Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/982 E. 2018/214 K. 09.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/982 Esas
KARAR NO : 2018/214
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2016
NUMARASI : 2014/203 2016/796
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 09/02/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yaklaşık 30 yıl boyunca devam eden bayilik ilişkisinin davalı tarafın tek taraflı ve haksız feshi ile feshedildiğini, davalının müvekkilinin uzun yıllardır verdiği yatırım ve emeğini yok saydığını, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını belirterek 10.000 TL maddi 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 17/03/2016 tarihinde sunduğu ıslah dilekçesi ile davalıdan toplam 117.500,00 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
SAVUNMA:
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında bayilik sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin 17.maddesi uyarınca 01/01/2013 tarihi ile 31/12/2013 arasında geçerli olduğunu ve bitime 15 gün öncesine kadar sözleşmenin uzatıldığına ya da yenilendiğine dair bir anlaşma yapılmadıkça sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, sözleşme süresince davacının sözleşmeye aykırı davranışlarının olduğunu, bu hususun 20/08/2013 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, sözleşmenin süresi bittiği için sona erdiğini, sözleşmenin feshedilmediğini, davacının zarara uğradığı iddialarının dayanaksız olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalı tarafından davacıya gönderilen 20/08/2013 tarihli ihtarnamede davacının sözleşmeye aykırı davranışlarının anlatıldığı, bir fesih bildirimi yapılmadığı, davacının da verdiği cevabi ihtarname ile aksaklıkları gidermek için elinden gelen çabayı göstereceğini bildirdiği, davalının 10/01/2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin bitim tarihi itibariyle yenilenmeyeceğini davacıya bildirdiği, sözleşmenin 17.maddesi uyarınca bitiminden önce en az 15 gün kala sözleşmenin uzadığı ya da yenilendiğine ilişkin taraflarca bir anlaşma yapılmadığı takdirde sözleşmenin fesih ihbarına gerek kalmaksızın kendiliğinden sona ereceğinin düzenlendiği, buna göre tarafların sözleşmenin devam edeceğine ilişkin bir anlaşma yapmadığı, bu itibarla sözleşmenin 31/12/2013 tarihinde kendiliğinden sona erdiği, 10/01/2014 tarihli ihtarname ile bu durumun davacıya bildirildiği, sözleşmenin haksız olarak feshedilmediği gerekçeleriyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili, kök raporun hukuka uygun olduğunu, buna göre 2014 yılında da sözleşme ilişkisi devam ettiği yönünde görüş belirtildiğini, ek raporun yalnızca davalının itirazları doğrultusunda dosyadaki diğer bilgi ve belgeler dikkate alınmaksızın düzenlendiğini, esasen 10/01/2014 tarihli davalı ihtarnamesi devam eden bayilik ilişkisini haksız olarak sona erdirdiğini ispatladığını, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/947 Esas sayılı dosyasında davalının 2014 yılına ait ticari defterlerinin incelendiği ve buna göre alınan raporda tarafların sözleşme ilişkisinin devam ettiği, 13/01/2014-19/08/2014 arasında da ticari faaliyetin bulunduğu ve davacının davalıdan 105.190,67 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiğini, mahkemenin fiilen 2014 yılında da devam eden sözleşme ilişkisini dikkate almadan ve eksik inceleme ile karar verdiğini, eğer ticari ilişki kendiliğinden sona ermiş ise davalıya ait 2014 yılı ticari defterlerinde ticari faaliyetin neden devam ettiğinin açıklanamadığı, davalının kötü niyetli olduğunu bildirmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesi ekinde İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/947 esas sayılı dosyasına sunulan 01/09/2016 günlü iki kişilik bilirkişi heyeti raporunu eklemiş söz konusu raporun hukuki değerlendirme bölümünde taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin sona ermiş olduğu hususlarının ihtilafsız olduğu, davalıya ait ticari defterlerde davacının, davalıdan 105.190,67 TL alacaklı olduğu, davalının 08/04/2014 ve 16/06/2014 tarihinde davacıya fatura düzenlediği ve 19/08/2014’te davalının davacıya 85.388,21 TL ödeme kaydı yapıldığı ve borcun tamamen tahsil olmadığı yönünde görüşlere yer verildiği anlaşılmıştır.
DELİLLER:
Taraflar arasında düzenlenen ve davacı bayinin imzasını taşıyan sözleşmenin 17.maddesinde taraflar arasında imzalanmış diğer sözleşmeleri yürürlülükten kaldıran işbu sözleşmenin 01/01/2013 tarihinden itibaren 31/12/2013 tarihine kadar yürürlülükte kalacağı ve taraflarca bitimden en az 15 takvim günü öncesine kadar işbu sözleşmenin uzatıldığına ve yenilendiğine ilişkin bir anlaşma yapılmadıkça bu süre sonunda da önceden fesih ihbarında bulunmaya veya başka bir merasime gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceğinin hüküm altına alındığı görülmüştür.
Davalı tarafından davacıya gönderilen 29/08/2013 tarihli noter ihtarnamesinde; davacı bayinin şirketin fesih ettiği satış ve pazarlama stratejisi doğrultusunda pazarda bulunurluğu ve kullanıcılar ile yeniden satıcıların ürünleri etkin olarak tedarik edebilmelerinin sağlanması yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirmediğinin tespit edildiği, yine promosyon , reklam ve teşir faaliyetlerinin gereken etkinlikte uygulanmadığı, davalı tarafından temin edilen soğutucuların ariyet koşullarına aykırı kullanıldığının ve yine finansal kayıtlarda tutulan stok ile fiili stok sayısının örtüşmediği, faturaların vergi usul kanununa aykırı düzenlendiğinin tespit edildiği belirtilerek davacının bu aksaklıkları gidermesi, aksi halde sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiği görülmüştür.
Davacı taraf 29/08/2013 tarihli cevabi ihtarname ile satış ve pazarlama konusunda gerekli etkinliğin sağlanması için gayret gösterildiği, promosyon, reklam ve teşir faaliyetlerinin firma yetkililerinin sözlü beyanları doğrultusunda yürütüldüğünü, ariyet olarak tespit edilen soğutucuların verimsiz kullanıldığı yönündeki tespitin ise hangi alt bayi tarafından yapıldığı bildirildiği takdirde gerekli tedbirlerin alınacağının bildirildiği görülmüştür.
Davalı tarafından çekilen 10/01/2014 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesinin sözleşmelerinin bitim tarihi itibariyle ve müvekkili tarafından görülen lüzum üzerine yenilenmeyeceğinin bildirildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan iki kişilik 07/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda; sözleşmenin bitiminden 15 gün önce bir ihtarnamenin davacıya yollanmadığı, buna göre sözleşmenin kendiliğinden bir yıl süreyle 01/01/2014-31/12/2014 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde uzatıldığının kabulü gerektiği ancak davalının 2014 yılının süresinin sonunu beklemeden sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, davacının ticari defterlerinde davalı şirkete cari hesaptan bir borcunun bulunmadığı, davalı ticari defterlerine göre davacıya satışlarında 1.719,659 TL ciro yapıldığı, buna göre davalının faaliyet karının 120.810,00 TL olduğunun tespit edildiği, buna göre davacının 117.500,00 TL faaliyet karı elde edebileceği, dolayısıyla davacının bu tutarda kar alacağının bulunduğu, haksız feshin manevin tazminat sebebi olamayacağı yönünde görüş bildirilmiştir.
Yargılama sırasında davalı vekilinin itirazı üzerine alınan ek raporda; taraflar arasındaki sözleşmenin 17.maddesine göre sözleşmenin sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erdiği, haksız olarak feshedilmediği, bu nedenle davacının davalıdan maddi ve manevi tazminat alacağına hak kazanmadığının bildirildiği görülmüştür.
Söz konusu ek rapora davacı vekili itirazda bulunmuştur.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise sözleşmenin feshedilmediğini, sözleşmenin 17.maddesi uyarınca kendiliğinden sona erdiğini, sonradan çektikleri ihtarname ile sadece sona erme durumunun bildirildiğini savunmuştur. Taraflar arasında düzenlenen ve tarafların kabulünde olan sözleşmenin 17.maddesi “taraflar arasında imzalanmış olan diğer sözleşmeleri yürürlülükten kaldıran işbu sözleşme bir nüsha halinde tanzim, imza ve karşılıklı teati edilmiş olup, 01/01/2013 tarihinden itibaren 31/12/2013 tarihine kadar yürürlülükte kalır ve taraflarca bu sürenin bitiminden en az 15 takvim günü öncesine kadar işbu sözleşmenin uzatıldığına veya yenilendiğine ilişkin bir anlaşma yapılmadıkça bu süre sonunda da önceden fesih ihbarında bulunmaya veya başka bir merasime gerek olmaksızın ekleri ile beraber kendiliğinden sona ermiş olur…” şeklindedir. Davalı tarafından çekilen 20/08/2013 tarihli ihtar davacının bir kısım sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal ettiğine yönelik olup, bunların düzeltilmesinin istenildiği, aksi takdirde sözleşmenin feshedileceği uyarısını içerdiği görülmüştür. Davalı da buna verdiği 29/08/2013 tarihli cevabi ihtarla gereken gayreti gösterecekleri yolunda beyanda bulunmuştur. Davalı tarafça çekilen 10/01/2014 tarihli ihtarnamede ise sözleşmenin bitim tarihi itibariyle ve müvekkili tarafından görülen lüzum üzerine yenilenmeyeceği bildirilmiştir. Davalı tarafından çekilen her iki ihtarnamede fesih ihtarnamesi değildir. Sözleşme, 17.maddede öngörülen düzenleme doğrultusunda taraflarca uzatıldığı veya yenilendiğine ilişkin bir anlaşma yapılmadığı için kendiliğinden sona ermiştir. Dolayısıyla davacı vekilinin sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talebi yerinde değildir. Öte yandan davalı taraf istinaf dilekçesinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2014 yılında devam ettiği hususunun taraflar arasındaki İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/947 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda yapılan defter incelemesinde belirlendiğini ileri sürmüş ise de söz konusu raporun hukuki değerlendirme bölümünün ilk paragrafında taraflar arasındaki ilişkinin sona ermiş olduğunun taraflar arasında ihtilafsız olduğunun belirtildiği görüldüğünden bu yöndeki istinaf istemi de yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/02/2018