkilinin mali haklarına sahip olduğu izdivaç isimli formatın davalılar tarafından izinsiz olarak … isimli şirketin sahibi olduğu …. yayınlanmakta olan ve davalı …’in sunuculuğunda diğer davalıların yapımcılığında yayınlandığını, davalıların eylemlerinin FSEK’ten kaynaklanan haklara tecavüz oluşturduğunu, yayınlanan formatın müvekkilinin formatının birebir aynısı olduğunu belirterek tecavüzün ref’ine, müvekkili şirketin zararlarının tazminine, FSEK 83 ve84 kapsamında tazminata hükmedilmesine, ayrıca TTK’nun 55 vd maddeleri gereğince tazminata hükmedilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla HMK’nun 107.maddesi gözetilerek şimdilik 25.000 TL üzerinden tüm zararın ve/veya karın avans faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, müvekkiline de dava yöneltilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … … A.Ş vekili, davacının formatının Beyoğlu FSHHM’de görülen bir davada tartışıldığını ve eser olarak korunamayacağının hükme bağlandığını, kararın Yargıtay’dan geçerek kesinleştiğini, dünyada ve Türkiye’de bu programların benzerlerinin bulunduğunu, ayrıca üzerinde hak iddia edilen formatın 2009-2013 yılları arasında müvekkiline ait … kanalında yayınlandığını ve buna davacının sessiz kaldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, müvekkilinin tecavüz ve haksız rekabet eylemlerinin olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalılar … A.Ş ve … vekili, davacının mali haklarını devraldığını bildirdiği … FSEK’e göre eser sahibi olmadığını, davaya konu evlilik programının harcı alem olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davaya konu formatın FSEK’in 1/B maddesi gereğince hususiyet taşımadığı, bu nedenle eser niteliğinin haiz olmadığı, davacıya ait program formatında kullanılan unsurların kimsenin tekeline bırakılmayacak unsurlar olduğu, eser niteliğinin bulunmadığı, mali hak ihlalinin gerçekleşmediği gibi tecavüzden öte genel geçer benzerlikler, genel bir format uygulaması ve anonim özelliklerin bulunduğu, korumadan yararlanmayacak herkesin kullanımına açık unsurlardan hareketle oluşturulan televizyon formatı niteliğinde bulunduğu, bu nedenle haksız rekabet unsurlarının da gerçekleşmediği, davalı …’ye ait … kanalında herhangi bir kullanımın bulunmadığı, dolayısıyla bu davalı yönünden pasif husumetin olmadığı gerekçeleriyle asıl dava, karşı dava ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş, kararı asıl ve birleşen davanın davacı vekili ile asıl davanın davalı-karşı davanın davacısı … vekili istinaf etmiştir. Asıl ve birleşen davanın davacı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemeye sunulan ve 2008 yılından beri müvekkilinin yapımcı ve/veya lisans vererek aynı formatta yaptığı ve tüm kayıtların somut ve net olduğunu, sektörde formatın mali haklarının müvekkiline ait olduğunun herkesçe bilindiğini, bu nedenle müvekkilinden izin alındığını, dosyaya sundukları … TV ile imzalanan protokolde formatın müvekkiline ait olduğunun kabul edildiğini, ayrıca müvekkilinin bu formatı Frapada ilk haliyle ve geliştirilen versiyonuyla tescil ettirdiğini, dolayısıyla mali hakların müvekkiline ait olduğunu, kaldı ki …’in müvekkiline verdiği yazılı beyanda bu durumu kabul ederek herhangi bir hakkı olmadığını beyan ve kabul ettiğini, bu formatın başka kanallarda yayınlanacağını öğrenmeleri üzerine asıl davayı açtıklarını, daha sonra ise 2015 ve 2016 yayın dönemi başlamadan önce davalı … kanalında reklam ve tanıtım yapılmaya başlanınca birleşen davayı açtıklarını, davaların birleştirildiğini, ancak mahkemenin tafsilatlı ve teknik bilirkişi raporlarını nazara almaksızın hukukçu görüşünün nazara alınarak davayı reddettiğini, kararın hatalı olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemece alınan 26/01/2017 tarihli raporda, formatın kendine özgü ve özgün olduğunun belirtildiğini, davalıların programın formatının müvekkilininkiyle aynı olduğunu, dolayısıyla formatın aynen izinsiz kullanılmasının davalılarca iltibasa neden olduğunu, izleyicinin yanıltıldığını ve haksız rekabetin gerçekleştiği yolunda görüş bildirildiğini, ancak mahkemenin bu görüşü dikkate almadığını, yine rapordaki çoğunluk görüşünün formatın eser olarak tanımlanabileceği ve FSEK korumasından faydalanabileceği, mahkemenin formatı eser olarak nitelendirmemesi halinde dahi haksız rekabetle korunabileceği yolunda görüş bildirildiğini, ancak mahkemenin teknik bilirkişilerin yaptığı bu değerlendirmeleri dikkate almayarak hukuken anlamsız şekilde hukukçu bilirkişinin vardığı sonucu kabul etmesinin doğru olmadığını, Yargıtay 11.HD’nin 2004/6612 esas ve 2005/3278 sayılı kararında görüntülü eserlerden hangi tür programların eser sayılacağı konusunda açıklık getirdiğini, bu tür programların normatif ve tahdidi olarak sınırlandırılmadığını, buna göre program yayın formatlarının da eser olarak sayılması ve korunması gerektiğini belirttiğini, benzer programların farklı kanallarda yayınlanıyor olmasının haksız rekabet oluşturmayacağı şeklindeki görüşün de hatalı olduğunu, haksız rekabetin oluşması için iş ürününün aynı zamanda piyasaya sürülmesi şeklinde bir kural veya şartın olmadığını, davalıların arasındaki sözleşmenin tarihinin 05/06/2015 olup bu tarihte müvekkilinin programın henüz yayında olduğunu, buna rağmen birebir aynı programın yapılması amacında olan davalıların kötüniyetli olduğunu, dolayısıyla haksız rekabete ilişkin talepler bakımından da davanın reddinin hatalı olduğunu, mahkemede alınan ikinci raporda ise ilk rapordaki formata yönelik detaylı ve görsel değerlendirmelere katıldıklarını, yine Beyoğlu FSHHM’nin 2008/8 esas sayılı dosyasının delil özelliğinin bulunmadığının ifade edildiğini, mahkemenin bu raporu da dikkate almadığını, bahse konu Beyoğlu FSHHM dosyasının huzurdaki dava için emsal olamayacağını, alınan her iki raporda da format ve formatla çekilen programın özgün ve hususiyeti haiz olduğunun sabit olduğunu, davalıların programının müvekkilinin birebir taklidi olduğunun ortaya çıktığını, her iki raporda da format ve programın koruma altında olduğunun belirtildiğini, mahkemenin bu hususları dikkate almadığını, Yargıtay’ın hususiyet taşıyan programı ve formatları eser olarak kabul ettiğini, buna göre formatın ve programın FSEK’in 83 ve 84 maddesi kapsamında haksız rekabet hükümlerine göre korunması gerektiğini, yine davalılar tarafından sunulan ve dosyada atanan bilirkişilerce çürütülen uzman görüşünün nazara alınmasının hatalı olduğunu, mahkemenin kendisinin atadığı bilirkişiler tarafından verilen raporlardan ziyade İstanbul 3.FSHHM’nin 2015/98 esas sayılı dosyasında alınan ve ilgili mahkemece dahi itibar edilmeyen raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, zaten bu raporun bilimsellikten uzak, teknik ve sektörel hatalar içerdiğini, yine birleşen davada davalıların haksız rekabet şeklindeki eylemlerinin dikkate alınmadığını, kaldı ki birleşen davada davalıların sözleşmenin feshine yöneltme ve haksız fesih bakımından da haksız rekabete yönelik tazminat talebinde bulunduklarını, … … TV’de program devam ederken ve en az üç yıl daha müvekkili şirketle sunuculuk sözleşmesi varken ve müvekkili şirketin … ile bir yıl daha program için yapım sözleşmesi varken davalılarla işbirliği içerisine girerek anlaşma yaptığını ve … sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, dolayısıyla müvekkilinin bu eylemlerden zarar gördüğünü, diğer davalıların … fahiş ücret teklif ettiklerini, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ve müvekkiline ait formatın müvekkilinin izni olmaksızın davalı … yayınlanmaya başladığını, mahkemece bu kapsamdaki delillerin eksik toplandığını, sözleşmeler sunulmuş ise de sair kayıtlar ile faturaların sunulmadığını, dosyada mübrez davalı yapımcı … firması ile davalı … arasındaki sunuculuk sözleşmesinin de … ile … arasındaki sözleşme tarihiyle aynı tarihli olduğunu, mahkemenin önce hüküm kurduğunu, fakat bu hükmü gerekçelendiremediğini bildirerek asıl ve birleşen dava yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir. Asıl davanın davalı-karşı davanın davacısı … vekili, istinaf sebebi olarak; asıl davada ve birleşen davada davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı yolunda itirazda bulunduklarını, davacının ise hak sahipliğine ilişkin olarak tek gelir olarak 21/02/2008 tarihli yayına ilişkin programın bir kısmının yer aldığı, sadece 51 saniye montajlanmış CD sunduğunu, bu delilin hukuka aykırı olduğunu ileri sürdüklerini, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, davanın aktif husumetten reddi gerektiğini, mahkemeye ayrıca konuyla ilgili olarak İstanbul C.Başsavcılığı Fikri Sınai Haklar Bürosunun 2015/1286601 esas sayılı dosyasından bilgi verdiklerini, ancak mahkemenin bu dosyanın sonucunu beklemediğini, mahkemenin gerekçeli kararda davacının … programın yapımcısı olduğuna dair görüntü ve kayıt sunulduğunu, buna göre … program yapımcısı ve yönetmeni olduğuna dair FSEK’in 8 ve 11.maddeleri gereğince … TV’de yayınlanan programa ilişkin formatın hak sahibi olduğu karinesi bulunduğu ve davacının da bu format üzerindeki hakları aldığının iddia edildiği, … da imzasını taşıyan ve itiraza uğramamış olan şarta bağlı fesih ve ibraname başlıklı belgede, … isimli programın formatının … Film’e ait olduğu şeklinde bir gerekçeye yer verildiğini, oysa davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, mahkemenin bu hususu gereği gibi değerlendirmediğini, davacının hak sahipliğini 03/03/2008 tarihli sözleşmeye dayandırdığını, 21/02/2008 tarihli yayın CD’sinin ve işbu CD’den elde edilen görüntünün hukuka aykırı delil mahiyetinde olduğunu, yine Beyoğlu FSHHM’nin 2008/8 sayılı dosyasında aynı programın dava konusu yapıldığını, ancak bu dosyada … adının geçmediğini, yine bu görüntüde kanalın logosu ve programın isminin yer almadığını, bahse konu dosyada altı adet desti istivaç program kaydının yer aldığını, bu CD’lerde … adının geçmediğini, yine evlilik programının ilk kamuya arzı niteliğinde olan 29/10/2007 tarihli yayında da … adının yer almadığını, ilk programın … sunumuyla gerçekleştirildiğini, mahkemenin husumet itirazını gereği gibi değerlendirmediğini, mahkemeye …. TV tarafından gönderilen cevaptan, … ile … TV arasında hiçbir hukuki bağ olmadığının belirtildiğini, mahkemenin buna itibar etmediğini, yine 21/02/2008 tarihli yayın kaydının montajlanmış olup olmadığı konusundaki bilirkişi incelemesi taleplerinin değerlendirilmediğini, altı adet CD’de … adının geçmediğini, davacının kötüniyetli ve haksız kazanç temin elde etmek amacıyla hak sahipliği konusunda hem çelişki meydana getirdiğini, hem de organik bağı bulunduğu şirketlerle lisans sözleşmesi yaparak mali hak sahibi olduğu yönünde yanıltıcı davranışlar sergilediğini, mahkemenin bu konuda sundukları delilleri incelemediğini, gerekçeli kararda da bu delillere yer vermediğini, davacının formatın basit halini … adına 2011 yılında tescil ettirdiğini iddia ettiğini, oysa ilgili internet sitesinde ise … dışında şirket ortağı olan … eser sahibi olduğunun iddia edildiğini, 2015 yılında ise aynı formatın bu kez şirket ortağı … adına tescil edildiğini, hak sahipliği konusunda davacının uzun yıllar tenafuz oluşturduğunu, ayrıca karşı davanın kabulü gerektiğini, müvekkilinin bu formatta moderasyonunun detaylandırılmadığını, bu programdaki moderasyonun programa hususiyet katan münferit bir unsur halini aldığını, … evlilik programı ile ilgili toplum nezdinde refleks olarak tanınan bir marka olduğunu, bu durumun davacı tarafından dahi kabul gördüğünü, moderasyonun programın içeriğinden daha önemli hale geldiğini, … yer aldığı programlarda sunuculuk anlayışını da değiştirdiğini, 10 yıldır izleyici ve katılımcı topladığını, bunun da moderasyondan kaynaklandığını, bu güne kadar 329 çift evlendirildiğini, dolayısıyla moderasyonun zaman içinde gelişerek FSEK tarafından korunmaya değer nitelik kazandığını, televizyon formatındaki en önemli unsurun moderasyonda saklı olduğunu yapımcı firmanın da bildiğini, Alman Yüksek Mahkemesinin bir kararında programı izlenebilir kılanın soyut düşünce değil moderasyon olduğunu belirttiğini, bilirkişinin son raporda karşı dava açısından neticei taleplerini yanlış değerlendirdiğini, programdaki moderasyonun eser olarak kabul edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davacı … ve dava dışı … arasında düzenlenen 03/03/2008 tarihli sözleşme ile dava konusu formatın mali haklarının … tarafından davacıya devredildiği görülmüştür. 19/08/2009 tarihli şarta bağlı fesih ve ibraname başlıklı davacı ile … ve … Ltd.Şti tarafından düzenlenen metinde; … izdivaç isimli programın formatı, unsurları ve isim hakkının (izdivaç) davacıya ait olduğu görülmüştür. İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/559 esas sayılı – 405 karar sayılı 10/06/2015 tarihli ilamın incelenmesinde; davacının … A.Ş, davalıların ise … ve … olduğu, davanın ise program formatının ve isim hakkının tespiti, … başka kanallarla sözleşme yapmamasına ilişkin tedbir istemi olduğu, mahkemece görevsizlik kararı verildiği görülmüştür. Beyoğlu FSHHM’nin 2008/8 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacıların … Hakla İlişkiler ve …, davalının ise … A.Ş olduğu, talebin ise müvekkiline ait eserin desti izdivaç adı altında davalı …’de yayınlandığı belirtilerek tecavüzün önlenmesi ve tazminat talebine ilişkin olduğu, yargılama sonunda davacının tasdik ettirdiği düğünümüz var adlı henüz alenileşmemiş program formatının yeni bir fikri ürün niteliğinde bulunmadığı, sahibinin hususiyetini taşımadığı, eser niteliğinde olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, temyiz isteğinin ve karar düzeltme isteğinin Yargıtay 11.HD tarafından reddedildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür. İstanbul 2.FSHHM’nin 2015/219 esas sayılı dosyasında açılan davanın 11/02/2016 tarihinde asıl dava ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 26/01/2017 havale tarihli bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, davalıların pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, dava konusu formatın eser çeşitlerine dahil olduğu hususiyet taşıdığı ve özgün olduğu, davaya konu formatın eser olarak tanımlanabileceği ve FSEK korumasından yararlanabileceği, mahkemenin bu formatı eser olarak değerlendirmemesi halinde ise haksız rekabetle korunabileceği, niteliği gereği bu değerde bulunduğu, davaya konu format ile davalı … logolu kanalda yayınlanan programın formatlarının aynı olduğu, her iki programın ögeleri ile birlikte birbirinin benzeri olduğu, karıştırmaya yol açabileceği, bu sebeple hukuken korunmasının gerektiği, …’in sunumunun ise eser olarak gerekli şartları taşımadığı, sunumun hususiyet taşımadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İlk heyette bulunan bilirkişi … tarafından verilen 03/01/2017 tarihli ayrık görüşde ise; formatların eser olarak korunabilmesinin tartışmalı olduğu, en azından hususiyet arzeden içerikleri barındırır nitelikte olması gerektiği, söz konusu hususiyetin dava konusu formatın münferit unsurlarından mevcut olmamakla birlikte bu unsurların bir araya getirilmesinden hususiyet oluşabileceği, formatların eser olduğunun kabulü açısından ilim ve edebiyat eserleri ile sinema eserleri bakımından değerlendirme yapılabileceği, somut olaydaki format ve programın yönetim ve senaryo gibi unsurlar içermediğinden sinema eseri niteliğinde bulunmadığı, ayrıca ilim ve edebiyat eseri olarak da korunamayacağı, haksız rekabet değerlendirmesi açısından ise her iki TV kanalında yayınlanan programlar arası benzerlik bulunsa da önceki programın sona erdiği, programın yayınlandığı kanaldan ziyade sunucunun kişiliğinin ön planda olduğu, sonraki programın öncekinin devamı olduğu düşüncesi oluşsa bile izleyici kitlesinin sözleşme ilişkisi çerçevesinde sunucu ve ekibin bir diğer kanala geçtiğini anlayabileceği, kaldı ki karıştırma ihtimaline dayalı haksız rekabetten söz edilebilmesi için gerekli olanın öncelikli korunabilir hakkın da olayda söz konusu olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/07/2017 havale tarihli Doç. …, Dr. … ve … tarafından düzenlenen raporda ise; evlilik programlarına OHAL kapsamında kararname ile RTÜK denetiminde sınırlama getirildiği, desti izdivaç programının formatının senaryo özelliği arzetmediğinden fikri eser ilim ve edebiyat eseri korumasına konu edilemeyeceği, desti izdivaç, … ve … evlilik programlarının formata uygun canlı çekilen TV programı olmakla sinema senaryosuna sahip olmadığından sinema eseri korumasından yararlanamayacağı, bu programların senaryoyu haiz olsa ve sinema eseri sayılsa bile bu sinema eserinin sahibinin … olamayacağı, ortada bir eser bulunmadığından davalı … ve aidiyet ya da sahipliğin de bulunmadığı, davacının haklarının FSEK 83 ve 84.maddesine göre korunabileceği, zira FSEK 83 ve 84’deki korumanın eser niteliğinin tespitine bağlı olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Asıl dava, FSEK’te korunan hakların ihlal edildiği iddiasıyla davaya konu evlilik formatının davalı kanallarında, TV, internet ve video paylaşım sitelerinde yayınlanmasının önlenmesi konusunda tedbir kararı verilmesiyle FSEK’in 69.maddesi kapsamında tecavüzün men’i talebine, karşı dava ise karşı davacının programdaki moderasyonunun eser olarak tespiti istemine, birleşen dava ise tecavüzün ref’i ve tazminat talebine ilişkindir. Asıl ve birleşen davanın davacısı olan …. A.Ş, dava konusu izdivaç program formatının kendisine ait olduğunu iddia etmiştir. Öncelikli olarak davacının bu program formatı üzerinde hak sahibi olup olmadığının irdelenmesi gerekir. Davacı taraf, delil olarak söz konusu formatın dava dışı … tarafından müvekkiline devredildiğine ilişkin dosyaya sözleşme sunmuştur. Yargılama sırasında mahkemece … TV’ye yazılan müzekkereye verilen cevapta … ile bir ilgilerinin bulunmadığı belirtilmiş ise de, dosyadaki … TV görüntülerinin çıktılarından programın yapımcı yönetmeninin … yazdığı, buna göre ilk defa programın formatının … TV’de alenileştiği, zaten FSEK’in 8.maddesine göre gerçek kişilerin hak sahibi olabileceği gözetildiğinde davacının program formatı üzerinde hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla davalı karşı davacı … vekilinin asıl ve birleşen davanın davacısının husumete yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Bu davada diğer sorun ise formatların eser olarak korunup korunamayacağı hususudur. Bu husus tartışmalı olmakla birlikte somut olay bakımından dava konusu evlilik programının formatında katılımcıların yarış içerisinde olmaksızın kendileriyle evlenmek isteyen kişiler ile görüşmekte, ilk olarak paravan arkasından, daha sonra ise çiftler istedikleri takdirde yüz yüze görüşme aşamasına geçildiği ve devamında evlenme yolunda adımlar atıldığı, görüştüğü kişiyle anlaşamayan kişilerin programdan ayrılabileceği gibi, orada kalıp kendisiyle evlenmek isteyecek başka kişilerle de tanışmak üzere bekleyebildiği, bu tarz evlendirme programlarının ülkemizde geçmiş yıllarda yaygın olarak birçok televizyon kanalında yer aldığı, bu şekildeki programda yarışmanın değil, serbest katılım ve katılımcılarla evlenmek için gelen kişiler üzerinden programın yürütüldüğü, dolayısıyla bu çerçevedeki formatın hususiyet taşıdığından söz edilemeyeceği, somut olay bakımından dava konusu formatın hususiyet taşımadığından eser olarak korunamayacağı, öte yandan söz konusu format ve programın yönetim ve senaryo gibi unsurlar içermediğinden sinema eseri niteliğinin bulunmadığı, ayrıca ilim ve edebiyat eseri olarak da korunamayacağı kanaatine varılmıştır. Bu çerçevede ilk derece mahkemesince alınan ilk bilirkişi heyetindeki ayrık görüş veren bilirkişi ile ikinci rapor içeriği ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli bulunduğundan ilk derece mahkemesince hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı yön bulunmamıştır. Öte yandan somut olay bakımından karıştırılma ihtimaline dayalı haksız rekabetin koşullarının da bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca yukarıda belirtilen gerekçelerle karşı davanın da yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Tüm bu hususlar gözetildiğinde taraf vekillerinin istinaf talepleri yerinde görülmeyerek reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Asıl ve birleşen davanın davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl davanın davalı-karşı davanın davacısı … vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,3-Asıl ve birleşen davanın davacısından alınması gereken 118,60 TL (59,30×2) harçtan, peşin alınan 107,70 TL (35,90×3) harcın mahsubu ile bakiye 10,90 TL harcın asıl ve birleşen davanın davacısından alınarak hazineye gelir kaydına, 4-Asıl davanın davalı-karşı davanın davacısı …’den alınması gereken 118,60 TL (59,30×2) harçtan, peşin alınan 71,80 TL (35,90×2) harcın mahsubu ile bakiye 46,80 TL harcın asıl davanın davalı – karşı davanın davacısı …’den alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Asıl ve birleşen davanın davacısı ve Asıl davanın davalı-karşı davanın davacısı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/04/2021