Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1234 E. 2021/444 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1234 Esas
KARAR NO: 2021/444 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2017/72 E. – 2017/253 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin TPMK nezdinde 29,30, 31.sınıfta yer alan bir kısım ürünler için … sayı ile marka başvurusunu gerçekleştirdiğini, müvekkilin bu başvurusu davalı tarafa ait davaya konu … sayılı “…” ibareli markasının varlığı karşısında 556 sayılı KHK nin 7/1-b madde hükmü anlamında tescil engellerinin mevcut olduğu yönündeki gerekçelerinin TPMK tarafından reddedildiğini, davalı tarafın … tescilli “…” markasını hiçbir ürün ve hizmet üzerinde tescil edildiği tarihten itibaren ciddi kullanıma konu etmediğinin tespit edildiğini, davalı şirketin … sayılı tescilli markasını 29, 30, 43.sınıf emtialar üzerinde tescil ettirdiğini, dava konu bu bu markayı tescil oldukları tarihten itibaren tescil kapsamındaki hiçbir ürün ve hizmet üzerinde kullanmadığını, markasal kullanıma konu etmediğini, 6769 sayılı SMK’nun 9/1 maddesinde belirtilen 5 yıllık sürenin dolduğunu, beş yılın dolması ile dava tarihi arasında da herhangi bir kullanım gerçekleşmediğinden markanın kullanılmaması sebebiyle iptaline karar verilesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının “…” marka ürün tescili için yaptığı başvurunun muhatabının TPMK olduğunu, davacının … markasının tescili için yaptığı … sayılı başvurusunun, müvekkil şirketin … sayılı “…” ibareli markasının varlığı sebebiyle TPMK tarafından kısmen reddedildiğini, davacının davayı ikame etmekte hiç bir hukuki yararı mevcut olmadığını, davacının Türkiye’de dava konusu ” …” markası ile ürettiği bir ürün veya bu markayı kullanamamaktan doğmuş yada doğabilecek zararı olmadığını, müvekkil şirketin 1957 yılından bu yana pastacılık çikolata ve gıda ürünleri alanında faaliyet gösterdiğini, yurt dışında … isimin tanınmış bir marka haline getirdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/11/2017 tarihli 2017/72 Esas-2017/253 Karar sayılı kararıyla; “davanın markanın kullanılmaması nedeniyle iptali talepli olduğu, 22/12/2016 tarihinde kabul edilen 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 10/01/2017 tarihinde RG’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği, Kanun’un 9. Maddesinde, markanın tescil edildiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde haklı bir sebep olmaksızın tescil edildiği mal ve hizmetlerde Türkiye’de ciddi şekilde kullanılmayan yada kullanımına 5 yıl süreyle ara verilen markanın iptaline karar verileceğinin düzenlendiği, ispat yükü kendisinde olan davalı tarafın ise sadece 17/12/2006 tarihli ve 15/11/2006 tarihli 2 adet fatura ibraz ettiği, dava tarihinden sonraki kullanımların ciddi kullanım olarak kabul edilmediği, davalının kullanımı ispat edemediği” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı adına … sayılı … markasının tüm sınıflar yönünden kullanılmama nedeniyle iptaline, TPMK kayıtlarından terkinine karara verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; kararda yer verilen belgeler dışında da müvekkilinin fason olarak ürettiği ürünler için … markasıyla birçok kullanımının mevcut olduğunu, davacının müvekkilini yıldırmayı amaçladığını, daha önce aynı konuda Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/159 Esas-2017/51 Karar sayılı 03/03/2017 tarihli kararına konu davada davanın reddedildiğini, taraflarca kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştiğini, aynı konuda bu davayı açtığını, bu dosyada dilekçeler teatisi başlamadan Bakırköy 1. FSHHM’nin 2017/100 Esas sayılı dosyasında aynı konuda dava açtıklarını, derdestlik itirazları nedeniyle davanın reddedildiğini, -davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacının Suudi Arabistan’da faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de doğmuş bir zararının bulunmadığını, davacının marka kullanımı için hiçbir somut eylemi ve hazırlık çalışmasının bulunmadığını, -davacının 5718 Sayılı MÖHUK 48. Maddesi gereğince teminat göstermek zorunda olduğunu, mahkeme Suudi Arabistan ile aramızda ikili anlaşma bulunduğundan teminat yatırma zorunluluğu bulunmadığını belirtmişse de bu durumun fiilen sorun yarattığını, reddedilen davada avukatlık ücretinin tahsili için takip başlatamadıklarını, -müvekkilinin … markasının tanınmış olduğunu, davacının amacının rakip firmaların işleyişini durdurmak olduğunu beyanla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/159 Esas-2017/51 Karar sayılı 03/03/2017 tarihli kararının davanın esasına ilişkin bir red kararı olmadığını, Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli 2016/148 Esas-2016/189 Karar sayılı kararıyla 556 Sayılı KHK 14. Maddesinin iptali sebebiyle usule ilişkin red kararı verildiğini, kesin hüküm kapsamında değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin daha sonra bu davayı açtığını ancak başkaca bir dava açılmadığını, derdestlik nedeniyle reddedilen bir dava da bulunmadığını, davalının yabancılık teminatı itirazının mahkemece reddedildiğini, diğer itirazların yerinde olmadığını, davalının dosyaya 2005 yılına ait birkaç fatura sunduğunu, 2017 yılına ait olan faturaları ile sözlü duruşma için süre istedikten sonra sunduklarını, dikkate alınamayacağını, sonradan hazırlanmış olabileceğini, gerçek olsa dahi ciddi kullanımı ispatlayamadığını, diğer istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gibi istinaf mahkemesinin kararın bozulmasına karar verme yetkisi de bulunmadığını beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER; Davalı tarafa ait … markasının 05, 29, 30 ve 43.sınıflarda … sayıyla tescil edilen markanın 15.10.2014 tarihinde itibaren 10 yıl müddetle sahibi adına geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin, markanın kullanıldığını ispat yönünden, cevap dilekçesi ekinde 27/12/2006 tarihli 7.729,00 TL bedelli ve 16/11/2006 tarihli 7.316,00 TL bedelli iki adet fatura ibraz ettiği, 24/11/2017 tarihli dilekçe ekinde 18/10/2017 , 06/08/2017 , 29/07/2017, 21/07/2017,21/08/2017 ,14/06/2017 tarihli faturalar ve irsaliyeler ibraz ettiği görülmüştür.Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/159 Esas-2017/51 Karar sayılı 03/03/2017 tarihli ilamının incelenmesinde davanın taraflarının aynı olduğu, davalı adına tescilli … tescil numaralı … markasının kullanılmadığından bahisle 556 Sayılı KHK 14. Maddesi gereğince iptalinin talep edildiği, mahkemenin davanın dayanağı 14. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle, davanın dayanaksız kaldığından bahisle davanın usulden reddine karar verdiği, hükmün taraflarca istinaf edilmemesi üzerine 11/04/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
G E R E K Ç E:Dava, davalı adına tescilli … sayılı … markasının kullanılmama nedeniyle iptali ve sicilden terkini talebiyle açılmıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili 5718 Sayılı MÖHUK 48. Maddesi gereğince davacı tarafça teminat yatırılması gerektiğini ileri sürülmüş, mahkemece dava şartlarından olan bu hususun incelenerek, MÖHUK 48/2 Madde de düzenlenen istisnalardan olan, Suudi Arabistan ile Türkiye arasında adli yardımlaşmaya ilişkin ikili anlaşma bulunduğundan talebin reddine karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin Suudi Arabistan vatandaşı tarafından açılan davada verilen 10/09/2014 tarihli 2014/19280 Esas-2014/26151 Karar sayılı kararında ki; “HMK’nun 84 ve devamı maddeleri, MÖHUK’nun 48 inci maddesi, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün 05/04/2013 tarih ve 33169 tarihli yazısı, 3 Ağustos 1929 tarihli Hicaz, Necit ve Mülhakatı Hükümeti İle Münakit Muhadaname ve Bunu Müsaddik Kanun’un 3 üncü maddesi ve Yüksek Yargıtay’ın konuya ilişkin kararları birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar Ülkemiz ile Suudi Arabistan arasında adli yardım sözleşmesi bulunmasa da Suudi Arabistan vatandaşlarının Türkiye’de ve Türk vatandaşlarının da Suudi Arabistan’da teminat gösterme mecburiyetinden muaf tutuldukları, bu nedenle davacının teminat gösterme mecburiyetinin varlığından söz edilemeyeceğine” dair gerekçesinden, Suudi Arabistan ile Türkiye arasında adli yardımlaşmaya ilişkin ikili sözleşme bulunmadığı ancak karşılıklılık bulunduğu ve davacının teminat yatırma zorunluluğunun bulunmadığı kanaatiyle teminata ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı vekili kesin hüküm itirazında bulunmuşsa da; taraflar arasında görülen Bakırköy 2. FSHHM’nin 2016/159 Esas-2017/51 Karar sayılı davanın, dayanağı hukuksal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle, reddedildiğinden, bu dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı kanaatiyle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekili davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını ileri sürmüşse de; davacının 2015/103911 sayılı 29/30/31. Sınıflarda marka başvurusunun davaya konu davalı markası nedeniyle reddine karar verildiği, bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla, bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Mahkemenin kararının gerekçesinde de isabetli şekilde açıklandığı üzere, markanın kullanımının ispatı yönünden delil olarak cevap dilekçesi ekinde sunulan, 27/12/2006 tarihli 7.729,00 TL bedelli ve 16/11/2006 tarihli 7.316,00 TL bedelli iki adet fatura ciddi kullanımı göstermez. Davalı vekili 16/11/2017 tarihli duruşmada, sözlü yargılamaya geçilmesi için süre talep etmiş, mahkemece verilen süre içerisinde de, 24/11/2017 tarihli dilekçe ekinde faturalar sunmuştur. Sunulan faturaların, mahkemece 05/10/2017 tarihli duruşmada verilen iki haftalık kesin süre içerisinde ibraz edilmediği gibi, fatura tarihlerinin dava tarihi olan 03/05/2017 tarihinden sonraya ait olması nedeniyle mahkemece dikkate alınmaması yerindedir. Dava tarihinde yürürlükte olan 6769 Sayılı Yasanın 9/1 maddesi gereğince, ispat yükü kendisinde olan davalı tarafça davaya konu markanın ciddi şekilde kullanıldığı ispatlanamadığından davanın kabulüne ve davalı markasının tüm sınıflarda iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 14,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 05/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.