Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1229 E. 2021/439 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1229 Esas
KARAR NO: 2021/439 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI: 2013/129 E. – 2017/281 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 05/03/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket adına tescilli olduğu bildirilen … numaralı “… markasının izinsiz olarak üretildiğini, ve satışa sunulduğundan müvekkiline ait işyeri olan “.. cad. no :.. MERTER / GÜNGÖREN / İSTANBUL” adresli işyerine 18/05/2012 tarihinde haksız ve hukuka arama yapıldığını,mahkeme kararıyla ve polislerin katılımıyla bir anda işyerine baskın yapıldığını, ve bu baskının müvekkilini psikolojik olarak etkilediğini, müşteri ve çevre işyerleri karşısında küçük düşürdüğünü, bu aramada 1003 adet “…” marka ürüne el konulduğunu, davanın kabulünü, müvekkili lehine 10.000,00 TL manevi tazminata ve eylemin haksız fiil niteliği bulunduğundan 18.05.2012 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini, maddi tazminat talep haklarının saklı tutulmasını, talep ve dava etmiştir. Davalı tarafın şirketin tasfiye edilip sicilden silindiği anlaşılmış şirketin ihyası için davacı tarafa süre verilmiş, Bakırköy 2. Asliye ticaret Mahkemesi tarafından şirketin ihyası gerçekleştirilmiş, bu davaya mahsus ihya edilen şirkete dava yöneltilerek sonuçlandırılmış, süresinde davalı taraf dosyaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/12/2017 tarihli 2013/129 Esas-2017/281 Karar sayılı kararıyla; “olay tarihi itibari ile davalı tarafın tescilli marka hakkı sahibi olup buna dayalı şikayet hakkını kullanması ve el koyma işlemi hukuka uygun bir işlem olup karşı tarafın tescilli markasının kullanıldığının bilinmesi şikayet eden tarafından bilinebilecek bir durum olmadığından yasal şikayet hakkı nedeniyle karşı tarafın işleme katlanması zorunlu olduğu” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının şikayeti üzerine Bakırköy C. Başsavcılığının 2012/45112 soruşturma dosyasından yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin iş yerinde bulunan ürünlerin TPE kayıtlarında … sayılı olup … adına kayıtlı markayı taşıdığını, ürünlerin faturalı ve yasaya uygun olarak bulundurulup satışa sunulduğunu, bu işlemlere tabi tutulmasının açıkça hukuksuz bir duruma neden olduğunu, 25/05/2012 tarihinde müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, müvekkilinin psikolojisinin bozulduğunu, bu işlemlerle uğraşıp adliye ve karakolda zaman geçirdiğinden en çok satış yapılan Pazartesi günü hiç satış yapamadığını, markaların … Gazetesinde ilan edilmeleri nedeniyle, şikayet eden tarafından bilinmediğine yönelik mahkeme gerekçesinin yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf dilekçesi davalı şirkete Tebligat Kanunu 35. Maddeye göre tebliğ edilmiş davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER; TPE kaydından 11/03/1994 başvuru numaralı 25. Sınıfta … başvuru numarasıyla davalı şirket adına tescilli …+şekil markasının tescilli olduğu ve geçerliliğini koruduğu görülmüştür. Bakırköy C.Başsavcılığı’nın 2012/45112 sayılı dosyasından; … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin şikayeti üzerine, davalının iş yerinde 18/05/2012 tarihinde arama işlemi yapılarak, işyerinde bulunan 1003 adet “…” markalı ürüne el konularak, işyeri sahibi …’a yeddiemin olarak bırakıldığı, Savcılığın 25/05/2012 tarihli kararı ile “…” markasının … numarasıyla TPE tarafından 25. Sınıfta tescilli olduğu, ele geçirilen ürünlerin bu markayı taşıdığı, şikayetçiye ait markanın 25. Sınıfta 148864 marka numaralı … markası olduğu, 556 Sayılı KHK hükümlerine muhalefet edildiğine ilişkin başkaca delil bulunmadığı gerekçesiyle, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
G E R E K Ç E:Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı şirketin şikayeti üzerine Bakırköy C.Başsavcılığı’nın 2012/45112 sayılı dosyasından yapılan arama ve el koyma işleminin haksız olduğunu ve manevi zarara uğradığını beyanla manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Anayasa’nın “Hakların Korunması İle İlgili Hükümler” başlığı altında ve 36. maddesinde “Herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunun” düzenlendiği ve kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı , bunun yanında yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde de, “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu” belirtildikten başka, 17. maddesinde de, “Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu” da düzenleme altına alınmıştır. Bu durumda hakları ihlal edilen kişinin, gerek yargı mercileri önünde kendisine zarar veren kişilere karşı, haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak da zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmasını isterken, karşı tarafın hakları ile karşı karşıya gelmesi durumunda bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı uyuşmazlık konusunun temelini oluşturmaktadır. Somut olayda; TPE’den celp edilen kayıtlardan, yasal işlem tarihinde “…+şekil” markasının 25. Sınıfta davalı şirket adına tescilli olduğu ve savcılık dosyasından davalının işyerinde “…” markalı gömlek ürünlerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, gömlekler üzerindeki “…” markasının dava dışı … adına tescilli olduğunu ve onun izni ile kullanıldığını, davacının marka sicilindeki tescilden haberdar olmadığını ileri süremeyeceğini beyan etmiştir. Davalı şirketin davacı ile yahut dava dışı marka sahibi ile ticari ilişkisinin bulunduğu, markadan bir şekilde haberdar edildiği de ileri sürülmediği gibi, davalının salt davacıyı zararlandırmak için hareket ettiği, yargı mercilerine başvurduğu, dürüstlük kurallarına aykırı hareket ederek hakkını kötüye kullandığı ispatlanamamıştır. Anayasa’da düzenlenen hükümler ile ( bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2011/7229 Esas-2012/14993 Karar sayılı kararı;”.. başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikâyet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikâyet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır… ” ) emsal kararında değinilen kriterler doğrultusunda, somut olayda davalının, tescilli markasına dayanarak yargı mercilerine başvurduğu ve yasal hakkını kullandığı, davanın reddi kararının yerinde olduğu sonucuna varılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 05/03/2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.