Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1128 E. 2020/2332 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1128 Esas
KARAR NO : 2020/2332 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2017
NUMARASI : 2006/187 E. – 2017/155 K. Haksız Rekabetin Tespiti & Tazminat
BİRLEŞEN DAVA : Tasarım Hak. Kayn.Haksız Rekabetin Tespiti & Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Dairemizin 24.11.2020 tarihli ara kararı gereğince dosya öne alınmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı …’ın tüm tarihi eserlerin yapımı ve restorasyonu işinde yetkili olan ve … Genel Müdürlüğünce tahsis olunan D Grubu Karne sahibi müteahhit olduğunu, kendisinin 62 yaşında bulunduğunu davacının çeşitli eserleri bulunan bir vitray ustası ve sanatçısı olduğunu, Davacının bugüne kadar, hiçbir tasarımını tescil ettirmediğini, Davalıların “fevkalade müzeyyen” sınıfından “papatya ve rumi desenli matkaplı üç iplik” adlı eserini taklit etmek suretiyle haksız rekabet oluşturduklarını, çalışmanın ilk kez davacı tarafından tasarlanmak suretiyle Haziran 2000’de inşaası tamamlanan ve Japonya’da bulunan … Camii’nde yapılmış, devamında Mayıs 2002’de inşaası tamamlanan ve Ankara Kavacık Subayevleri Mevkiinde bulunan … ’nde bu uygulamanın yapıldığını, Aynı eserin 2002 yılında İstanbul Florya’da bulunan E 5 Camii’nde yapıldıktan sonra montajı halen devam etmekte olan ve Almanya’nın Berlin kentinde bulunan Şehitlik Camii’nde yapıldığını, davalıların eylemlerinin haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, taklit edilen tasarım ve kalıpların imhasına, maddi durumun ortadan kaldırılmasına, klişe ve benzeri edevatın ayn ve müsaderesine, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA; Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı … yönünden husumet itirazında bulunduklarını, davacının tescil talebinin reddedileceğini bildiği için TPE’ye başvuruda bulunmadığını, davacının kendisine ait olduğu ve muhtelif camilerde kullanıldığını iddia ettiği bir tasarım olmadığı gibi, bu konudaki iddiaların tamamen soyut ve mesnetsiz olduğunu, hiçbir şekilde haksız rekabet yapmadıklarını, bu nedenle davacının davasının reddini, karşı davaları yönünden ise; davacı tarafın müvekkilinin adresinde tespit yaptırdığını, davacının kendisine ait eserleri olduğunu iddia ettiği ürünleri Büyükşehir Belediyesi’nin sergi salonunda sergilediğini, bu durumun ticaretini etkilediğini, haksız rekabetin tespiti ile 1000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminat ile 1.000 TL yoksun kalınan kazancın tahsilini talep ve dava etmiştir. Bakırköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/218 Esas, 2004/523 Karar Sayılı Birleşen Dava ve Karşı Dava;
DAVA; Davacı … vekili dava dilekçesinde ; Davacı …’ın tasarladığı vitrayların davalılarca yeni inşaa edilen camilerde teklif verilmesi suretiyle haksız rekabet yaratıldığını bu nedenle 10.000 TL maddi, 5000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP ve KARŞI DAVA; Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; davalı … yönünden husumet itirazında bulunduklarını, iddiaların tamamen soyut ve mesnetsiz olduğunu, hiçbir şekilde haksız rekabet yapmadıkların, karşı dava yönünden ise davacının tasarımlarını tescil ettiremediğini, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2003/457 Esas sayılı derdest dosya ile dava açtığını, sonrada bu davayı açtığını, kötü niyetini ortaya koyduğunu, müvekkillerini iş yapamaz duruma getirdiğini, kamu oyu ve iş çevrelerine müvekkillerine iş verilmemesi yönünde açık ve kapalı menfi propaganda yaptığını bu nedenle karşı davaları yönünden davalının eylemlerinin haksız olduğunun tespitine, Haksız rekabetin önlenmesine, Taklit edilen tasarım ve kalıpların imhasına,Maddi durumun ortadan kaldırılmasına,Klişe ve benzeri edevatın ayn ayn müsaderesine,1.000 TL, maddi, 1000-TL manevi, 1000-TL yoksun kalınan kazanç olmak üzere karşı yandan tahsili istemi ile karşı dava açtığı anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/07/2017 tarihli 2006/187 Esas- 2017/155 Karar sayılı kararıyla; ” tarafların üzerinde hak iddia ettiği ürünlerin geleneksel sanatlarımıza ait mimari öğe olarak yıllardır kullanıldığı.. taraflar yönünden yenilik ve özgünlük tespit edilemediği, ürüne bakan kişinin ürünün taşıdığı özellik sebebiyle sahibinin derhal fark edilebilmesi mümkün ve olanaklı bir eser göremediği, yani sahibinin hususiyetini taşımayan geleneksel anonim örüntüler olduğu, ihtilafa konu uygulamaların geleneksel sanatlarımızın replikaları (bir tasarımın kendisi örnek alınarak veya belgelerine ulaşılarak tekrar yapılması) olarak değerlendirilmesinin gerektiği, FSEK kapsamına korunmasının mümkün bulunmadığı gibi tasarım korumasından da yararlanamayacağı söz konusu çalışmaların özgün çalışmalar olmaması nedeniyle bunların üzerinde kimsenin inhisar hakkı kurmasının ve bunların başkaları tarafından aynen veya benzeri itibariyle kullanılması halinde haksız rekabet hükümlerine tarafların dayanmasının da söz konusu olamayacağı, kesinleşen mahkeme ilamı kapsamı ile de cami pencerelerinde kullanılan ve geleneksel kültürün bir parçasını oluşturan desen ve süslemelerin anonim olması nedeniyle kimseye inhisarı bir hak sağlamayacağı, davacının delil tespiti yaptırmasının bizzat haksız rekabet olarak da değerlendirilemeyeceği ,, ” gerekçeleriyle; asıl davanın, asıl davaya karşı davanın ve birleşen dava ile birleşen davaya karşı davanın reddine,karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU;
Asıl ve birleşen davada davacı-karşı davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin aldığı 21/02/2012 tarihli bilirkişi raporunda “İncelenen dava konusu camii pencerelerinin geleneksel/anonim yapısından dolayı ‘intihal’ ve buna bağlı olarak hak ihlali ve haksız rekabet hali tespit edilmemiş olup bu konuda yapılacak çalışmanın farklı bir uzmanlık alanına girdiği sayın mahkemenin takdirine arz edilir.” denildiğini, gerek bilirkişi kurulunun kendisini ehil görmemesi, gerekse davaya konu ürünlerin eser sahibinin özelliğini taşıyıp taşımadığı yönünde herhangi bir açıklama yapmaması nedeniyle ek rapor alındığını, ek rapora da; dava konusu bu tasarımların, yüzyıllardır yapılagelen hangi motiflere benzediğini, hatta hangi motiflerde aynılık taşıdığını, bir veya bir kaç örnek göstererek açıklanması gerektiğinden bahisle itiraz ettiklerini, ek raporda, … örnek olarak gösterilmiş ise de bu örneklerin, müvekkilinin motiflerine örnek olmadığını, tersine, Osmanlı mimarisinde yaygın kullanım alanı olan nakışlı pencerelere ilişkin olduğunu, 15.02.2016 tarihli Bilirkişi Raporunu düzenleyen bilirkişilerin uzmanlık alanlarına, itiraz ettiklerini bilirkişi … uzmanlık alanının modern sanatlarla ilgili olduğunu, bilirkişi … iç mimar olduğunu, bilirkişi … cam-seramik teknoloji uzmanı olduğunu, tezyinat alanında uzman olmadıklarını, rapora yönelik itirazlarını tekrar ettiklerini, içerik olarak da hükme esas alınamayacağını, görevsizlik kararından önce mahkemede dinlenen Yüksek Mimar …’ın ifadesinde; ‘davacının yapmış olduğu sanat eseri kendi mahsulüdür.’ ‘davacının kullanmış olduğu eserler tamamen kendi buluşudur. Bu tasarım tamamen davacının kendi üslubudur.’ demek suretiyle önemli açıklamalar yaptığını, tanığın beyanlarının dikkate alınmadığını, dava konusu tasarımın, sahibinin hususiyetini yansıtmadığını söylemenin aynı zamanda, davacıyı küçümsemek anlamına geldiğini, davacının yaklaşık 60 yıldır bu işi yaptığını,Tezyinat Sanatına vakıf, revzen-i menkuş (nakışlı süslü pencere) konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınması gerektiğini, bu ürünlerin, yüzyıllardır yapılagelen hangi motiflere benzediği, hatta hangi motiflerde aynılık taşıdığı, örnekleme yoluyla gösterilemediğini beyanla kararın asıl dava yönünden bozulması gerektiğini beyan etmiştir.Asıl davada ve birleşen davada davalı-karşı davacılar vekilinin süresinde ibraz ettikleri istinaf dilekçesinde; mahkemece alınan bilirkişi raporlarındaki, davacı karşı davalının eserlerinin yenilik niteliği taşımadığı tamamen eski eserlerin taklidinin yapıldığı anonim nitelikte olduğu ve eser niteliğinde olmadığı tespitinin haklı olduğunu ancak raporlardan birindeki her iki tarafın da birbirlerinden etkilenerek tasarımlar ürettiklerine yönelik ifadenin önceki beyanlarla çelişkili olduğunu,müvekkillerinin davacı-karşı davalının eserlerinden etkilenerek tasarımlar üretmediğini, -davacı-karşı davalının Uyap arızalarını bahane ederek bilirkişi raporlarına süresinde itiraz etmemesine rağmen süresinde itiraz etmiş sayılmasını talep ettiğini, ancak Adliye’ye gelip dilekçesini ibraz etme imkanının bulunduğunu, Adliye’ye gelememesine yönelik mazeretini de belgelendirmesi gerektiğini, HMK 96. Madde gereğince eski hale getirme talebinde de bulunmadığını, ve iki haftalık süre içerisinde dilekçe sunmadığını, rapora itiraz etmemesi nedeniyle davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiğini,davacı-karşı davalı vekilinin yeniden bilirkişi heyeti oluşturularak müvekkilinin uğradığı zararların tespiti gerektiğini ileri sürmüşse de alınacak raporda bu hususun dikkate alınarak davacı lehine hüküm oluşturulmaması gerektiğini, süre geçtikten sonra iddiaların tevsiine rızalarının bulunmadığını, kararın aleyhlerine olan kısmının kaldırılmasını, davacı-karşı davalı lehine hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinin kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER;Mahkemece bilirkişiler Hukukçu Öğretim Üyesi Prof. Dr. …, Seramik ve Cam Tasarımı konusunda uzman Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Süleyman A. Belen ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç, …’ den oluşan heyetten aldığı 21.2.2012 tarihli raporda; davacı tarafa ait ürünlerin bulunduğu camilerin ve yapıların gezildiğini, gerek tasarlama biçimi ile gerekse bunun uygulama yöntem, bilgi ve tekniği yönü ile geleneksel sanatlarımızın geçmişten bugüne uzanan kalıplar dışında yenilik ve özgünlük tespit edilemediğini, başka bir ifade ile dava konusu ürünlerin davacı tarafın eseri olduğunun, ürüne bakan kişinin ürünün taşıdığı özellik sebebiyle sahibinin derhal fark edilebilmesinin mümkün ve olanaklı görülmediğini, bu nedenle dava konusu ürünlerin “eser sahibinin özelliğini taşıması” ilkesinden ziyade geleneksel sanatlarımızın replikaları (bir tasarımın kendisi örnek alınarak veya belgelerine ulaşılarak tekrar yapılması) olarak algılandığı, FSEK kapsamına girmediği ve davacının bunlar üzerinde korunmaya değer bir hakkının bulunmadığı değerlendirmesi yapıldığını, özgün çalışmalar olmaması nedeniyle,5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak tanımlanacak kriterleri oluşturamadığından, anonim ve harcı alem çalışmalar olduklarından ve bunların üzerinde hiç kimsenin inhisari bir hak kurmasının mümkün olmamasından dolayı davacının gerek FSEK gerekse haksız rekabet hükümlerine dayanarak koruma talep edemeyeceğine dair görüş bildirmişlerdir. Mahkemece bilirkişiler Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü Öğretim Üyeleri Yrd. Doç…., Yard. Doç…. ve Topkapı Sarayı Müze Müdürlüğü Arkeolog Sanat Tarihi Uzmanı Dr. … alınan kök raporda; davacı tarafından yapılan adı geçen camilerdeki tasarımların eser niteliğinde olmadığını, bunların yüzyıllar öncesinden camilerimizde (usta-çırak ilişkisi içinde) yapıla gelen, birbirine çok benzeyen hatta çoğunda aynı olan tasarımların eser niteliğinde olmayıp geleneksel, anonim çalışmalar olduğunu, ayrıca tasarımlarda kendine özgünlük diyebileceğimiz, yapanın uslubunu belli eden formlar veya kompozisyonlarını göremediklerini, üretim tarihi, montajı ve eser sahibine ait herhangi bir imza işaret veya ibare bulunmadığını, davalılar içinde aynı şeyin geçerli olduğunu, her iki tarafa ait tasarımların da eser olabilme özelliğinin bulunmadığını, bu tasarımlarda geleneksel sanatımızdan anonim motifler kullanıldığından (ki bu desenler ve formların herkesin her yerde kullanabileceği motiflerdir) her iki taraf yönünden de hak ihlali, intihal veya haksız rekabet olarak görülmemesi gerektiğini, sanat tarihinde bunun binlerce örneği bulunduğunu, Osmanlı Sanatında pencere süsleme işlerine Rezven-i menkuş ismi verildiğini, nakışlı süslü pencere anlamına geldiğini, davacı ve davalının örneklerinin sanat değeri taşımayan örnekler olduğunu, her iki tarafında birbirini etkilemiş olmaları nedeniyle zararının bulunduğunu beyan etmişlerdir.Taraf vekillerinin itirazı üzerine bilirkişilerden alınan 27.10.2014 tarihli ek raporda; kök raporda binlerce örneği bulunduğunu belirttiklerini örnek olarak … Kasrındaki pencereleri, ikinci örneğin de Topkapı Sarayı Çifte Kasırlar (Şehzadegan Dairesi’ndeki) ikinci odada bulunan revzeni menkuş motifli pencerelerin verilebileceğini, Tasarımların eser niteliğinde olmadığı için, her iki tarafında birbirlerinden etkilenerek tasarımlar ürettiğini , davacı ve davalının karşılıklı olarak zarar gördüklerini söylerken, ticari anlamda zarar gördüğünü belirtmeye çalıştıklarını beyan etmişlerdir. Mahkemece bilirkişiler Endüstri Ürünleri Tasarımcısı-akademisyen Yrd.Doç. …r, Mimar Sinan Üniversitesi İç Mimari Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Osman Arayıcı ve Seramik Cam Teknoloji Uzmanı …’dan alınan 15.2.2016 tarihli raporda; Davalı – Karşı Davacı tarafa ait 2004/03084 nolu tasarım tescilinde bulunan 1,3 ve 4 numaralı tasarımlar ile davacı karşı davalı tarafa ait ürünlerin bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, bu sebep ile benzer olarak algılandıkları, davacı tarafa ait ürünlerin, FSEK kapsamında eser sahibinin hususiyetini taşımadığı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak tanımlanacak kriterleri oluşturamadığından dolayı “sanat eseri” sayılamayacağı yönünde kanaat bildirmişlerdir. İstanbul 4.FSSHM’nin 2006/389 Esas, 2008/159 karar nolu kesinleşmiş ilam ve dava dosyasının incelenmesinde; .., … ve … aleyhine açtığı tasarımın hükümsüzlüğü davasında; davalı tasarımlarının, müvekkiline ait tasarımların gasp edilerek, TPE tarafından incelenmeden tescil edilmesi nedeniyle, tescil edilebildiğini, davalı adına tescilli 2004 03084 nolu çoklu tasarımdaki 2,3,4 ve 5 nolu tasarımların gasp nedeniyle adına devrini olmazsa hükümsüzlüğünü talep ettiği, birleşen davada davacıların ise davacının müvekkiline ait tasarımlara tecavüzde bulunulduğunu iddia ile davacı karşı davalının fiillerinin tecavüz olup olmadığının tespitini tecavüz fillerinin durdurulmasını, önlenmesi ve refi ile 3,000 TL manevi 1,000 TL maddi tazminat ile 100 TL yoksun kalınan kazançtan dolayı zararın tazminini, talep ve dava ettiği,mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı-karşı davacının derdestlik itirazında bulunduğu davaların konusunun farklı olduğunu,tasarımların ilk kez uygulandığı tarihler itibariyle 6 aylık rüçhan sürelerinin dolduğunu,yenilik unsurunun tescil başvurusunun yapıldığı 26.08.2004 tarihi itibariyle ortadan kalktığını, tasarımların davacıya ait olsa bile başvuru tarihi itibariyle yeni olmadığından tescilin davacı adına yapılmak üzere devir talebinin yerinde olmadığını, tescili yapılan 3,4 nolu tasarımların davacı tarafından daha önceden kullanıldığını,uygulama ve tasarım sahipliğinin farklı olduğunu,bir kısım camilerdeki uygulamaların bu tasarımların davacıya ait olduğunu göstermeyeceğini, tasarım sahipliğinin ispatlanamadığını, cami pencerelerinde kullanılan ve geleneksel kültürün bir parçasını oluşturan desen ve süslemelerin anonim olduğunu,tescilli tasarımların hükümsüzlüğüne karar verilinceye kadar kullanma hakkının olduğunu,3,4 nolu tasarımlar dışında 1,2,5 nolu tasarımlara herhangi bir tecavüzün söz konusu olmadığı gerekçesiyle davalı adına tescilli 2004/03084-3ve 4 nolu tasarımların hükümsüzlüğüne,sair taleplerin ve karşı davanın reddine karar verildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Dosyada, Hukukçu bilirkişi Dr. … MSÜ Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç… ve Müze Araştırmacısı … alınan raporlarda, davalı adına tescil edilen 2004/03084-1,2,3,4,5 numaralı tasarımlar ile, davacı tarafça 1993 yılında İstoç Camiinde uygulanan, 2000 yılında Tokyo Camiinde uygulanan, 1989 Yılında Barbaros Mahallesi Meslek Lisesi Camiinde uygulanan ürünlerin karşılaştırıldığı görülmüştür.Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılama sırasında davacı tanıkları … ve …’ın dinlendiği, davacı tarafın pencere süslemelerinin kendi buluşu olduğu, kendi uslubu olduğunu davalı tarafça taklit edildiğini kullanıldığını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E :Davacı tarafça müvekkilinin daha önce birçok camide yaptığı, “fevkalade müzeyyen” sınıfından “papatya ve rumi desenli matkaplı üç iplik” adlı eserinin davalılarca taklit edilerek haksız rekabet oluşturduklarını ileri sürmüş ve asıl davada tecavüzün meni ve ref’ini, birleşen davada ise maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Davalılar tarafından hem asıl davada hemde birleşen davada karşı davalar açarak, maddi ve manevi tazminat ile yoksun kalınan kar talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece hem asıl ve birleşen davaların hem de karşı davaların reddine karar verilmiştir.Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu, mahkemece alınan son raporda bilirkişilerin uzmanlık alanlarının dosya kapsamına uygun olmadığını, revzeni menkuş sanatı konusunda uzman bilirkişi atanması gerektiğini ileri sürdüğü görülmüş, gerçekten de 15.2.2016 tarihli raporu hazırlayan bilirkişilerin uzmanlık alanlarının somut uyuşmazlık yönünden yeterli olmadığı gibi, davacı çalışmalarının, eser niteliğinde bulunup bulunmadığı, hususiyet taşıyıp taşımadığı konusunda yeterli inceleme içermediği hükme esas alınamayacağı kanaatine varılmıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında da, son alınan 15.02.2016 tarihli raporun değil, 21.2.2012 tarihli ilk rapor ve taraflar arasında yargılaması yapılan İstanbul 4. FSHHM’nin dosya içeriğinin hükme esas alındığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamında alınan 21.2.2012 tarihli ilk rapor ve 21.04.2014 tarihli ikinci rapor ile bu rapora ek 27.10.2014 tarihli raporda bilirkişiler, davacının birbirine çok benzeyen hatta çoğunda aynı olan tasarımlarının eser niteliğinde olmayıp geleneksel, anonim çalışmalar olduğunu, ayrıca tasarımlarda kendine özgünlük diyebileceğimiz, yapanın uslubunu belli eden formlar veya kompozisyonlarını göremediklerini, ürünlerin “eser sahibinin özelliğini taşıması” ilkesinden ziyade geleneksel sanatlarımızın replikaları (bir tasarımın kendisi örnek alınarak veya belgelerine ulaşılarak tekrar yapılması) olarak algılandığını beyan etmişlerdir.”Güzel Sanat Eserleri” başlıklı, FSEK 4/4. Maddesinde, estetik değere sahip olması koşuluyla, süsleme sanatı ürünlerinin, güzel sanat eseri olarak korunabileceği düzenlenmiştir. Bir süsleme sanatı ürününün güzel sanat eseri olarak korunabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve estetik değere sahip olması gerekmektedir. Mahkemece alınan ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri ile Topkapı Sarayı Müze Müdürlüğünde sanat tarihi uzmanı olarak görev yapan, işin uzmanı bilirkişiler tarafından düzenlenen ilk iki raporda davacı çalışmalarının özgünlük/hususiyet içermediği, geleneksel, anonim ürünler olduğu açıklanmakla, bu ürünlerin benzerlerinin davalı tarafça yapılması haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, tanık beyanları ile ispatlanamayacak hususlarda bu beyanların dikkate alınmaması da sonuca etkili görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Asıl davada davalı karşı davacılar tarafından, davacı tarafın müvekkilinin tasarımını kendi tasarımı gibi göstererek , delil tespiti yaptırdığını, sergide sergilediğini, yeni ve ayırt edici olmayan tasarımlar üzerinde hak iddia ederek müvekkilini iş yapamaz hale getirdiğini ileri sürmüşse de davanın açıldığı 18/06/2003 tarihinden sonra, 26/08/2004 tarihinde davalı-karşı davacı … tarafından Pencereler İçin Dekoratif Süsleme başlıklı 2004/03084-1,2,3,4,5 sayılı çoklu tasarım belgesi ile tasarım tescili başvurusunda bulunduğu, 3 ve 4 numaralı tasarımların davacı-karşı davalı tarafından açılan davada, davacı tarafça tasarımların daha önce kullanıldığı, kamuya açıklandığından bahisle hükümsüzlüğüne karar verildiği, davacının da tespit talebinde ve dava dilekçesinde hükümsüzlük davasındaki ürünlerine dayanarak dava açtığı, her nekadar asıl davada anonim ve gelenekselleşmiş ürünler olduğu tespit edilmişse de, davacı tarafça davalı aleyhinde delil tespiti yaptırılmasının ve sergide sergilenmesinin haksız rekabet teşkil etmeyeceği, davalı ürünlerinin bir kısmının davacı ürünleri ile benzer olduğu, yasal yollara başvurmanın hak arama özgürlüğü çerçevesinde değerlendirileceği kanaatiyle asıl davada karşı davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür. Birleşen tazminat davasına karşı açılan karşı tazminat davasında da, karşı davacılar tarafından, asıl davanın açılmasını ve müvekkilleri aleyhinde menfi propoganda yapıldığını ileri sürmüşlerse de, yukarıda açıklandığı üzere dava açılması yasal hakkın kullanılması mahiyetinde olduğundan, menfi propaganda yapıldığı da, karşı davacılar tarafından ispatlanamadığından, birleşen davada karşı davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür. Davalı-karşı davacılar vekilinin yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmış, davanın reddine karar verilmesi nedeniyle, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin , karşı davacılardan tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmuyorsa da, asıl ve birleşen davalarda, reddedilen 1.000 TL manevi tazminat yönünden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi gereğince “hükmedilen ücret kabul ve red edilen miktarı geçemez” hükmü gereğince reddedilen manevi tazminat miktarı 1.000 TL olmasına rağmen 2.860 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde görülmediğinden, karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılarak, tarafların usuli kazanılmış haklarının korunarak, asıl ve birleşen davaya yönelik hüküm ile, karşı davada manevi tazminat yönünden vekalet ücreti dışındaki hükümlerin aynen tekrarı ile, davacı-karşı davalı lehine 1.000 TL vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;1-Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,2-Davalı-karşı davacılar vekilinin, karşı davalara yönelik istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,3- İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/07/2017 tarihli 2006/187 Esas- 2017/155 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,4- A)Asıl dava yönünden; a-Davacı …’ın davalılar … ve … aleyhine açtığı davaya konu tüm taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE, b-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 46,52 TL eksik harcın davacıdan tahsiline, c-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 3/2 maddesi gereğince, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi talebi yönünden 2.860 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılar … ve …’na verilmesine, d-Davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, B)Karşı dava yönünden; a-Davalılar-karşı davacılar … ve …’nun Davacı-karşı davalı … aleyhine açtığı davaya konu tüm taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE, b-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 46,52 TL eksik harcın davalılar karşı davacılardan tahsiline, c-Avukatlık asgari ücret tarifesi 3/2 maddesi gereğince, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi talebi yönünden 2.860 TL vekalet ücretinin davalılar-karşı davacılar … ve …’dan alınarak davacı karşı davalı …’a verilmesine, d-Talep edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.madde gereğince; 1.000 TL vekalet ücretinin davalılar-karşı davacılar … ve …’dan alınarak davacı karşı davalı …’a verilmesine, e-Talep edilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10.madde ve 13/3 maddesi gereğince;1.000 TL vekalet ücretinin davalılar-karşı davacılar … ve …’dan alınarak davacı karşı davalı …’a verilmesine, f-Yoksun kalınan kar kaybı nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.madde gereğince; 1.000 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, g-Davalı karşı davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, C) Birleşen Bakırköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/218 esas 2004/523 karar sayılı dosyasında; D)Asıl dava yönünden; a-Davacı …’ın davalılar … ve … aleyhine açtığı davaya konu tüm taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE, b-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 148,10 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, c-Maddi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.madde gereğince; 2.860 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d-Manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi 10.madde gereğince; 2.860 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, e-Davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, f-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, E)Karşı dava yönünden; a-Davalılar-karşı davacılar … ve …’nun Davacı-karşı davalı … aleyhine açtığı davaya konu tüm taleplerinin ayrı ayrı REDDİNEb-31,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 11,15 TL eksik harcın davalı karşı davacıdan tahsiline, c-Maddi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.maddesi gereğince; 1000 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, d-Manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi 10. Ve 13/3. Madde gereğince 1.000 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, e-Yoksun kalınan kazanç nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi 13.madde gereğince; 1.000 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, f-Haksız rekabetin önlenmesi talebi nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi 3, 10, 13.maddeleri gereğince 2.860 TL vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, g-Davalı karşı davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, h-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; -Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davacı yandan alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, -Davalı-karşı davacılar vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması sırasında, davacı-karşı davalı tarafından yapılan 117,00 TL tebligat ve posta giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,-Davalı-karşı davacılar tarafından yapılan (98,10 + 85,70 TL) istinaf yoluna başvurma harçları ile 12,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 196,30 TL’nin davacı – karşı davalıdan alınarak davalı – karşı davacılara verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 30/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.