Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/978 E. 2018/216 K. 09.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/978 Esas
KARAR NO : 2018/216
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2004
NUMARASI : 2002/1069 2004/1135
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 09/02/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin yetkilisi olan şirket aleyhinde aynı mahkemenin 2002/1069 esas, 2014/1135 karar sayılı davasının sonunda müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu, kararın 04/07/2006 tarihinde kesinleştiğini, o davanın davacısı olan … Finansal A.Ş’nin ticari defterlerinde yer alan kayıtların gerçeği yansıtmadığını, ödemeyi yaptığını iddia edilen bankadan alınan banka mektubu ile ortaya çıkması nedeniyle HMK’nun 375/1-ç bendi uyarınca yargılamanın yenilenmesini istediklerini ve mahkeme hükmünün tamamen değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, yargılamanın iadesine konu davada, davalı tarafın tebligata rağmen davaya katılmadığını, cevap vermediği gibi delil de sunmadığını, müvekkili defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda davanın kabulüne karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, davalının yasal temsilcisi olduğunu iddia eden kişi tarafından yargılamanın iadesi talebinde bulunulduğunu, talep dayanağı olarak da banka yazısına dayanıldığını, talebin hak düşürücü süre geçtikten sonra yapıldığını, zira talebin yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı tarihten itibaren üç ay ve herhalukarda kararın kesinleşmesinden itibaren on yıl içinde yapılması gerektiğini, eğer gerçekten hile yapıldığı iddiasına dayanılıyorsa en geç dava dilekçesinin tebliği ile bu durumun öğrenildiğini ve üç aylık sürenin on yılı aşkın bir süre önce dolduğunu, talebin HMK’nun 375.maddesi uyarınca kabulünün mümkün olmadığını, zira davacının söz konusu belgeyi o zaman da alıp dosyaya sunabilme imkanının bulunduğunu, davanın seyrini değiştirecek bir belge olmadığını, kaldı ki sunulan banka yazısının da yeni bir belge niteliğinde ve hükmün gerçeği yansıtmadığı şeklinde bir delil niteliğinde bulunmadığını, başvuru sahibinin davanın alacaklısı ya da halefi de olmadığını, buna göre davacının taraf sıfatının da bulunmadığını, öte yandan davanın tarafları arasında da hile bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacı tarafça yargılamanın yenilenmesine dayanak gösterilen banka cevabında, yargılamanın iadesine konu davanın davalısı yada başvuru sahibi adına bir hesap görülmediğinin belirtildiği, ayrıca incelenebilen arşivin son 10 yıl ile sınırlı olduğu ve bu süreden geriye bir kayda ulaşmanın da mümkün olmadığı ifade edildiği, buna göre söz konusu belgenin yargılamanın yenilenmesine dayanak belge niteliğinde olmadığı, yargılama sürecinde swift mesajı, döviz trasfer dekontu yanında şirket ticaret defter kayıtları ile davalı tarafça düzenlenen ve satıma esas alınan proforma fatura ve davalı lehine açılan akreditif ve faks mesajları başta olmak üzere tüm delilerin değerlendirildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ve kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili, istinaf sebebi olarak dosyaya sunulan banka yazısının ne … tarafından alınan herhangi bir ödeme olmadığını gösterdiğini, mahkemenin yeterli inceleme yapmadığını, mahkemenin ödemeyi aldığına dair delil olarak değerlendirdiği belgelerin mahkemece yeterince ve detaylı şekilde değerlendirilmediğini, yargılamada alınan bilirkişi raporunda davalının ticari defterlerinde yapılan incelemede adı geçen şirket lehine bir ödemenin yapıldığı belirtildiği, bu degerlendirmede …a.ş lehine yapıldığını gösterdiğini, öte yandan gerekçede belirtilen proforma faturada yer alan imzanın …’e ait olmadığını, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunduklarını, bankanında davacı şirket ve yetkilisine ait bir hesap olmadığını açıkça belirttiğini, buna göre dava konusu 239.200 USD tutarındaki ödemenin … ya da şirkete yapılmadığının açık olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER:
İstanbul 8.ATM 2002/1069 E-2014/1135 K. Sayılı kararının incelenmesinde davacının … Finansal Kiralama A.Ş. Davalının ise .. … olduğu, davanın davalıdan alınacak olan mal bedelinin 230.200 USD’lik kısmının peşin, kalan kısmın ise akreditif kullanılarak açılması konusunda mutabık kalındığını, ancak davalının tüm mal bedelini tahsil etmeden malı göndermeyeceğinin bildirdiğini, bu nedenle peşin olarak ödenen tutarın tahsilini istediği, davalının ise davaya cevap vermediği, mahkemece akreditifin iptal edildiği, mal bedeli ödenmeyince davalının malı göndermediği, bunu göre davacının akitten dönerek yaptığı ödemeyi geri isteyebileceği gerekçelerle davanın 05/10/2004 tarihinde kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 04/07/2006 tarihinde kesinleştiği, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davacının peşin ödeme yaptığı, ancak davanın akreditif şartlarına uymayarak malı teslim etmediği, buna göre davacının talebinde haklı olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
Davacının, yargılamanın iadesine dayanak gösterdiği banka yazısının türkçe tercümesinde “… veya …. adına açılmış herhangi bir hesap bulunmadığını bildirebiliriz. Müşterimizle olan iş ilişkimizle ilişkin her türlü bilgiyi muhafaza yükümlülüğünün son 10 yılla emsal taleplerle sınırlı olduğunu dikkate alınız” şeklinde beyan bulunduğu, yazının 05/04/2016 tarihli olduğu görülmüştür.
C.Savcılığından gelen cevabi yazıda özel belgede sahtecilik suçundan 16/01/2017 tarihinde takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Davacı taraf HMK 375/1-ç maddesine dayanmış olup sunduğu banka yazısındaki bilginin yazı tarihinden geriye doğru 10 yılı kapsadığı, oysaki dava konusu alacağın 10 yıldan daha öncesi döneme ilişkin olduğu, bu itibarla davacı tarafından sunulan bu belgenin HMK’nun 375/1-ç maddesi anlamında bir belge niteliğinde bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan davacı tarafça 2002 tarihli proforma faturanın sahte olarak düzenlendiği, imzanın müvekkili şirketin yetkilisine ait olmadığı ileri sürülerek suç duyurusunda bulunulmuş ise de, söz konusu suç duyurusu ile ilgili de zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/02/2018