Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/1004 E. 2021/265 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2018/1004 Esas
KARAR NO: 2021/265 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2017
NUMARASI: 2014/774 E., 2017/858 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/02/2021
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirketin dünyaca ünlü birçok markanın motosiklet alanında Türkiye’de tek satıcısı olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2011 yılına dayandığını, davalı şirketin İngiltere manşeli bir motosiklet üreticisi olduğunu, davalı şirketin davacı şirkete verdiği 06.06.2011 tarihli yetkilendirme yazısının Kadıköye … Noterliğinin … yevmiye no ile 15. temmuz 2011’de Türkçeye çevrildiğini; bu sayede taraflar arasındaki ticari ilişkinin başladığını, yetkilendirme yazısında davacının ‘…’un motosikletleri, yedek parçaları, aksesuarları ve giysi ürünlerinin yeni Türkiye İthalatçısı olduğunu belirttiğini, yetkilendirme yazılanımı 4458 sayılı Kanuna göre her yıl yenilendiğini ticari ilişkinin devam ettiğini, davacı yetkilisi …’nin ekibiyle birlikte … markasının yayılması ve tanınması için bir çok fuara katıldığını markanın bilinirliğini en üst düzeye çıkardığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonuçlanacağının davalı yetkilisi … tarafından Afyoneriye gönderilen 10 Eylül 2013 tarihli e-postalarda bildirildiğini, akabinde 28 Ekim 2013 tarihinde davalı yetkili vekilin Av. …’ın davacıya gönderdiği yazıda, davacının 35 ve 37. sınıflarda yapmış olduğu marka başvurularını geri çekmesini, … markası ile davacının kullandığı ibarenin aynı olduğunu tüketicilerin davacı şirketin davalının distrübütörü olduğu veya onun izniyle faaliyetlerde bulunduğu fikrine kapılmasına sebep olabileceğini belirttiğini davalı vekilinin yetki belgesinden bihaber olduğu kanaatinde olduklarını, davalı yetkilisinin akabinde davacı yetkilisine gönderdiği yazı üzerine Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no’lu ihtarnamesi gönderildiğini ve tek satıcılık sözleşmesine aykırılık teşkil eden fillerine son verilmesinin istendiğini, davalı vekilinin cevap vermediğini, tek satıcılık sözleşmesinde şekil serbestisinin uygulandığını, taraflar arasında bir anlaşma olmamasına rağmen üretici bir satıcı lehine bir dağıtım bölgesi tahsis etmiş ve satıcı ondan sürekli olarak mal satın alıp bunları dağıtıyorsa zımni bir tek satıcılık sözleşmesi yapıldığı kabul edileceğini, üretici ve satıcıya yükümlülükler yüklediğini, tek satıcılık sözleşmesinde olağan fesih beyanında bulunulmasının sözleşmeyi sona erdirmediğini, fesih önelinin işlemeye başladığını, olayda davalının fesih sürelerine de uymayarak davayı bu yönden de zarara uğrattığını, TTK m. I22‘de düzenlenmiş olan denkleştirme isteminin şartlarının belirlendiğini hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ve benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkisinin sona ermesinde de uygulanacağının, denkleştirme şartlarının taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi olması, tek satıcılık sözleşme süresinin kısa olmasına rağmen, tek satıcının uyguladığı pazarlama yöntemi ile bir müşteri çevresi oluşabileceğini, davacının … markalı motosiklet satışlarında 2011 yılında 20,25 adet olan satışların 2013 yılında 141 adede çıktığını, tek satıcının müşteri tazminatı talebinin öncesinde üreticiye yöneltilmesini daha uygun olacağını Yargıtay’ın kararlarında sözleşmenin sona ermesi halinde tek satıcının müşteri çevresini kaybetmesi, ekonomik bakımdan güç durumda kalması ile hakkaniyet gereği tek satıcıya ödemede bulunulması yönünde görüş belirttiğini, tek satıcının sözleşmeye konu ürünün markasının yayılmasına katkıda bulunarak müşteri çevresini ölçüde geliştirmesi, sözleşme sona erdikten sonra da müşteri çevresinin üreticiden yararlanmaya devam etmesi, tek satıcının müşteri çevresinden artık yararlanmaması şartlarının varlığı gerektiğini, haklı sebep olmadan tek satıcılık sözleşmesini sona erdiren davalı aleyhine tam İnat yükümü doğması gerektiğinin aşikar olduğunu, Türkiye’nin farklı 10 ilinde satış sonrası hizmet veren davacının davalının müşteri çevresini önemli ölçüde geliştirdiğinin aşikar olduğunu, müşteri tazminatının tespitinde, tek satıcının kayıtlarından ve üreticinin kayıtlarından yararlanabileceğini, tek satıcının sözleşmenin sona ermesinden önceki bir yıla ilişkin kayıtları ile üreticinin sözleşmesinin sona ermesinden sonraki bir yıla ilişkin kayıtları, davalıdan ve kullanılan müşteri çevresinin teshirinde esas alınması gerektiğini, davacının 3 yıllık kayırlarının esas alınmasının ortalama bir değer için kullanılabileceğini davanın … markalı motosiklet satışlarının 2011 yılından 2013 yılına kadar artan bir ivme yakalandığını belirterek fesih sebebiyle davacının yatırımlarnın, emeği ve ticari organizasyonu sonucu oluşan 3 yıllık müşteri portföyü için şimdilik 50,000 TL denkleştirme tazminatına dava tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek reeskont faizi işletilmek suretiyle hesaplanmasını talep etmiştir. B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Usul yönünden Türk Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, İngiltere Mahkemelerinin yetkili bulunduğunu, davacıya isteminin hangi şirkete karşı olduğunu açıkça belirtmesi için kesin süre verilmesi gerektiğini esas yönünden taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmadığını, davacının yetkilendirme belgesi adlı dayanak altında davalı şirketlerin imzası ve kaşesi bulunmadığını, bilimsel alanda tek satıcılık sözleşmesinin imalatçı ile tek satıcı arasında hukuki ilişkiyi düzenleyen çerçeve niteliğinde öyle bir sözleşmedir ki bununla yapımcı belli bir bölgede imalatın tamamım veya belli bir bölümünü tekel hakkına sahip olarak satmak üzere bedeli karşılığında sadece tek satıcıya göndermeyi tek satıcı da sözleşme konusu mamulleri kendi namına ve hesabına satarak sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir şekilde tanımlandığını, taraflar arasında bu şekilde doğrudan tek satıcılığa ilişkin bir irade uyuşması bulunmadığı gibi …nın da davacı ile olan ilişkisinin tek satıcılık veya acentelik olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, dosyadaki belgeler arasında taraflar arasında yükümlülüklerin belirlendiği, münhasır bir bölgenin belirlendiği asgari ahm yükümlülüklerinin düzenlendiği, dönemsel sabit ücretler gibi ödemelerin yapılmasının gerekip gerekmediğini içeren herhangi bir anlaşma bulunmadığını, davalılardan … Limited’in distribütör seçiminde başvuru formu doldurttuğu, başvurular arasından en güçlü 2 şirketi seçip İngiltere’ye davet ettiğini, her isteyene yetki vermesinin söz konusu olmadığını, davalının defalarca e- posta yazışmalarında davacıya distribütör, tek satıcı olmadığını yetki de vermediğim belirttiğini, fınansal açıdan güçlü ve pazarlama kalitesi yüksek … Ltd, ipti ile anlaşmaya vardığını, davacının başından beri davalının nasıl distribütör seçtiğini bildiğini, Avk. … tarafından davacıya gönderilen 28.11.2013 tarihli yazıda … 35 ve 37, sınıflarda … markası İçin tescil başvurusunda bulunduğunun öğrenildiğini, markalar arasındaki benzerliğin tüketici nezdinde karışıklığa yol açacağının uyarısında bulunduğunu, bu yazıda iki şirket arasında bir ilişki olmadığı özellikle vurgulanarak hukuka aykırı fiillere son verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, taraflar arasında kurulmuş bir sözleşme ve bu nedenle uğranılan bir zarar olmadığı için davacının dava açmakla hukuki yararı bulunmadığını, yerleşik tüm Yargıtay kararlarında aynı doğrultuda olduğunu denkleştirme isteminin de dayanaktan yoksun olduğunu taraflar arasında herhangi bir tek satıcılık sözleşmesi olmadığı gibi alım satım ilişkisi dahi kurulmadığını bu yüzden davacının müşteri tazminatı isteminde bulunmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiş, 04.10,2016 havale tarihli dilekçesinde … Limited adına ek beyanlarını sunarak dava şartı yokluğundan davanın reddini talep etmişlerdir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…davacı şirket, dava dışı Yunanistan’da faaliyet gösteren …’dan … markalı ürünler için 2011-2012-2013 yıllarında … tarafından düzenlenen belgelerde davacının ithalatcı firma olarak gözüktüğü, davacı tarafın … markasının kendi adına marka tescili için başvuruda bulunduğu, bunun üzerine davalı taraf markanın kendi markalarıyla ayniyet teşkil edecek şekilde benzer olduğundan bahisle başvuruyu geri çekmelerini istediği, davacı ile davalı şirketler arasında imzalı herhangi bir sözleşme olmadığı, ithalatçı firma belgesinin de dava dışı … Tarafından imzalanmış olduğu, anlaşılmaktadır. Tek satıcılık sözleşmesi; tek satıcı ile yapımcı arasında akdedilen, sürekli bir ilişkiyi düzenleyen, tek satıcıya mamüllerin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satma yetkisi mamülcüye de ürünlerini tek satıcıya gönderme yükümlülüğü veren tek satıcının sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyetlerde bulunma yükümlülüğü veren bir sözleşmedir. Dava konusu olayımıza baktığımızda, taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin olmadığı yine davacının … markalı ürünleri Türkiye’de tanıttığına ilişkin dosyada herhangi bir delilin bulunmadığı davacının sunduğu 2013 tarihli “Garanti belgesi alımı ve hizmet bedeli”isimli 1.300,00TL’lik faturanın da tek satıcılık sözleşmesi ya da buna ilişkin delil olarak nitelendirilemeyeceği, yine davacı taraf … markalı ürünlerin satış meblağı ve miktarının ispatlayacak herhangi bir delil de sunmadığı anlaşılmakla, taraflar arasında “Tek satıcılık” sözleşmesinin bulunmadığı” gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı yan istinaf başvurusunda “…. Tek satıcılık sözleşmesi için yasanın bir şekil şartı öngörmediğini ,bu nedenle sunulan deliller ve fili duruma göre davacının fiilen tek satıcılık yaptığının kabulü gerektiğini, mahkemece ve bilirkişiler tarafından sunulan delillerin hiçbiri incelenmeden karar oluşturulduğunu, Müvekkili Şirket ile davalı şirket olan … Limited & … Limited (“Davalı Şirket” veya “…” ) şirketinin ticari ilişkisi 2011 yılına dayandığını, davalı Şirket olan … İngiltere menşeli bir motosiklet üreticisi olduğunu ,davalı Şirketin Müvekkili Şirkete verdiği 6 Haziran 2011 tarihli yetkilendirme yazısı Kadıköy … Noterliği’nce … yevmiye no ile 15 Temmuz 2011 tarihinde Türkçeye çevrildiğini (Dava dilekçemize ek olarak sunduğumuz 6 Haziran 2011 tarihli yetkilendirme yazısı) ve bu sayede taraflar arasındaki ticari ilişki başladığını, Mezkûr yetkilendirme yazısı Müvekkili Şirketin …’ın motosikletleri, yedek parçaları, aksesuarları ve giysi ürünlerinin yeni Türkiye ithalatçısı olduğunu belirttiğini ,Müvekkilinin ortak satış politikaları belirlenmesi sureti ile fiilen … ürünlerinin pazar payının artırılmasına yönelik çabalarda bulunma olgusu, burada ilişkinin basit bir “bayilik” olarak nitelendirilmesinin ne kadar yanlış olduğunu davalının sağlıklı bir hukuk mantığı ile bağdaştırılması olanağı bulunmayan tutumunun tek satıcılığın varlığı gerçeğini ortadan kaldırmaya yeterli sayılamayacağını, açıkladıkları gibi tek satıcılık sözleşmesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 12/1 maddesi gereğince şekil serbestisine tabi olduğu ve sözlü ve zimmi olarak yapılabileceğini ,kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini ….” talep ve istinaf etmiştir. Davalı yan istinafında “…. İki davalı açısından ayrı ayrı ücreti vekalet verilmesi gerektiği halde tek ücreti vekalet verildiğini bu nedenle bu hususun düzeltilmesini ….” talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava ;denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. HMK 355. Madde uyarınca dava şartı olarak Türk Mahkemesinin yetkisi resen incelenmiş olup,Yargıtay Hukuk Genel kurulu’nun 2017/11-143 Esas ve 2019/1055 Karar sayılı kararı bu anlamda oldukça yol gösterici niteliktedir. Öncelikle akdi ilişkinin varlığı davalı yanca inkar edildiğinden MÖHUK 32. Madde uyarınca akdin varlığının ispatından ayrı olarak iddia edilen sözleşme ilişkisine göre akdin varlığı kanıtlandığında hangi mahkeme yetkili olacaksa inceleme ona göre yapılacaktır. Davacının iddia ettiği ve davalı yanın inkar ettiği sözleşme ” tek satıcılık” sözleşmesidir. Bu ilişkinin ispatından bağımsız olarak ; varlığı kabul edildiğinde Türk Mahkemelerinin yetkili olup olmadığı yukarıda esas ve karar nosu bildirilen içtihatta ayrıntılı açıklanmıştır. Buna göre “…Tek satıcılık sözleşmesi ise, borçlar hukukunda düzenlenen, isimsiz sözleşme türleri arasında yer alan, özellikle ticari hayatta ve bu nedenle de rekabet hukukunda sıkça karşılaşılan sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya gönderme yükümlülüğünü, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve kendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir ( A., A.S.: Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XII, Y. 2008, sayı 1-2, s. 3 ). Tek satıcının yükümlülüklerini başka bir şekilde açıklamak gerekirse, tek satıcılık sözleşmelerinde tek satıcının asgari alım, sürümü arttırmak için faaliyette bulunma, bilgi verme, müşteri hizmetlerini yerine getirme, yapımcının menfaatlerini koruma, sır saklama, rekabet yasağı gibi yükümlülükleri bulunmaktadır ( Tandoğan, H.: Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.1, Ankara 1985, s.27-28, 42vd., İşgüzar, H.:Tek Satıcılık Sözleşmesi, Ankara1989, s.14, 61-69 vd. ). Tarafların tek satıcılık sözleşmesinde yetkili hukuk belirlememiş olmaları hâlinde, yetkili hukuk objektif bağlama kurallarına göre hâkim tarafından belirlenecektir. MÖHUK 24/4’e göre tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır ve bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutat meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun iş yeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok iş yeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan iş yeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur. Tek satıcılık sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olması sebebiyle, burada uygulanacak hukukun tespiti açısından ağırlıklı edim yani karakteristik edimin tespiti gerekir. Bir sözleşmedeki karakteristik edim, o sözleşmeyi diğer sözleşmelerden ayıran, o sözleşmeye kendine has bir özellik veren yani sözleşmeye ayırt edicilik katan edimdir. Tek satıcılık sözleşmesinde karakteristik edim ise tek satıcının edimi olduğu doktrinde ve içtihatlarda neredeyse birlik hâlinde kabul edilmektedir ( Demir Gökyayla, C.: Milletlerarası Özel Hukukta Tek Satıcılık Sözleşmeleri, Ankara 2005, s.368 vd. ). Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; davalılardan … adlı yabancı uyruklu şirketin merkezi Fransa’da olan Fransız şirketi olduğu hususu uyuşmazlık dışı olup, uyuşmazlığın yabancı unsur içermesi karşısında bu davalının yetki itirazının yukarıda anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde ele alınması gerektiği kuşkusuzdur. Davacı şirket ile davalı yabancı şirket arasındaki sözleşme hukuki niteliği bakımından tek satıcılık sözleşmesi olup, her ne kadar davalı yabancı şirket sözleşmeyi feshetmiş olsa da, dava dilekçesi bu fesih bildiriminin geçersizliği istemini içerdiği gibi, tek satıcılık sözleşmesi devam ederken rekabet etmeme yasağına ve sözleşme hükümlerine aykırı şekilde diğer davalı şirketi kurarak haksız rekabette bulunduğu iddiasını da içerdiğinden, MÖHUK 40. maddesinin atıfta bulunduğu HMK’nın 10. maddesinde düzenlenen sözleşmeye ilişkin özel yetki kuralı uygulanacaktır. Bu madde hükmüne göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. MÖHUK’nın 24. maddesinin 4. fıkrasında ise tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanacağından ve bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutat meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun iş yeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok iş yeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan iş yeri hukuku olarak kabul edilir. Eldeki davada, taraflar arasındaki sözleşme tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olup, bu tür sözleşmelerde tek satıcının edimi karakteristik edim olarak kabul edildiğinden, karakteristik edimin ifa yeri de Antalya ili olduğundan Türk Mahkemeleri yargı yetkisine haizdir. ….” denilmiştir. Bu içtihatla benzer nitelikte bir dava olan eldeki davada da ; tek satıcılık sözleşmesini haksız feshinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı talep edildiğinden Türk Mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edilmelidir. Mahkemenin bu hususta karar vermeden esasa girmiş olması doğru değil ise de; zımnen yetkili olduğunu kabul etmiş olarak değerlendirmek gerekmiştir. Davacı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde; Taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesinin yazılı olarak bulunmadığı; kanunen bu sözleşmenin şekil şartına bağlı olmaması nedeni ile yazılı sözleşme olmaması geçerlilik şartı olmamakla birlikte; iddia edilen sözleşme ve hükümleri ile yasanın tek satıcılık sözleşmesine bağladığı koşullar ve sözleşmenin feshi halinde taraflara verilen haklar gözetildiğinde ; genel çerçeve sözleşmesinin tüm unsurlarının bilinebilir ve yorumlanabilir olması gerekmektedir. Bu anlamda davacı yanın iddia ettiği tek satıcılık ilişkisi açısından, sözleşmenin varlığını ve hükümlerini, kendisine verilen inhisari yetkiyi kanıtlayıp kanıtlayamadığı noktasında yapılan incelemede; dava dışı Yunanistanda mukim bir şirketin davalı şirketler adına tek satıcılık sözleşmesi imzalama/veya sözlü olarak böyle bir anlaşma yapma konusunda yetkili olduğuna dair bir kanıt sunulmuş değildir. Yine davacı yanın davalı ile olan ticari ilişkisinin bir tek satıcılık sözleşmesi olduğu yönünde de delil bulunmamaktadır. Ticari olarak mal alımı yapması, buna dair fatura sunmuş olması bir satım ilişkisini kanıtlasa da; tek satıcılık sözleşmesine kanıtlamamaktadır. Dosyaya sunulan deliller ışığında sözleşmesel ilişki kanıtlanmadığından mahkemenin davanın reddine dair verdiği karar yerinde olup, davacı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde ; davalı yan iki ayrı davalıya dava açıldığını, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olmadığını , bu nedenle de iki ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiğini beyanla kararı istinaf etmiş ise de ; davacı yan ile davalı yan arasındaki Marka başvurusu hakkındaki yazışmalarda her iki davalının birlikte muhatap oldukları, iki davalının ticari hayatta birlikte hareket ettiği yönünde izlenim uyandırdıkları , yazışma ve e- maillerde iki şirketin ünvanın da bulunduğu görülmekle, davalının her iki şirkete karşı birlikte dava açması ve red sebebinin de ortak olması karşısında tek ücreti vekalet verilmesi de yerinde olup, davalı yanın istinaf talebinin de esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 -Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 3-Davacı yanca yatırılması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL ve 31,40 TL iki ayrı peşin harcın mahsubu ile fazla yatan 8,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine 4- Davalı yanca yatırılması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 5- Tarafların istinaf talepleri reddedilmiş olmakla istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 6- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 11/02/2021 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.