Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1424 E. 2021/395 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1424 Esas
KARAR NO: 2021/395 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2017
NUMARASI : 2014/1311 E., 2017/1051 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkil şirketin, çek keşidecisi olan (1) nolu davalı şirketle hiçbir ticari ilişkisi olmadığı halde, bu şirketin, müvekkil lehine 25.12.2014 keşide tarihli 76.000 TL bedelli çek keşide ettiğini, bu çek silsilesinde müvekkil şirketin yine ticari ilişkisi olmadığı (2) nolu davalı şirkete sahte cirosu atılmak suretiyle müvekkil şirketin borçlandırılmasının amaçlandığını ileri sürerek, … bank A.Ş/Kozyatağı şubesine ait … seri nolu 25.12.2014 keşide tarihli 76.000 TL bedelli çekten dolayı müvekkil şirketin davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu çekten, açılan dava sebebiyle haberdar olduklarını, söz konusu çekte cirosunun bulunmaması nedeniyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığına gerekli müracaatların yapıldığını, 76.000 TL bedelli dava konusu çekin davacı şirketten de ciro yoluyla alınmadığını, gerek davacı ve gerekse diğer davalılara karşı herhangi bir alacak ve borçlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir,
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “Tespit davalarında, hukuki ilişkinin veya hakkın varlığı ya da yokluğunun veya sahteliğinin tespitinde hukuki yararın bulunması da özel bir dava şartı teşkil etmektedir. Bu çekin mevcut olduğuna, fotokopisinin davacının elinde bulunduğuna göre davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilmiştir.Davacı, …. A.Ş. Kozyatağı şubesine ait … seri nolu 25/12/2014 keşide tarihli lehtar olarak göründüğü çekteki ciro imzasının ve kaşesinin kendisine ait olmadığını, çekten dolayı alacağının da bulunmadığı iddia ederek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Tüm araştırmalara rağmen çekin aslı dosyaya getirtilememiştir. Davacı tarafından dosyaya fotokopisi ibraz edilen çekin incelenmesinde çekin keşidecisinin davalı …San. Tic. Ltd. Şti, lehtarının davacı, cirantaların ise sırasıyla davalılar …. San. Tic. AŞ. İle … San. Ve Tic. Ltd. Şti olduğu, tespit edilmiştir. Çekin ait olduğu banka şubesine yazılan müzekkere cevabından bahse konu çekin davalı …Otomotiv şirketine ait olduğu, çekin ibraz edilmediği anlaşılmıştır. Öncelikle, çek süresinde ibraz edilmediğinden çekin hamili tarafından davacıya yönelik kambiyo hukukundan kaynaklanan talep ileri sürülmesi mümkün değildir. Davacı çekte lehtar olarak görünmesi nedeniyle kendisine sadece temel ilişki nedeniyle kendisinden sonraki ciranta olarak davalı … Şirketi müracaat edilebilir. Davalı … Şirketi cevap dilekçesinde bu çekten dolayı alacaklı ve borçlu olmadıklarını beyan ederek davayı kabul etmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesinde de kayıtlarında bu çekin yer almadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle dava konusu çekten dolayı davacının davalı … Şirketine borçlu olmadığı tespit edilmiştir.Davalılardan … Şirketi ise keşideci olup, davacıya kambiyo hukukundan kaynaklanan bir talepte bulunması mümkün değildir. Bu davalı yönünden dava açmakta davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu davalı bakımından davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davalı … Şirketi bakımından davanın kabulüne karar verilmiş ise de, cevap dilekçesi ile davayı kabul ettiği, çek aslı bulunamadığından imza incelemesi yapılamaması nedeniyle çekin düzenlenmesinde, ciro edilmesinde imzasının ve katkısının bulunduğunun ve yine çeki kullandığının tespit edilemediği, bu nedenle davanın açılmasına davalı … şirketinin sebebiyet vermediği anlaşıldığından davalı aleyhinde vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmolunmamış ve davalı … şirketi harçtan sorumlu tutulmamıştır..Diğer davalı …. Şirketinin iflasına karar verilmesi nedeniyle tefrik kararı verilerek bu davalı yönünden davaya Mahkememizin 2017/302 Esas sırasında devam edilmiştir” şeklindeki gerekçe ile davanın … San. Tic. Ltd. Şti bakımından reddine, davalı … San. Ve Tic. A.Ş bakımından kabulü ile … Kozyatağı Şubesi … seri nolu çekten dolayı, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı …… Vekili istinaf dilekçesinde özetle “…Gerekçeli kararda davayı kabul ettiğimizden bahisle davamız kabul edilse de varlığı bile muallakta olan ve imza incelemesi dahi yapılamayan çeke dayalı menfi tespit davasının reddi gerekmekteyken, ikrar iddiasıyla davanın kabul edilmesi hukuka aykırıdır. Zira çek mevcut değildir. var olmayan çekten dolayı müvekkilin borcunun veya alacağının olması hayatın olağan akışına aykırıdır. salt bu ifade, davayı kabul anlamı taşımamaktadır. Zira davaya cevap dilekçemizde de açıkça ifade ettiğimiz şekilde hiç bir şekilde bu çek teslim alınmamış ve teslim edilmemiştir. Kaldı ki daha evvelde bahsetiğimiz üzere çekin varlığının inkarı söz konusudur. alına bilirkişi raporlarında müvekkil şirketin defterlerinde çek kaydına bile rastlanmamıştır. Söz konusu defter kaydının olmaması bilirkişice de tespit edildiği üzere çekin herbir taraf açısından kesin olarak sahte olduğunun ve müvekkil şirket tarafından ne teslim alındığına ne de ciro edilerek devredilmediğinin en büyük kanıtıdır. ) Bu şekildeki yaklaşımla var olmayan veya sahte çeke dair her önüne gelenin menfi tespit davası açarak şirketlerin mağduriyetine yol açmasının ve uzun dava süreçleriyle (davanın açılış tarihi 2013 yılıdır) ve masraflarıyla başbaşa bırakılmasının önü açılmış olacaktır. Müvekkil şirketin Konya’da olması ve davanın İstanbul Adliyesinde görülmüş olması neticesinde davalı müvekkil şirket masraf yapmak zorunda kalmıştır. Mahkemenin 31.03.2015 tarihli celse ara kararında madde 6 da “davacıya dava dilekçesi ekindeki çek fotokopisini ne şekilde temin ettiği konusunda yazılı beyanda bulunması için mehil verilmesine” karar verilmişse de herhangi bir beyanda bulunulmamıştır. Fotokopisi temin edilen çekin ne şekilde elde edildiği bile belli değilken varlığı muallakta olan ve her iki şirketin de ticari defter kayıtlarında var olmayan çekten dolayı aleyhimize ikame edilmiş müvekkil şirket avukatla temsil edilmiş ve fuzuli yere avukat için ücret ödemiştir. Hal böyleyken lehimize vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu durumun dikkate alınmadan karar verilmesi hukuka aykırı olmakla kararın kaldırılması gerekmektedir. ) Çekin varlığı ortaya çıkmadığından huzurdaki davanın kabulü mümkün olmayıp varlığı olmayan bir çekten dolayı da çeke dayalı borçlu olup olunmadığının tespiti mümkün değildir. Hal böyleyken söz konusu beyanın ikrar olarak kabül edilerek davanın kabulü şeklinde hüküm kurulması hukuka aykırıdır….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle “….Müvekkil şirket tarafından ikame edilen 03.09.2014 tarihli dava dilekçesinin netice ve talep kısmının 3. bendinde “Talebimizin kabulü ile müvekkilimizin takibe konu çekten ötürü davalı keşideciden alacaklı olmadığının, diğer davalılar ciranta ve hamillere karşı borçlu olmadığının tespitine,” talebine yer verilmiş olup müvekkilin davalı keşideci … San. Tic. Ltd. Şti.’ye karşı işbu davayı ikame amacı alacaklı olmadığının tespitine yöneliktir. dolayısıyla sayın yerel mahkeme tarafından, keşideci davalıya karşı sanki borçlu olunmadığının tespiti talep edilmişçesine hukuki yarar yokluğundan ret kararı verilmesi hatalı olup kararın kaldırılarak 2 nolu davalı yönüyle de davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca sayın yerel mahkeme tarafından verilen karar her iki davalı yönüyle kurulan hükümler yönüyle kendi içinde çelişki arz ettiğinden bu sebeple dahi kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Zira müvekkil şirket, dava konusu edilen çekte ciranta olarak gözükmekte olup sayın yerel mahkemece müvekkil şirketin diğer cirantalara karşı borçlu olmadığının tespiti yapılmışken keşideciye karşı da alacaklı olmadığının tespiti yapılması kambiyo hukukunun bir gereğidir. Aksi kanaatte hüküm kendi içinde çelişki meydana getirir ki bu durum ciro işleminin ve kambiyo hukukunun temel prensiplerinden olan temlik, teşhis ve teminat ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Diğer bir deyişle ciro silsilesinde müvekkilin altında yer alan davalılara karşı müvekkilin borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş olması, beraberinde ciranta olan müvekkilin keşideciye karşı da alacaklı olmadığının tespitini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda çelişki arz eden işbu kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca kambiyo senedi olan çekte keşideci 2 nolu davalıya karşı alacaklı olarak gözüken müvekkil şirketin alacaklı olmadığının tespiti talebinde hukuki yararının olmadığı kanaati de esasa yönelik bir değerlendirme karşısında hatalıdır. Zira müvekkil şirket TTK hükümleri kapsamında taraf ve dava ehliyeti kazanmış bir ticari şirket olup aynı zamanda Vergi Usul Kanunu çerçevesinde de bir kurumlar vergisi mükellefidir. Müvekkil şirketin alacaklı olmadığının tespiti talep edilmiş olmasına rağmen bu talebin sayın yerel mahkemece reddedilmiş olması; sırf kambiyo senedi olan dava konusu çekte alacaklı olarak gözüküyor olması nedeni ile müvekkil şirketi, vergi idaresi karşısında gerçekte var olmayan, bu nedenle ticari defter ve belgelerinde de faturası yer almayan ve fakat şeklen gözüktüğü halde vergi matrahına konu edilmemiş bir alacak iddiası nedeni ile muhatap edebilecek ve devamla vergi kaçakçılığı suçuna, özel usulsüzlük cezası ile vergi ziyaı cezasına çarptırılmasına sebebiyet verebilecektir. Bu nedenle sayın yerel mahkemenin hukuki yarar yokluğu değerlendirmesinin hatalı olduğu da bu açıklamalar karşısında izahtan varestedir. Ayrıca müvekkil şirketin karşı karşıya bırakıldığı ve mağduru olduğu sahtecilik eylemi karşısında gösterdiği hukuki mücadelenin sonucunda, yerel mahkemece kurulan hükümle tüm yargılama gideri yükünü tek başına çekmek zorunda bırakılması da ayrıca hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Davalı … San. Ve Tic. A.Ş.’nin davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin davacının üzerinde bırakılmasına” şeklinde hüküm kurulmuş olup hatalıdır….” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava ;menfi menfi tespit ve alacaklı olmadığının tespiti taleplerinden ibarettir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı yan aslını ibraz edemediği, aslının diğer araştırmalarda da bulunamayan ve fotokopisine göre lehdar olarak göründüğü çekten dolayı; kendisinden sonraki cirantalara karşı borçlu bulunmadığının ve keşideciden de alacaklı bulunmadığının tespitini talep etmektedir.HMK yargılamaya Hakim olan ilkeleri belirlemiş ve 29. Maddede ” taraflara” dürüst davranma yükümlülüğü getirmiştir . Buna göre Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler. Bu temel ilkeler ışığında tarafların dilekçeleri ayrıntılı incelendiğinde ; davalı yanın davaya konu çekten haberdar bile olmadığı, çekin aslının ibrazı durumunda imza ile ilgili olarak tüm itiraz , şikayet ve dava haklarını saklı tuttuklarını, ticari kayıtlarına göre böyle bir çekin kendilerine intikal etmediğini, davacıdan alacak iddialarının olmadığını beyan etmiştir. Çekin ” hayali bir çek” olmadığı bankadan gelen yazı cevabından anlaşılmaktadır. Çek bilgileri bankaca doğrulanmış ancak ibraz edilmediği beyan edilmiştir.Çek aslının lehdar görünen davacıda olmaması da olağandır. Bu hususta davacı yana yüklenebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Bu durumda olası bir takiple veya alacak davasıyla karşılaşmak istemeyen tacirin imza inkarı ve kök ilişki bulunmadığı da dahil olmak üzere ticari ve hukuki önlem almasında hukuki yararı bulunmaktadır.Her ne kadar davalı yan istinaf dilekçesinde kabul beyanların olmadığını savunmakta ise de istinaf dilekçesinde dahi “……… davaya cevap dilekçemizde de açıkça ifade ettiğimiz şekilde hiç bir şekilde bu çek teslim alınmamış ve teslim edilmemiştir. Kaldı ki daha evvelde bahsetiğimiz üzere çekin varlığının inkarı söz konusudur. alına bilirkişi raporlarında müvekkil şirketin defterlerinde çek kaydına bile rastlanmamıştır. Söz konusu defter kaydının olmaması bilirkişice de tespit edildiği üzere çekin herbir taraf açısından kesin olarak sahte olduğunun ve müvekkil şirket tarafından ne teslim alındığına ne de ciro edilerek devredilmediğinin en büyük kanıtıdır. ) Bu şekildeki yaklaşımla var olmayan veya sahte çeke dair her önüne gelenin menfi tespit davası açarak şirketlerin mağduriyetine yol açmasının ve uzun dava süreçleriyle (davanın açılış tarihi 2013 yılıdır) ve masraflarıyla başbaşa bırakılmasının önü açılmış olacaktır. Müvekkil şirketin Konya’da olması ve davanın İstanbul Adliyesinde görülmüş olması neticesinde davalı müvekkil şirket masraf yapmak zorunda kalmıştır…..” anlatımına ikrar ve kabul anlamı yüklemekten başka mahkemenin bir seçeneğinin bulunmadığını kabul etmek gereklidir. Elbette davanın açılışından sonuçlanıncaya kadar davalının hiçbir şekilde olayda bir kusuru ve davaya sebebiyet vermemesi hususu da bir gerçek olmakla birlikte zaten ilk derece mahkemesi de davalı yanı yargılama harç ve giderlerinden sorumlu tutmamıştır. Davalı yanın bahsettiği zararlar ( yargılama için harcama yapmak durumunda kalmaları, davanın sürdüğü zaman ve bu süre zarfında davalı konumunda olmuş olmaları ) eldeki davada çözümlenecek bir husus da değildir. Bu nedenle davalı yanın istinaf başvurusu gerekçeleri yerinde görülmemiştir.Davacı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde ;davalı keşideciden alacaklı bulunmadığının tespitini talep ettiği görülmektedir. Menfi tespit davasındaki hukuki yarar ile alacaklı olmadığının tespiti talebindeki hukuki yarar aynı olmayıp, davacının alacaklı olmadığını tespit ettirmesinin hukuki açıdan bir yararı görünmemektedir. Usul hukukunda hukuki yarar mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının olması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakla hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, haklarını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyaç bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır. Öte yandan bu yararın ” hukuki ve meşru”, ” doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması zorunludur. Davacının vergisel açıdan nasıl bir hukuki yararının bulunduğuna dair açıklaması da yerinde görünmemektedir. Yine davalıların dava açılmasına neden olmadıkları da gözetildiğinde yargılama giderlerinden ve harçtan davalı yanın sorumlu olmaması da yerinde bir uygulama olmakla; davacı yanın da istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3- Davacı yandan alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 27,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4- Davalı yanca ödenmesi gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 435,00 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 375,70 TL harcın talebi halinde davalı yana iade edilmesine 5- Tarafların istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 6- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/02/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.