Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1168 Esas
KARAR NO : 2020/2200
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2017
NUMARASI : 2017/175 2017/199
DAVANIN KONU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin “…” ve “…” markaları adı altında “paketleme ve dolum makine yakası aparatlarını” ürünlerin ve mamüllerin her türlü üretimi, dağıtımı ve bunların toptan ve perakende pazarlanması konusunda Türkiye çapında yetkili olduğunu, paketleme ve dolum makine yakası aparatlarının iç ve dış pazarda tanınır ve mamül marka haline getirdiğini, tüketici çerçevesinde belli oranda bilinirliğe ulaştığını, ancak daha önceden müvekkilinin yanında çalışan … isimli şahsın müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra eşi …San ve Tic. Ltd.Şti’ni kurdurarak müvekkiline ait ürünler ile iltibas ürünleri piyasaya sürdüğünü, bu durumun müvekkili aleyhine haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıların bu fiillerinin Bakırköy FSHHM’nin 2012/80 D.İş sayılı dosyasında hazırlanan bilirkişi raporuyla da sübuta erdiğini, davalıların müvekkilinin ticari itibarına ve tanınmışlığından haksız bir şekilde yararlandığını, yaptıkları taklit ürünlerle satışlardan dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek davalıların eylemlerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men’ine, kararın gazetede ilanına, şimdilik 25.000 TL’lik maddi ve 50.000 TL’lik manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, Bakırköy FSHHM’nin 2012/80 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; ürünlerin benzer olmakla birlikte 556 Sayılı KHK hilafına iltibas oluşturacak bir benzerlik taşımadığı kanaatine varıldığını, yaptıkları araştırmada aynı ürünlerin değişik markalarda ve isimlerde pazarlanmakta olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin yaka dünyası markasını 18/03/2011 tarihinde tescil ettirdiğini, müvekkillerinin eylemlerinde haksız rekabet ve hukuka aykırılığın bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; somut olaydaki davalı tarafın kullandığı ürünlerdeki tasarımla şekil benzerliğinin işin niteliğinden kaynaklı olup piyasada herkes tarafından üretilen ve satılan yedek parça niteliğinde bulunduğu, davalı tarafın bu ürünleri yaka dünyası olarak piyasaya sürdüğünü, kendi ticaret unvanı ve markası kapsamında ürünler ürettiği, davalının daha önce davacı yanında çalışmış olmasının kendisi açısından sonradan iş kurmasına engel bir durum olmayıp davacı adına onun haklarını ihlal eden bir eylem ve girişimde bulunmadığı sürece davalının ticaret yapmasının Anayasal bir hak olduğu, haksız rekabetin mevcut olmadığı, davacı adına tescilli bir tasarıma da dayanılmadığı gibi, marka ihlali ve haksız rekabet konusunda davayı ispat edici bir delilin de bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; davanın TTK’nun haksız rekabet hükümleri doğrultusunda açıldığını, dava dilekçesinin konu, açıklamalar ve sonuç ve talep bölümleri dikkate alındığında, davanın haksız rekabetle ilgili olup 556 Sayılı KHK ile ilgisinin bulunmadığını, bu durumda görevli mahkemenin FSHHM’ler olduğunu, kararın bu yönden bozulması gerektiğini, biri heyet raporu alınmak üzere iki bilirkişi raporuyla haksız rekabetin varlığının ispatlandığı, ancak davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediği şeklinde karar verildiğini, değişik iş dosyasında alınan raporda ürünlerdeki ayniyet derecesindeki benzerliğin TTK 56-57 maddesi kapsamında haksız rekabete konu edilebileceğinin belirtildiğini, yine ceza mahkemesi kararında da bu durumun ortaya konulduğunu, ayrıca davalının müvekkilinin yanından ayrıldıktan sonra değil, halen çalışmaya devam ederken bu konuda faaliyet gösteren bir şirket kurduğunu, davanın dayanağının bu husus olmakla beraber Büyükçekmece 14.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/616 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğinin açıkça tespit edildiğini, dosya kapsamında sadece bir rapor aldırıldığını, bu rapora gerekçelerini göstermek suretiyle itiraz ettiklerini, itirazları gözetilerek yeni bir heyetten rapor alınması gerektiğini, ayrıca raporun görevsiz mahkemede alındığını, yine kararda davalıya ait markanın müvekkillerine ait markalara tecavüz oluşturup oluşturmadığı hususunda bir tespit yapılmadığını, bu yönden de kararın kaldırılması gerektiğini, ceza mahkemesinde alınan raporda davalının yaka ibaresini asli unsur olarak kullandığı, dünyası ibaresini ise küçük kullandığı, dolayısıyla iltibas oluşturacak şekilde benzerlik taşıdığı kanaatine varıldığını, mahkemenin tüm bu hususları dikkate almadığını, davalılar yararına AAÜT’ye aykırı olarak yüksek miktarda vekalet ücreti takdir edilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Dava başlangıçta Bakırköy 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılmış, adı geçen mahkemece 18/09/2013 tarihinde FSHHM’ye görevsizlik kararı verilmiş ve kararın temyiz edilmeksizin 04/12/2013 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. TPE’den gelen cevabi yazı içeriğinden 2011/22001 tescil numaralı “…” markasının 7.sınıfta Hasan Hasanbeşe adına 18/03/2011 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği görülmüştür. TPE’den gelen 25/12/2012 tarihli cevabi yazı içeriğinden davacı ve davalı şirket adına tescilli ya da başvuru aşamasında herhangi bir tasarım kaydı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür. Tespit dosyası içerisindeki belgelerden davacıya ait 2008/62472 tescil numaralı “…” markasının 7.sınıfta 30/10/2008 tarihinden itibaren, 2008/62473 tescil numaralı “…” markasının 7.sınıfta 30/10/2008 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescilli olduğu görülmüştür. Davacı şirketin 22/09/2004 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Bakırköy FSHHM’nin 2012/80 D.İş sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı şirketin davalı şirket aleyhine marka tecavüzü ve haksız rekabetle ilgili delilerin tespitini istediği, tespit sonucu düzenlenen 28/05/2012 tarihli üç kişilik bilirkişi heyeti raporunda; her iki tarafın ürünlerinin aynı ve benzer olduğu, ürünlerin tamamında tespit isteyenin tescilli “…” ve “…” markalarını taşımadığı, bu haliyle sadece ürün benzerliği olup 556 Sayılı KHK hilafına iltibas oluşturacak bir benzerlik bulunmadığı, tespit isteyen tarafından 554 Sayılı KHK’nın koruma altına aldığı hususunda bir tescil belgesi veya hakkı gösterecek bir belge sunulmadığı, ürünlerdeki ayniyet derecesinde bir benzerliğin TTK’nun 56-57 maddesi kapsamında haksız rekabete konu olabileceği, konunun ticaret mahkemesinde değerlendirilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Asliye ticaret mahkemesince yapılan yargılama sırasında alınan 19/06/2013 tarihli heyet bilirkişisi raporunda; davalı tarafından kopyalandığı iddia edilen ürünlerin ilk defa davacı tarafından arge çalışması yapılmak suretiyle üretilip piyasaya sürüldüğü ve bu ürünlerin piyasada kendisiyle özdeşleştiğine ilişkin belgeleri dosyaya sunmadığı için birçok firma tarafından üretilmekte olan yedek parça niteliğindeki ürünler üzerinde tek taraflı olduğunu ileri süremeyeceği, davacının davalı tarafça müşteri listesi, bilgi ve belgelerin çalındığı iddiasını somut delillerle kanıtlayamadığı, bu itibarla davalıların aynı sektörde faaliyet göstermesi ve paketleme-ambalaj sektöründe kullanılan “…” aparatlarını üretmesinin TTK kapsamında haksız rekabet teşkil etmediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dosya içinde bulunan Büyükçekmece 14.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/616 esas, 2015/1115 karar sayılı ilamın incelenmesinde; katılanın davacı şirket, sanıkların ise davalı … ile dava dışı … olduğu, atılı suçun TTK’ya muhalefet suçu olduğu, yargılama sonunda sanıkların fiillerinin haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, haksız rekabetin men’i ile maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacı taraf, dava dilekçesinde “…” ve “…” markaları adı altında paketleme ve dolum makine yakası aparatlarını üretip pazarladığını, davalıların ise müvekkilinin ürünleri ile iltibas eden ürünleri piyasaya sürdüğünü iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosya içeriğinden davalı şirket yetkilisi… adına 2011/22001 tescil numaralı “…” markasının 7.sınıfta tescilli olduğu, tespit dosyası içeriğinden ise 2008/62472 tescil numaralı “…” markası ile 2008/62473 tescil numaralı “…” markasının davacı şirket adına 7.sınıfta tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle görev konusunun irdelenmesi gerekir. Davacı taraf her ne kadar asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürmüş ise de, özellikle davacı tarafın tespit dosyasında davalının eyleminin marka tecavüzü olduğunu da gündeme getirdiği, ayrıca marka haklarına dayandığı ve tespit dosyasına davacıya ait markaların örneklerini sunduğu, yine dava dilekçesinde kendisine ait markalara atıf yapıldığı, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olduğu gözetildiğinde davacı vekilinin göreve ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. İşin esası yönünden yapılan değerlendirmede ise, her ne kadar tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunda taraf ürünlerindeki ayniyet derecesindeki benzerliğin TTK’nun 56 ve 57.maddesi kapsamında haksız rekabete konu olabileceği belirtilmiş ise de, bu konudaki değerlendirmenin mahkemece yapılabileceğinin belirtildiği, ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususunda açık bir değerlendirme yapılmadığı, yine yargılama sırasında alınan ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli 19/06/2013 tarihli heyet raporunda da isabetle belirtildiği üzere, dava konusu ürünlerin ilk defa davacı tarafından piyasaya sürüldüğü hususunun ve yine bu ürünlerin davacıyla özdeşleştiğine dair delillerin dosyaya sunulmadığı, kaldı ki birçok firma tarafından bu ürünlerin üretilmekte olduğu, dolayısıyla davacı tarafın bu ürünler üzerinde tekel hakkı sahibi olduğunun ileri sürülemeyeceği, öte yandan davacı tarafça davalının müşteri listesi, bilgi ve belgeleri rıza dışı aldığı hususunun kanıtlanamadığı anlaşılmıştır. Öte yandan davalının ürünlerindeki benzerliğin işin niteliğinden kaynaklandığı, davalı …’nın daha önceden davacı yanında çalışmış olmasının sonradan kendi adına üretim yapamayacağı şeklinde değerlendirme yapılamayacağı, bu şekildeki değerlendirmenin Anayasada teminat altına alınan çalışma hürriyetine aykırı olacağı, yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi uygulamalarına göre tescilli bir tasarıma dayanılmadığı durumlarda ürün benzerliğinin tek başına haksız rekabetin varlığı için yeterli olmadığı (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2014/13234 Esas, 2014/19203 Karar Sayılı ilamı) hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının davasını kanıtlayamadığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönden doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davalı lehine hükmedilen vekalet ücretlerinde de usule aykırılık bulunmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 1.280,81 TL harçtan mahsubu ile artan 1.226,41 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/12/2020