Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1180 E. 2021/955 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1180 Esas
KARAR NO: 2021/955 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI: 2017/170 E., 2017/286 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli, (Manevi Tazminat İstemli),(Tecavüzün Ref’i İstemli)|Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli), (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin … ve … şekil ibaresini taşıyan markalarının bulunduğunu, müvekkilinin … markasının Paris sözleşmesi ve 556 Sayılı KHK’nın 7/i ve 8/4 maddeleri anlamında tanınmış marka olduğunu, müvekkilinin … markası ile davalının tescilli markalarının aynı ve ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olup markaların aynı tür ve benzer malları kapsadığını, müvekkilinin 556 Sayılı KHK’nın 8/5 ve 8/3 maddeleri kapsamında gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu belirterek davalının eylemlerinin müvekkilinin marka haklarına tecavüz ettiğinin tespitine, durdurulmasına, men’ine, ref’ine, … ve … şekil (at üstünde … oyuncusu figürlü) ibaresini taşıyan tüm ürünlerin, tabelaların vs tanıtım araçlarının toplatılması, satışların hem internet üzerinde hem de tespitin yapıldığı işyerinde durdurulması, bu ibareli her türlü ürün ve tanıtım materyalinden çıkarılması, bunun imkansız olması halinde imhasına, haksız rekabetin men’ine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminata, ayrıca davalının 2010/82785 tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin senelerdir giyim ve mağazacılık sektöründe faaliyet gösteren tanınmış bir firma olup TPMK nezdinde tescilli birçok markası bulunduğunu, davacının marka korumasının müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceği, davacının … markalarıyla müvekkiline ait markaların tescilli olduğu sınıfların farklı olduğunu, müvekkilinin kullanımının tescile dayandığını, davalının tanınmış marka iddiasının gerçek dışı bir beyandan ibaret olduğunu, sektörde … ibaresi ve at üstünde oyuncu figürünün birçok tescilli markada kullanılmakta olup zayıf marka niteliğinde bulunduğunu, ayrıca tarafların markalarının benzerlik göstermediğini, davacının gösterdiği fotoğrafların iddialarını kanıtlamadığını, ayrıca davacının uzun süre sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını, maddi tazminat talebinin de hangi seçimlik hakka dayanarak talep edildiğinin açıklanmadığını bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı tarafa ait … ibaresi dikkate alındığında davalı tarafa ait “…” ibaresi ile karşılaştırıldığında, seri marka imajı oluşturduğu, ayrıca davalı adına her ne kadar tescilli marka kaydı bulunmakta ise de, davalı tarafın tescil kaydı dışında kendisine ait olmayan at üzerindeki binici şekil markasının ve davacıya ait … kelimesinin ön plana çıkaracak şekilde etiketlerde, ürünler üzerinde kullanımın tescil kapsamında bir kullanım olmayıp davacıya ait markanın benzer şekilde kullanıldığı izlenimini meydana getirdiği, yine davalının eylemlerinin ticari dürüstlüğe aykırı şekilde başkasına ait işaretin ön plana çıkarılarak kullanılması niteliğinde bulunduğu, davacı tarafın maddi tazminat yönünden elde ettiği kazanca göre talepte bulunmuş ise de, davalı tarafın ürünler üzerinde ve satış üzerinden ne kadar kar elde ettiğinin tespitinin mümkün olmadığı, zararın belli olmadığı hallerde hakim tarafından takdir edilmesi gerekmekte olup davacı markasının değeri, davalının kullanım şekli ve kullanım süresi dikkate alınarak 10.000 TL maddi tazminat ile davacının markasının tanınmışlığı, davalının izinsiz kullanımı, BK ve hakkaniyet gereği 10.000 TL manevi tazminatın yerinde olduğu gerekçeleriyle “1-Davalı tarafın tescilli marka kapsamı dışında … ve … şekil markalarına yönelik davacı markasını ön plana çıkarmak suretiyle kullanımının markaya yönelik tecavüz ve haksız rekbate olduğunun tespiti ve menine, 2-Davalı tarafın kendi markası dışında kalan … ibareli ve … şekil markası at üstündeki … oyuncusu şekil markasını ön plana çıkararak kullanımının ürünler üzerinde tabelalarda kullanımın engellenmesine, 3-Tabelaların silinmesine, ürünler üzerindeki etiketlerin çıkarılmasına, 4-Çıkarılamayan ve ürünler üzerinde silinmeyen marka kullanımına yönelik ürünlere el konulmasına masrafı davlaıdan alınmak suretiyle imhasına, 5-İnternet üzerine ürünlerin tanıtımının yapılmasının englelenmesine, 6-İlgili site uzantıları bildirildiğinde ürünlerin kullanımına yönelik markasal yöndeki kullanımların engellenmesine, 7-Davalı tarafın kullanımının bir kısmının kendi marka kapsamında olup zararı tam olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 10.000,00 TL maddi , 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 8-Hükümsüzlük talebi yönünden davalıya ait … sayılı … markasının davacıya ait … esas unsurlu markalar dikkate alındığında seri marka imajı yarattığından hükümsüzlüğüne, 9-Kayıtlardan terkinine” şeklinde karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; kararın isabetli olmadığını, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dosyaya alınan 07/10/2016 tarihli raporda davalıya ait markanın hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı yolunda görüş bildirildiği, bu görüşün hukuka uygun olmasına rağmen mahkemenin hatalı değerlendirme yaptığını, müvekkiline ait “…” markasında yer alan diğer ayırt edici kelimelerin yanında … ibaresinin de yer almasının davacının markasında … ibaresi bulunmakta ise de, bu ibarenin tek başına davacının tekelinde bırakılamayacağı olgusu karşısında iltibasın gerçekleşmediğini, seri marka imajı oluşturduğunun da söylenemeyeceğini, uyuşmazlığın … ibaresinden ve at üzerindeki bir … oyuncusu görselinden kaynaklandığını, bu ibare ve figürün davacının tekelinde olup olmadığının tartışılması gerektiğini, mahkemenin bu konudaki … ibaresinin ve figürün davacının tekelinde bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin markasında ve şekilli marka başvurularında görsellerden de görüleceği üzere davacının markaları ile aynı biçimde birebir benzerlik bulunmadığını, figürlerin aynı olmadığını, ayrıca müvekkilinin markasında … ibaresinin yanı sıra … ibarelerinin de kullanıldığını, keza bu ibarenin ve görselin davacı tekeline bırakılamayacağını, ayrıca pek çok firmanın bu ibareyi ve görseli markasında kullandığını, dolayısıyla bunların esas unsur olarak da algılanamayacağını, figürlerin de birebir aynı olmadığından ve davacının tekeline bırakılamayacağından iltibas hususunun gerçekleşmeyeceğini, hükümsüzlük şartlarının da oluşmadığını, öte yandan davacının … ibaresi + şekil biçimindeki markasının tanınmış marka olarak tescil edilmesi talebinin TPE tarafından reddedildiğini, dolayısıyla … ibaresi ve şeklinin tanınmış marka olmadığını, davacının markalarının belli bir kesim tarafından bilinmekle beraber davacının markasından daha çok tanınmış markaların bulunduğunu, esasen davacının da bu tanınmış markalardan faydalanmak istediğini, Türkiye’de … ibaresini içeren “…” ve “…” markalarının bulunduğunu ve bu markaların iki ayrı firmaya ait olduğunu, tek başına … ibaresi ile asıl tanınmış olanın davacının … ibareli markaları olmadığını, … A.Ş’nin Türkiye’deki lisansörü olduğu uluslararası “…” ve seri “…” ibareli markaların daha çok bilinen markalar olduğunu, davacının bambaşka bir firmanın bilinilirliğinden faydalanmaya çalıştığını, yine bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere “…” oyununun birçok ülkede bilinen bir oyun olup birçok farklı logo ve markada kullanıldığını, bu nedenle hiç kimsenin tekeline bırakılamayacağını, ayrıca davacının markasındaki asıl esaslı unsurun … ibaresi değil “…” gibi tescillerinde yer alan diğer ayırt edici kelimeler olduğunu, nitekim dava dışı “…+şekil” markasının da Amerikada … sporunun Amerikan Fedarasyonu görevini yerine getiren “…” a ait olduğunu, dolayısıyla bu markanın davacıdan önce piyasada olduğunu, yine tüketici bakımından değerlendirildiğinde taraf markalarının karıştırılabilir nitelikte olmadığını, davacı ürünü olan “…” marka ürünü almak isteyen bir kişinin müvekkiline ait ürünü satın alma ihtimalinin düşünülemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin … ibareli ürünlerinin davacının satış fiyatından da satılmadığını, dolayısıyla karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının bir zararının bulunmadığını, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin dayanaktan yoksun olduğunu, bilirkişi raporunda davalının zarar etmesi nedeniyle tazminat hesaplanamadığının belirtildiğini, davacının maddi ve manevi bir zararının gerçekleşmediğini, kabul etmemekle beraber hükmedilen tutarların da fahiş ve dayanaktan yoksun olduğunu bildirmiştir. Bakırköy 2.FSHHM’nin 2013/3 D.İş sayılı doyasında yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporunda; davalının markalarının ve ürünler üzerindeki etiketler, desenler, tabela ve duvar resmi bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacıya ait markalarla iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğu, davalının davacıya ait markaların ilgili sektörde ulaşmış olduğu tanınmışlıktan ve itibardan yararlanma gayreti içinde olduğu, öncelikle iltibas yönünden marka hakkına tecavüz ve şartlar var ise haksız rekabet hükümlerinin uygulanmasının yerinde olacağı sonuç ve kanaatine varıldığının belirtildiği, davalı tarafça da tespit bilirkişi raporuna itiraz edildiği görülmüştür. Davacıya ait … tescil numaralı … markasının 14.sınıfta 07/09/1992 tarihinde tescil edildiği, … tescil numaralı … markasının 3.sınıfta 19/04/1993 tarihinde, … tescil numaralı … + şekil markasının üçüncü sınıfta 11/01/1998 tarihinde, … tescil numaralı … markasının 8, 9, 14, 16, 18, 21, 24, 25 ve 27.sınıflarda 03/08/1993 tarihinde, … tescil numaralı … markasının 8, 9, 14, 16, 18, 21, 24, 25 ve 27.sınıflarda 03/08/1993 tarihinde, yine … tescil numaralı … + şekil markasının 3.sınıfta 17/02/1993 tarihinde tescil edildiği ve davacıya ait birçok markanın bulunduğu görülmüştür. Davalıya ait 2010/82785 tescil numaralı davaya konu … markasının 25 ve 35.sınıflarda 27/12/2010 tarihinde, yine … tescil numaralı … + şekil marka başvurusunun 25 ve 35.sınıflarda yapıldığı görülmüştür. TPMK ‘dan verilen 29/04/2015 tarihli cevabi yazıda; … tescil numaralı … oyuncuları figürlü markanın 9, 14, 18, 25 ve 35.sınıflarda dava dışı … Ltd. Şti adına tescilli olduğu, yine … tescil numaralı … + şekil markasının 25 ve 35.sınıflarda tescilli iken müddet olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 03/06/2014 tarihli …, … ve …’ten oluşan bilirkişi heyeti raporunda; davalı tarafın … ve … başvuru numaralı markaları ve Yargıtay’ın … markasıyla ilgili önceki kararları da gözetildiğinde davacının marka ve logoları ile davalının tescilli … tescil numaralı markası ile kullanım şekli karşılaştırılmış markalar arasında markanın asli unsuru olan … ibaresi dışında iltibas ihtimali bulunmadığı, bu yönüyle tecavüz ve haksız rekabet durumunun davalı markaları tescilli bulunduğundan söz konusu olmadığı, ancak markanın asli unsurunun … ibaresi olduğu, fiili kullanımın da … ibaresi üzerine kurulmuş olduğu, bu nedenle davacının eski tarihli tescilli ve sektörde çok iyi bilinen markası ile davalının 2010 ve 2012 tarihli markaları arasında … ibaresi üzerinden iltibas oluşacağı ve bu nedenle de davalı markalarının hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, ancak davalının tescilinin kesin hüküm ile hükümsüz kılınmadığı sürece tescilli markasını kullanmasının hukuka aykırı bulunmadığı, bu nedenle aleyhine tazminat şartlarının oluşmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 07/10/2016 tarihli …, …, … ve … tarafından düzenlenen bilirkişi heyeti raporunda; davalı kullanımlarının 556 Sayılı KHK’nın 8.maddesi uyarınca davacının tescilli markalarından kaynaklanan marka hakkını ihlal ettiği, bu kullanımların davalı markalarının kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalı markasının davacının markasıyla benzer olmadığı, benzer olan tek ibare olan … ibaresi üzerinden davacının tekel hakkının oluşmadığı ve bu sebeple davalının markasının hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, davacının tercih ettiği usule göre maddi tazminat talebinin değerlendirilmesine gelince davalının ihlal nedeniyle net kar elde etmemesi nedeniyle maddi tazminatın hesaplanamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün tespiti meni, refi ile haksız rekabetin meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat talepleri ile davalıya ait markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplerine ilişkindir. Davaya konu, davalıya ait … tescil numaralı … markasının 25.ve 35.sınıflarda 27/12/2010 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Dava dosyası içeriğinden davacıya ait markanın tanınmış olduğu sabittir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları ve tespit raporu içeriğinden de anlaşılacağı üzere dava konusu markanın asli unsurunun … ibaresi olduğu ve davalının kullanımlarının … ibaresi esas alınarak yapıldığı, bu itibarla davalının davacıya ait tanınmış markanın tanınmışlığından yararlanmak istediği, ayrıca davalının fiili kullanımlarının davacı markasıyla seri marka imajı verdiği, bu itibarla somut olay bakımından davalının kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu anlaşılmıştır. Davalı tacir olup, TTK’nun 18.maddesi gereğince bütün işlem ve eylemlerinde basiretli davranması gerekir. Davacının … esas unsurlu markalarının bulunduğu ve bu markaların tanınmışlığı gözetildiğinde davalının seri marka imajı vererek bu tanınmışlıktan yararlanmak amacı taşıdığı, buna göre somut olay bakımından 556 Sayılı KHK’nun 8/4 maddesindeki hükümsüzlük şartlarının da oluştuğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece bu hususların kararda isabetli bir şekilde değerlendirildiği ve sonuca gidildiği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan tazminat hususuna gelince davacı tarafça, davalının elde ettiği kazanca göre tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmış ise de, yargılama sırasında davalı tarafın ürünler ve bu ürünlerin satışı üzerinden ne kadar kar elde ettiğinin tespitinin mümkün olmadığı, bu durumda ise BK’nın hakime verdiği takdir yetkisi kapsamında ilk derece mahkemesince maddi tazminatın 10.000 TL olarak belirlendiği, bu miktarın davalının eylemlerinin ağırlığı ve davacı markasının tanınmışlığı gözetildiğinde yerinde olduğu, yine hükmedilen manevi tazminatın da somut olay bakımından ve az önce belirtilen gerekçeler karşısında yerinde olduğu kanaatine varılmış, açıklanan bu hususlar gözetilerek davalı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 1.366,20 TL harçtan peşin alınan 342,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,20 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinafa gelen üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.