Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1034 E. 2021/167 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1034 Esas
KARAR NO: 2021/167
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2017
NUMARASI: 2014/1804 2017/747
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının 2011 yılının başında … (davacının babası) ile …’in birlikte işlettikleri fırında çalıştığını, davacının babasının nakit para karşılığında davalıdan un satın aldığını, …’ın sattığı ekmekler karşılığında …’dan 25.500,00 TL’lik çek aldığını, bu çeki ise davalıya 17.000,00 TL borcuna karşılık ve alacağı una avans olarak verdiğini, bu çekin mevcut borç ve 8.500,00 TL değerinde sonradan teslim edilecek un için davalıya teslim ettiğini, davalının çeki teslim aldıktan sonra davacının babasını arayarak çekin sahte olduğunu söylediğini, davacının babasının çekin kendisine verilmesi için davalının işyerine gittiğini, çek karşılığı olan borç için 27.07.2011 tarihinde toplam 25.500,00 TL olan 6 adet senedi imzalatarak davalıya teslim ettiğini, davalının, davacı hakkında iki ayrı icra takibi başlattığını beyanla öncelikle Anadolu …İcra Müdürlüğü … E. dosyası esas 25.500,00 TL takibin durdurulmasına, takibe esas faturalar yönünden davacının borçlu olmadığının tespiti ile haksız hacizden kaynaklı 5.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı cevap dilekçesinde; takip konusu belgenin çek olması ve ticari alım-satımı işleminin ticari iş mahiyetinde olması nedeniyle dosyanın görevli olan Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini talep ettiklerini, mükerrerlik iddiasının gerçek dışı olduğunu, iddiaya göre mükerrer olarak alınan bonoların davacının babasından alınması nedeniyle böyle bir iddiada bulunma hakkının da babaya ait olduğunu, kaldı ki babadan alınan bonoların hiçbirinin ödenmediğini, ayrıca icra takibine konu olduğunu, bu sebeple, davacının mükerrerlik iddiasında bulunma hakkı olmadığını, davanın husumet yokluğundan reddini talep ettiklerini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…davalı tarafından 06/07/2011 ve 13/05/2011 tarihlerinde … – … unvanına fatura kesildiği, faturaya dayanak irsaliyelerdeki malların … imzasına teslim edildiği, pendik vergi dairesi’nin 12/05/2014 tarihli yazısı ile davacının herhangi bir mükellefiyet kaydının bulunmadığının belrtildiği, bu nedenlerle davalının vergi mükellefi olmayan ve kendisi ile doğrudan ticari ilişki içerisinde olmayan davacıdan alacaklı olduğunu gösterir bir delil ve belgeye rastlanmadığı” gerekçesiyle davacının menfi tespit talebinin bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşıldığından menfi tespit yönündeki talebin kabulüne, “…davacı aleyhine haksız icra takibi başlatılmış olmasından dolayı manevi tazminat talep etmiş ise de; davacı hakkında icra takibi başlatılmasının bizatihi manevi tazminat gerektirecek olaylardan olmaması nedeniyle, şartlar bulunmadığı” gerekçesiyle davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı yan istinafında “…. Müvekkil un üreticisi bir firma olup, davalıların işlettiği fırına belirli bir müddet un satmış, karşılığında da vadeli bono ya da çek alınmıştır. Davalıların fırını aile müessesi olup, malı alan ya da kıymetli evrakı veren davacı ya da babası … olabilmektedir. Bu sebeple farklı ticaretlere istinaden babadan bono alınmış, oğul davacıdan ise çek alınmıştır. Nitekim davacı sahte çekteki imzasını inkar etmemektedir. Bu aşamada özellikle belirtmek istediğimiz husus taraflar arasında tek bir ticaret yapılmadığıdır. Yani, davacının verdiği çek sahte çıkınca babasından bono alınmış değildir. Sahte çek nedeniyle tarafların arası açılana kadar bir çok mal alım-satımı olmuştur. Yerel Mahkemenin hatalı değerlendirmesi kanımızca tek bir ticaret yapıldığı hususundan hareketle bu noktadan başlamaktadır. Gerekçeli Karar’a dayanak olan bilirkişi raporunda zikredilen çoğu tespit hatalıdır. Öncelikle belirtmek gerekir ke davacı yan dava dilekçelerinde çeke karşılık mal alınmadığı iddiasında bulunmamakta, aksine mal alındığı ikrarı ile ödemenin mükerrer olduğu ifade edilmektedir. Bu sebeple davacı yana takibe konu sahte çek karşılığı malın verildiği konusunda tartışma bulunmamaktadır. Satılan mal karşılığı davacı ekli tahsilat makbuzundan anlaşılacağı üzere 28.6.2011 günü 12.10.2011 vade tarihli çeki ciro yaparak müvekkile vermiş, ancak çek sahte çıkmıştır. Bu çek nedeniyle suçlu bulunan davacı ceza yargılamasında sahte olduğunu bilmediğini ifade etmiş, kambiyo evrakı iradesi ile kayıtsız ve şartsız ödeme aracı olarak müvekkile teslim etmiştir. Bu halde huzurdaki davada ispat külfeti davacı yanda olmalıdır. Mükerrerlik iddiasının ispatı için …’dan alınan bonoların takibe konu sahte çek için alındığına dair açık ve anlaşılabilir bir yazılı belge gerekmektedir. Davacı yan böyle bir belge sunmamış olup, davanın reddi gerekmektedir. İspat hukuku anlamında bir diğer sorun davacı yanın ticari defterlerini ibrazdan kaçınan kötüniyetli hareketine rağmen iddiasının kabul edilmesidir. Davacı yan, ticari defterlerini sunması halinde taraflar arasında farklı tarihlerde çok sayıda mal alım satımı olacağının ortaya çıkmaması için ticari defterlerini gizlemiştir. Bu durum HMK 29 maddesindeki dürüstlük kuralına da aykırıdır. Mükerrerlik iddiasının gerçek dışı olduğu takiplere dayanak kıymetli evraklardan da bellidir. Çünkü, davacının 28.6.2011 günü cirolayıp müvekkile verdiği sahte çek 12.10.2011 vade tarihli olup, bu çekin sahte olduğu ancak keşide tarihinde bankaya ibrazı ile 12 Ekim 2011 günü tespit edilebilmiştir. Yani çek alındıktan 3,5 ay sonra sahte olduğu anlaşılmış, bu süreçte çekin gerçek olduğu düşünüldüğünden davacının firması ile ticaret devam etmiştir. Bu kapsamda mal verilmesine devam edilmiştir. Davacının babası …’ın bu çeke karşılık verdiği iddia edilen bonoların tanzim tarihi ise 27.7.2011’dir. Yani, mükerrer olduğu iddia edilen bonolar, çekin sahte olduğu anlaşılmadan 3 ay önce düzenlenmiş olup, mükerrerlik olabilmesi kronolojik açıdan mümkün değildir. Babadan alınan bonoların alınma sebebi çekin sahte çıkması değil, süreç içinde temmuz ayında yeni verilen mallar olup, davacı askere gittiğinden babası bono vermiştir. Ayrıca, bilirkişi değerlendirmesine konu son derece hatalı bir diğer husus ise davacının vergi mükellefi olmadığına dair yazıdır. Yerel Mahkemenin gerekçesine aldığı bu yazı, anılan ticari ilişki dönemini kapsamamaktadır. Davacı, müvekkilden malı aldıktan sonra adına olan vergi kaydını kapatmıştır. Çünkü, alacağa konu çek 12.10.2011 tarihli olup, vergi dairesinin düzenlediği yazıda “12.5.2014 tarihinde vergi mükellefi olmadığı” belirtilmektedir. Yani, ticari ilişkiden 3 sene sonrasına ilişkin bu yazının davamıza konu iddia açısından ispat külfeti bulunmamaktadır. Davacının aile işletmesi olan fırına verilen malların babası tarafından alınmasında bir mahsur bulunmamaktadır. Bu malların davacının askerde olması nedeniyle baba imzasına teslim edilmesi Bilirkişi raporuna sunduğumuz itiraz dilekçesindeki içtihatlarca da teslim anlamında kabul görmekte olup, davacı işletmesinde aldığı una karşılık 28.6.2011 günü davaya konu 12.10.2011 tarihli çeki müvekkile vermiş, müteakibinde temmuz ayında alınan unlara karşılık olarak da babası … senet vermiştir. Bu sebeple olayımızda Mükerrerlik söz konusu olmayıp, davacının kötüniyetle hareket edip, ticari defterlerini sunmaması sonrasında olayımız ile ilgisiz 2014 tarihini içeren bir yazı ile karar verilmesi son derece isabetsiz olup, müvekkili mağdur etmiştir. …” denilerek kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;menfi tespit istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı yanca yapılan icra takibinin ; ödenmeye çek ve iki ayrı faturaya dayalı olduğu, davacı yanın faturaların düzenlendiği tarih itibari ile vergi mükellefiyetinin araştırılmadan ve davacı yanın ticari kayıtları incelenmeden ve davalı yanın da sadece iki fatura açısından kayıtları incelenerek ticari ilişkinin ihtilafın doğduğu tarihten itibaren ihtilafsız dönemi de kapsayacak şekilde tetkik edilmeden, davacı yanın çekin ödenmediğine dair ikrarı dikkate alınmadan ve senetlerin borcun yenilenmesi niteliğinde olup olmadığı veya ayrı bir ticari ilişki nedeni ile verilip verilmediği gibi sonuca götürecek hiç bir delil toplanmadan karar verildiği anlaşılmış olmakla ; davalı yanın istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA Yargılama yapılmak üzere dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE 2- Davalı yanca yatırılan peşin harcın talebi halinde iade edilmesine 3- Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama gideri olen ; başvuru harcı gideri 98,10 TL, istinaf dilekçesinin tebliği için yapılan tebligat gideri 14,00 TL , dosyanın istinafa gidiş/dönüşü için yapılan 31,50 TL olmak üzere toplam 143,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a 6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/01/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.