Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1032 E. 2021/183 K. 29.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1032 Esas
KARAR NO : 2021/183
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2017
NUMARASI : 2014/1953 E. – 2017/1276 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 29/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalılardan … Tic. A.Ş’den 31/03/2014 tarihinde 268.922,87 TL ödeyerek … Sedan marka sıfır araç satın aldığını, aracın seyir halinde iken uğultu seslerinin gelmesi ve araç içerisindeki radyo ekranında iki adet piksel lekesinin var olduğunu tespit etmesi sonucu aracı 18/06/2014 tarihinde yetkili servis olan davalı … teslim ettiğini servis yetkilileri tarafından servis formu düzenlendiğini,davacının onayı alınmaksızın aracın onarımının yapıldığını, davacının aracı teslim ederken problemin tespit edilmesini talep ettiğini, onarımını talep etmediğini, talep olmadan yapılan onarım üzerine davacının malın ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep ettiğini bildirir ihtarname keşide ederek davalılara gönderdiğini, ancak davalıların bu talebi kabul etmediğini, davalı servisin davacının onayı alınarak bu arızanın giderildiğini beyan etmişse de böyle bir onay ve imzanın bulunmadığını bu nedenlerle davacının araç için ödediği 268.922,87 TL araç bedelinin ve 30.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Tic. A.Ş vekili cevap dilekçesinde; davacı ve davalı şirketin tacir olduğunu bu nedenle süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, hak düşürücü sürenin doluğunu, davalı şirketin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğini, davalı şirketin servis danışmanı tarafından iş emri düzenlendiğini, ve araca ilişkin şikayetlerin tespitinin ardından onarım işlemleri için davacıdan onay alındığını, davacı şirket yetkilisi … tarafından imzalandığını, davacının seçimlik hakkını daha önce onarılması yönünde kullandığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığını, dava hakkını makul sürede kullanmadığını, dava konusu aracın 31/03/2014 tarihinde davacı tarafa teslim edildiğini ancak gerekli inceleme ve kontrollerin yapılmadığını, ayıp ihbarında bulunulmadığını, davacının tüketici sıfatına haiz olmadığını, uyuşmazlığın TBK , TTK kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini dava konusu araçta herhangi bir üretim hatası ve üretim hatasından kaynaklanan bir ayıbın olmadığını,davacının seçimlik hakkını aracın onarılması yönünde kullandığını bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. dava konusu aracın servise teslim edilişinde araçtan uğultu gelmesi ve radyo panelinde leke olması konularında şikayet olduğu, bu şikayetlerin panelin değiştirilmesi arka diferansiyeldeki bazı parçaların değiştirilmesi ile giderildiği, aracın yalnızca bir kere servise götürüldüğü, mahkemece alınan 27.03.2017 tarihli ve 09.10.2017 tarihli bilirkişi raporlarının teknik inceleme kısmında da araçtaki ayıbın sözleşmeyi dönmeyi gerektirecek ölçüde esaslı olduğu, alıcının maldan istifade etme imkanını önemli ölçüde ortadan kaldıran tarzda olduğuna dair bir tespit olmadığı, mahkemece alınan ilk bilirkişi raporundan sonra davacı tarafın, aracın bizzat incelenmediği itirazları üzerine yeni bir makine mühendisi atanarak tekrar inceleme yapılması kararı verildiği, bilirkişi tarafından inceleme günü araç incelenmiş ise de, zaten tamir edilmiş davacıya teslim edilmiş aracın o günden bu yana davacının kullanımında olduğu belirtilerek başkaca bir tespit yapıldığı, bu bakımdan, esaslı ve daimi bir arızanın olduğunun ispata muhtaç kaldığı, davacı tarafından servise onarım hakkının kullanımı için değil, arızanın tespiti için aracın teslim edildiğinin iddia edildiği, dava konusu aracın alım tarihinin 31.03.2014, aracın trafiğe çıktığı tarihin ise 01.04.2014 olduğu, aracın davacı tarafından servise götürüldüğü tarihin 18.06.2014 olduğu, davacının aracı teslim almaması üzerine davalının, davacının gelip aracı teslim alması için 30.06.2014 tarihinde noterden ihtarname çektiği, davacının da 04.07.2014 tarihinde noterden ihtarname çekerek, sözleşmeden döneceğini beyan ettiği, davalı tarafça aracı teslim alması için noterden ihtarname çekilene kadar davacı tarafın, sözleşmeden döneceğine dair hiç bir ihtar, mail, bildirim gibi yazılı bir talepte bulunmadığı, bu ihmalin davacının tacir olduğu, aracın da ticari işletmeye tahsis edilen ticari nitelikte bir araç olması nedeniyle davacının aleyhine bir durum olduğu, alıcının ayıptan doğan haklarından hangisini kullanacağına dair seçimini makul sürede iletmesi gerekirken sessiz kaldığı ve sessiz kalınan bu sürede aracın bedelsiz, garanti kapsamında tamir edildiği, kaldı ki, davacının 22.07.2014 tarihli e-fatura üzerine, “yapılan onarımı kabul etmemekle birlikte aracı teslim alıyorum” şekildeki şerhi, dinlettiği tanık beyanları göz önüne alınarak davacının aracı onarım hakkını kullanmak için değil, sadece arızanın ne olduğunu tespit ettirmek için servise götürdüğünü gösterir şeklinde bir kabule varılsa bile, burada mahkemece üzerinde durulan hususun sözleşmeden dönme hakkının kullanılması için ayıbın önemli, esaslı olması gerektiği halde somut olayda bunu ortaya koyan hiç bir teknik tesbitin olmadığı, davacının aracın servise teslimi anında, onarım hakkını kullandığına dair açık bir ifadesi olmasa da, sözleşmeden döneceğine dair de açık bir iradesi olmadığı, olduğu kabul edilse dahi araçta sözleşmeden dönmeyi gerektirecek esaslı bir arızanın varlığı, bu arızanın ne olduğu, neden esaslı olduğu net olarak ispatlanamadığı, bu nedenlerle sözleşmeden dönme hakkının kullanılamayacağının kabul edildiği gerekçesiyle … Tic. AŞ yönünden davanın esastan reddine, alıcının, satım sözleşmesinde ayıptan doğan haklarını TBK 227 vd maddeleri uyarınca satıcıdan isteyebileceği, araçtaki ayıbın, dava tarihinden evvel giderilmiş olup, bu bakımdan ithalatçı firma olan … A.Ş’ın eldeki davada, taraf sıfatı olmadığı, ithalatçı firmanın davacı ile doğrudan yaptığı bir sözleşme olmadığı (İthalatçı firmanın garanti belgesi vermesi halinde sorumlu olacağı, aksi halde davacı ile sözleşmesel bir ilişkisi olmayan ithalatçı firmanın taraf sıfatının olmadığı, Y 19. HD, 2016/13552 E, 2017/3872K sayılı kararda da belirtilmiştir.), ne var ki garanti belgesi incelendiğinde garanti verilen husus bakım, onarım haklarını kapsamakta, dönmeyi kapsamadığı, davacının açıkça sözleşmeden dönerek aracın bedelini istediğine göre, davayı ithalatçı firmaya yöneltemeyeceği gerekçesiyle bu davalı yönünden pasif husumet yokluğundan davanın usulden reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının onarım hakkını seçmediği ve TBK 227 maddesi gereğince “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme” hakkını kullanabileceğinin bilirkişi ek raporunda açıkça belirtildiğini,Müvekkilinin teslim formu/iş emrinde “yapılacak bakım ve onarımı kabul ediyorum” şeklinde yazının altını imzalamadığını, aracın onarım bedeline ilişkin meblağın ödenmesi suretiyle aracı teslim almaya zorlandığı teslim tutanağında da, “fazlaya ilişkin her türlü haklarımız saklı kalmak koşulu ile onarımı kabul etmememe rağmen -e fatura bilgi kağıdı ile onarımları yapılmış aracımı teslim alıyorum.22.07.2014” ibaresini şerh düştüğünü böylelikle seçimlik olarak onarım hakkını kullanma konusunda herhangi bir talep ve iradesinin olmadığını ortaya koyduğunu,Araçta 9 adet teknik onarım ve parça değişikliği yapıldığını, bunların içerisinde arka diferansiyel ve radyo ekranı değişimi de yer aldığını, diferansiyel arızasının kullanım hatası değil üretim hatasından kaynaklanan esaslı bir ayıp olduğunu, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının beklediği faydayı ortadan kaldırdığını, diferansiyel arızasının kullanım değil de üretim hatasından kaynaklanması nedeniyle, bu ayıba alıcı bakımından tahammül edilmesi beklenemeyeceğini, Garanti kapsamında ücretsiz onarım yapılmasının da bu durumun kullanım hatasından kaynaklanmadığının gösterdiğini, Kararın gerekçesinde “…araçta sözleşmeden dönmeyi gerektirecek esaslı bir arızanın varlığı, bu arızanın ne olduğu, neden esaslı olduğu net olarak ispatlanamamıştır..” şeklinde belirtilmiş ise de mahkemenin raporlarda yeterli açıklık bulunmadığı kanaatinde ise yeni rapor ile eksikliğin giderilmesi gerektiğini, esasen raporda esaslı ve üretimden kaynaklı ayıbın varlığı açıklığa kavuştuğunu, mahkemenin bilirkişi raporunun aksine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Üretimden kaynaklanan gizli ayıp olduğundan garanti belgesi kapsamında ithalatçı …’ın da sorumlu tutulması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ayıp iddiasına dayalı olarak sözleşme bedelinin iadesi ve manevi tazminat istemine dayalı olarak açılmıştır. İlk derece mahkemesince davalı …. Aş yönünden davanın esastan reddine, davalı ….AŞ yönünden davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut uyuşmazlığa konu araç sıfır araç olup dosya kapsamına göre bir kez servise getirilmiş, arka diferansiyel ve radyo ekranı değişimi yapılarak arıza giderilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda; ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de, diferansiyel değişiminin TBK’nın 219. Maddesinde belirtilen ve nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları önemli ölçüde azaltan bir ayıp niteliğinde olup olmadığı yönünden raporda herhangi bir görüş yer almamaktadır. Bu husus teknik görüşü gerektirdiğinden mahkemece bu hususta ek rapor alınmadan bu hususun davacı yanca ispatlanamadığı gerekçesi ile değerlendirme yapılarak karar verilmesi yerinde değildir.Davacı tacir olup Tüketici Kanunu’nun ithalatçıya getirdiği yükümlülükler ticari satışta söz konusu olmadığından ithalatçı firma olan davalı … A.Ş. sadece garanti belgesinde taahhüt ettiği hususlarda sorumludur. Garanti belgesinde aracın bedelinin iadesi taahhüt edilmemiştir. Bu durumda mahkemece davalı … Aş yönünden davanın husumet yönünden reddi ise yerindedir. (Aynı yönde Y.19.HD, 2018/3744 E, 2019/3262 Karar, 16/05/2019 tarihli kararı) Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, 2- İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 21/11/2017 gün ve 2014/1953 Esas, 2017/1276 K.sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 59,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 157,60TL’nin davalı …. AŞ’den alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 29/01/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.