Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1062 E. 2021/274 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1062 Esas
KARAR NO: 2021/274 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2014/1387 E., 2017/1153 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 11/02/2021
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı dava dilekçesinde; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasıyla aleyhine başlatılan takibine konu senet incelendiğinde … Köyü … parselde … m2 …, 500 m2 …, 500 m2 … ve 500 m2’sinin … hisselerinin alınması karşılığı olarak verildiği, bonoda belirtilen taşınmazın tarafına devredilmediği ve bononun bedelsiz kaldığı, bononun kayıtsız şartsız borç ikrarı içermemesi nedeniyle kambiyo senedi vasfında olmadığı ve aleyhine yürütülen takibin bu nedenle iptali gerektiği, teminat olarak verilen bononun ciro edilmesinin mümkün olmadığından bahisle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın takibe konu senedin karşılıksız olduğu ve icra takibine konu edilemeyeceğini belirtmişse de söz konusu iddianın bir kişisel defi olduğundan hamil olan müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, davacı tarafça dava dilekçesinde senedin teminat senedi olduğu bu sebeple icraya konamayacağının belirtilmesinin senet üzerine bakıldığında senet bedeli davacı tarafça nakden alınmıştır ibaresinin yer aldığını, davacınınn nakden bir bedel aldığının açık olduğunu, bu durum senet üzerinde açıkça belirtildiğini, senetin teminat senedi olduğunun müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceği bunun aksinin ispatı da HMK 201. madde gereğince davacı tarafa düştüğünü, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla senedin ön yüzünde teminat senedi olduğuna dair hiçbir ibarenin bulunmadığını, teminat senedi olduğu anlaşılan bir senedin de iyiniyetli 3. kişilere ciro edilmesi halinde; bu kişilerce de kambiyo senedine dayanılarak takip yapılabileceğinin Yargıtay yerleşik içtiatlarınca kabul görülen bir görüş olduğunu, davacının senedin kambiyo vasfı taşımadığı iddiasının da yersiz olduğunu, senet metninin önyüzüne bakıldığında kabiyo vasfını etkileyen hiçbir eksikliğin bulunmadığını, davacı tarafın ileri sürdüğü bedelsiz iddiasının kişisel defi olduğunu, müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, senedin teminat için verildiği iddiası da senet üzerinde bedelsiz nakden ahzolunmuştur kaydından da anlaşılacağı üzere gerçeği yansıtmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…takibe konu olan kambiyo senedi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti olduğu, davacı tarafça senedin teminat olarak verildiği ve bedelsiz kaldığından bahisle borçlu olmadığının tespiti talebi olduğu, davalı tarafça senedin, teminat olduğuna ilişkin definin kendisine karşı ileri sürülemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Menfi tespit davaları bakımından davanın niteliği gereği kural olarak alacaklı olduğunu ispat yükü davalıda olmakla birlikte, eldeki dava gibi alacağın kambiyo senedine bağlı olması halinde ispat yükü davacı taraftadır. Davacı tarafça senedin taşınmazın satışına ilişkin verildiğinin iddia edildiği, senedin arka yüzünde “… Köyü … parselde 500 m2 …, 500 m2 …, 500 m2 … ve 500 m2’sinin … hisselerinin alınması karşılığında verilmiştir” ibaresinin yazılı olduğu ve dosyamız kapsamına alınan Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19/07/2012 tarihli 2012/7 – 604 Esas ve Karar sayılı ilamı da dikkate alındığında senette belirtilen taşınmazda dosyamız davalısı da dahil olmak üzere yine senette adı geçen kişilerin hisselerinin bulunduğu, ancak Mahkeme kararı nedeniyle hisselerin davacıya intikalinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Senet metnindeki şerh ve dosyamız içerisine bulunan diğer belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça senedin taşınmazdaki hisselerin devri için teminat olarak verildiğinin ispat edildiği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça senedin davacıya verilen paralara binaen verildiği ve senet metninde de ihdas nedenin nakden yazdığı savunulmuş ise de ispat yükü kendisinde olan davacının senedin arkasında yer alan şerh ile iddiasını ispat ettiği ve davalının senet metninde yer alan şerh nedeniyle teminat senedi olduğundan haberdar olduğu, senedin nakden verilen para karşılığında düzenlendiği savunmasını ispat yükünün davalıya geçtiği, senet bedeli nedeniyle savunmanın ancak kesin delil ile ispat olunabileceği, ancak davalı tarafça yemin deliline dayanılmadığı gibi dosya içerisinde bulunan deliller, dosya kapsamına alınan soruşturma dosyasının zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek kapatıldığı dikkate alınmakla davalının savunmasını kesin delil ile ispat edemediği, davalının, senedin arka yüzünde yazan beyan nedeniyle teminat olarak verildiğinden de haberdar olduğu, bu hali ile senedin teminat olarak verildiğine ilişkin ve ispat olunan iddianın aksi savunmanın davalı tarafça ispat olunamadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne, ancak davalının kötüniyetli olduğu ispat olunamadığından tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Davacı taraf ve Mahkeme takibe konu senedin karşılıksız olduğunu ileri sürmüşse de, söz konusu iddia kişisel defi olduğundan müvekkilime karşı ileri sürülemez. Kaldı ki, senet üzerine bakıldığında “senet bedeli nakden alındığının belirtildiği görülmektedir. Bu durumda davacı tarafın bonoya konu bedeli nakden almış olduğu imza itirazına uğramayan senet metni ile sabit olmuştur. Bu duruma rağmen mahkemece bononun teminat senedi olduğu ve aksinin tarafımızca ispat edilemediği iddiası usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Bonoda belirtilen bedelin davacı tarafa teslim edilmiş olduğu senet metni dışında, dosyada yer alan belgelerle sabit olmuştur. O tarihlerde Gölbaşı Tapu Müdürlüğü yapmakta olan davacı,(sonradan FETÖ soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilmiştir) müvekkilim ve bir çok kişiyi, Gölbaşı’ nda uygun fiyatlarla yatırımlık tarla satıldığı, karlı bir alış veriş olacağına inandırılmış, müvekkilim ile birlikte bir çok akrabası davacının teklif, telkin ve ısrarı ile Gölbaşı( nda tarla almaya karar vermişlerdir. Müvekkilim gayrimenkul alım bedelini hazırlamış ve Gölbaşı tapu Müdürlüğünde davacıya teslim etmiştir. Ancak Tapu Müdürlüğü gibi önemli bir görevde bulunan ve görevine aykırı bir şekilde aynı zamanda gayrimenkul satımına aracılık işini de yapmakta olan davacı, müvekkilim ile birlikte diğer alıcılara da satış işlemini yaparken (ki bizzat kendisi ilgilenmiş, tüm evrakı kendisi hazırlamıştır) satım bedelini, 200 TL. 300 TL. Gibi komik rakkamlar yazmıştır. Müvekkilim ve diğer alıcılar geleceği yatırım yaptıkları düşüncesiyle gayrimenkul almanın sevincini yaşamakta iken aleylerine Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinde Şufa davası açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda Mahkeme “Tapu kaydında belirtilen bedelin depo edilmesi suretiyle Şufa davasının kabulüne karar vermiştir. Tapuda yazılan ve Şufa davası davacısı tarafından depo edilen bedel, o davanın avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını karşılamaya dahi yetmemiş, müvekillerim üzerine para ödemek zorunda kalmışlardır. Şufa davası devam etmekte iken davacı, davaya konu bonoyu vermiştir. Yapılan konuşmada davacı kendisine teslim edilen bedeli ödeyeceğini bildirmiştir. Müvekkilim gibi davacı tarafından dolandırılmış olan … ile bir araya geldikleri, o an için tüm bedeli ödeyemeyeceğini, buna karşılık senet vermek istediğini bildirmiştir. Bu suretle 38.000 TL. Bedelli senedi keşide ederek …’ a teslim etmiştir. Davacı bononin 13.000 TL. Lık kısmını ödemiş, bakiye kısmını ise ödememiştir. Bu sebeple aleyhine icra takibi başlatılmış, ancak bononun 13.000 TL. lık kısmını ödemiş olan borçlu bu kere bononun teminat senedi olduğu iddiasını ileri sürmüştür. … 38.000 TL. LIK bono düzenlemiş, bunun 13.000 tl. sını hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden ödemiştir. aradan geçen zaman içerisinde davacı … bakırcı tarafından ödediği bedel ile ilgili hiçbir dava da açılmamıştır. bu suretle davacı dolandırmış olduğu bir kısım insanların parasını öderken müvekkilimin mağduriyeti devam etmektedir. Bahsi geçen Çevre Bakanlığı raporunda bu ödeme özellikle vurgulanmıştır. Hatta … ifadesinde; … ve …’ ın akrabaları olduğunu ifade ile, …’ a banka havalesi ile 7.000 TL. Elden 6.000 TL. Vermek suretiyle 13.000 TL. Ödediğini, ancak bunu …ın hasta olması sebebiyle yaptığını ileri sürmüştür. Raporda bu ifadenin “inandırıcı olmadığı” vurgulanmış bulunmaktadır….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ; menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İlk derece mahkemesince Senet metnindeki şerh ve dosya içerisine bulunan diğer belgeler değerlendirildiğinde, davacı tarafça senedin taşınmazdaki hisselerin devri için teminat olarak verildiğinin ispat edildiği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça senedin davacıya verilen paralara binaen verildiği ve senet metninde de ihdas nedenin nakden yazdığı savunulmuş ise de ispat yükü kendisinde olan davacının senedin arkasında yer alan şerh ile iddiasını ispat ettiği ve davalının senet metninde yer alan şerh nedeniyle teminat senedi olduğundan haberdar olduğu, senedin nakden verilen para karşılığında düzenlendiği savunmasını ispat yükünün davalıya geçtiği, senet bedeli nedeniyle savunmanın ancak kesin delil ile ispat olunabileceği, ancak davalı tarafça yemin deliline dayanılmadığı gibi dosya içerisinde bulunan deliller, dosya kapsamına alınan soruşturma dosyasının zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek kapatıldığı dikkate alınmakla davalının savunmasını kesin delil ile ispat edemediği nedenle menfi tespit talebi kabul edilmiştir. Öncelikle ; senedin arkasında yazılı bulunan kayıtlar nedeni ile senedin kambiyo senedi niteliğinde olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/12-330 Esas ve 2017/1088 Karar sayılı kararında da işaret edildiği gibi “…6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776. maddesine göre bononun senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesi ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelime, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadi, vade, ödeme yeri, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı, düzenlenme tarihi ve yeri ile düzenleyenin imzası bulunmalıdır. Bu çerçevede belirlilik ( muayyenlik ) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. …’ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi “şart kabul etmeyen” bir işlemdir ( Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. b., Ankara 1997, s.451 ). Nitekim Türk Ticaret Kanunu’nun 777. maddesi zorunlu unsurları taşımayan senedin bono niteliğinde olmadığını belirttikten sonra vade, keşide ve ödeme yeri konusunda da yedek hukuk kuralı getirerek oluşabilecek boşlukları doldurmuş ve belirlilik ilkesini bu şekilde desteklemiştir. Avizo, bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de illetten mücerretlik veya muayyenlik vasfını ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konması, onun kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırır. Somut olayda takip konusu edilen bononun arkasına “İnşaat sözleşmesine aittir. İnşaatın bitimine kadar ödenecektir” şeklinde konulan ibare ödemeyi başka bir olayın vukuuna bağlamış ve bu haliyle bononun muayyenlik unsurunu ve dolayısıyla kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırmıştır. Nitekim keşideci borçlu da ( ancak yargılama ile belirlenebilecek biçimde ) inşaatın tamamlanmadığını ve henüz ödeme zamanının gelmediğini ileri sürmüştür. …” denilmektedir. Keza Yargıtay12. Hukuk Dairesi’nin 2016/11534 Esas ve 2017/3077 Karar sayılı ilamında da “….Somut olayda, takip dayanağı senedin arka yüzünde; ”iş bu senet … ile … arasında imzalanan sözleşmede yer alan şartlarca teminat olarak düzenlenmiştir” ibaresinin yer aldığı, bu haliyle senedin, kayıtsız şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermediği, dolayısıyla TTK’nun 776/1-b ve 777/1. maddeleri gereğince kambiyo senedi niteliğini haiz olmadığı görülmüştür. ….”denilmektedir. Somut olayda da senedin arka tarafında senet karşılığında 4 ayrı kişinin belli miktarda hisseyi davacıya devretmesi şartına bağlı bir senet düzenlendiği görülmekle; bu senedin ” kambiyo senedi niteliğinde ” olmadığı ” adi belge” sayılacağı kabul edilmelidir. Davacı bu adi senedin borçlusu ve davalı yan da adi belgenin arkasında hisse devri yapacak dört kişiden 1 tanesi olan … ( …) dır. Bu nedenle taraflar arasında kök ilişki mevcut olup, menfi tespit davasında kök ilişkiye dayalı olarak borçlu bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalıdır. Davalı yanın savunmasını destekler nitelikte, yani davacının bu senedi davalı yana verdiği zararı gidermek amacıyla verdiği yönündeki savunmayı destekler mahiyette ; davacı senetteki hisse devrini yapacak şahıslardan …’a davaya konu senedin açıklamasını da yaparak banka havalesi yolu ile ödemesini yapmıştır. Bu husus davacının da kabulündedir. Üstelik senedin düzenlendiği tarihte, şufa davası sonuçlanmış ve fiilen hisse devrinin yapılamayacak oluşu da ortadadır. Bu nedenle davacının artık senedin geçersizliğini ve borcu bulunmadığını iddia etmesi MK 2. Maddedeki dürüstlük kuralına aykırı bir savunma niteliğindedir. Kök ilişki çerçevesinde, davacı yan adi yazılı belgedeki imzasını inkar etmeyip, borcunu da kısmen ifa etmiş olmakla davalı yan açısından ispat gerçekleşmiş olup, açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden kabulüne karar verilmiş olması nedeni ile davalı yanın istinaf başvurusun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- İlk derece mahkemesine açılan davada Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE İhtiyati tedbir kararı verilmemiş olmakla koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 514,55 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 455,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine Yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına Davalı yan kendini vekille temsil ettirmiş olmakla AAÜT ne göre hesaplanan 4.519,29 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine Davalı yanca yapılan 30,00 TL talimat giderinin davacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine Kalan gider avansının yanlara iade edilmesine
İSTİNAF YARGILAMASINDA 3- Davalı yanca yatırılan istinaf peşin harcının talebi halinde iade edilmesine 4- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olen ; başvuru harcı gideri 98,10 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan tebligat gideri 14,00 TL , dosyanın istinafa gidiş/dönüşü için yapılan 31,50 TL olmak üzere toplam 143,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 5- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/02/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.