Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/147 E. 2020/1833 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/147 Esas
KARAR NO : 2020/1833
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI : 2011/559 2017/616
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkili ile davalı finansal kiralama şirketi arasında finansal kiralama sözleşmesi imzalandığını, 72X102 … Matbaa makinesinin müvekkiline teslim edildiğini, kira bedellerinin düzgün bir şekilde ödenmesi için davalının Ankara 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/1100 D.İş sayılı dosyası ile finansal kiralama konusu malın müvekkilinin İvedik Organize Sanayi bölgesindeki adresinde bulunup bulunmadığının tespitini istediğini, tespit tarihinde malın müvekkiline ait depoda muhafaza edildiği halde şirket yetkililerinin orada bulunmaması ve hazır çalışanın da durumdan haberdar olmaması sebebiyle malın işyerinde olmadığının tespit edildiğini, konunun ihtarname ile davalıya bildirildiğini, ancak davalının 16/01/2019 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshederek malın iadesinin ve 535.138,28 TL zararın ödenmesini istediğini ve İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/100 esas sayılı dosyasında açtığı dava ile müvekkilinden 574.403,28 TL zararın tahsilini istediklerini, yapılan yargılama sonucunda müvekkilinin kira borcunu fazlasıyla ödediği, 23/07/2009 tarihi itibariyle finansal kiralama şirketinden 52.311,49 TL alacaklı olduğunun, ayrıca makinenin işyerinin değişik adreslerinde bulundurulmasının hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmadığını, sözleşmenin feshinin haklı olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiğini ve kararın Yargıtay’dan onararak kesinleştiğini, müvekkilinin bu karardan sonra ihtarname çekerek bahse konu dosyadan alınan bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında geçen 52.311,00 TL’nin ödenmesini ve malın iade alınmasını istediğini, ancak davalının cevap vermediğini, buna göre müvekkilinin davalıya fazladan 52.311,00 TL ödeme yaptığını, ayrıca müvekkilinin sözleşmenin haksız feshi sonucu zarara uğradığını, müvekkilinin malın mülkiyetini kazanmasının engellendiğini, 30/07/2007 ile 26/02/2009 tarihleri arasında yaklaşık 20 aylık bir dönemde toplam 293.980,00 TL ödeme yaptıklarını, şayet bu dönemde malın adi kira sözleşmesi ile kiralanmış olsaydı çok daha az kira ödeyeceklerini, bu rakamın da 50.000,00 TL civarında olacağını, bu zararın da tazmini gerektiğini, yine … bankasındaki kredi hesabının haksız fesih sonucu dondurulduğunu ve müvekkilinin ciddi zararlara uğradığını belirterek, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığını maddi zararlardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 52.311,00 TL’nin haksız fesih tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 15/11/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle müvekkilinin uğradığı maddi zararlara karşılık talep ettikleri 52.311,00 TL’yi 47.689,00 TL artırarak toplam 100.000,00 TL’nin haksız fesih tarihi olan 16/01/2009 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 25/07/2007 tarihli finansal kiralama sözleşmesi uyarınca bir adet matbaa makinesini davalıya teslim ettiğini, BK’nun 60.maddesi uyarınca davanın zamanaşımına uğradığını, öte yandan sözleşmenin feshinde müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini, davacının kendi tutum ve davranışlarıyla sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğini, sözleşmenin 5.maddesi uyarınca malın yerinin değiştiğinin kiralayana bildirilmesi gerektiğini, oysa davacının malın yerini değiştirdiğini ve bu durumu müvekkiline bildirmediğini, bu hususun tespit dosyasında ortaya çıktığını, dolayısıyla da müvekkilinin sözleşmenin 33/a maddesi gereğince sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, davacının malın bulunduğu yer hakkında tespit sırasında izahatta bulunmadığını, tespitten sonra da herhangi bir bildirimde bulunmadığını, BK’nun 96.maddesi uyarınca müvekkiline kusur yüklenemeyeceğinden müvekkilinden tazminat istenemeyeceğini, İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/100 esas sayılı dosyasının henüz kesinleşmediğini, karar düzeltme yoluna başvurduklarını, bu hususun bekletici mesele yapılmasını istediklerini, davacının malı halen kullanmakta olduğunu, kazanç sağladığını, müvekkilinin malın mülkiyetini davacıya devretmek suretiyle HMK’nun 313.maddesi uyarınca sulh olmaya da hazır olduğunu, davacının zarara uğradığı iddiasını kabul etmediklerini, istediği zararın müspet zarar niteliğinde olup sözleşmenin feshi halinde müspet zararın istenemeyeceğini, davacının kredi hesaplarının dondurulmasının somut olayla ilgisi olmadığını, müvekkilinin bu duruma sebebiyet vermediğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında finansal kiralama sözleşmesi düzenlendiği, mahkemenin 2009/100 Esas, 2010/272 Karar sayılı dosyasında … tarafından aralarında işbu davanın davacısının da bulunduğu kişiler aleyhine sözleşmenin feshi ile malın teslimi ve 574.403,28 TL’nin tahsili için dava açıldığı, yargılama sonunda 17/05/2010 tarihli kararla davalı kiracının sözleşmeye konu borcunu fazlasıyla ödediği, 23/07/2009 tarihi itibariyle davalının, davacı finansal kiralama şirketinden 52.311,49 TL alacaklı olduğu, ödenmemiş kira borcu oluşmadığı, kiralanan makinelerin işyerinde değişik adreslerinde bulundurulmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı, davanın ispatlanamadığı, sözleşmenin feshinin haklı olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay’ca onandığı, tashihi karar talebinin de reddedildiği, buna göre kesinleşen dosya içeriğinden davacı …. Ltd.Şti’nin davalı Finansal Kiralama şirketine fazla ödeme yaptığı ve 52.311,00 TL alacağının bulunduğunun sübuta erdiği, bu miktara ilişkin temerrüdün kararın kesinleşme tarihi olan 13/03/2012 tarihinde gerçekleştiği, sözleşmenin davalı tarafından 17/01/2009 tarihi itibariyle feshedilmesi nedeniyle finansal kiralama sözleşmesi özelliğini yitirdiğini, dolayısıyla davacının adi kira hükümlerine göre davacı tarafından ödenmesi gereken miktarın bilirkişi raporuna göre 19 ay 12 günlük süre için 38.800,00 TL olarak hesaplandığı, davacının finansal kiralama sözleşmesi ile adi kira sözleşmesi arasında kalan kira bedelinin tahsilini isteyebileceği, ıslahın ise 60.240,44 TL fazla ödenen finansal kiralama bedeli ve 39.759,56 TL finansal kiralama bedeli ile adi kiralama bedeli arasındaki fark olarak talep edildiği anlaşılmakla, kesinleşen 52.311,00 TL fazla ödenen para ile taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne, 52.311,00 TL’nin İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/100 esas sayılı dosyasındaki kararın kesinleşme tarihi olan 13/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 39.759,56 TL’nin ise dava tarihi olan 15/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; dosyada yargılama giderine ilişkin makbuzların incelenmesinde kendileri tarafından 5.850,00 TL masraf ve 1.612,13 TL harç ödendiğinin görüleceğini, buna rağmen mahkeme kararında hatalı olarak 3.705,00 TL yargılama giderinin belirtildiğini, ayrıca davanın yaklaşık %8’lik kısmının reddedildiğini, buna rağmen yargılama giderlerinin %25’inin üzerlerinde bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; cevap dilekçesinde ve 03/11/2016 tarihli dilekçede zamanaşımı def’inde bulunduklarını, ancak mahkemenin bu hususu gözardı ettiğini, duruşmalarda ve gerekçeli kararda bu konuda karar oluşturmadığını, zamanaşımı itirazının kabulü gerektiğini, davacı tarafın 12/03/2009 tarihinde uygulanan ihtiyati tedbir kararı ile malın iade edildiğini, yediemine bırakıldığını, sonra ise İvedik Organize Sanayindeki adreste olduğunu belirtmiş olsa da Ankara ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında tedbir kararının uygulanması için bu adrese gidildiğini, ancak davacının kaçtığının öğrenildiğini, tedbir zaptının mahkemeye sunulduğunu, oysa bu adresin davacının ticaret siciline kayıtlı olduğu ve tüm evraklarında geçen adresi olduğunu, ancak davacının fiilen bu adreste olmadığını, bu hususun öneminin ise malın teknik ekipman eksik olması nedeniyle ihtiyati tedbirin infazı sırasında teslim alınamadığını, davacının yetkilisi olarak belirtildiği üzere Adem Yılmaz’a teslim edildiğini, tüzel kişiliğin şahıs tarafından temsil edilmesi nedeniyle hükmi şahsiyet adına yetkilisine tesliminin yapıldığını, dolayısıyla davacının malı fiilen elinde tutmaya devam ettiğini, raporlarında malın 12/03/2009 tarihinde teslim edildiği ve yediemine bırakıldığı belirtilmiş ise de, esasen malın davacı elinde olduğu, teslim edilmediğini, bir bakıma davacınınyıllardır makineyi kullandığının anlaşıldığını, buna rağmen zarar talep etmesinin haksız olduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin bu talepleri incelemediğini, duruşmalar devam ederken davacının mektup göndererek malın ….Sk No:… Yenimahalle/ANKARA adresinde bulunduğunu ve teslim alınmasını istediğini, oysa bu adrese evvelce gidildiğini ve davacının terk ettiğinin anlaşıldığını, bu adrese 09/04/2014 tarihinde gittiklerini, malın işyeri dışında bırakıldığını gördüklerini, durumun cep telefonu ile tespit edildiğini, işyerinde çıkan şahsın ise malı sonradan getirerek buraya bırakıldığını söylediğini, davacının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, cep telefonu ile yapılan kaydın flash belleğe aktarılarak mahkeme kalemine sunulduğunu, bunun incelenmesini istediklerini, mahkemece de 10/06/2014 ve 22/02/2016 tarihli duruşmalarda incelenmesine karar verildiği, ancak bilirkişilerin incelemediği, bu konudaki itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, nihayetinde ise flash belleğin mahkeme kaleminde kaybolduğunu ,neticede 09/04/2014 tarihinde davacı şirketin diğer yetkilisi … malı hurda halde taraflarına teslim ettiğini, bu durumun malın davacı elinde bulunduğunu ispata yeterli olduğunu, 16/05/2014 tarihli raporda makinenin yeni olması nedeniyle aylık adi kira bedelinin 8.000,00 TL olabileceğinin belirtildiğini, buna göre 20 aylık dönem için 160.000,00 TL tespit edildiğini, buna göre davacının daha kazançlı olmayacağını, davacının bu bedele itiraz etmesi üzerine depodaki malın bilirkişiler tarafından görüldüğünü, bilirkişilerin ise 17/09/2014 tarihli raporda hurda olması nedeniyle kiralama bedelinin aylık 2.000 TL olabileceğini belirttiklerini, kendileri tarafından şüpheye düşülmesi üzerine malın sözleşme konusu mal olup olmadığının tespitini istediklerini, Gebze Asliye Ticaret mahkemesince alınan keşif sonucu sunulan raporda malın sözleşme konusu mal olmadığının tespit edildiğini, durumun mahkemeye bildirildiğini, dolayısıyla aylık 2.000 TL’lik kira bedelinin hurda makine bedeli olup sözleşme konusu makineye ilişkin olmadığını, mahkemenin 2.000 TL’yi esas alarak davacı lehine adi kira farkı nedeniyle 39.759,56 TL’ye hükmetmesinin yanlış olduğunu, malın esasen davacı tarafından 2009 yılında da davacı elinde kaldığı, sonrasında kaçırıldığı ve 5 yıl boyunca ekstradan çalıştırılarak kullanıldığını, 8.000 TL’lik kira bedeline mahsup yapılması gerektiğini, ancak bu itirazlarının dikkate alınmadığını, bu itirazlar dikkate alınmış olsaydı fazla ödenen 52.311,00 TL’lik bedele de hükmedilmeyeceğini, malın halen davacı elinde olup kendilerine teslim edilmediğini, raporda davacıya gönderilen ödeme ve fesih ihtarlarının tebliğ edilemediği , bu sebeple temerrüdün gerçekleşmediğinin belirtildiği, oysa bu ihtarların davacının ihtarname tarihideki ve sözleşmedeki Ankara Ticaret sicil Müdürlüğü kayıtlarındaki ve davacı vekaletnamesindeki aynı adrese tebliğ edildiğini, mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, davacının malı bilinmeyen bir yere kaçırarak menfaat temin ettiğini, uzlaşma isteklerine yanaşmadığını, MK’nun 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına uyulması gerektiğini, davacının hem hurda başka bir makineyi teslim ederek davalıyı, hem de mahkemeyi kandırma yoluna gittiğini, mahkemenin kötüniyeti gözardı ettiğini, davacının defterlerinin kapanış tasdiki bulunmadığı halde dikkate alınmasının hatalı olduğunu, kararın hakkaniyete aykırı olduğunu bildirmiştir. Taraflar arasında 25/07/2007 tarihli düzenleme şeklinde finansal kiralama sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşme konusunun matbaa makinesi olduğu görülmüştür. Dosya içinde bulunan İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/100 esas, 2010/272 Karar sayılı kararının incelenmesinde; davacı …’nun davalılar … Ltd. Şti, …Ltd. ŞTi ve … aleyhine finansal kiralama konusu malın adreste bulunmadığının tespit edildiği iddiasıyla sözleşmenin feshedildiğinin belirtilerek sözleşme konusu malın teslimine, sözleşmenin feshine ve 574.403,28 TL’nin tahsilinin talep edildiği, yargılama sonunda ise 17/05/2010 tarihli kararla davalının finansal kiralama sözleşmesine konu borcunu fazlasıyla ödediğini, hatta 23/07/2009 tarihi itibariyle davalının, davacıdan 52.311,49 TL alacaklı bulunduğu, bu durumda ödenmemiş kira borcu kalmadığı, kiralanan makinenin işyerinin değişik adreslerinde bulundurulmasının hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayacağı, davanın ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 19.HD’nin 2010/12383 Esas, 2011/8362 Karar sayılı ilamıyla onandığı ve karar düzeltme talebinin de aynı daire tarafından 12/03/2012 tarihinden reddedildiği görülmüştür. İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/259 esas, 2013/87 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davanın finansal kiralama konusu malın aynen iadesi olduğu, davalısının …Ltd. Şti olduğu, mahkemenin usulüne uygun ihtarname tebliğ edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verdiği ve kararın Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce onandığı görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 16/01/2009 tarihli ihtarname ile Ankara 2.SHM’nin 2008/1100 D.İş sayılı dosyasına atıf yapılarak malın adreste bulunmadığının tespit edildiği, karşı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığı gerekçesiyle sözleşmenin kanun 23/2 maddesi uyarınca feshedildiğinin belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09/05/2013 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın defter ve kayıtlarının incelendiği, 26/02/2009 tarihi itibariyle davacının kendi defterlerinde davalıdan 53.802,64 TL alacaklı göründüğü, söz konusu tutarın davalı şirketin kestiği faturalardan daha fazla ödeme yaptığı anlamına geldiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/11/2013 tarihli bilirkişi raporunda; finansal kiralama sözleşmesi gereğince malların davalıya teslim edildiği, ancak sözleşmenin davalı tarafından 17/01/2009 tarihli ihtarname ile feshedildiği, malların 12/03/2009 tarihi itibariyle yediemine bırakıldığı, sözleşmenin feshi nedeniyle finansal kiralama sözleşmesinin özelliğini yitirdiğini, dolayısıyla davacının adi kira hükümlerinin uygulanmasını, bu çerçevede kira bedellerinin yeniden belirlenmesini isteyebileceği ve ödenen kira bedellerinden adi kira bedelinin düşülmesinin fazla kalan miktarın iadesini isteyebileceği, ancak makinelerin kira bedellerinin tespitinin teknik bir konu olup bu konunun teknik bilirkişiler tarafından incelenmesi gerektiği, davacının 26/02/2009 tarihi itibariyle davalı finansal kiralama şirketinden toplam 60.240,44 TL alacağının bulunduğu, bu tutarı avans faiziyle birlikte isteyebileceği, davacının bu konuda fazla ödeme nedeniyle 52.311,00 TL istediği, talebiyle bağlı olduğu, uğradığı ettiği diğer zararları ispat edemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/05/2014 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen ihtiyati tedbir kararının Ankara ….İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasında 12/03/2009’da yerine getirildiği, makineler üzerinde tedbir uygulanarak yediemine bırakıldığı, buna göre makinelerin 12/03/2009 tarihi itibariyle iade edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafın 09/04/2014 tarihinde davacı vekili tarafından 24/03/2014 tarihli mektup şeklindeki bildiriminin davalıya 04/04/2014 tarihinde ulaşması sonucu …Sk. No:… adresindeki … Yetkilisi … tarafından Av. …’a 09/04/2014 tarihinde teslim edildiği, tarafların her türlü dava hakları saklı kalmak kaydıyla … bahse konu malı eksiksiz teslim edildiğinin belirtildiği, buna göre makinenin yeni makine olması nedeniyle aylık kira getirinin 8.000 TL olacağı, VUK gereği 10 yılık amortismana tabi olduğu, ilk yıllarda yaklaşık %20 ‘ye yakın amortisman kaybının hesaplandığı, 10 yıl sonunda da hurda değeri konularak kayıtlara geçtiği, 30/07/2007 tarihi ile 12/03/2009 tarihi arasındaki 20 aylık kira bedelinin 160.000,00 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 17/09/2014 tarihli 5 kişilik bilirkişi raporunda; makinenin imal yılı, genel görünümü, aşınması ve korozyon gözönüne alındığında, 12/03/2009 ile 09/04/2014 tarihleri arasında kullanılmadığı kanaatine varıldığı, 30/07/2007 ile yediemine teslim tarihi olan 12/03/2009 arasında adi kiralama olarak verilmesi halinde aylık kira getirisinin 2.000 TL olacağı, VUK gereği 10 yılık amortismana tabi olduğu, ilk yıllarda yaklaşık %20 ‘ye yakın amortisman kaybının hesaplandığı, 10 yıl sonunda da hurda değeri konularak kayıtlara geçtiği, 20 aylık adi kiralama bedelinin 40.000 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ayrık görüş veren … ise; malın yerinin değiştirilmiş olmasının sözleşmenin feshini gerektirmediği, davacının haksız fesih nedeniyle zarara uğradığını, davacının zararının tespitinin gerektiğini, 18 ay ödenen kira bedeli 246.422,00 TL’nin iadesi gerektiği yolunda görüş bildirdiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 18/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda; Gebze’deki depoda bulunan makinenin dosyada faturası bulunan 2007 model MAN … Renk Tabaka Ofset 72X102 cm ebatlı model makine olmadığı, makinenin modelinin 80’li yıllara ait bir makine olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 07/10/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; finansal kiralama konusu malın markasının MAN Roland Mabek 2Renk Tabaka Ofset 72X102 cm ebatlı …Gr.3 3b olduğu, ancak incelenen makinenin 1982-1983 tip RZK 3B2/0-1/1 Esas, 628 seri nolu 14315B makine numarası olan bir makine olduğu, makinenin yıpranmış ve kullanılamaz halde olduğu, modelin 2007 değil muhtemelen 1985 yılı olduğu, 12/03/2009 ile 09/04/2014 arası 5 yıllık bir süre bulunduğu, makinenin bu haliyle değerinin 30.000 TL civarında olabileceği, makinenin 30/07/2007 ile 12/03/2009 arası aylık 2.000 TL’ye kiralanabileceği, toplam kira bedelinin 38.800,00 TL olduğu, depoda bulunan makinenin dosyada faturası görünen mal olmadığı, davacının 12/03/2009 mal teslim tarihi itibariyle davalıdan tazmin edebileceği miktarın 207.622,00 TL olduğu, bu tutara 12/03/2009’dan itibaren avans faizi istenebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, finansal kiralama sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla açılan maddi tazminat davasıdır. Davacı taraf, taraflar arasındaki finansal kiralama sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, sözleşmenin ayakta kaldığı dönem için adi kira hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu durumda ise müvekkilinin fazladan ödeme yaptığını iddia etmiş, davalı taraf ise sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, davacının zarara uğramadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasında düzenlenen 25/07/2007 tarihli finansal kiralama sözleşmesi ile davalı tarafından matbaa makinesinin davacıya teslim edildiği, bilahare davalı tarafça Ankara 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/1100 D.İş sayılı dosyasında yaptırılan tespitle makinenin adreste bulunmadığı tespit edildiği gerekçesiyle davalının sözleşmeyi 16/01/2009 tarihli ihtarname ile feshettiği, makinenin 12/03/2009 tarihi itibariyle yediemine bırakıldığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Gerek bilirkişi raporlarında, gerekse mahkeme gerekçesinde 12/03/2009 tarihi itibariyle makinenin iade edildiği kabul edilerek bu tarihe kadar olan dönem için kira bedeli hesaplaması yapılması yoluna gidilmiştir. Tespit edilen kira bedelleri arasında kısmen uyumsuzluk bulunmaktadır. Öte yandan hükme esas alınan bilirkişi raporunda da dava konusu olmadığı belirlenen matbaa makinesi esas alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmıştır. Davalı taraf kendilerine farklı bir makinenin verildiğini, dolayısıyla makinenin iade tarihinin 12/03/2009 olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını ileri sürmüş ise de, davalı vekilinin 09/04/2014 tarihinde malı teslim aldığının belirtilmesi karşısında ve makinenin farklı bir makine olduğu hususunun bu davanın konusu olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Bu durumda mahkemece sözleşmeye konu 2007 model, 72X102 … matbaa makinesinin 30/07/2007 ile 12/03/2009 tarihleri arasında normal yolla kiralanması halinde o tarihler itibariyle hangi rayiç bedel üzerinden kiraya verilebileceğinin, aralarında sektör bilirkişisinin de bulunduğu uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak belirlenmesi gerekirken sözleşme konusu olmayan 1985 model farklı bir matbaa makinesinin kira bedeli üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması usul ve yasaya aykırıdır. Bu yön itibariyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş, gerek bu yön ile gerekse makinenin teslim tarihine yönelik istinaf sebebi dışındaki istinaf taleplerinin ve davacı vekilinin istinaf taleplerinin tamamının ise bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarih, 2011/559 esas, 2017/616 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Bu aşamada davalı vekilinin sair, davacı vekilinin ise tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde yatıran tarafa iadesine,6-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine, 7-Davacının istinaf talepleri değerlendirilmediğinden bu aşamada davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderleri hususunda karar verilmesine yer olmadığına, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/11/2020